İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bin yıl geçse bu soykırımın acısı unutulmaz

Ali Adıgüzel
Evet, Ermeni soykırımı ki, yeryüzünün şahit olduğu en zalim, insanlık dışı soykırımlarındandır, yeryüzünde başka soykırımlarda olmuştur ama Ermeni soykırımının ayrı bir özelliği vardır, Asırlardır yaşadıkları toprakların ellerinden alınması, kültürel ve ekonomik tüm birikimlerinin yağmalanması; Bu yağmalanmanın ve katliamın izlerinin silinmesi için örgütlü bir kampanyanın yürütülmesi ve bunca acının unutturulması için onların suçlu, katline fermanı hak etmiş bir halk olması, merkezi otoriteye baş kaldırmış başkaları ile ihanet ittifakı yaptıkları savları ile soykırımdan sonra aynı tempoda kin ve nefretin sürmesini sağlamışlar ve halen en ağır küfür ve hakaretlerin tümünün sen Ermeni misin, ermeni dölü müsün, şeklinde nefret ve kin içeren sözcüklerle şekillendirmişlerdir. Malatya, Arapkir’in nüfusunun % 80 Ermeni’ydi. Zanaatkâr bir halk, ekin biçtiğimiz orağı, elliği, tırpanı ve tarlaları sürdüğümüz sabanı, pulluğu ve çüt sürerken giydiğimiz çarıkları, pulluğu çamurdan kurtarmak için hazlanguçları, evlerde rengârenk keçeleri ve özenle ördükleri ve keçelerin altına serdikleri Hasırları, hayvanları rahatlatmak için icat ettikleri kaşöğler, elimize alıp gece dolaştığımız çıraları akan bahraçlarımızı ve yayıkları lehimleyen ve de meyitlerimizi kaldırırken söğlediğimiz en acılı ağıtları besteleyen ve daha sayamadığımız hayatımızı kolaylaştıran hayranlık verici el sanatı ürünlerini imal eden tamir eden Ermeni zanaatkârlardı ve şimdi onlar aklımıza geldikçe yüreğimize matem çöker.

***

Ermeni halkına selam olsun. Her şeyden önce insanız; içimize ve çevremize böyle haykırırsak farkına varırız gerçeklerin, evet insanız. İnsan olmanın da ağır sorumluluğu vardır omuzlarda, İnsanın evrimleşmesi hızlandıkça insan olmanın da ne olduğu net olarak belli olmuştur. Bazen insanoğlu insan olmanın ağır sorumluluğuna yenik düşmüştür, dayanamamıştır pes etmiştir kolay değildir erdemli insan olmak erdemli bir toplum olmak, Ruhi Su ustanın dediği gibi:
Bakmayın siz bu bencil
Bu hayvansal kavgaya
Değişen dünyanın içinde
İnsana biz yeni Geldik.
Evet, Ermeni soykırımı ki, yeryüzünün şahit olduğu en zalim, insanlık dışı soykırımlarındandır, yeryüzünde başka soykırımlarda olmuştur ama Ermeni soykırımının ayrı bir özelliği vardır, Asırlardır yaşadıkları toprakların ellerinden alınması, kültürel ve ekonomik tüm birikimlerinin yağmalanması; Bu yağmalanmanın ve katliamın izlerinin silinmesi için örgütlü bir kampanyanın yürütülmesi ve bunca acının unutturulması için onların suçlu, katline fermanı hak etmiş bir halk olması, merkezi otoriteye baş kaldırmış başkaları ile ihanet ittifakı yaptıkları savları ile soykırımdan sonra aynı tempoda kin ve nefretin sürmesini sağlamışlar ve halen en ağır küfür ve hakaretlerin tümünün sen Ermeni misin, ermeni dölü müsün, şeklinde nefret ve kin içeren sözcüklerle şekillendirmişlerdir.
Yakındoğu’nun en kadim halklarından Ermeniler; Binlerce

yıllık bir medeniyetleri ve yaşamları ile bu toprakların en onurlu halklarındandır. Zanaatkâr, üretken, muazzam bir kültürel birikim ve renkli yaşamları onların medeniyetlerini süsler ve hayranlık uyandırır.

Malatya, Arapkir’in nüfusunun % 80 Ermeni’ydi. Zanaatkâr bir halk, ekin biçtiğimiz orağı, elliği, tırpanı ve tarlaları sürdüğümüz sabanı, pulluğu ve çüt sürerken giydiğimiz çarıkları, pulluğu çamurdan kurtarmak için hazlanguçları, evlerde rengârenk keçeleri ve özenle ördükleri ve keçelerin altına serdikleri Hasırları, hayvanları rahatlatmak için icat ettikleri kaşöğler, elimize alıp gece dolaştığımız çıraları akan bahraçlarımızı ve yayıkları lehimleyen ve de meyitlerimizi kaldırırken söğlediğimiz en acılı ağıtları besteleyen ve daha sayamadığımız hayatımızı kolaylaştıran hayranlık verici el sanatı ürünlerini imal eden tamir eden Ermeni zanaatkârlardı ve şimdi onlar aklımıza geldikçe yüreğimize matem çöker. Her şeyden önce insanız çünkü insan olmanın ağır sorumluluğu vardır. O acıları yaşanmışlıkları aklımıza geldikçe derinden yaşarız.
Bu katliamdan sonra geride kalanlar için de hayat zehir olmuştur, kendi öz yurtlarında bir zamanlar bolluk ve bereketli günler yaşamış sonra horlanmanın aşağılanmanın en katmerlisini yaşamış, halen kendini zanaata vermiş ve anlının teriyle yaşamak isteyen, bunca acısını acı yaşanmışlıkları sinesine çektiği halde rahat bırakılmayan geride kalan Ermeniler, Hosurof, Demirci Vartanın, Nalbant Sarkisin öykülerini daha önceki sayılarımızda bire bir yaşadıklarını yazmıştık, Ünlü Kürt yazar Mehmet Uzun üstadın dediği gibi: ”..Kabuk bağlamış yaralarımızın izinden tanırız bir birimizi …” diye
Daha önceki sayımızda Malatya Arguvan şatır uşağı köyünde yaşamış ve katledilmiş Hosurofun öyküsünde… Duvar gölgesinde uzanmış, Beböğ, Bikköğ, Nesimi, Hüsük ile sohbet eden Tüvsiz İsmail’e o giden kimdi? diye sorduklarında, bacağını kaldırıp yellenip aha oydu dediğini işiten Hosrof, boynunu büküp işitmezden gelmişti… Bunlar beni heç insan yerine koymuyorlar deyip boynunu büküp atını sürüp gitmiş..
Yine önceki sayımızda yayımlanan: Demirci vartanın öyküsünde Nahiye müdürü mıstafanın cendermeleri gapına dayandı ya Beyaz atının dizginlerini çekerek Bartınlı jandarma çavuş ulan vartik çıh dışarı diye…!!…Bu şekilde iftiralar kin ve nefret, geride kalanlara da kusmaya devam etmiştir.
Bu topraklar birçok medeniyetler gördü ve çok acılar yaşandı, Ermenilerin yaşamış olduğu bu acılar ve soykırım değil yüz bir yıl, binlerce yıl sürer ”…Kabuk bağlamış yaralarımızın izinden tanırız bir birimizi …” Ne özür dileme ne toprakların ve haklarının geri verilmesi bu acıyı ve soykırımı tarih sahnesinden silemez…olsa olsa bir nebzecik geride kalanlarını rahatlatır…
DEMEK Kİ TAM YÜZ YIL OLDU..
BUGÜN YÜREĞİM YİNE
ERMENİCE AĞLIYOR….
BİR SOYU KIRMAK ve İNSAN OLMAK
Geçmiş zamanların derin yüzleri katar katar geçer gözlerinizden bitkin bir kadın girer içeri koynundaki bebeğine su ister ekmek ister süt ister bağrınızda bir beşiklik yer var mı?
Geçmiş zamanların dargın gözleri bin yıl geçse bu soykırımın acısı unutulmaz.

Ermeni halkına selam olsun Kızılbaş aleviler ile diğer mazlumların sorunlarının tartışıldığı demokratik kürsü derisini yırtarda kemikleri gelir burnunuzdan girer içeri
ölü kardeşine bir mezar ister bir de mayriğine bir de eşine kalbinize bir mum diksem yanar mı?
Geçmiş zamanların acı sözleri dudaklarda donmuş, sarsar bizleri komşusuna gavur diyen bizleri döner kulaklarınızdan girer içeri yaralı sesime karşılık var mı?
ahpariğim, arkadaşım, ey heval…
söyleyecek iki çift tatlı söz var mı? Geçmiş zamanların yorgun dizleri yürür gider tepeleri düzleri gelir ağzınızdan girer içeri içinizde sıcak bir nefes var mı?
bebeler, dedeler, bir de nineler içinize üşümüş bir halk sığar mı? Geçmiş zamanların fidan kızları ırzlarına geçilmiş de sorar bizleri gelir aklınızdan girer içeri sahi şuranızda bir sızı var mı? ananız, bacınız, karınız? onların yaşayan bir kızı var mı?
Bütün zamanların ince sazları çalsın da diyeyim “hay” ağıtları insanlık ilminin uzak izleri devran gelir vicdanlardan içeri ses verir es verir nefes verir orda beni duyan hiç kimse var mı?
NECDET OĞUZ
Evet çünkü biz insanız:, İnsan olmanın ağır sorumluluğunu biliyoruz.. Dün Ermenilere yapılan ve bugün Kürtlere yapılarak, Sur da Silopi de Nusaybin’de evleri yurtları yuvaları başlarına yıkılan, her türlü aşağılamaya, kin ve nefrete tabii tutulan yaşam hakları sorgusuz sualsiz ellerinden alınan ve halkları bir birine düşman eden bu faşist, ulusalcı zihniyeti ve devlet terörünü şiddetle kınıyorum…Bu dünya hepimize yetecek kadar geniş ve güzel, Bunca acı, kan ve gözyaşlarına rağmen yine de yarınlara güzel ve aydınlık günlere sevdalıyız…
İttihatçı ittifakta bulunan aşiret Ermeni ve Rum kırımında aktif işlevi olmuştur bu yazılım bir itiraftır!

Kızılbaş Dergisi Sayı 9 (59) Mart 2016 

Yorumlar kapatıldı.