İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

DurDe Platformu’nun Dünya Romanlar Günü basın açıklaması

DurDe Platformu, 8 Nisan, Dünya Romanlar Günü vesilesiyle bir basın açıklaması yayınladı.Açıklamada, 8 Nisan’ın “Dünya Romanlar Günü” olarak kabul edilmesinin arka planı aktarılırken, günümüzde Romanlara yönelik ayrımcılıktan kaynaklanan sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlara yer verildi.

Türkiye toplumunda Romanlara yönelik ayrımcılığın özellikle barınma, istihdam ve eğitim alanlarında inkâr edilemez boyutlara ulaştığı ifade edilen açıklamada, son yıllarda uygulanmakta olan kentsel dönüşüm politikalarının sonucunda Romanların daha derin bir yoksulluğun ve dışlanmanın içine itildiğinin altı çizildi.
Açıklamada, bin yılı aşkın bir süredir bu toplumun ayrılmaz bir parçası olan Romanların, Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit yurttaşları olarak görülmek ve muamele edilmek istendiği vurgulandı.
Basın açıklamasının tam metni şöyle:
8 Nisan, Romanların mücadelede birleşmesine bir çağrıdır! Dünya Romanlar Günü, 1990 yılında Varşova’da gerçekleşen Uluslararası Romanlar Birliği’nin (IRU) Dördüncü Kongresi’nde kabul edildi ve tüm dünyada Romanlar bu günü, 1971 yılında Londra yakınlarındaki Orphington kentinde düzenlenen ilk Dünya Roman Kongresi’ne atfen kutlamaktadır.
1971 yılında gerçekleşen Kongrede alınan kararlar, o günden bu yana Romanların ayrımcılığa karşı mücadelesini şekillendirmekte ve bu doğrultuda, her yıl 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak, “Barış, refah ve dayanışma için birlik” anlayışıyla kutlanmaktadır.
8 Nisan Dünya Romanlar Günü, yılda bir kez de olsa Romanların, Anadolu’nun kültür mirasına yaptığı katkıyı kutlamak için önemli bir fırsat. Bu gün aynı zamanda, Romanların yaşamın her alanında karşı karşıya kaldığı sorunlar, baskılar ve ayrımcılık konusunda farkındalık yaratmamız, ayrımcılığa karşı mücadelede birlik ve dayanışmanın önemini vurgulamamız gereken de bir gün.
Özellikle son dönemde Türkiye’de insan hakları konusunda yaşanan ağır ihlaller; şiddete karşı barışı savunan kesimlere yönelik baskılar, toplumun geniş kesimlerini olduğu gibi, Romanların hak mücadelelerini de olumsuz etkiliyor.
Türkiye’nin en büyük etnik gruplarından birini oluşturan ve ülkenin dört bir yanına dağılmış olan Romanlar, aynı zamanda en çok ayrımcılığa uğrayan ve en dezavantajlı gruplardan birini oluşturmaktadır. Tarihsel ve toplumsal arka plana sahip ayrımcılık, Romanların eğitim, sosyal güvence, istihdam ve barınma gibi birçok alanda ağır sorunlar yaşamasına yol açıyor. Bu sorunların yol açtığı yoksulluk ise Romanların toplumsal, kültürel, sosyal, ekonomik ve politik yaşama eşit ve özgür yurttaşlar olarak katılımının önündeki en büyük engeli teşkil ediyor.
Türkiye toplumunda Romanlara yönelik ayrımcılık özellikle barınma, istihdam ve eğitim alanlarında inkâr edilemez boyutlara ulaşmış durumda.
Günümüzde Roman çocukların eğitime erişimi meselesi endişe verici boyutlarda. Maddi imkânsızlıklar yüzünden Roman çocuklar çok erken yaşlarda okul sıralarını terk etmek zorunda kalırken, eğitimlerini sürdürme şansı bulan Roman çocuklar devlet okullarından dışlanıyor; hak etmedikleri bir şekilde eğitim kalitesi düşük okullarda tecrit ediliyor.
Eğitim yoluyla gerekli becerileri kazanamayan Romanlar, iş piyasasındaki Romanlara yönelik önyargılar ve ayrımcılığın da birleşmesiyle, istihdam olanaklarına eşit şekilde erişemiyor; geçici, düşük maaşlı ya da vasıfsız işgücü gerektiren işlerde çalıştırılıyor. Romanlar arasındaki işsizlik oranı ortalama yüzde 85 olup, bu oran tüm dezavantajlı gruplar içindeki en yüksek oranı teşkil etmektedir.
Romanların toplumsal yaşama eşit yurttaşlar olarak katılımının önündeki tek engel yoksulluk değil.
Özellikle medyanın zaman zaman Romanlara yönelik dolaşıma soktuğu ayrımcı ifadeler ve nefret söylemleri, Romanlar gibi kırılgan grupların daha da dışlanmasına neden oluyor. Son yıllarda Selendi örneğinde olduğu gibi gerçekleştirilen linç girişimleri, Türkiye’de Romanlara karşı ayrımcılığın ne boyutlara ulaşabileceğinin en bariz örnekleridir. Yerel idari makamlar, yüzyıllardır yaşadıkları mahallelerinde karşı karşıya kaldıkları nefret söylemleri ve linç girişimleri karşısında önlemler almak yerine, mağdur durumdaki Romanları yaşadıkları yerlerden zorla göç ettirmekte; yerleştirildikleri bölgelerde sosyal haklarından mahrum ve daha da yoksullaşmış olarak yaşam mücadelesi vermeye zorlamaktadır.
Romanlar, son yıllarda uygulanmakta olan kentsel dönüşüm politikaları sonucunda daha derin bir yoksulluğun ve dışlanmanın içine itilmektedir.
Türkiye’de kentsel dönüşüm projeleri belli çevrelerin sermaye birikimine hizmet eden bir rantsal dönüşüm faaliyetine dönüşmüştür. Kentsel dönüşüm sadece duvarları yıkmıyor. Duvarlarla birlikte Romanların yaşam alanları, kültürleri, mahalle kültürü içerisinde şekillenen insani ilişkileri ve dayanışma kurumları da tahrip ediliyor. Kentsel dönüşüm insanı, yaşamı ve kültürü yıkıyor!
Romanlar kentsel dönüşüm değil, sosyal dönüşüm ve yerinde yenilenme istiyorlar. Şehir dışlarına itelenmek değil, yüz yıllardır parçası oldukları şehrin kalbinde yaşamak; en temel insan hakkı olan barınma hakkının güvence altına alınmasını istiyor.
Bin yılı aşkın bir süredir bu toplumun ayrılmaz bir parçası olan Romanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit yurttaşları olarak görülmek ve muamele edilmek istiyorlar.
DurDe Platformu

Yorumlar kapatıldı.