İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İHD: Levon Ekmekçiyan yasalara aykırı olarak idam edildi

Hrant Kasparyan / Demokrat Haber
İnsan Hakları Derneği Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon, Ankara’da 1983’te toprağa verilen Levon Ekmekçiyan’ın naaşının nakli için Ekmekçiyan ailesinin yaklaşık olarak iki yıl önce Komisyon’a başvuruda bulunduğunu kaydetti. Konuya ilişkin olarak detayları basın ve kamuoyuyla paylaşan  Komisyon üyesi avukat Eren Keskin, cenaze nakil işleminin normalden uzun sürdüğünü ve yaklaşık olarak iki yıl devam eden süreçte Adalet Bakanlığı’ndan, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarına dek yapılan yazışma ve görüşmelerin ardından gereken izinlerin alındığını ve Levon Ekmekçiyan’ın naaşının Fransa’daki ailesine ulaştığını açıkladı. Levon Ekmekçiyan’ın 12 Eylül askeri darbesinin ardından 1983 yılında cunta koşullarında idam edildiğini hatırlatan avukat Eren Keskin, 1982’de Ankara Esenboğa Havalimanı’ndaki silahlı çatışmanın sanığı olarak yargılanan Ekmekçiyan’ın yargılanma sürecindeki eksik ve hak ihlali bulunan sorunlu noktalara dikkat çekti.

***
İHD, Ekmekçiyan ailesinin talebi üzerine cenazesi 32 yıl sonra Fransa’ya nakledilen Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan’ın “yargılanma” sürecindeki hak ihlallerine dikkat çekti
7 Ağustos 1982’de Ankara Esenboğa Havalimanı’ndaki silahlı çatışmada yaralı olarak yakalanan ve 28 Ocak 1983’te idam edilen ASALA üyesi Levon Ekmekçiyan’ın cenazesinin, Fransa’da yaşayan ailesinin talebi üzerine Paris’e nakledilmesine ilişkin İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde bugün bir toplantı düzenlendi.
İnsan Hakları Derneği Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon, Ankara’da 1983’te toprağa verilen Levon Ekmekçiyan’ın naaşının nakli için Ekmekçiyan ailesinin yaklaşık olarak iki yıl önce Komisyon’a başvuruda bulunduğunu kaydetti.
Konuya ilişkin olarak detayları basın ve kamuoyuyla paylaşan  Komisyon üyesi avukat Eren Keskin, cenaze nakil işleminin normalden uzun sürdüğünü ve yaklaşık olarak iki yıl devam eden süreçte Adalet Bakanlığı’ndan, İçişleri ve Dışişleri bakanlıklarına dek yapılan yazışma ve görüşmelerin ardından gereken izinlerin alındığını ve Levon Ekmekçiyan’ın naaşının Fransa’daki ailesine ulaştığını açıkladı.
Levon Ekmekçiyan’ın 12 Eylül askeri darbesinin ardından 1983 yılında cunta koşullarında idam edildiğini hatırlatan avukat Eren Keskin, 1982’de Ankara Esenboğa Havalimanı’ndaki silahlı çatışmanın sanığı olarak yargılanan Ekmekçiyan’ın yargılanma sürecindeki eksik ve hak ihlali bulunan sorunlu noktalara dikkat çekti.
Avukat Keskin’in konuşmasının ardından, İnsan Hakları Derneği (İHD) Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon adına yapılan açıklamayı İHD Genel Başkan Yardımcısı Meral Çıldır okudu. 
Levon Ekmekçiyan’ın idam cezası ve infazı, cunta koşullarında yürürlükte olan yasalara bile aykırı yollarla gerçekleştirildiği ve Ankara Esenboğa Havalimanı’ndaki silahlı çatışmaya dair önemli verilerin “devlet sırrı” olarak uzun yıllar gizli tutulduğu vurgulanan açıklamanın tam metninde şu ifadeler yer aldı: 
“Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon’umuz iki yıl kadar önce, davet üzerine Paris’te yapılan bir toplantıya katıldığında, Levon Ekmekçiyan’ın ailesi bize şahsen başvurdu. Levon’un annesi, yaşadığı şehirde, Paris’te oğlunun bir mezarına sahip olmayı arzuluyor, bu nedenle cenazenin Paris’e nakledilmesi için bizden yardım istiyordu.
Levon Ekmekçiyan, 7 Ağustos 1982 yılında askeri cunta koşullarında Ankara Esenboğa Havaalanı’nda gerçekleşen, resmi rakamlara göre 9 kişinin hayatını kaybettiği, 72 kişinin yaralandığı olayın faili olarak idam edilmiş, Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu, yani ASALA üyesiydi.
Bu başvuru doğrudan bizlere iletildiğinden, Komisyon’umuz üyesi ve insan hakları avukatı Eren Keskin, gönüllü olarak ailenin avukatlığını üstlendi ve resmi olarak işlemleri başlattı. Gerçekte, cenaze nakli sıradan bir prosedüre tabiydi ve İl Sağlık Müdürlüğü’nün sağlık açısından bir sakıncası olmadığına ilişkin yazısı ve izni, Mezarlıklar Müdürlüğü’nün yer tespiti yeterliydi. Oysa, iki yıl boyunca Eren Keskin defalarca Ankara’ya gitmek zorunda kaldı. Çünkü mevzuata göre hiç gerek olmadığı halde, İçişleri Bakanlığı’ndan, Adalet Bakanlığı’na, oradan Dışişleri Bakanlığı’na kadar, mevzuatta yer almayan çok sayıda merci arasında gidip geldi yazışmalar. İki yıl sonra, tüm işlemler tamamlandı ve Ankara Cebeci Asrı Mezarlık Müdürlüğü Aralık ayı sonunda, 23 Aralık 2015 saat 10:00’da bizlere randevu verdi.
Komisyon’umuz üyeleri anılan tarih ve saatte, Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’nda Levon Ekmekçiyan’ın mezarı başında, mezarlık müdürü ve yardımcısının, kayıtlara uygun olarak şahsen bizlere gösterdiği yerde başlatılan kazıda hazır bulundu. Ekmekçiyan’ın mezar yerini gösteren herhangi bir işaret, bir taş, bir tahta parçası yoktu. Otlarla kaplı dümdüz bir arazi parçasıydı. O bölüm Ermenilere ayrılmıştı. Yaklaşık bir buçuk saat süren kazı sonucunda kemiklere ulaşıldı. Ermeni dini inanış ve geleneklerine göre ölü tabutuyla gömülür. Ekmekçiyan tabutsuz olarak gömülmüştü. Çıkarılan kemikleri hazırladığımız beyaz torbalara ve torbaları da İstanbul’dan yapılacak cenaze nakline uygun ölçülerde hazırlattığımız “sanduka” tabir edilen, gereğince koruyucu malzeme ile donatılmış bir hazneye yerleştirdik, Paris uçağına ailenin avukatı Eren Keskin’le birlikte teslim ettik. Ailenin aynı gün cenazeyi teslim aldığı bilgisi tarafımıza ulaştırıldı. Böylece en doğal bir insan hakkı yerine getirilmiş oldu. Bir anne ve kardeşler, yakınlarını inanç ve geleneklerine uygun olarak gömme, ziyaret edecekleri bir mezarına sahip olma hakkına 32 yıl sonra kavuştular.
Hukuk açısından baktığımızda Levon Ekmekçiyan’ın idam cezası ve infazı, cunta koşullarında yürürlükte olan yasalara bile aykırı yollarla gerçekleştirildi. Avukatı yoktu. Savunma yapamadı. Tek resmi belge, hangi koşullarda alındığı son derece şaibeli bir açıklamaydı. Avukatı olmadığı için mahkemenin kararı temyiz edilmedi. En önemlisi de, kendisinden ne şekilde alındığı bilinmeyen açıklaması resmi anlamda bir pişmanlık beyanıydı ve yürürlükteki yasalara göre pişmanlık belirtenin idam edilmemesi gerekiyordu. Oysa Ekmekçiyan son hızla idama mahkûm edildi ve idam kararı yine son hızla infaz edildi. Belgeler ortada: İdamını onaylayan Milli Güvenlik Kurulu’nun B.29 No’lu kararının tarihi 28 Ocak 1993’tür ve Levon Ekmekçiyan aynı günü 29 Ocak’a bağlayan gece sabaha karşı, yani alelacele infaz edilmiştir. Pişmanlık hukukundan yararlandırılmamasının nedeni, Esenboğa’da yaşananlarla ve kendisine yapılanlarla ilgili gizli tutulmak istenen bilgileri paylaşmasından korkulması mıydı? Bu sorunun yanıtı açığa çıkarılmalıdır.
Ayrıca, evet, faşist cunta koşullarında hukuk askıya alınmıştı ama Levon Ekmekçiyan’a, bunun da üzerinde özel muamele uygulandı. Nedeni devletin gözünde sadece “terörist” değil, “Ermeni terörist” olmasıydı.
Meselenin çok önemli yanlarından biri de, resmi dilde “Esenboğa Katliamı” olarak anılan çatışmayla ilgili on yıllarca aralanmayan sır perdesidir. Olayın can alıcı detaylarının üzeri kapatıldı, uzun yıllar devlet sırrı olarak gizlendi. Ancak, son yıllarda çok dar bir çevrede tanıklıklar paylaşılmaya başlandıkça, bazı gayrı resmi bilgilere ulaşılıyor. Ama o gün orada ne olduğuna ilişkin devletin kalın sır perdesi aralanmadı bile. Ölenlere otopsi yapılıp yapılmadığı, teknik inceleme yapılıp yapılmadığı, can alan kurşunların hangi silahlardan çıktığının incelenip incelenmediği bilinmiyor.
Ama gerçek hiçbir zaman tam anlamıyla gizli kalmaz. Bir örnek verelim: İlk kez 2004 yılında, CNN Türk’te yayınlanan “Oradaydım” başlıklı belgesel dizisinin “Esenboğa Baskını” bölümünde, o gün orada rehin kalan bir tanık konuştu. Camı kırarak kaçmayı başardığında kendisini anında otomatik silahla tarayan polisle göz göze geldiğini, o anı hiç unutmadığını anlattı. Onu vuran bir polisti. Diğer ölenlerin ne şekilde öldüğü açıklanmalı, gerçekler ortaya çıkmalı. Kendi başına bir insan hakkı olan “GERÇEĞİ BİLME HAKKI” çoktan evrensel hukuka ve uluslararası insan hakları sözleşmelerine girmiştir. Türkiye’de de bu hak hayata geçirilmelidir.
İHD İstanbul Şubesi, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak, 32 yıl önce Türkiye’de idam edilen oğlunun cenazesini isteyen bir annenin dileğini yerine getirdik. Türkiye Cumhuriyeti devletinin geçmişte de, bugün de “insan” görmediği herkes, insan hakları savunucuları olarak bizler için insandır ve hakları vardır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin geçmişte de bugün de gömülme hakkını inkâr ettiği herkes, bizim için inanç ve kültürlerine göre gömülme hakkına sahiptir ve saygı görmeyi hak eder.
Evrensel insan hakları hukukuna göre, ne geçmişte ASALA, ne de bugün devletin “terörist” gördüğü örgütler şeytanlaştırılabilir, üzerinde konuşulması ve tartışılması bile kriminalize edilebilir, tehdit ve sindirme yoluyla sözü bile edilemez hale getirilebilir. Burada yapılagelen ise tam da budur ve bu değişmelidir. Bu coğrafyada insan hakları ancak, yalnızca devlet değil, Türkiye toplumu da bunu böylece gördüğü, kabul ettiği zaman gerçekten benimsenmiş olacaktır.
İnsan Hakları Derneği, İstanbul Şubesi
Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon”

Yorumlar kapatıldı.