İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Aramızdaki Ermeniler

Alparslan Cansu / alparslancansu@yahoo.de
Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden dokuz sene geçti. Milletimiz, kendisini ölen kişinin bir vasfı veya sıfatıyla özdeşleştirerek ona sahip çıkar hep. O günlerde de hatırlarsınız ‘Hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Hrant’ız’ pankartları açılmıştı. Aradan geçen dokuz senede çoğu kimse gazeteci Hrant’ı unuttu ve suikast davası da bilinçli olarak sulandırıldı. Onu unuttuğumuz gibi onunla birlikte bu topraklarda yüzyıllardır birlikte yaşadığımız Ermenileri de pek hatırımıza getirmedik yıllarca.

Dink suikastı gibi olaylarla aslında ülkemizde asırlardır bir arada yaşayan iki milletin ne denli karşı karşıya getirildiğini esefle seyrettim. Halbuki her Ermeni, Türk düşmanı olmadığı gibi her Türk de Ermeni düşmanı değildir. Yargılamadan önce muhatabı iyi anlamak gerekir. Oysa tarihte yaşananları ve bugün yaşatılmak istenilenleri bir kenara bırakarak, yıllardır aramızda yaşayan ‘Aramızdaki Ermeniler’i hiç düşündünüz mü? Aramızda yaşayan sadece gazeteci Hrant değildi çünkü.
Sanat dünyasına göz attığınızda bunu daha net anlarsınız. Asıl adı Silvia Anait Bursalıoğlu idi ve savaş yıllarında bir yetimhanede bulunmuştu. Ama biz onu, 70’lerin meşhur kavramıyla Türk hafif müziğinin yıldızı olarak tanıdık. Adı Asu Maralman’dı ve bir Ermeniydi.
Aslında müzik dünyasında onun dışında Ermeni olduğunu bildiğimiz ya da bilmediğimiz çok isim var. Onno Tunç, Garo Mafyan, Mine Koşan ve daha niceleri. Okuduğumuz pek çok şarkının bestekârı veya seslendireniydi onlar. Dinlerken veya eşlik ederken Ermeni mi yoksa Türk mü diye düşünmediğimiz sanatçılardı onlar.
Müzik dünyasının haricinde sinema da farklı değildi. Siyah-beyaz filmlerin oynadığı yıllardan başlayarak yeşilçam filmlerinde kimlere gülüp, kimlerle ağladığımızı hiç düşündünüz mü? Yeşilçamın unutulmaz komedyeni olan Sami Hazinses’in Samuel Agop Uluçyan adlı bir Ermeni olduğu hiç aklınıza geldi mi?
Kenan Pars’a siyah-beyaz filmlerde aşık olurken daha sonraki filmlerde kötü adam rollerini üstlendiğinde kızardık. Peki onun, Kirkor Cevzeciyan adlı bir Ermeni olduğunu da biliyor muyduk? Kenan Pars gibi Turgut Özatay’ın da Ermeni olmasının önemi var mıydı? Hepsi bu toprakların insanıydı. Bir dönem sinemaların ‘Bedia’sına aşık olan Horoz Nuri’si Vahi Öz’süz ve kantocu Toto Karaca’sız bir Türk sineması düşünebilir miydik? Ya sinemanın temiz kalpli babacanı Nubar Terziyan’sız bir yeşilçam mümkün müydü? Yıllarca tiyatro sanatçılığı yapmış, daha sonra beyaz perdede komedi filmlerde yardımcı roller üstlenmiş ‘Sakar Şakir’ filminin Marmara Kâzım’ını, yani Macit Flordun’u unuttunuz mu? Türk tiyatrosunun ilk kadın oyuncusu da Aruşyak Papazyan adlı bir Ermeniydi.
Sarı Gelin’in bir Ermeni türküsü olduğunu bilmeyenimiz yoktur sanırım. Peki ilk Türkçe operayı, ilk Türk opereti ‘Arif’in hilesi’ni Dikran Çuhacıyan adlı bir Ermeninin bestelediğini de bilir misiniz?
Türk diline katkılarından dolayı soyadı ‘Dilaçar’ olarak değiştirilen ve çoğumuzun bile bugün kullanamadığı Osmanlıca yazı dilini okullarda ders olarak okutan Türk Dil Kurumu uzmanının adının Agop (Dilaçar) Martanyan olduğunu da biliyor muydunuz?
Karin Karakaşlı, Krikor Zohrab, Mıgırdıç Margosyan bu toprakların edebiyatçılarıydı. Hele Karakaşlı. Ermeni bir aileden gelmesine rağmen edebiyat dili olarak Türkçe’yi kullanıyor, rüyalarını Ermenice görürken, hayallerini Türkçe kuruyordu.
Dünyada fotoğraf sanatına ismini altın harflerle yazdıran Ara Güler’in Ermeni olduğunu bilmeyen yok herhalde. Mimarî alanda da Dolmabahçe’den Yıldız ve Çırağan Saray’larına, Valide Camii’nden Ortaköy Camii’ne, Tophane Saat Kulesi’ne kadar İstanbul’daki pek çok esere imzasını atanların da bir Ermeni ailesi olan Balyan’lar olduğunu kaçımız biliriz?
Galatasaray’lı Varujan Aslanyan, Sarıyer’li Garo ve millî boksör Garbis Zakaryan da Türkiye’yi millî takım düzeyinde temsil eden sporculardı bir zamanlar.
Soykırım iddialarına yönelik dünyanın neresinde ne karar çıksa da ve ülkemizde Ermeni bir gazeteci, azınlıkları galeyana getirmek için karanlık güçler tarafından katledilmiş olsa da, onlar her zaman ‘Aramızdaki Ermeniler’ olarak kalacaklar. Onlar bizim Ermeniler’imiz çünkü.
Unutmayalım ki biz, aralarında Ermeniler’in de olduğu 35 milletle yüzyıllardır aynı devlet çatısı altında huzur içinde yaşamayı bilmiş ve ‘Birlikte yaşama kültürü’nün en güzel örneklerini vermiş bir milletiz.

Yorumlar kapatıldı.