İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Türkiye yeni terör saldırılarına açık”

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’ndan (TEPAV) Güvenlik uzmanı Dr. Nihat Ali Özcan,  DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı… Sultanahmet’in hedef alınması saldırının rastgele bir eylem olmadığını, belirli bir plan doğrultusunda hareket edildiğini gösteriyor. Sembolik bir eylem ve mesaj yüklü bir saldırının olduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle yabancılara mesaj veriliyor ve deniyor ki- Müslüman bir ülkeye turist gitmek ne kadar doğru, ne kadar güvenli. Türkiye’de güvenlik yok. Turizm konusunda hükümete de bir mesaj var ve bu mesajın da –Türkiye’de turizm güvenliğini sağlayamıyorsunuz- olduğunu söyleyebiliriz…. Türkiye’de ciddi bir güvenlik sorunu olduğuna ilişkin mesajın en güçlü bir şekilde turizm kanalıyla verilebileceği düşüncesi de uygulamaya konulmuş görünüyor. Sadece Türkiye turizmine değil, Türkiye’nin Hıristiyan dünya ile olan ilişkisine de büyük darbe vurulmuş olunuyor.

 ***
Güvenlik uzmanı Dr. Nihat Ali Özcan, Sultanahmet saldırısının Türkiye’nin gün geçtikçe terör saldırılarına karşı daha da açık olduğunun göstergesi olduğunu söyledi.
İstanbul’un en turistik bölgelerinden biri olan Sultanahmet’te yaşanan patlamanın canlı bombadan kaynaklandığı belirlendi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, saldırganın Suriye kökenli olduğunu belirtirken, 10 kişinin hayatını kaybettiği ve 15 kişinin yaralandığı saldırı sonrası yurt genelinde güvenlik önlemleri daha da artırıldı. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’ndan (TEPAV) Güvenlik uzmanı Dr. Nihat Ali Özcan, Sultanahmet saldırısı ve Türkiye’nin terörle mücadelesinde yaşananlarla ilgili olarak DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
DW Türkçe: Türkiye’de IŞİD’e karşı baskınlar ve tutuklamalar arttı. Saldırının bunlarla bağlantısı olduğunu düşünüyor musunuz?
Dr. Nihat Ali Özcan: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamasıyla birlikte görüyoruz ki saldırının arkasındaki en güçlü fail terör örgütü DAEŞ (IŞİD). Hedef alınan yer de saldırının DAEŞ tarafından yapıldığı bilgisini güçlendiriyor. Çünkü DAEŞ son dönemdeki saldırılarıyla Türkiye’yi kendi operasyon sahası olarak gördüğü mesajını vermeye başladı. Türk hükümetinin son dönemdeki baskın ve tutuklamalarının da DAEŞ tarafından ciddi şekilde izlendiği ve bir strateji belirlenip, Türkiye’nin hedef alındığı anlaşılıyor. Bu saldırıyla birlikte önümüzdeki dönemde DAEŞ’in Türkiye eylemlerinde bir yoğunlaşma ve çeşitlilik görme ihtimalimiz çok daha güçlenmiştir.
DW Türkçe: Sultanahmet’in hedef alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dr. Nihat Ali Özcan: Sultanahmet’in hedef alınması saldırının rastgele bir eylem olmadığını, belirli bir plan doğrultusunda hareket edildiğini gösteriyor. Sembolik bir eylem ve mesaj yüklü bir saldırının olduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle yabancılara mesaj veriliyor ve deniyor ki- Müslüman bir ülkeye turist gitmek ne kadar doğru, ne kadar güvenli. Türkiye’de güvenlik yok. Turizm konusunda hükümete de bir mesaj var ve bu mesajın da –Türkiye’de turizm güvenliğini sağlayamıyorsunuz- olduğunu söyleyebiliriz. Sultanahmet’te böylesi bir saldırının yapılması terör örgütlerini de cesaretlendirecek mesajlar içeriyor. Taraflara bir çeşit cesaret veriliyor. Türkiye’de ciddi bir güvenlik sorunu olduğuna ilişkin mesajın en güçlü bir şekilde turizm kanalıyla verilebileceği düşüncesi de uygulamaya konulmuş görünüyor. Sadece Türkiye turizmine değil, Türkiye’nin Hıristiyan dünya ile olan ilişkisine de büyük darbe vurulmuş olunuyor.
DW Türkçe: Türkiye’de barışın sağlanması için ne yapılması gerekiyor?
Dr. Nihat Ali Özcan: Türk hükümeti terörle mücadele için polis karakolu sayısının artırılacağını açıkladıktan sonra böylesi bir saldırı gerçekleşiyor. Neden böyle bir zamanlama sorusu akıllara gelebilir ancak polis karakolu sayısının artırılması PKK’yla mücadele kapsamındaydı. Şu anda Türkiye’de çok boyutlu bir terörle mücadelenin yansımaları görünüyor. Ülkede PKK, DAEŞ gibi örgütlerin yanı sıra bambaşka güçlere karşı da mücadele veriliyor. Tüm bu gelişmeler önümüzdeki günlerin çok ama çok kritik olacağını gösteriyor.
Doğu’dan gelen çatışma haberlerini bıçak gibi kesmek ise mümkün görünmüyor. Taraflar gidişatı değiştirmek için hiçbir adım atmıyor. Bu süreçte karar verecek kişinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu herkes biliyor ancak Erdoğan’ın ülkede yaşanan gidişatı değiştirecek kararlar alması PKK’nın adım atmasına bağlı. Ancak PKK’nın da olayları tırmandırdığı ortada. Çatışma ortamının önümüzdeki yaza kadar uzaması mümkün. Bu da önümüzdeki süreci daha da kritik hale getiriyor.
DW Türkçe: Suriye sorununun Türkiye’ye yansımalarının son bulması için ne gibi adımlar atılmalı?
Dr. Nihat Ali Özcan: Görünen o ki Suriye’de tablo değişiyor. Rusya’nın çok aktif şekilde sahaya girmesi Türkiye’yi Suriye’nin dışına itiyor. Aynı şekilde Amerika’nın da PYD politikalarını destekler şekilde hareket etmesi, PYD’nin nüfuz alanını genişletmesi de Türkiye’nin saha dışında kalacağının işaretleri olarak değerlendirilebilir. Sahadaki değişikliklerin Türkiye’nin Suriye politikasında da değişiklikleri beraberinde getirebileceğini söylemek mümkün. Yani Türkiye önümüzdeki dönemde Suriye konusunda daha az etkin bir ülke haline gelebilir. Tüm bu gelişmeler de Türkiye’nin terörizme karşı kırılganlığının ve hassaslığının daha da artacağına işarettir. Yani Türkiye her geçen gün terör saldırılarına daha açık hale geliyor. DAEŞ ve PKK üzerinde baskı arttıkça Türkiye’de de güvenlik sorunu ciddi boyutlara ulaşacaktır.
© Deutsche Welle Türkçe
Hilal Köylü

Yorumlar kapatıldı.