İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenilerin Nazım Hikmet’i Çarentz ve Mustafa Suphi…

Ragıp Zarakolu   szarakolu@yahoo.com         
Hey gidi Kars! TC’nin asla benimseyemediği şüpheyle baktığı “üvey” kentlerinden biri. Kars kenti, Orhan Pamuk’un 28 Şubat darbesini tiye alan harika romanı ile yeniden hatırlanır gibi oldu, Sonra yeniden unutuldu. Kars’a hiç gitmedim. Gitsem, Ermenistan’ın Nazım Hikmet’i Yeğişe (Soğomonyan) Çarentz’in doğduğu evi ziyaret etmek isterim. Hey gidi Kars! Bir zamanlar edebiyat dergileri çıkardı bu kentte. Bunlardan birini çıkaranlardan biri de Çarentz’di. Çarentz daha sonra Sovyet Edebiyatı’nın Ermenistan’da parlayan yıldızı oldu. Ve ne yazık ki, 1936 sonrası “temizlikler”den, Osip Mandelstam, Zabel Yeseyan gibi o da nasibini aldı.

Erivan’a gittiğimde ziyaret etmeden geçemediğim yerlerden biri de Çarentz Müzesidir. Sevgili Sarkis Abinin (Çerkesyan) onun “İstanbul” adlı, 22 yılının Büyük Taarruz sonrası Mütakere İstanbul’unu anlatan şiirini okuyuşunu hatırlarım hep. Bu şiirin tercümesini daha sonra Ürün dergisinde yayınlayacaktı. Her nedense bana Tevfik Fikret’in Sis adlı şiirini hatırlatır. Yakup Kadri’de de İstanbul için çizilen bir Sodom ve Gomore görüntüsüdür.
Tarihi TKP nin kurucusu Mustafa Suphi, eşi ve yoldaşları, 21 yılının 28 Ocağında, derin devletin atası Teşkilat-ı Mahsusa çeteleri tarafından Karadeniz’de boğuldular. Zaten ondan sonra devrimci önderliklerin katli, Deniz, Mahir ve İbrahim örneğinde de olduğu gibi pek derin TC devletinin köklü geleneklerinden biri haline geldi.
Doğan ve İnci Özgüden yönetimindeki ANT dergisi ve yayınları, daha sonra İnfo-Türk bir çok “ilk” e imza atmıştır. İlk “Che” kitabı, ilk Filistin, ilk kent gerillası, ilk siyah özgürlük hareketi, ilk kemalizm eleştirisi, ilk kürt tarihi…,daha bir çok ilk… Belki de biraz da bunun için daha sonra görülmezden gelinmişlerdir. Çünkü nedense aydınlarımız tarihi hep “kendilerinden” başlatmayı severler. Solun tarihi de bu nedenle Sosyalist Hilmi’den başlar! Babasını ta 60’ın TİP günlerinden hatırladığım Sarkis Hastpanyan, sağolsun Çarentz’in Mustafa Suphi ve arkadaşlarına adadığı, Mütareke İstanbul’unu anlatan şiirini tercüme etti. Onun Mustafa Suphi’ye ilişkin bölümünü okurlarımızla paylaşmak istiyorum:
…Sarayları boş, bomboş.
 Ve esir memleket şimdi…
 Ama yine aynı bu şımarık şehir,
 İstanbul diye adlandırılan,
 İstanbul.
 Bir ayağını Avrupa’ya uzatmış,
 Öbür ayağını Asya’nın sırtına, oturmuş
 İstanbul mağrur…
Kavga var
Zafer ya da ölüm, –
Fakat kendisi –
Işıklar içinde yüzüyor,
Ve dans ediyor,
Ve gülüyor şimdi.
Işıldıyor varyete, sinema,
Vitrinler, tiyatro ve otel,
Seviniyor kahpece
Cilveli.
Dans ediyor fokstrot,Tango,
Giymiş –
Frenç ve frag.
Nazlanıyor –
Alafranga.
Ah.
– Senin İstanbul gelişmiş ey Fatih,
Sen onu zor tanırsın artık.Ama –
Sanır mısın uzaklaşmış
Senden –
– Hayır.
Sadece – dışı değişmiş…
Dans ediyor Sör ve Mösyö,
Efendi, Herr ve Paşa…
– Hepsi satılık.
Burada herşey satılmakta…
Şaşıyor musun ne, Çarents?
Oh, şapkanı çıkar…
Senin bir adın var, İstanbul, –
Uluslararası kahpe…
Sırf öylesine,
Aynen bugün gibi.
Aynen böyle parıldamış Pera,
Onları Trabzon’a götürdüklerinde
Tahtadan bir tekne üzerinde.
Tabii,
Ziyafet yapılmış,
Yeme-içme olmuş Pera’da –
O zaman orada sarı bir canavar
Suphi arkadaşı boğmuş.
Sevinmiş Taksim sineması,
Hareketli Tokatlıyan, Splendid –
Orada fakat onbeş boğulan
Yalpalamışlar kara sularda…
Aynen öyle parıldamış Pera,
Onları Trabzon’a götürdüklerinde…
Ama –
Duyuyor musunuz ?
– Varlar onlar.
– Ölmediler.
Duyuyor musunuz, Efendi, Paşa?
Bağırıyorum buradan Bitlis’e, –
Alınır elbet kızıl rövanşı…
Gelir elbet – Suphi arkadaş.
Anlıyor musunuz, o ki dün
Antant’ı sürdü buradan –
Bugün değilse yarın –
Sabredin –
Sizi de sürer, Efendi…
Gelir elbet denizci Ali,
Geçer elbet bu çürümüş İstanbul’dan,
Şişkin boğazlarınıza otursun diye,
Ve siler süpürür tüm çöpünüzü.
Biçer ekinlerinizin hasatını,
Düzler toprağı,
Ki yerine yenisini eksin.
Ve Sultanın elinin kanlı izini
Memleketin hâlâ kanayan alnından
Kazısın –
Türk komsomolu…
(Tercüme: Sarkis Hastpanyan)

* * *
Zamanın ruhunu yansıtan bir şiir…
Mustafa Suphi, Rus devrimini izleyen iç savaşta, bilfiil yer almıştı. 1922 yılı Sovyetler Birliğinin Antant devletlerinin (yani esas olarak Fransa, İngitere) de katıldığı İç Savaşı zaferle noktaladığı yıldı ki, bu aynı zamanda Ankara’nın Yunan ordusu karşısındaki zafer yılıydı. Ancak Mustafa Suphilerin ölüm fermanı İstanbul’da değil, Ankara/Erzurum ekseninde, İttihat Terakkinin farklı odaklarının ortak kararı olarak verildi ve teşkilatı mahsusa uyuyan hücreleri tarafından infaz edildi. Ki aynı Ocak Ankara’nın sola kayma eğilimi gösteren Yeşil Ordu’ya ve Meclisteki legal parti Halk İştirakiyun Partisini tasfiye uygulamasının başlatıldığı yıldı. Moskova ise, bunu önemsemeden Ankara ile ittifak politikasını sürdürdü, “Büyük Taarruz” için slah ve para yardımında bulundu.
Sovyet desteği, Ankara’nın pazarlık gücünü arttırarak Lozan Antlaşması’nın yolunu açtı.
Ragıp Zarakolu, 8 Şubat 2016, Sesonline.net
__________________________________
» Dayatılmaya çalışılan diktatoryal rejime inat: Bağımsız internet gazetesi Sesonline.net 12 yaşında…
» Bağımsız Sesonline. Net

Yorumlar kapatıldı.