İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dr. Arif Keskin: “İran’ın Siyasi Politikası Fars Milliyetçiliğine Dayanır”

Türkiye’de İran’ın net bir şekilde anlaşılmadığını söyleyen Keskin; sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki tartışmaların genelinde İran’da yönetimde bir değişiklik olduğu zaman Radikal değişmelerin olabileceği beklentileridir. Halbuki İran’da iktidara kim gelirse gelsin takip ettiği iç ve dış siyasette, ekonomide ve sosyal hayatta hiç bir değişiklik olmaz. İran’ın siyasi politikası Fars milliyetçiliğine dayanır ve bütün yetkiler dini liderlerin elindedir. Siyasi karar, ekonomik karar, iç ve dış ilişkiler dini liderin izniyle gerçekleşir.”

***
Konya Türk Ocağında yapılan bir konferansta büyük devletlerin dünya politikaları ve Türkiye İran ilişkileri konuşuldu. Konuşmacı Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde eğitim gören Orta Doğu siyaset Uzmanı Dr. Arif Keskin idi.
Konferansın açılış konuşmasını Konya Türk Ocağı Başkanı Dr. Vedat Erden yaptı. Erden, konuşmasında geçen hafta yayınlanan ve büyük infial uyandıran PKK ile mücadele eden askerimizin geri çekilmesini ihtiva eden bildiriye değindi. Vedat Erden, bu bildirinin benzerinin Birinci Dünya Savaşı sırasında Taşnaksutyun Cemiyetinin militanları tarafından da yapıldığını, aradan 100 yıl gibi bir zaman geçtikten sonra yine onların artıkları tarafından devleti zaafa uğratacak bu bildirinin yayınladığını söyledi. Türk milletinin buna sessiz kalamayacağını ve kalmadığını anlatan Erden, Konya Türk Ocağı’nın da karşı bir bildiri yayınlayarak o bildiriyi hazırlayanları kınadığını sözlerine ekledi.
Dr. Arif Keskin de konuşmasında, İran’ın Orta Doğu politikasından bahsetti. Türkiye’de İran ile ilgili sorunların rahatça tartışılmadığını anlatan Keskin, İran’ın iç ve dış politikasını, İran’ın kimler yönettiğini, yönetimde kimin ne kadar yetkisi olduğunu bir İran Türkü olarak aktardı. Türkiye’de İran’ın net bir şekilde anlaşılmadığını söyleyen Keskin; sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki tartışmaların genelinde İran’da yönetimde bir değişiklik olduğu zaman Radikal değişmelerin olabileceği beklentileridir. Halbuki İran’da iktidara kim gelirse gelsin takip ettiği iç ve dış siyasette, ekonomide ve sosyal hayatta hiç bir değişiklik olmaz. İran’ın siyasi politikası Fars milliyetçiliğine dayanır ve bütün yetkiler dini liderlerin elindedir. Siyasi karar, ekonomik karar, iç ve dış ilişkiler dini liderin izniyle gerçekleşir.”
İran’ın, Orta Doğu’da bazı kesintilere uğrasa da devlet geleneği olan güçlü bir devlet olduğunu belirten Keskin, şunları söyledi:
“İran’da, 1924 yılına kadar Türk hanedanları devleti yönetiyordu. I. Dünya Savaşından sonra yönetim Farsların eline geçti. Şah Rıza Pehlevi, Fars milliyetçiliğini iç ve dış politika ittihaz ederek batılı bir yönetim tarzını benimsedi. Ülkesindeki farklı unsurları, Türk, Arap ve diğer milletleri İran vatandaşı altında birleştirerek milli bir siyaset takip etti. Avrupa devletleri ve Amerika ile dostane bir siyaset takip etti. Ülkesini ekonomik yönden geliştirdi. Mollalar 1979’da şahı devirip iktidarı ele geçirdiğinde takip edilen Fars milliyetçiliğinde herhangi bir değişiklik olmadı. İran’da bulunan Türkler ve Araplara karşı asimilasyon politikalarını takip ettirdiler. Mollalar kendi aralarında muhafazakâr ve reformcular diye ikiye ayrıldı. Muhafazakârlar devletçi bir politika takip edilmesini, halkın cahil olduğunu, bu nedenle onların kendi hak ve mülkiyetlerini idare edemeyeceklerini, onların adına devletin idare etmesi gerektiğini savunarak sosyalizme yakın bir iktisadi politika takip ettiler. Reformcular ise, onlardan biraz daha ılımlı, liberal görüşe daha yatkın olarak ferdin özel mülkiyetine saygı gösterilmesini, ferdi teşebbüsü ön plana çıkarmayı, yönetimde ise onların da söz hakkı olmasını istediler. Ama değişmeyen tek şey öteki unsurları yok sayarak, onlara hiç bir hak tanımayarak Fars kültürü potasında eriterek bir İran milliyetçiliği güdülmesi politikasıdır.”
Türkiye’nin İran’la olan ilişkilerine değinen Arif Keskin, sözlerini şöyle tamamladı:
“Türkiye’nin sınırları adeta yanık topraklardır. Her tarafta savaş var. Sınırındaki sıcak çatışmalara saldırgan bir tavırla değil ara bulucu, bir ağabey pozisyonunda bir politika sergilemelidir. Türkiye, İran’ın Orta Doğu’daki gücünü göz ardı etmemelidir. İran, doğuda üzerimizde tarihi emelleri bulunan Rusya karşısında doğal bir set oluşturmaktadır. Rusya’nın ve Ermenistan’ın Kafkaslardan topraklarımıza girmesine engel olan tabii bir sınırdır. Ayrıca ekonomik açıdan bakacak olursak hem Hazar bölgesi hem de Basra havzası petrol ve doğal gaz bakımından zengindir. Rusya ile ekonomik sıkıntılara düştüğümüz zaman İran’ı bir alternatif olarak düşünmelidir. Bunun için Türkiye mezhep çatışmasını bir tarafa bırakarak İran ile siyasi ve ekonomik ittifak yapma yollarını aramalıdır.”

Yorumlar kapatıldı.