İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye-ABD söz düellosunun perde arkası

Rengin Arslan
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Ocak ayındaki Ankara ziyareti sırasında hükümeti özgürlükler konusunda açıkça eleştirmişti. ABD ve Türkiye arasında son günlerde tek bir örgütün adı dönüp duruyor: PYD. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Latin Amerika gezisinden dönerken, kıtanın kuzeyine mesaj veriyor ve Suriye’deki Kürt siyasi partisi PYD ile IŞİD’e karşı savaşan silahlı gücü YPG’nin “terörist” olduğunu söylüyordu. ABD’nin çok geçmeden buna yanıt vermesi ve PYD’yi veya YPG’yi “terörist” olarak görmediklerini söylemesi ile karşılıklı açıklamalar başladı ve bugüne kadar devam etti.

WSJ: ABD’nin Kürtlere desteği ikili ilişkileri gerginleştiriyor
Yaklaşık 5 gündür devam eden bu söz düellosunun, iki ülke ilişkilerini yeni bir noktaya götürmesi beklenmiyor. Zira ne PYD Suriye’de yeni ortaya çıkmış bir örgüt ne de ABD’nin IŞİD’e karşı mücadelede PYD ve YPG ile yaptığı işbirliği yeni bir durum.
Biraz daha geriye gidersek, geçen ayın sonunda ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün Kobani’yi ziyareti ve PYD yetkilileriyle görüşmesi de Ankara’nın tepkisi çekmişti.
Image copyrightReuters

Kürt silahlı gücü YPG/J Kürtlerin öncülüğünde üç idari bölge oluşturulan Suriye’nin kuzeyinde IŞİD’e karşı savaşıyor.
Peki o zaman bu son açıklamaların perde arkasında ne var?
Ortadoğu’da sorulan pek çok diğer soru gibi, bunun da tek bir yanıtı yok.
Ancak BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan analistlerin üzerinde hemfikir olduğu bir nokta şu: Bu gerilimli açıklamalar, iki ülke ilişkilerinde yeni bir aşamanın değil, Suriye etrafında yaşanan bir dizi yeni gelişmenin ve özellikle Rusya’nın sahaya inmesinin bir sonucu.
‘Türkiye’nin çıkarına değil’
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Akın Ünver, Rusya’nın da Suriye denklemine dahil olmasıyla, Türkiye’nin gittikçe artan bir şekilde ABD’nin güvenlik şemsiyesinin altında olmaya ihtiyaç duyduğunu hatırlatıyor.
Image copyrightEPA

Image caption
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’yi açıkça kamuoyu önünde eleştirdi.
Ünver, ABD’nin Türkiye’nin toprak bütünlüğüne zarar verdirmeyeceğini belirterek ekliyor: “Ama ABD diyor ki, bu parametreler içinde Türkiye’yi istediğim kadar panikletme, istediğim kadar kendi siyasal pozisyonuma çekme lüksüm var. Türkiye’nin de gerçekten kapasite ve yetkinlik açısından buna bir cevabı olmadığı için tek yaptığı, halka konuşmak oluyor. Ama kamuoyu önünde bunu konuşmak Türkiye’ye bir şey katmayacak.”
‘Türkiye olmasa YPG Rakka’ya varabilirdi’ görüşü
Washington’daki Georgetown Üniversitesi’nde modern Türkiye’nin tarihi üzerine çalışan Nick Danforth, iki ülke arasındaki ilişkilerin PYD konusundaki farklı görüşlerine rağmen bu noktada olmasını “kayda değer” buluyor.
Danforth, Erdoğan’ın PYD/YPG ile ilgili açıklamalarının, Türkiye’nin; PYD’nin silahlı gücünün (YPG) Suriye içinde daha fazla ilerlemesine karşı tutumuna, Washington’ı ikna etmeye yönelik olduğu görüşünde.
Image copyrightAP

Image caption
IŞİD’le savaşta yüzlerce savaşçısını kaybeden YPG/J kendisini halk savunma gücü olarak tanımlıyor.
Peki Türkiye bunda başarılı oldu mu?
Amerikalı uzman bu sorumuzu “Türkiye, ABD’yi PYD’ye yönelik desteğini sınırlandırmaya çoktan ikna etti aslında. Bu Türkiye’nin istediği bir derecede değil elbette ama Washington’da -doğru ya da yanlış- Türkiye’nin sınırlandırmaları olmasa YPG’nin çoktan Rakka’ya varmış olabileceğini düşünen insanlar var” diye yanıtlıyor.
“ABD, PYD’ye desteğini ifade etmekte daha rahat”
Ekonomi ve Dış Politika Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, bu tartışmaların yapılmasından ziyade, bunların kamuoyu önünde yapılmasının nedeninin sorulması gerektiğini düşünüyor.
Bunu kendisi iki ana faktöre bağlıyor.
Bunlardan birincisi, Türkiye ile ABD’nin Temmuz 2015’te üzerine anlaştıkları IŞİD’e karşı operasyon planının, Rusya’nın denkleme girmesiyle imkansız hale gelmesi.

Image copyrightAFP
Image caption
ABD Dışişleri Bakanı John Kirby de açıklamalarıyla son söz düellosuna dahil oldu.
Özetle, Türkiye’nin, özellikle 24 Kasım’da Rus uçağının düşürülmesinden sonra, sınır ötesine askeri bir harekatının mümkün olmaması.
Ülgen gelinen durumu şöyle açıklıyor: “Türkiye’nin Suriye’de hareket marjının bu derece daralması, ABD’nin de PYD’ye daha fazla destek olma dürtüsünü, iradesini güçlendirdi. Nihayetinde Türkiye’nin sınırötesine bir müdahalede bulunması artık çok zor. Onun için ABD, PYD’nin ihyitaç duyduğu desteği daha açıkça ifade etmekte şu anda daha rahat davranıyor.”
“Rusya’nın PYD’ye desteği Türkiye’yi daha katı olmaya itti”
ABD ve Türkiye arasındaki söz düellosunu tetikleyen bir başka faktör ise Ülgen’e göre, yine Rusya kaynaklı bir başka konu: Rusya’nın da PYD/YPG’yi desteklemesi.
TIKLAYIN: Suriyeli Kürtler Moskova’da temsilcilik açtı
Ülgen’e göre Suriye denkleminde Rusya’nın da PYD/YPG’yi desteklemesi, Türkiye’yi bu güç karşısında daha da sert bir konuma itti:

Image caption
Suriyeli Kürtler bu hafta Moskova’da temsilcilik açtılar.
“Türkiye artık kamuoyu önünde de, çok daha sert çizgilerle çizilen bir retoriğe sahip olmak zorunda hissetti kendisini. Rusya olmasaydı bu denklemde ABD ile PYD konusunda biraz daha yapıcı bir konuşma geçebilirdi. Ama artık Rusya da denklemde ve bu da Türkiye’nin tutumunu iyice katı hale getirdi.”
Türkiye son bir yıl içerisinde çok sayıda ABD’li üst düzey asker ve politikacıyı ağırladı. Son olarak ABD Başkan yardımcısı Joe Biden da Türkiye’yi ziyaret etti.
“Türkiye’nin söylemini siyasete yansıtması zor”
Biden Ocak ayındaki ziyaretinde Türkiye hükümetini ifade ve basın özgürlüğü gibi konularda hem açıkça hem de oldukça sert biçimde eleştirdi.
Fakat Erdoğan’ın “Eyy Amerika” diye başlayan sert çıkışı bu ziyaretin hemen sonrasına değil, Amerika kıtasının güneyine yaptığı ziyaretlerden sonra geldi.
Peki bu açıklamalar, ABD tarafında bu açıklamalar nasıl değerlendirildi?
Ülgen’e göre ABD, Erdoğan sert bir söyleme sahip olsa da bunun Türkiye’nin siyasetini etkilemeyeceğini düşünüyor.
Ülgen bunun nedenini yine Rusya ve güvenlik denklemiyle açıklıyor:
“Çünkü Türkiye’nin artık böyle bir lüksü kalmadı. Bu kadar Rus tehdidi altındayken, bir de ABD ile ilişkilere darbe vuracak bir işe girişmesi, bunu siyasetine yansıtması mümkün değil.”
Kim ne dedi?
30 Ocak: ABD Başkanı Barack Obama’nın IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk Kobani’yi ziyareti etti. PYD’den yetkililerle görüştü.
7 Şubat: Erdoğan Latin Amerika gezisinden dönerken uçakta yaptığı açıklamalarda “PYD ve YPG bir terör örgütüdür. PKK ne ise PYD odur” dedi. McGurk’ün ziyaretine tepki gösterdi: “Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobani’deki teröristler mi?”
8 Şubat gecesi: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby hafta içinde yaptığı açıklamada, “Biz, PYD’yi terör örgütü olarak tanımlamıyoruz” demiş, Türkiye ile bu konuda temasları sürdüreceklerini söylemişti.
9 Şubat: ABD’nin Türkiye Büyükelçisi John Bass, Dışişleri Bakanlığına çağrıldı. Bass’e, Kirby’nin PYD’ye yönelik açıklamalarından Türkiye’nin duyduğu rahatsızlığı dile getirildi.
10 Şubat: Erdoğan, “PYD de YPG de bal gibi terör örgütüdür. PKK nasıl terör örgütü ise onlar da terör örgütüdür” dedi. Erdoğan ABD’ye “Ey Amerika! Size kaç kere söyledim. Siz bizimle beraber misiniz yoksa bu terör örgütü PYD ve YPG ile mi berabersiniz?” diye seslendi.
10 Şubat gecesi: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner, “PKK ile YPG arasında fark var. PKK terör örgütü ama, YPG ile ilgili Türkiye ile aynı görüşte değiliz” dedi.
11 Şubat: Erdoğan “En son buyrun bakın dost NATO’da müttefikimiz, biz PYD ile ittifak halindeyiz diyor. Hani bu dünyada terörle mücadele vardı. Bu nasıl bir terörle mücadele? PYD’yi PKK’dan ayrı görmeyecek kadar gözleri kapalı olanları görüyoruz. Kalkıp kendi uluslararası güvenlik elemanına Kobani’de plaket veriyorlar” dedi.

Yorumlar kapatıldı.