İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Enerji savaşının gölge oyuncusu: PKK

Author Ufuk Şanlı Posted
Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü Demokratik Birlik Partisi (PYD) Rusya’nın başkenti Moskova’da ilk yurtdışı temsilciliğini açarken, Uluslararası Kürt Kurumları Birliği Başkanı Mihrab Şamoyev şunları söylüyordu: “Bu Kürt halkı için tarihi bir an. Rusya büyük bir güç ve Orta Doğu’da önemli bir aktördür. Aslında sadece bir aktör değildir, senaryoyu da yazmaktadır.” Duvarlarında Abdullah Öcalan’ın resimleri bulunan bu ofis, Türkiye’nin tezinin pek de haksız olmadığını göstermesine karşın Rusların bu konuda Türklerle aynı görüşte olmadığı açıktı.

Türk Hava Kuvvetleri’nin Suriye’de bir Rus savaş uçağını düşürmesiyle patlak veren ‘uçak krizi’ iki ülke arasındaki ilişkilerde büyük bir kırılmaya neden olmuştu. Ve Putin yönetimi “Düşmanımın düşmanı dostumdur” demekten çekinmeyecek kadar öfkeliydi…
PKK’nın stratejik boru hatlarını hedef alan saldırıları ne anlama geliyor?
Erdoğan ve kurmayları ‘uçak krizi’nin ardından doğalgazda kuzey komşusuna olan bağımlılığını azaltmak için alternatif projelere hız verdi. Rakamlar son derece açık: Türkiye tükettiği her 100 birim doğalgazın 55’ini Rusya’dan alıyor. Gazprom tarafından yayımlanan verilere göre Rus doğalgazının Almanya’dan sonra ikinci büyük müşterisi.
Rus gazının yerini kısa zamanda doldurabilecek tek alternatif Irak Kürdistanı’nın zengin doğalgaz rezervleri. 5 trilyon metreküplük doğalgaz rezerviyle dünyadaki tüm yatırımcıların iştahını kabartan Kürtler sahip oldukları kaynakları dünya pazarlarına sunma konusunda da oldukça istekli. Ankara’nın oyun planı basit: Boru hattının yapımına bu yıl başlanacak ve ilk gaz akışı 2019 yılında gerçekleşecek. Başlangıçta 10 milyar metreküp doğalgaz taşıma kapasitesine sahip olması öngörülen hattın kapasitesinin kısa bir süre içinde iki katına çıkarılması planlanıyordu.
Türkiye’nin Rusya ile yaptığı doğalgaz anlaşmalarının önemli bir bölümü (Mavi Akım 16 milyar metreküp, Batı Hattı’nın yarısı 4 milyar metreküp) 2022’de sona eriyor. Yani eğer her şey yolunda giderse Ankara, Kürt doğalgazı sayesinde Putin’in boynuna taktığı kementten kurtulabilecekti…
Bunun verdiği heyecanla hükümet boru hattının Türkiye bölümünün inşası için 9 Şubat’ta ihaleye çıktı. Ve dikkat çekici bir zamanlama ile ihaleden sadece bir gün sonra PYD görkemli bir törenle Moskova’da ilk yurtdışı irtibat bürosunu açtı… Tesadüfler zinciri bununla da sınırlı kalmadı elbet…
Bu ihaleden sadece bir hafta sonra PKK ile bağlantılı KCK’nın Dış İlişkiler Sorumlusu Demhat Agid, Kürt doğalgazının geçişine izin vermeyeceklerini açıkladı. PKK yöneticileri boş konuşmadıklarını ispatlamak için ufak bir gövde gösterisi yapmayı da ihmal etmedi. Militanlar 17 Şubat’ta Kürt ve Irak petrolünü Ceyhan limanına taşıyan boru hattını bombaladı. Günde 600 bin varil ham petrol taşıyan boru hattı 23 gün boyunca kapalı kaldı. Saldırı Kürt Bölgesel Yönetimi’ni 300 milyon dolar kayba uğratırken, zaten sallantıda olan bölge ekonomisini de derinden sarstı.
“Kürtlerin ekonomik şah damarı” olarak tanımlanan boru hattı ilk kez bombalanmıyordu elbet. PKK militanları aynı boru hattını 29 Temmuz 2015’te de vurmuş ve hattın 21 gün kapalı kalmasına neden olmuştu. Kürt Bölgesel Yönetimi bu saldırı yüzünden 250 milyon dolar maddi kayba uğramıştı.
Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Akın Ünver PKK’nın boru hatlarını hedef almasını son derece stratejik bir tercih olarak yorumluyor: “Saldırılar Türkiye’nin uluslararası enerji merkezi olma iddiasını sekteye uğratmayı amaçlıyor. Saldırıların artması Türkiye geçişli projelerin daha az yatırımcı çekmesine veya finansman maliyetlerinin beklenenden daha yüksek olmasına yol açacaktır”.
Ünver’in dikkat çektiği nokta çok önemli. Ekonomik krizin pençesindeki Kürt Bölgesel Yönetimi krizden kurtulabilmek için petrolün yanı sıra doğalgazı da bir an önce devreye almak zorunda. Bunun için önünde iki seçenek var: Ya PKK ile anlaşacak ya da petrol/doğalgaz satmak için kendisine yeni bir yol bulacak…
İşte tam bu sırada yine ilginç bir zamanlama ile devreye İranlılar girdi. Farisiler, Erbil yönetimine Kürt petrolünün daha güvenli bir şekilde taşınması için yeni bir petrol boru hattı yapma önerisinde bulundular.
PKK’nın gözüne kestirdiği bir diğer proje de Türkiye’nin ve Avrupa’nın Rus doğalgazına bağımlılığını azaltacak olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP)… Hazar doğalgazını Anadolu üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan hattan her yıl 36 milyar metreküp doğalgaz akacak. Bunun 21 milyar metreküplük bölümü Avrupa ülkelerine satılacak. Temeli geçen yıl Mart ayında atılan proje 30 Temmuz 2015 yani henüz daha inşa aşamasında iken saldırıya uğradı. PKK militanları TANAP için boru taşıyan yük trenlerini hedef alırken, saldırıda bir demiryolu işçisi hayatını kaybetti. Saldırının Rus doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıması planlanan “Türk Akımı” projesinin askıya alındığı gün gerçekleşmesi oldukça manidardı.
Azeri doğalgazını Türkiye’ye taşıyan Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı da saldırılardan payına düşeni aldı. Türkiye’nin yılda 6 milyar metreküp doğalgaz aldığı hat önce 4 Ağustos’ta hemen ardından 24 Ağustos 2015’te havaya uçuruldu. Saldırılar hattın 13 gün boyunca devre dışı kalmasına neden oldu. Bu saldırıların Azerbaycan’a faturası da yaklaşık 200 milyon dolar civarındaydı.
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Rusya uzmanı Doç. Dr. Fatih Özbay, “PKK yönetimi Rusya’nın desteğini alabilmek için uzun süredir büyük çaba harcıyordu. Moskova ile Ankara’nın arasının bozulması onlara aradıkları fırsatı altın tepsi içinde sundu” dedi ve ekledi: “Ruslar için enerji, para ve güç anlamına geliyor. Rusya federal bütçe gelirlerinin yarısını petrol ve doğalgaz satışından sağlarken, enerjiyi aynı zamanda diplomasinin etkin araçlarından birisi olarak görüyor ve yeri geldiğinde bunu kullanmaktan da imtina etmiyor. Gerçek şu ki Hazar ve Kuzey Irak’tan gelecek doğalgaz Rusya’nın Türkiye ve AB üzerindeki etkisini zayıflatacağı için Kremlin yönetimi bu projelere pek sıcak bakmıyordu. İşte tam bu noktada yaşanan uçak krizi PKK’ya meşruiyet, Rusya’ya da projeleri engelleyecek güçlerle doğrudan iletişim kurma olanağı sağladı.”
Ankara’nın Putin’in kıskacından kurtulabilmesi PKK sorunun gelişimine bağlı. Erdoğan, ‘barış süreci’nin başladığı 2012 yılında ABD, İngiltere, AB ve Rusya’nın desteğini alarak PKK’yı masaya oturtmayı başarmıştı. Bugün Suudi Arabistan, Katar ve İsrail dışında dostu kalmayan Erdoğan’ın, IŞİD’e karşı verdiği mücadele sayesinde Batılıların sempatisini kazanan Kürtleri masaya oturtması pek mümkün görünmüyor. Bu durum, Türkiye’nin milli güvenliği kadar enerji arz güvenliğinin de tehlikeye girmesine sebep olurken, projelerde yaşanan her gecikme Rusların kasasının biraz daha dolmasını sağlıyor…

Yorumlar kapatıldı.