İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bir Ağırlık ölçüsü Olarak Gavur Leşi

Haber: Hakkı Özdal – hakki.ozdal@radikal.com.tr /
Dr. İlker Küçükparlak: Türkiye ‘yarın yüz yüze bakma’ sorumluluğundan kopuyor… Şimdi biz bu ülkenin yurttaşları olarak illa ki bir şeyleri sezinliyoruz, bir gariplikler var. Niye adı konulmuyor? Çünkü adını koymaya kalkanların başına bir şey gelmiş. Sansür biraz da bu demek zaten: Adının konulması kötü… Bu açıdan tarihi tarihçilere bırakmaya gerek yok zaten, sansürün kendisi bir şeyler olduğunu gösteriyor. Mesela “gavur leşi” diye bir deyim var… Bir ağırlık ölçüsü olarak gavur leşi?! Ama tarihimiz de barışçıl falan… Dolayısıyla bir şeyler olduğunu sezinliyor insanlar: En dış halkada olanın başına bir şeyler geliyor… “En dış halkayı” nasıl tanımlarız? “En az Türk olan.” Tamam, Arnavutlar, Boşnaklar da Türk değil ama dini de ortak olmayanlar, Ermeniler, Rumlar… E, en dış halkada olmak bu kadar tehlikeliyken, insanlar da tereddüde yer bırakmayacak şekilde Müslüman ve Türk olduklarını göstermeye adanmışlar.
***
Biz, zaman zaman, hatırlayalım ya da hatırlamayalım, tam da ‘Türk olmayanların’ başına fena şeyler geldiğini sezinler olduk. Geçen bir yerde birinin söylediklerini okudum ve çok hoşuma gitti: “Tarihsel travmaları konuşulanlarda değil konuşulmayanlarda aramak lazım, o boşluklara bakmalı” diye… İşte Edirne’de bir sinagog var ama cemaatten 1 kişi kalmış… Nerde bu insanlar? E azalmış… Çok aklımıza da yatmıyor da… İşte bir Topal Osman varmış, Atatürk’ün de yaveriymiş, yaveriymiş ama yanında değil Karadeniz’de gezermiş, sonradan tasfiye edilmiş; orda da bir Rumlar varmış… Aslında yine şuna çok benziyor: Bazı şeyler çocuğa anlatılmaz ama çocuk o kadar iyi sezinler ki orada, o boşlukta sansürlü olanı. Ve çocuk şöyle yorum yapar: “Demek ki çok kötü bir şey, dağ gibi babam bile bunu söyleyemiyorsa çok fena bir şey…” Şimdi biz bu ülkenin yurttaşları olarak illa ki bir şeyleri sezinliyoruz, bir gariplikler var. Niye adı konulmuyor? Çünkü adını koymaya kalkanların başına bir şey gelmiş. Sansür biraz da bu demek zaten: Adının konulması kötü… Bu açıdan tarihi tarihçilere bırakmaya gerek yok zaten, sansürün kendisi bir şeyler olduğunu gösteriyor. Mesela “gavur leşi” diye bir deyim var… Bir ağırlık ölçüsü olarak gavur leşi?! Ama tarihimiz de barışçıl falan… Dolayısıyla bir şeyler olduğunu sezinliyor insanlar: En dış halkada olanın başına bir şeyler geliyor… “En dış halkayı” nasıl tanımlarız? “En az Türk olan.” Tamam, Arnavutlar, Boşnaklar da Türk değil ama dini de ortak olmayanlar, Ermeniler, Rumlar… E, en dış halkada olmak bu kadar tehlikeliyken, insanlar da tereddüde yer bırakmayacak şekilde Müslüman ve Türk olduklarını göstermeye adanmışlar. Karadeniz’deki milliyetçi eğilimde böyle bir yan vardır. Tarihsel olarak, bunu sezgi düzeyinde dahi olsa bilen birinin kendisini güvende hissetmesine imkan yoktur. Ki bu tarih tekrarlanıyor da… Bir gecede tüm varlığını kaybeden gayrimüslimlere dair bilginin yanına, devletle ters düşenlere salınan vergi müfettişlerinin, el konulan holdinglerin güncel bilgisi ekleniyor. Bu travmalarla yüzleşilmeden, bir kişinin kendisini finansal olarak bile güvende hissetmesi olanaklı değil. Zaten sürekli, “Ev de alayım, çocuğa da şey olsun, ne bırakacağım…” Aslında ne kadar tedirgin bir durum değil mi: “Ne bırakacağım?” Tarihte böyle şeyler olduğunu bildikten sonra… İstiklal Caddesi’nde Rum komşusunun dükkanına el koyan Türk esnaf varlığını ikiye katladı belki ama kendisini güvende hissedemeyeceği bir tarihi kurdu. Çocuğuna iki değil beş dükkan kurma gayretinde artık.

http://www.radikal.com.tr/turkiye/dr-ilker-kucukparlak-turkiye-yarin-yuz-yuze-bakma-sorumlulugundan-kopuyor-1500067/

Yorumlar kapatıldı.