İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dünya anadil günü – Avrupa bölgesel ve azınlık diller şartı (1-2)

Dr. Ömer Uluçay / info@adanamedya.com
“Anadil Günü”nün tarihi önemi, 1952’de Pakistan’ın Urdu dilinin Bangladeş halkının da resmi dili olduğunu deklare etmesine tepki olarak ortaya çıkan “Bengal Dil Hareketi” eylemliliklerine ve bu eylemlerin şiddetle bastırılmasına dayanıyor. 21 Şubat 1952, Bangladeş’in başkenti Daka’da, Bengal Dil Hareketi mensubu birçok öğrenci, Bengal alfabesiyle yazabilme ve Pakistan’ın Bengal dilini de resmi dil olarak tanıması talepleriyle yaptıkları protesto eylemi sırasında öldürülen bu gençlerin hatırasını anma gününe tekabül ediyor.

21 Şubat’ın, Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO) tarafından, “Uluslararası Anadil Günü” olarak ilân edildi(17 Kasım 1999), 2000 yılından beri kutlanmaktadır. 
Birden çok resmi dilli ülkeler:
UNESCO, Dünyada 194 ülkeden 113 ülkenin birden çok resmi dili olduğunu bildirdi: Çin Halk Cumhuriyeti`nde 51, Hindistan`da 36, Rusya`da 34, Güney Afrika Cumhuriyeti`nde 11, Irak`ta 4, İran`da 8, İtalya`da 11, İngiltere`de 10, ABD`de 8 ve Bolivya`da 37 resmi dil bulunuyor.
UNESCO raporuna göre; Dünya’da 2500, Türkiye’de ise 18 dil kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. 100 yıl içerisinde bir dili konuşacak çocuk kalmayacaksa o dil tehlikede kabul ediliyor.
Kaybolacak dillerin sınıflandırılması
UNESCO tarafından yayınlanan diller atlasına göre; Dünya’da 2473 dil kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Türkiye’de de 18 dil bu tehlike içindedir. UNESCO; tehlike altındaki dilleri; kırılgan,    tehlike belirgin, tehlike ciddi, tehlike ağır derecede ve kaybolmuş dil olarak sınıflandırmıştır.  
Dilin ”kırılgan” olması, birçok çocuk tarafından konuşulmasına rağmen bu kullanımın ev gibi belirli alanlarla sınırlı olduğu anlamına geliyor. Türkiye’de; Abhazca, Adigece, Kabartayca-Çerkesçe ve Zazaca bu grupta bulunuyor. 
”Belirgin tehlikede” olan dillerin, çocuklar tarafından anadil olarak öğrenilme oranı oldukça düşüktür: Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Romanca, Süryanice ve Batı Ermenicesi bu gruptadır.
”Ciddi tehlikede” olan diller; toplumun yaşlı kesimi tarafından konuşulan, orta-yaşlı kesim tarafından anlaşılan ama çocuklara öğretilmeyen dilleri kapsıyor. Bu sınıflandırmaya göre Gagauzca, Ladino ve Turoyo ciddi anlamda tehlikede.
”Ağır derece tehlikede” olan diller; toplumun yaşlı kesimi tarafından nadiren konuşuluyor. Türkiye’de bu kategoriye giren tek dil Hertevin. Kapadokya Yunancası, Ubıhça ve Mlahso da Türkiye’nin kaybolmuş dilleri arasında yer alıyor.
*
Bedri Adanır[2], “Anadil günü” nedeniyle, Türkiye’deki durumu incelemiş ve Kürtçe’nin resmi kullanım serüvenine ilişkin bir çalışma yayınlamıştır. Buna göre;
Türkiye’de Türkçe dışındaki Bir dilde Eğitim yapmanın önündeki yasal engeller:
Türk Alfabesinin dışında bir alfabenin kullanılamayacağı ve geçersiz olduğuna dair Harf Kanunu
Anayasa’nın 2. Maddesi: Türkiye Cumhuriyetin resmi dili Türkçedir.
Anayasa’nın 42. Maddesi: Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.
12 Eylül 1980’deki yeni Anayasa’nın ardından 2932 sayılı yasa ile konulan “Kürtçe yasağı” getirildi ve bu kanun, 12 Nisan 1991’de kaldırıldı.
2002’de Kürtçe dil kursları açılmasına cevaz veren yasa çıktı.
2007’deki seçimlerden yapılan mevzuat değişikliğiyle TRT’de 45 dakikalık Kürtçe yayın yapılmaya başlanmış, 2009’da da devlet televizyonu TRT, “TRT Şeş-TRT Kürdî” adıyla 24 saat Kürtçe ve lehçelerinde yayın yapan bir televizyon kanalı açıldı.
2012-2013 eğitim ve öğretim yılı itibariyle Kürtçe, okullarda seçmeli ders olarak okutulmaya başlanmış, öncesinde üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümleri açıldı.
KCK davalarının tıkanmasına yol açan anadilde savunma talebinin karşılanması için yasal değişiklik yapıldı.
Bu gelişmeler yaşanırken Genelkurmay Başkanlığı, “Q, W, X” harflerinin üzerinin çizildiği, üzerinde “Önce Türkçe” yazılı afişler bastırıp, askeri kurum ve kuruluşlara astırmıştı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çok kez “Anadilde eğitim olmaz, olamaz,” şeklinde konuşurken, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir televizyon programında “Kürtçe, medeniyet dili değildir,” demiş ve tepkiler üzerine “Kürtçeyle her şey yapılabilir,” şeklinde bir açıklama yapmıştı.
Kitap-gazete yayınları, uygulamalar olduğu halde Anayasal ve yasal olarak güvence yoktur.
Şubat 2011’de,   BDP-TBMM Grup Toplantısında Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kürtçe konuşurken, konuşmayı canlı yayından veren TRT, yayını kesmiş ve bu durum tartışmalara neden olmuştu.
Diyarbakır/Sur Belediye Başkanı seçildikten sonra(2005) Abdullah Demirbaş, “Çok dilli belediyecilik projesi” kapsamında, Türkçenin yanı sıra Kürtçe ve Arapça da kullanıldı. Belediye Başkanı ve Meclis üyeleri hakkında soruşturma açıldı, Danıştay 8. Dairesinin kararıyla Belediye Başkanı ve Meclis üyeleri görevden alınmıştı. Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, 2006’da bu nedenle görevden alındıklarını ama “Şimdi hükümetin kendisinin çok dilli televizyonculuk yaptığını” söyledi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında, Kürtçe davetiye-kart bastırıp, dağıttığı için soruşturma açıldı.
 “Propaganda dili Türkçedir” gerekçesiyle, seçimlerde Kürtçe konuşan birçok siyasetçi, altı-ay hapisle cezalandırıldı. Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) Kürtçe ve Türkçe yazılı, asılı tabelaları savcılık kararlarıyla indirildi (2000).
BDP belediyelerinin; park, bahçe, sokak, cadde ve mahallelere verdiği Kürtçe isimler, mülkü amirlerin engeline takılmaktadır.
Şimdi okullarda Kürtçe seçmeli ders olarak okutulurken, 2001’de yüzlerce üniversite öğrencisi “Seçmeli Kürtçe dersi istedikleri için” okuldan atıldı veya uzaklaştırıldı yahut tutuklandı.
Sanatçı Ahmet Kaya, 1999’da Türkiye Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül töreninde, “Kürtçe bir şarkıya klip çektim, bu klipi yayınlayacak yürekli insanların olduğunu biliyorum” dediği için saldırıya uğramış, hakkında dava açılmış ve bu yüzden Fransa’ya gitmek zorunda kalmış ve Kaya, 26 Kasım 2001’de Paris’te kalp krizinden vefat etti.
Kürt Dilini Geliştirme Derneği Kurdî-Der’in Genel Başkanı Sabahattin Gültekin, Dünya Anadil Günü vesilesiyle, anadilin kolay öğrenilmesi ve eğitimi için 25 kaynak kitap hazırladıklarını; anaokulu, ortaokul, lise ve üniversiteler için ise eğitim kitapları hazırlama çalışmalarının devam ettiklerini söyledi. Kuruluşunun 7. yılına giren Kurdî-Der’in şimdiye kadar 10 bin kişiye (çeşitli seviyelerde) Kürtçe öğrettiğini açıkladı.
BDP’nin anadilde eğitim hakkındaki grup önerisi reddedildi.
BDP’nin 21 Şubat Dünya Anadil Günü’nde verdiği anadilde eğitime imkân veren yasal değişiklik önerisi, Meclis Genel Kurulu’nda reddedildi.
Dünya Anadil Günü[3]  vesilesiyle, çeşitli platformlarda “Anadilde eğitim talebi” dile getirildi: 
Gürcü Kültür Merkezi, Galatasaray lisesi önünde “Anadil Şöleni ve Basın Açıklaması” yaptı: Gürcü Kültür Merkezi başkanı Fazlı Kaya, Türkiye’de var olan bütün dillerin yaşaması için anayasal, yasal ve düzenlemenin yapılmasını;  2-3 milyonu bulan Gürcü nüfusu için, TRT’de Gürcü dilinde yayın yapılmasını talep etti. 
Ayrıca; “Ana dilimizin yaşaması için Gürcülerin yoğun olduğu bölgelerde ilköğretimden üniversiteye kadar devlet okullarında Anadilde eğitim sağlanmalıdır.  Diğer bölgelerde ise anadilimiz Gürcü çocuklarına öğretilmelidir. Bütün etnik kimliklerin, Anadil hakkı, yasal ve anayasal güvenceye alınmalı,  Demokratik bir Anayasa ve diğer yasalarla bu hak düzenlenmelidir.  Uluslararası sözleşmelerden kaynaklı anadil ile ilgili haklar uygulanmalıdır.
1990 yılında, Birleşmiş Milletlerce kabul edilen Çocuk hakları sözleşmesinin 3 maddesine koyduğu çekincelerle bunu 1995 yılında onaylayan Türkiye Devleti, bu çekinceleri kaldırarak, anadil eğitimine olanak sağlamalıdır. 
Demokrat Pomaklar Platformu, İstanbul’da yaptığı basın toplantısında Pomakçanın kaybolmaya yüz tuttuğunu, bu dilin yok olmasının engellenmesi gerektiği söylendi. 
Bursa Çerkes Kültür Derneği, “Ana dilini öğren, kültürüne sahip çık” sloganıyla eylem yaptı. Dernek başkanı Filiz Çelik, “Dilinizi konuşmanızın önünde engel yok, evinizde konuşabilirsiniz. Amatör kurslarda dilinizi öğrenin” yaklaşımını kabul etmediklerini söyledi. Bu yaklaşımın dili, kültürü ve kimliği kendi kaderine terk etmek olduğunu belirtti. Bizler, devletten gerçekçi çözümler bekliyoruz. Yok, olmağa giden bir dilin sahipleri olarak, pozitif ayrımcılık istiyoruz” dedi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi/AB Enstitüsünde, UNESCO tarafından kültürel zenginliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla düzenlenen Uluslararası Anadil Günü kapsamında etkinlik düzenledi.
Bu anlatımlar ve talepler; günümüz dünyasında İnsan Hakları kapsamında ve Hukuk Devleti içinde, birlikte, hür ve eşit yaşamanın koşulları olarak, BM-AB tarafından bu konuları içeren Evrensel Bildiriler olarak yayınlanmıştır.  Türkiye Devleti de bu gelişmeleri izlemek ve mevzuatını buna göre düzenlemek üzere Başbakanlığa bağlı İnsan Hakları Başkanlığı dairesini kurmuştur.
Bu istekler, talepler İnsan Haklarıdır, bireysel ve toplumsal haklardır. Her devletin sınırları içinde, belirlenen amaca ulaşmak üzere, uygulama için uyarlama yapması öngörülmüştür.
Bu hak talepleri, insani ve hukukidir, bölücü ve ayırıcı değildir. Bu hakların, ülkeleri parçalamak için kullanılamayacağı karara bağlanmıştır. Devletler içinde, çatışmaları önlemek ve fakat haksızlığı gidermek, kültürel zenginlikleri korumak amaçlanmıştır.
Bu amaçla, BM ve Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dil Şartını bilmek yararlı olacaktır.
[1] ‎ İstanbul – BİA Haber Merkezi,21 Şubat 2011 ‎
[2] Bedri Adanır: https://bianet.org/biamag/yasam/144713-bir-dunya-anadil-gunu-nde-yine-anadilde-‎egitim-talebi
[3] İstanbul – BİA Haber Merkezi,‎22 Şubat 2011‎
Dünya anadil günü – Avrupa bölgesel ve azınlık diller şartı (2)
Dünya anadil günü – Avrupa bölgesel ve azınlık diller şartı (2)
Dr Ömer Uluçay yazdı
AVRUPA BÖLGESEL VE AZINLIK DİLLERİ ŞARTI
Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı, Kasım 1992’de imzaya açılan Şartın 5 ülkede uygulamaya konması ile Mart 1998’de yürürlüğe girmiştir.
Uluslar arası bu Sözleşme Ana-metni,  fazlaca ayrıntılara boğulduğundan, Maddelerdeki ifadeler özetlenerek aşağıdaki şekilde düzenlendi. Dil konusu, yaşamın ve toplumun her evresinin esası olduğundan buradaki ifadeler de çeşitli ve kapsamlıdır.
Aslında dil temelinde azınlık hakları karara bağlanmıştır. Yakın geçmişte bu haklara ait mücadeleler ülkemizde de yaşanmaktadır. Bu metinde belirtilen “muasır medeniyet seviyesi”ne ulaşmak amaçlanmıştır. Burada “muasır medeniyet”in bazı yaşam ilkeleri sıralanmıştır. Barış içinde mücadelenin nasıl olacağının planı belirtilmiştir.
Madde 1 – Tanımlar
A .”Bölgesel veya azınlık dilleri” tanımı
Bir Devlet’in toprakları içinde toplam nüfustan sayıca daha az bir grubun konuştuğu dil.
Devlet’in resmi dil(ler)inden veya bu dillerin diyalekti olmayan diller.
B. “Bölgesel veya azınlık dilinin kullanıldığı toprak”, belirtilen dil grubunun bu Şart tarafından sağlanan çeşitli koruyucu ve destekleyici önlemlerin alınmasını gerektirecek sayıda kişi tarafından kullanılan coğrafi alandır.
C.”Toprağa bağlı olmayan diller” o devletin vatandaşları tarafından toplam nüfusun birazının kullandığı ve toplumumdaki diğer dil(ler)den farklı olan, o devletin sınırları içinde kullanılmakla birlikte belirli bir alan ile tarif edilemeyen dillerdir.
Madde 7 – Amaçlar ve ilkeler
Bölgesel veya azınlık dilleri; kültürel zenginlik olarak kabul edilecektir ve bu diller korunacaktır
Mevcut veya yeni kurulacak idari bölümler; bu dillerin geliştirilmesine engel teşkil etmeyecektir.  Bölgesel veya azınlık dil coğrafyasına saygı gösterilmedir.
Bölgesel veya azınlık dilinin; yazılı-sözlü olarak kamusal ve özel hayatta kullanılması kolay kılınacak ve teşvik edilecek.
Bu dillerin coğrafyasında yaşayıp dili öğrenmek isteyenlere imkan sağlanacak ve desteklenecektir. 
Üniversite ve benzeri kurumlarda, bu diller üzerinde araştırmalar yapmak ve desteklemek. 
Taraflar, bu dillerin kullanımını ve dilin sürdürülüp geliştirilmesini tehlikeye sokacak, engelleyecek, adil olmayan herhangi bir ayrımcılık, dışlama, kısıtlama yapmamak
Taraflar, ülkelerinde uyguladıkları eğitimin amaçları arasında, ülkenin bütün dil grupları arasında ortak anlayışa varılmasını ve özellikle bu dillere karşı saygı, anlayış ve hoşgörü gösterilmelidir.  Kitle iletişim araçları da aynı amacı takip etmelidir.
Bu dillerle ifade edilen, talep ve arzular dikkate alınacaktır.  
Taraflar, “toprağa bağlı olmayan” dillere, belirtilen ilkeleri mutatis mutandis[1] uygulamayı taahhüt ederler.
Madde 8 – Eğitim
1.Taraflar, bu dillerin kullanıldığı topraklarda, bu dillerin her birinin durumuna bağlı olarak ve devletin resmi dil(ler)inin öğretilmesi hakkına zarar vermemek koşuluyla şunları yapmayı taahhüt ederler;
A. Okul öncesi eğitim
İlgili bölgesel veya azınlık dillerinde okul öncesi eğitim sağlamak
Okul öncesi eğitimin önemli bir bölümünü ilgili bölgesel veya azınlık dillerinde sağlamak
En azından ailesi bu talepte bulunan ve sayıca yeterli oldukları düşünülen öğrencilere uygulamak
Kamu kurumları okul öncesi eğitim konusunda yetersiz iseler yukarıdaki i’den iii’ye kadar bahsedilen önlemlerin alınmasını desteklemek ve/veya teşvik etmek
B. İlkokul: Aynı koşullarla bölgesel veya azınlık dillerinde eğitimi sağlamak
C. Ortaöğrenim: Aynı koşullarla bölgesel veya azınlık dillerinde eğitimi sağlamak
D. Mesleki ve teknik eğitim: Aynı koşullarla bölgesel veya azınlık dillerinde eğitimi sağlamak
E. Yüksek öğrenim
Bölgesel veya azınlık dillerde üniversite öğrenimini ya da diğer yüksek öğrenimi mümkün kılmak;
Bu dillerin üniversitede ve yüksek öğrenimde ders olarak görülebilmelerini sağlamak;
Bu dillerde üniversite, yüksek öğrenim kurumları açılmasına veya bu dillerin üniversitelerde veya yüksek okullarda ders olarak okutulmasına izin ve destek vermek
F. Yetişkinlere kurslar ve sürekli eğitim kursları
Yetişkinlere yönelik kurslarda ya da sürekli eğitim kurslarında bu dilleri ders olarak vermek
Bölgesel veya azınlık dilin kültürünü ve tarihini öğretmek.
Madde 9 – Yargı Kurumları
A. Ceza davalarında:
Mahkemelerin, taraflardan birinin isteği üzerine davayı bölgesel veya azınlık dillerde yürütmelerini sağlamak
Sanığa kendi bölgesel veya azınlık dilini kullanma hakkı güvencesi vermek
Yazılı veya sözlü talep ve kanıtların, sadece bir bölgesel veya azınlık dilde ifade edildikleri zaman, bunu kabul etmek
Talep halinde yasal işlemlerle ilgili belgeleri, ilgili bölgesel veya azınlık dilde çıkarmak; gerektiğinde ilgili kişiler için, ek bir ödeme yapmayı gerektirmemek kaydıyla çevirmenler ve çeviri metinler kullanmak.
B. Hukuk davalarında: Aynı şartları uygulamak
Madde 10 – İdari makamlar ve kamu hizmetleri
Devlet’in idari yapısı içinde, bölgesel veya azınlık dillerini kullanan nüfus yeterli ise, her bir dilin durumuna bağlı olarak İdari makamların bölgesel veya azınlık dilleri kullanmalarını sağlamak
Bu dilleri kullananların, kendi dillerinde yaptıkları yazılı-sözlü başvuruların kabulü ve aynı dillerle cevaplanmasını, bu dillerdeki dilekçelerin kabulünü sağlamak 
Bölgesel veya azınlık dilde belgeler hazırlamasına izin vermek.
Bölgesel veya yerel yönetim çerçevesinde, bölgesel veya azınlık dillerinin kullanılması;
Bölgesel yönetimlerin resmi belgeleri aynı zamanda bölgesel veya azınlık dillerde yayınlaması;
Yerel yönetimlerin, resmi belgeleri aynı zamanda bölgesel veya azınlık dillerde yayınlaması;
Bu dillerin, bölgesel yönetimler tarafından meclis görüşmelerinde, Devlet’in resmi dil(ler)ini dışlamamak kaydıyla kullanılması;
Bu dillerdeki yer adlarının, gerekirse resmi dildeki adıyla birlikte kullanılması
İstendiğinde yazılı ya da sözlü çeviri;
Bu diller coğrafyasına atanacak kamu hizmeti çalışanlarının, bu dilleri bilmeleri şartını aramak.
Bölgesel veya azınlık dillerde soyadı alınmasına izin vermek 
Madde 11 – Medya
Taraflar, bölgesel veya azınlık dillerini kullananlar için bu dillerin konuşulduğu yerlerde, medyanın bağımsızlığı ve özerkliği ilkesine saygı göstermesi
Bölgesel veya azınlık dillerde en az bir radyo istasyonu ve bir televizyon kanalı
Yayıncıların bu dillerde programlar hazırlamasını sağlamak
Bölgesel veya azınlık dillerinde, işitsel ve görsel çalışmalar üretilmek, dağıtılmasını sağlamak
Bölgesel veya azınlık dillerinde en azından bir gazetenin kurulmasını,   devamını sağlamak 
Bu dillerde,  düzenli olarak gazete makaleleri yayınlanmasını teşvik etmek
Azınlık dillerini kullanan medyanın ek maliyetlerini karşılamak
Bu dillerde hazırlanan görsel-işitsel ürünlere mali yardımda bulunmak
Bu dilleri kullanan gazetecilerin ve diğer medya mensuplarının eğitimini desteklemek.
İfade özgürlüğüne ve bölgesel veya azınlık dilin aynısı ya da benzeri dilde basılmış bilginin serbest dolaşımına kısıtlama getirilmemesini sağlamak 
Yukarıda sözü edilen özgürlüklerin uygulanması, görevler ve sorumluluklar taşıdığı için; milli güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu güvenliği, anarşinin veya suçun önlenmesi, sağlığın ve genel ahlâkın korunması, başkalarının hakları ya da kişilik haklarının korunması, gizlilik kaydıyla alınan bilginin açıklanmasının engellenmesi veya yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının korunması için demokratik bir toplumda gerekli olan ve yasada belirtilmiş olan kurallar, koşullar, kısıtlamalar veya cezalara konu olabilir.
Medyanın çoğulculuğunu ve özgürlüğünü güvenceye almak
Madde 12 – Kültürel etkinlikler ve hizmetler
Bölgesel veya azınlık dile özel girişimleri ve ifade türlerini teşvik etmek, üretilen çalışmalara erişimi geliştirmek;
Çeviri, dublaj, post-senkronizasyon ve benzeri faaliyetleri desteklemek
Çeşitli kültürel etkinlikleri desteklemek
Her bir bölgesel veya azınlık dilindeki özellikle idari, ticari, ekonomik, sosyal, teknik veya hukuki terminolojiyi koruyup geliştirecek kurumlar oluşturmak
Bu dilleri kullananlar özel coğrafyaları dışında yeter sayıda nüfusa sahip iseler yukardaki düzenlemelerin haklarını kullanmak
Özellikle iş sözleşmeleri ile ürün veya tesislerin kullanım kılavuzları, teknik belgeler, ekonomik ve toplumsal hayatla ilgili konularda bu dilleri kullanmak ve bunları yasaklayan ya da kısıtlayan hükümleri mevzuatlarından çıkarmak
Şirketlerin çalışma kuralları içinde veya özel belgelerde bölgesel veya azınlık dilini kullanılmak 
Avrupa Bölgesel Ve Azınlık Dilleri Şartı, daha birçok hükmü kapsamaktadır. Avrupa Yerel Yönetimler Şartı içinde bunlar uygulanmaktadır. Toplumda yeterli bir aydınlatma olmadığı gibi bu konular aşırı/bölücü hak talepleri olarak tanıtılmakta ve devlet bunları uygulamakta direnmektedir. Oysa AB müktesebatına uyum sağlamak için fasılların açılması istenmektedir. Hem Avrupa’ya dahil olup ve hem de bir Ortadoğu ülkesi olarak yönetilmek mümkün değildir. Bu nedenle devlet, AB Demokratik yaşam haklarını tanıtacak geniş bir kampanya yürütmek durumundadır. AB mevzuatında sağlanmış siyasi ve sosyal- ekonomik haklar düzenlenmeden ve olacak değişiklikler anlatılıp benimsetilmeden katılmak sorunlar getirecektir.
[1] Bir yerden yasa ithal edildiğinde o yasada değişiklikler yapmak gerekebilir. Bu değişiklikler iki ülke arasındaki kültürel farklar ya da başka nedenler dolayısıyla kaçınılmaz olabilir. Bir yasa için mutatis mutandis uygulanabilir deniliyorsa o yasanın olduğu gibi uygulanamayacağı, ancak uyum sağlamaya yönelik değişiklikler yapıldıktan sonra uygulanabileceği, yaşama geçirilebileceği anlatılmak istenir.

Yorumlar kapatıldı.