İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fransa Anayasa Konseyi: Bir Fiilin Soykırım Olup Olmadığını Ancak Yetkili Mahkeme Belirler

Amerikan Türk Dernekleri Asemblesi (ATAA), Fransa Anayasa Konseyi’nin 8 Ocak 2016 tarihli kararının yansıttığı hukuk ve adalet anlayışının, ABD Kongresi’ne de örnek teşkil etmesini dileyen bir duyuru yayınladı.

ATAA’nın yazılı duyurusu şöyle:
Fransız Anayasa Konseyi, Fransa’daki Türk toplumunun kurmuş olduğu Türk Tarihi Eğitiminde Tarafsızlık Derneği (TTETD) adlı bir STK’nın da üçüncü taraf olarak müdahil olduğu bir dava hakkında 8 Ocak 2016 tarihinde vermiş olduğu kararla, Yahudi soykırımının (Holokost) inkâr edilmesi fiilini suç sayan ve cezalandıran Gayssot Yasası’nın geçerliliğini teyit etmiştir. Konsey kararında, bir fiilin soykırım olup olmadığının sadece bir yetkili mahkeme tarafından saptanabileceğini ve yasama ile yürütme organlarının bir olayı insanlığa karşı suç[1]olarak tanımlama yetkisine sahip olmadıklarını da vurgulamıştır. Karar, aynı zamanda, Fransa Parlamentosu tarafından 29 Ocak 2001 tarihinde kabul edilen ve 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayan yasanın tüm potansiyel etkilerini ortadan kaldırmış ve Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasaların geçirilmesini yasaklamıştır.
Dava konusu, Fransız basını tarafından neo-Nazi olarak nitelenen Vincent Reynouard adlı bir Fransız vatandaŞının, iki kere Yahudi soykırımını inkâr etmesi nedeniyle mahkûm edilmesinin ardından, Şubat 2015’te Gayssot Yasası’nın değiŞtirilmesi hususundaki talebinden kaynaklanmaktadır. Gayssot Yasası’nın 24a maddesi, mahkeme tarafından saptanmıŞ olan  bir insanlığa karŞı suçun (Holokost’u da kapsıyor) inkâr edilmesi fiilini suç sayarak cezalandırılmasını öngörmektedir. Davacı Reynouard, “mahkeme tarafından saptanmıŞ bir insanlığa karŞı suçun” ifadesiyle yasanın uygulanma alanına getirilmiŞ olan kısıtlamanın, yasalar ve adalet açısından eŞitlik ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle metinden çıkarılmasını istemiŞtir. Oysa, sözkonusu kısıtlamanın metinden çıkarılması halinde, 24a maddesinin kapsamı büyük ölçüde geniŞletilmiŞ olacaktır. Bu durumda 24a maddesi, sadece bir mahkeme tarafından kanıtlanmıŞ insanlığa karŞı suçları değil, aynı zamanda parlamentolar ile hükümetler tarafından da insanlığa karŞı suç olarak tanımlanmıŞ suçların inkârını da kapsayacaktır. Bu Şekilde, Holokost ile Ermeni soykırımı iddiası arasında hukuki eŞitlik sağlanacak ve Ermeni soykırımının inkârının da suç sayılarak cezalandırılmasına yol açılacaktır.
Bu nedenledir ki, Fransa’daki Ermeni aktivistler tezlerine güç kazandıracağı düŞüncesiyle davaya üçüncü taraf sıfatıyla müdahil olmuŞlar ve iki Ermeni asıllı Fransız avukat tarafından temsil edilmiŞlerdir. Ne var ki, Ermeni gruplar bu hareketleriyle, Gayssot Yasası’ının içini boŞaltma giriŞiminde bulunan bir neo-Nazi ile aynı safta yer alarak itibar kırıcı bir konuma düŞmüŞlerdir. Ermeni tarafı, Anayasa Konseyi’ne baŞvurusunda, Holokost ile Ermeni Soykırımının tarihsel açıdan kanıtlanmıŞ olaylar olmaları dolayısıyla eŞit muameleye tabi tutulmaları gerektiğini ve bu nedenle her ikisinin inkârının da suç sayılarak cezalandırılmasını talep etmiŞtir.  
Irkçılık ve anti-semitizm ile mücadelede Fransa ve Avrupa’da tanınmıŞ STK’lardan olan MRAP (Irkçılık KarŞıtı Halklar Arasında Dostluk Hareketi) ve LICRA (Irkçılık ve Anti-semitizme KarŞı Uluslararası Birlik) da davaya üçüncü taraf olarak katılmıŞlardır. Her iki STK da, baŞvurularında, Holokost’un inkârının anti-semitizm anlamına geldiğini ve bir uluslararası mahkeme kararıyla gerçekliği saptanmıŞ olan Holokost’un Ermeni soykırmıyla eŞit değerde tutulamayacağını vurgulayarak, Gayssot Yasası’nın 24a maddesinin aynen muhafazasını talep etmiŞlerdir.
Türk tarihi eğitiminde tarafsızlık için mücadele veren ve okul kitaplarından Ermeni soykırımı iddialarının çıkarılmasını Fransız Hükümeti’nden talep eden bir Fransız-Türk örgütü olan (TTETD) de davaya Gayssot Yasası’nın anayasaya uygunluğunu savunarak müdahil olmuŞ, fakat baŞvurusunda Türkiye’yi Ermeni soykırımıyla suçlayan 2001 tarihli yasanın hukuki temelden yoksun olması ve Fransa Anayasası’nı ihlal etmesi nedeniyle iptal edilmesi gerektiği talebinde bulunmuŞtur.
Anayasa Konseyi 8 Ocak 2016 tarihli kararında, Gayssot Yasası’nın Anayasa’ya uygunluğunu teyit ederek davacının iddiasını reddetmiŞtir. Konsey, aynı zamanda Fransız-Ermeni gruplarının iddialarını da, Holokost ile Ermeni soykırımı arasında büyük bir fark bulunduğunu, Holokost’un uluslararası bir mahkemenin kararına dayanan bir gerçek olduğunu, buna mukabil Ermeni soykırımının hukuki dayanaktan mahrum bulunan bir görüŞ niteliğinde olduğunu vurgulamak suretiyle reddetmiŞtir. 
Bu hususta Anayasa Konseyi kararı son derece berraktır. Konsey, bir soykırım fiilinin iŞlenip iŞlenmediğine sadece yetkili bir mahkemenin karar verebileceğini belirtmiŞ ve yasama organları ile hükümetlerin bir olayı soykırım olarak tanımlama yetkisine sahip olmadıklarını vurgulamıŞtır. Bu karar, BirleŞmiŞ Milletler Soykırım SözleŞmesi’nin, herhangi bir soykırım ithamının sadece SözleŞme’nin 6. ve 9. maddelerinde belirtilen yetkili mahkemeler tarafından karara bağlanabileceği yolundaki hükümleriyle tam anlamıyla uyum halindedir.
Konsey, aynı zamanda, bir insanlığa karŞı suçun inkâr edilmesi fiilinin suç sayılarak cezalandırılması için, söz konusu insanlığa karŞı suçun bir yetkili mahkeme kararıyla saptanmıŞ olmasını Şart koŞarak, Fransız-Türk örgütü TTETD’nin en önemli taleplerinden birini kabul etmiŞtir. Bunun sonucu olarak, bundan böyle Fransız Parlamentosu, Türkiye’yi soykırımla suçlayan 2001 tarihli yasaya dayanarak, Ermeni soykırım iddiasının inkârını suç sayıp cezalandırılmasını öngören yasalar çıkaramayacaktır. Konsey, bu kararıyla tarih ve hukukun siyasi saik ve amaçlarla istismar edilmesine karŞı çıkmıŞtır. Bu Şekilde, Fransa Anayasa Konseyi, Avrupa Birliği üyelerine ve uluslararası camiaya, parlamentoların ve diğer siyasi organların tarihin tartıŞmalı dönemleri hakkında hüküm verecek forumlar olmadıkları ve bu iŞin tarihçilerin serinkanlı ve tarafsız araŞtırma ve değerlendirmelerine bırakılması hususunda açık bir mesaj vermiŞtir.    
TTETD, Anayasa Konseyi’nin kararını, Türkiye-Fransa ikili iliŞkilerinin güçlenmesine ciddi katkıda bulunacak önemli bir geliŞme olarak görmektedir. Zira, bu karar, Türkiye-Fransa iliŞkilerinin istikrarlı bir Şekilde geliŞmesini engelleyen Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasa tasarılarının Ermeni lobisinin etkisiyle kabul edilmesini yasaklamaktadır.
Anayasa Konseyi bu aŞamada TTETD’nin 2001 tarihli yasanın iptali hususundaki talebini kabul etmemiŞ ise de, bu, Gayssot davasında TTETD’nin üçüncü taraf olması nedeniyle 2001 tarihli yasanın doğrudan Konsey’e sunulmamıŞ olmasındandır. Bununla birlikte Anayasa Konseyi, TTETD’nin bu konuda daha önce yapmıŞ olduğu bir Anayasal baŞvuru giriŞiminin kendisine intikalini hatalı bir gerekçeyle engellemiŞ olan DanıŞtay’ın (Conseil d’Etat) kararını eleŞtirmek suretiyle, 2001 tarihli yasanın önüne getirilmesi için davetiye çıkarmıŞtır. Bu durumda, TTETD, 2001 tarihli yasanın Anayasa’yı ihlal ettiği ve bu nedenle iptal edilmesi gerektiği hususundaki talebinin yeniden Anayasa Konseyi’ne sunulması için gerekli hukuki süreci tekrar baŞlatacaktır.
Türk kökenli bir Fransız olan Fransa Türk Kültür Dernekleri Birliği (FTKDB) ve TTETD baŞkanı Dr. Demir Onger, Paris’te bir basın konferansında yaptığı açıklamada, Türkiye’yi soykırımla suçlayan 2001 tarihli yasanın iptali için Anayasa Konseyi’ne baŞvuru giriŞiminin, Türk Kültür Dernekleri’ne danıŞmanlık yapan Büyükelçi (E) Şükrü Elekdağ’ın öncülüğü ve rehberliği ile baŞlatıldığını söylemiŞtir. Dr. Onger, Türk Kültür Dernekleri Birliği’nin uzunca bir süredir okul kitaplarından Ermeni soykırımına referansın çıkarılması için mücadele ettiğini, ancak bu amaçla hukuk yoluna baŞvurulmasını ve Türk Tarihi Eğitiminde Tarafsızlık Derneği’nin kurulmasını Elekdağ’ın akıl hocalığına borçlu olduklarını söylemiŞtir.
Anayasa Konseyi kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Perinçek davasında vermiŞ olduğu kararla uyum halindedir. AİHM, bir insanlığa karŞı suçun inkârının suç oluŞturması için, inkâr fiilinin ırkçı nefrete teŞvik etmesini ana kriter olarak saptamıŞtır. AİHM, Holokost ile 1915 olayları arasında ciddi bir fark olduğunu belirtmiŞ, Holokost’un inkârının otomatik olarak ırkçı nefrete teŞvik olarak anlaŞıldığını, bu nedenle de suç sayıldığını, buna mukabil Perinçek’in “Ermeni soykırımı uluslar arası bir yalandır” Şeklindeki beyanının, ırkçı ve antidemokratik bir eyleme teŞvik eden bir anlam taŞımadığını kaydetmiŞtir . Bu nedenledir ki mahkeme, Ermenilerin 1915 olayları hakkındaki görüŞlerine karŞıt bir fikir ileri sürülmesini fikir özgürlüğü bağlamında değerlendirmiŞ ve cezayı gerektiren bir suç saymamıŞtır.
Anayasa Konseyi’nin kararına göre ise, bir insanlığa karŞı suçun inkârının suç sayılabilmesi için kriter sözkonusu insanlığa karŞı suçun bir mahkeme kararıyla saptanmıŞ olmasıdır. Nitekim, kararın 6. maddesinde Şu ifadeler yer almaktadır: “İkinci Dünya SavaŞı sırasında iŞlenmiŞ olan ve insanlığa karŞı suç olarak tanımlanan ve bu nitelikleri nedeniyle Fransa veya uluslararası yargı organları tarafından cezalandırılmıŞ bulunan suçların varlığını tartıŞma konusu yapan ifadeler, ırkçılığa ve anti-semitizme teŞvik oluŞturur.” Konsey’in, Türkiye’nin hukuki yaklaŞımıyla bağdaŞan bu kararı, AİHM içtihadını tamamlamaktadır. AİHM açısından bir insanlığa karŞı suçun inkârı fiilinin suç sayılıp cezalandırılması ırkçı nefreti teŞvik etmesi durumunda haklıdır; Anayasa Konseyi kararına göre ise, inkâr fiilinin suç sayılması ancak insanlığa karŞı suçun bir mahkeme kararıyla saptanmıŞ olması Şartına bağlıdır. Yani Konsey, zihni unsuru (ırkçı nefrete teŞvik etmeyi), usul unsuruna (mahkeme kararı) bağlamaktadır.       
Son olarak, Fransa Anayasa Konseyi’nin kararının, esasında hukuk ve adaletin temelini teŞkil eden “masumiyet ilkesinin” teyidinden ibaret olduğunun altını çizelim. Hem BirleŞmiŞ Milletler Genel Kurulu’nun 1948’de oybirliğiyle kabul ettiği Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nde, hem de ABD Anayasası’nda yer alan bu ilke gereğince, adil bir Şekilde yargılanıp bir mahkeme tarafından mahkûm edilmeyen bir kiŞi suçlanıp cezalandırılamaz. Parlamentolar ve hükümetler, kendilerini asla yargı organı yerine koyamazlar. Fransa Anayasa Konseyi’nin 8 Ocak 2016 tarihli kararının yansıttığı hukuk ve adalet anlayıŞının, ABD Kongresi’ne de örnek teŞkil etmesini bekliyoruz.   

Yorumlar kapatıldı.