İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Diyarbakır Sur

Eser Karakaş
Sayın Margosyan’ın Gavur Mahallesi bugünün Diyarbakır’ının Sur ilçesi. Kitapta hemen altında Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin katledildiği Dört Ayaklı Minare var, papazının son olaylarda bir otele sığındığı Meryem Ana Kilisesi var, vs. Müezzinlerin ve zangoçların ibadet çağrılarını yarıştırmaları var… Bugün itibariyle Diyarbakır’da, Sur’da Ermeni kimliği ile yaşayan acaba kaç vatandaşımız var? Bu sayının iki elin parmaklarının sayısını aşmayacağı kanısındayım. Gençler ve çocuklar zaten adeta hiç yoklar. Aynen İstanbul Rum cemaati için de geçerli olduğu gibi. 

***
Diyarbakır Sur’da yaşanan korkunç olayları toplum olarak izliyoruz.
Bugünkü yazımda bu olaylara biraz farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum.
Geçtiğimiz hafta sonu çok anlamlı tartışmaların yaşandığı Abant Platformu’nun toplantısına katıldım.
Toplantının sonlarına doğru ünlü ermeni yazarımız Mıgırdiç Margosyan da çok güzel bir konuşma yaptı.
İstanbul’a eve döndüğümde kütüphanemde Mıgırdiç Margosyan’ın Gavur Mahallesi kitabını aradım, buldum ve o akşam çok geç saate kadar bu güzel kitabı yeniden okudum.
Sayın Margosyan 1938 Diyarbakır Gavur Mahallesi doğumlu ve kitabında doğumundan yani 1938’den ailesinin İstanbul’a göçtüğü 1953’a kadarki döneme ilişkin Gavur Mahallesi’ni anlatıyor.
Mahallenin adı Gavur Mahallesi olduğuna göre Mahalle’de yaşayanların önemli bir bölümünün Müslüman olmayan vatandaşlarımız olduğunu anlamak mümkün.
Bu vatandaşlarımız da nüfusu zaten 1915’de epey azalmış ermeniler, 1938-1953 dönemi tabiriyle de ermeni vatandaşımız ya da “türk ermeniler” (ne demekse).
Sayın Margosyan’ın Gavur Mahallesi bugünün Diyarbakır’ının Sur ilçesi.
Kitapta hemen altında Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin katledildiği Dört Ayaklı Minare var, papazının son olaylarda bir otele sığındığı Meryem Ana Kilisesi var, vs.
Müezzinlerin ve zangoçların ibadet çağrılarını yarıştırmaları var.
Kitabı bir kez daha okurken ilk aklıma gelen Margosyan’ın Gavur Mahallesi’ini iyi anlamadan, değerlendirmeden bugünün Sur olaylarını anlamanın zor olduğu.
Bugün itibariyle Diyarbakır’da, Sur’da ermeni kimliği ile yaşayan acaba kaç vatandaşımız var?
Bu sayının iki elin parmaklarının sayısını aşmayacağı kanısındayım.
Gençler ve çocuklar zaten adeta hiç yoklar.
Aynen İstanbul rum cemaati için de geçerli olduğu gibi.
Margosyan ailesi 1953’de, muhtemelen çok sevdikleri, doğup büyüdükleri mahallelerini neden terk edip de İstanbul’a geldiler?
O tarihte bu davranışı rasyonalize edebilecek terör de pek yok.
Bugün hala Diyarbakır’da ermeni kimliği ile yaşayan Ermenilerin isimleri neden ermeni isimleri değil?
Doğdukları, büyüdükleri köylerin, sokakların isimleri değiştirildi mi?
Margosyan ailesinin Gavur Mahallesi’ni bıraktıkları 1953’den günümüze, yani altmış iki sene sonra, bu sefer de kürtler için, köy, mahalle, ilçe isimleri doğdukları dönem ile aynı mı?
2016 senesinde anayasa dilini kullanan devlet kürt vatandaşlarına hala türk demeyi sürdürüyor mu?
Kürtler anadillerinde eğitim temel hakkını kullanabiliyorlar mı?
Mıgırdiç Magosyan, 1938 doğumlu, 1953’e kadar yani on beş yaşına kadar eğitimini kendi anadilinde yapabilmiş mi?
Gavur Mahallesi’nin adı da Sur olmuş.
Ama, o mahallenin eski ve yeni yerleşikleri için en temel hakların kullanımında bir olumlu değişiklik olmamış.
Terör bu hikayede bugün çok belirleyici gibi duruyor ama gerçekten öyle mi, emin değilim.
Akan giden değişmezler arasında terör sadece bir değişken.
Terör son kalıntısına kadar temizlense, Diyarbakır’ın Sur ilçesi Gavur Mahallesi olabilecek mi?
Bu soruya olumlu yanıt verebilecek bir babayiğit var mıdır?
HABERDAR/  ESER KARAKAŞ

Yorumlar kapatıldı.