İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Savaş cephesinin harcı: Ermeni nefreti

Mithat Fabian Sözmen
Abluka altındaki Silopi’nin zapt edilmiş mahallelerinin duvarlarına yazılan ‘Tayyip Baba’, ‘Ermeni piçleri’, ‘Apoş’ gibi yazılar halkın karşı karşıya olduğu gücün kimlerden oluştuğunu gösteriyor. Abluka politikasının ilk günleriydi. İlçelere yönelik savaşın psikolojik harekat unsuru olarak kullanılan megafonlu tacizlerden birinde “Böyle yaparak Ermenistan’ı sevindiriyorsunuz” deniliyordu. Sonra graffitici ölüm mangalarının marifetleri gün yüzüne çıktı. Göçe zorlanan halktan geriye kalan mahallelerin utanç duvarları “Ermeni piçleri” gibi yazılamalarla doluydu.

evrensel.net’in editörlerinden biri olarak son 6 ayda en sık tanık olduğum şey “Ermenili küfür”.
“Bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok ama Kürtler içlerindeki Ermenileri temizlemeli” bu salvoların içerisinde küfür içermeden kurulabilmiş nadir cümlelerden biri.
Evrensel’in sosyal medyada Kürt sorunu ve savaş eksenli haber paylaşımları, ekseriyetle -3 tweet önce  “Nusayri necisler imha edildi” gibi bir Suriye mesajı paylaşmış olan- Osmanlı sancaklı profil fotoğrafına sahip hesaplar tarafından bir “Ermeni’ye küfür şenliği”ne dönüştürülürken elbette bu yaygın anlayışın dayandığı toplumsal gerçeklerden haberdarız.
100 yıl önce birlikte yaşadığı insanları bu denli düşmanlaştıran şeyin bir suçluluk psikolojisi ürünü olduğunu biliyoruz. Soyu kırılan, mallarına el konan, topraklarından kovulan bir halka karşı yapılanlar ancak böylesi bir söylemle meşrulaştırılabilir. “Ermeni” geride kalan kuşaklara şeytanın yeryüzündeki temsilcisi olarak tanıtılmalı ki bugünkü refahın ardında yatan kanlı gerçeğin üstü örtülmeye devam etsin. Bir başka deyişle “Ermeni’yi yok ettik çünkü onlar şeytandı” denilebilsin.
Bugün, Ermenilere karşı işlenmiş suçlar, suçun politik sorumluları tarafından üniter devletçiliğin milliyetçiliği ve dinciliğin cihatçılığıyla kolayca meşrulaştırılabiliyor. İşin kötü yanı bu farklı cenahlar bugün devam eden savaşta bir kader birliği oluşturmuş durumda. Ve “Ermeni” bu kader birliğinin harçlarından biri olarak kullanılıyor.
‘VATAN CEPHESİ’
Bizim uzun süredir dile getirdiğimiz bir ittifakın adı geçtiğimiz hafta resmen kondu. Veli Küçük ve Sedat Pekerlerin salıverildiği Mart 2014 mutabakatıyla tohumu atılan şey Doğu Perinçek tarafından “Vatan Cephesi” olarak ilan edildi.
Perinçek’in bileşenlerini “Bilimsel sosyalistler(kendisi), Cumhuriyetçiler(Metin Feyzioğlu mesela), Milliyetçiler(Sedat Peker) ve Muhafazakarlar(Recep Tayyip Erdoğan)” olarak özetlediği bu cepheyi bir araya getiren şey Kürtlere karşı Türkiye ve Suriye’de yürütülen savaş.
Son 1 yılda Erdoğan ve onun ardındaki Yiğit Bulut aklının gündemleştirdiği “Yerli ve milli” formülasyonuyla bir arada tutulan bu “Savaş Cephesi” halka kan kusturuyor.
Cumhuriyet tarihindeki simgesel linç, suikast ve katliamların her birinin hangi toplumsal psikoloji hakim kılınarak gerçekleştirildiğini 6 ay gibi kısa bir sürede uygulamalı olarak hatırlatan bu cephe, büyük burjuvaziyle çıkar birliği içerisinde yoluna devam ediyor. Zırhlı araçların üreticisi Mustafa Koç’un, yaşamını yitirdiği günün öncesinde sarayda “savunma sanayi üzerine yatırımlarını konuştuğu” bizzat Erdoğan tarafından açıklandı.
Bölge’de artık her gün 3-4 sivil ölümü ve akla hayale gelmeyecek vahşetlerle kendisini gösteren ‘Yeni JİTEM’ terörü kafatasçı, Türk-İslamcı özel ordusuna bel bağlıyor.
‘Savaş Cephesi’nin askerleri, Türkiye toplumunun, Perinçek’in özetlediği 4 ideolojik cenahının en gerici ön yargılarıyla şekillendirilmiş durumda. “Bilimsel sosyalistler, cumhuriyetçiler” vs. gibi uydurmalarla vakit harcamaya gerek yok basitçe milliyetçi ve/veya dinci, Türkçü ve Türkçü/Sünnici olan bu cenah Kürt halkına yönelik saldırısını, ortak düşmanları “Ermeniler” üzerinden meşrulaştırıyor.
Ermeni’nin soyu kırıldıktan sonra bu topraklarda bir küfre dönüşmesi de hakkını arayan Kürt’ün “Ermeni” olarak nitelenmesi de yeni bir şey değil. Ancak bu, berisinde Ermeni insanı ve mallarına yönelik cinayet ve yağmanın yattığı din soslu ırkçı nefret hiç bu kadar öne çıkarılmamıştı.
‘HİLALLE HAÇIN SAVAŞI’
Bu politika aslında 7 Haziran’a gidilen, Kürtlerle müzakere masasını tamamen devirme sürecinde de gündemdeydi. “Selahattin Demirtaş’ın Almanya’da domuz eti yediği” gibi iddialar, yandaş gazetelerin manşetlerinde yer alırken seçim “Hilalin haça karşı mücadelesi” olarak niteleniyordu. 1 Kasım ve savaş süreci bu söylemi ayyuka çıkardı. AKP gazeteleri, ırkçı/dinci Esedullah timini “dini bütünler”, mahallelerdeki Kürt gençlerini ise “dinsizler” olarak tanımlarken elbette bu söylemi güçlendirmeyi hedef alıyor. Maksat, “Sur’da Türk’le Kürt’ün değil, hilalle haçın savaşı var” dedirtebilmek. Nihayetinde 1924’te de bütün gayrimüslimleri dışlayan ve Müslüman nüfusu Türk kimliği altında tekleştiren aynı mantıktı.
Bugünün “yerli ve milliliği” çok daha güçlü bir “din” vurgusu yaparken ortaya Hrant Dink’in katledildiği 19 Ocak haftasında akademisyenleri “Hain imzacılar Ermeni aşığı çıktı” manşetiyle hedef gösteren gazeteler ve duvarlarına “Ermeni piçleri” yazılan mahalleler çıkıyor.
Resmi olarak bir türlü cevaplanmayan “19 Ocak’ta ne olmuştu?” sorusunun yanıtı Silopi’nin duvarlarındaki bu devlet yazılamalarında, cumhurbaşkanı uçaklarında ağırlanan bu gazetelerin manşetlerinde açıkça veriliyor.
“Bir bebekten bir katil yaratan karanlık” memleketin en uğursuz gecelerinde yoluna dörtnala devam ediyor.
HANGİSİ GAZETECİ?
İzmirli Gazeteci/Yazar Okan Yüksel’in “2 tip gazeteci var. Biri palto tutan, biri kafa tutan” sözü, kişisel tarihimde de büyük öneme sahip olduğundan sıkça alıntılamayı sevdiğim bir cümle. Geçtiğimiz hafta bunun kelimenin tam anlamıyla “kanlı canlı” örneğine tanık olduk. Cizre’de beyaz bayraklı sivillere ateş açılırken, haber takibi yapan imc TV Kameramanı Refik Tekin kurşunların hedefi oldu. Tekin buna rağmen kamerasıyla kayıt yapmaya devam ederek Bölge’de gazeteciliğin nasıl yapıldığını ortaya koydu. Bir de patron tetikçisi olarak gazeteciliğin nasıl yapıldığını gösterenler vardı. Doğan’ın Ahmet Hakan’ı CNNTürk’te, HDP’yi dışladığı ve “Demokrasi şöleni” olarak tanımladığı programında Cizre’de yaşananları çarpıttı. Twitter’dan “Yanlış bilgi aktarılıyor. Yayına bağlanmak istiyorum” diyen ve kurşunların hedefi olan grupta yer alan HDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız’a ise nezaketen bir dönüş bile yapmadı. Eğer Ahmet Hakan’ı hala gazeteci olarak tanımlayabiliyorsak bu soruyu da yanıtlayalım kafa tutan gazeteci kim, palto tutan gazeteci kim?

Yorumlar kapatıldı.