İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bilal Sambur yazdı: Ortadoğu’da çoğulculuk can çekişiyor

Ortadoğu, üç büyük monoteist dinin beşiği olma itibarına sahiptir. Mısır, Suriye ve Irak’taki çatışma ve krizler, bölgenin dini plüralizmini darmadağın etmiştir. DAİŞ; Süryaniler, Yezidiler ve Ermeniler başta olmak üzere Suriye ve Irak’ta gayrimüslimleri katliamdan geçirmektedir. Ortadoğu, artık farklı dini kimliklerin güven içinde yaşadığı bir yuva değildir. Ortadoğu’nun her yerinde dini plüralizm, otoriter şiddet yanlısı örgütlerin ve devletlerinin kuşatması altındadır. Dürziler, Yezidiler, Süryaniler gibi gayrimüslim azınlıklar bugün Ortadoğu’da yok olma tehdidi hissetmektedir. (Aynı tehdidi Türkiye Hıristiyanları da duyuyor. HYETERT)

***
Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü günümüzde hem etnik hem mezhepsel çatışmalar artan bir ivmeyle sürüyor. Peki dinlerin ve medeniyetlerin merkezi olan Ortadoğu’nun çok unsurlu toplumları, bu şiddet atmosferinde nereye evriliyor? Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Bilal Sambur kaleme aldı.
BİLAL SAMBUR
Ortadoğu, insani çoğulculuğun başta etnik ve dini olmak üzere bütün renklerini kendisinde barındıran bir coğrafyadır. Ancak Ortadoğu’da bugün insani çoğulculuk her açıdan tehlike altındadır. Yaşanmakta olan çatışma ve savaşlar,  kadim çeşitliliğin ortadan kalkmasına ve eski nefretlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kadim nefretler yüzünden Ortadoğu, çatışmaların insani çeşitliliği yok ettiği bir yer haline gelmiştir. Barış, siyaset, çözüm ve çoğulculuk; şiddet ve çatışmaya feda edilmiştir.
Arap Baharı’nın en önemli sonucu siyaset, demokrasi ve barışın Ortadoğu’da işlemeyeceğine dair köklü bir inanç oluşturmasıdır. Arap Baharı, sonu gelmeyen iç savaşlara neden olmuştur. Arap Baharı’nın yarattığı pesimizm, bu coğrafyada hiç kimsenin kimseye güvenemeyeceği, farklı din ve etnisitelerin bir arada yaşama fikrinin bir hayalden başka bir şey olmadığı inancını güçlendirmiştir. Filistin’de Arap ve Yahudilerin, Irak ve Suriye’de Kürtler ve Araplar’ın birlikte yaşayabileceği fikrinden artık imkansız olarak söz edilmektedir. Ortadoğu’da geçerli olan tek kuralın barış ve çoğulculuk değil, zor ve zorbalık olduğuna çatışan taraflar da inanmaktadır. Ortadoğu’da zor ve zorbalığın tek çözüm olduğu inancı, çoğulculuğun sonunu hazırlamaktadır.
Ortadoğu’daki dini ve etnik topluluklar kimliklerinden dolayı cezalandırılma, köleleştirilme, mabetlerinin tahrip edilmesi korkusu içindedir.
Ortadoğu’da hüküm süren otoriter devletler ve örgütler, çoğulculuğu zayıflık ve bölücülük olarak görmektedirler. Ortadoğu’ya hükmeden otoriteryanizm ve totaliteryanizm için güçlü olmak demek; aynı olmak, yani tek tip olmak demektir. Farklılık, yok edilmesi gereken en büyük düşmandır. Suud rejimi ve Körfez emirlikleri, sistematik bir şekilde mezhepsel ve dini farklılıkları bastırma  çabasındadırlar. Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Arap devletleri tarafından terörist örgüt olarak ilan edilmesi,  Arap dünyasındaki en büyük sivil ve siyasal yapının yok edilmesi amacını taşımaktadır.
Ortadoğu, üç büyük monoteist dinin beşiği olma itibarına sahiptir. Mısır, Suriye ve Irak’taki çatışma ve krizler, bölgenin dini plüralizmini darmadağın etmiştir. DAİŞ; Süryaniler, Yezidiler ve Ermeniler başta olmak üzere Suriye ve Irak’ta gayrimüslimleri katliamdan geçirmektedir. Ortadoğu, artık farklı dini kimliklerin güven içinde yaşadığı bir yuva değildir. Ortadoğu’nun her yerinde dini plüralizm, otoriter şiddet yanlısı örgütlerin ve devletlerinin kuşatması altındadır. Dürziler, Yezidiler, Süryaniler gibi gayrimüslim azınlıklar bugün Ortadoğu’da yok olma tehdidi hissetmektedir.
Maliki döneminde uygulanan mezhepçi uygulamalar ve Suriye’deki azınlık Nusayri iktidarının baskıcı politikaları, Ortadoğu’da Sünni-Şii çatışması için çok uygun bir ortam yaratmıştır. DAİŞ, Şii düşmanlığı üzerinden varlığını meşrulaştırmaya ve kalıcı olmaya çalışmaktadır. Mezhep aidiyeti, Ortadoğu’da tarihsel, kültürel ve itikadi bir kimlik olmaktan çıkmış durumdadır. Ortadoğu’da mezhebi kimlikler, çok ciddi bir güvenlik sorununun kaynağı haline gelmişlerdir.
DAİŞ gibi radikal yapılar, sapkın ve putperestlerin Ortadoğu’dan temizlenmesi gibi bir retorik kullanmaktadırlar. Vehhabi-selefi-köktenci söylemlerin ortak noktası, çoğulculuğu reddetmeleri ve herkese kendi dini ideolojilerini mutlak doğru olarak dayatmalarıdır. Vehhabi-selefi ideoloji için en tehlikeli düşman, çoğulculuktur. Çoğulculuğun ortadan kaldırılması, toplumun sapkınlıklardan arındırılarak saf dine veya öze dönüşü olarak sunulmaktadır. Saf bir şekilde dinin özüne dönme adına cihat yaptığını iddia eden bir ideoloji tarafından Ortadoğu’nun çoğulcu yapısı kuşatma ve saldırı altına alınmaktadır.
Irak ve Suriye savaşları ve DAİŞ tehdidinin ortaya çıkmasından sonra Ortadoğu’daki dini ve etnik topluluklar kimliklerinden dolayı cezalandırılma, köleleştirilme, saldırıya uğrama, ailelerinin dağıtılması, mabetlerinin tahrip edilmesi korkusu içindedirler. Ortadoğu’da din özgürlüğü büyük ölçüde ortadan kalkmış durumdadır. Savaş ve şiddetin din ve vicdan özgürlüğünü fiilen ortadan kaldırması, Ortadoğu’da çoğulculuğun tekrar kendisini toparlayamayacağı anlamına da gelecektir.
Halklar, dini gruplar ve mezhepler, binlerce yıllık yurtlarından  ayrılmışlardır. Ortadoğu’da kaybolmayan şey kabilecilik, mezhepçilik ve etnisitedir. Din, mezhep, kabile ve etnisite kimliği, bugün diğer farklılıkları dışlamak ve ötekileştirme üzerine harekete geçirilmiş ve bu durum Ortadoğu’yu çoraklaştırmaya devam etmektedir. Ortadoğu’daki çoğulculuğun can çekişmesi, bugün küresel bir sorun haline gelmiştir.
Vehhabi-selefi-köktenci söylemlerin ortak noktası, çoğulculuğu reddetmeleri ve herkese kendi dini ideolojilerini mutlak doğru olarak dayatmalarıdır.
Ortadoğu’ya demokrasi ve  çoğulculuk anlayışı Batılıların müdahalesi, otoriter rejimlerin politikaları ve İslamcı yapıların  politik anlayışlarıyla gelemez. Ortadoğu, otoriter rejimler ve İslamcı yapılar arasındaki sıkışmışlıktan kurtulmak zorundadır. Ortadoğu halklarının demokrasi, barış ve çoğulculuğu sahici anlamda  özümseyen yeni sosyal ve siyasal aktörleri ortaya çıkarmaları gerekmektedir. Başka bir ifade ile Ortadoğu’da demokrasi ve çoğulculuğun dirilmesi için yeni bir üçüncü yola ihtiyaç vardır. Bir üçüncü yol veya güç ortaya çıkmadığı takdirde, Ortadoğu’da çoğulculuk hızlı bir şekilde can çekişmesini tamamlayarak sona doğru yol alacaktır.

Yorumlar kapatıldı.