İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kafkasya’dan Rusya’ya cephe açmak mı! Sahi mi?

Fehim Taştekin / fehim.tastekin@radikal.com.tr

Suriye’nin rövanşını Kafkasya’da almayı umanların bilmesi gereken ilk şey: Ne Şamil’in atı sizin için kişniyor ne de Çeçen kaması sizin için parlıyor. Trans Kafkasya ise size yar olamayacak kadar oportünist. Devlet ricali, Türkiye’nin periferideki karşılığının ne olduğu korusunda kendi kendini kandırıyor. O yüzden Orta Asya’dan Balkanlara Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar geniş bir alanda yaşanan bozgunlara rağmen miadı dolmuş kartları açmaktan geri durmuyor. Şimdi Rus uçağının düşürülmesine karşı Moskova’dan gelen yaptırımlar karşısında Türkiye’nin de Rusları Kafkasya ya da Kırım’da uğraştıracak senaryolardan bahsediliyor. Bu bölgelerde açmak istedikleri kartların ne denli köhne olduğunun farkındalar mı bilmiyorum.

Tarihte Rus kolonizasyonuna karşı destanlar yazmış, sürgünler ve soykırımlar yaşamış olan Kafkasya öteden beri küresel devler için Rusya’nın yumuşak karnı olageldi. Batı’nın Kafkasya’ya bakışı bugün de değişmedi. Rusya’nın arka bahçesi Trans Kafkasya ise NATO ile tampon bölge işlevi görüyor. Bu yüzden NATO kampının, Rusya ile uğraşmak istediğinde yaptığı ilk iş Kafkasya ve Kafkas ötesine el atmak.

Kafkasya’nın tarihsel hafızası özgürlük savaşında yalnız bırakıldığı günlerden beri dışardan gelen kışkırtıcı girişimlere karşı temkinli. Herkes, vaat edilen Osmanlı yardımına göre savaş stratejisini değiştiren ama teslim olmak zorunda kalan Şeyh Şamil’i 11 yıl sonra 1870’de İstanbul’da törenle karşılayan Sultan Abdulaziz’in “Babam kabrinden kalkıp gelseydi ancak bu kadar sevinebilirdim” sözünü hatırlar. Ancak hiç kimse Kafkas Kartalı’nın verdiği yanıtı duymak istemez. Rivayet o ki Şeyh Şamil, elini uzatan Sultan’a “Ben 25 sene hep bu eli bekledim” diye sitem eder. Rus Çarı ile anlaşan Osmanlı’nın 1864 sürgünündeki rolünü de bilen bilir. Çeçenler, 1990’larda Mavi Akım Projesi’ne paralel Türk desteğinin nasıl birden bire kesildiğini de hatırlar. Tarihin o faslında anlatılacaklar çok.

Bugüne gelirsek Türkiye-Rusya gerilimi mantıklı bir yolla sona erdirilmezse Kafkasya ve Trans Kafkasya’daki kriz hatları yeniden tetiklenebilir.

Ağır bir bedel ödeyen Çeçenya deneyiminden sonra Rusya Federasyonu’na bağlı cumhuriyetlerde bağımsızlık yanlısı damarları diriltmek çok zor. Fakat ‘Kafkasya Emirliği’ gibi örgütlere destek kanalları açarak sistemi terörize etmek hala mümkün. Nusra ve IŞİD gibi örgütlerin saflarında savaşa katılan Kafkasyalıların özellikle Gürcistan ve Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a intikal ettiğini biliyoruz. Suriye’de en az dört örgüte liderlik eden Şişaniler (Çeçenler), Gürcistan’ın Çeçenya sınırındaki dağlık Pankisi Vadisi’nde yaşayan Kist topluluğunun fertleri. Muhtemelen bu kişiler, Irak ve Suriye’de işleri bittiğinde aynı yolla geri dönecek. Suriye’deki kriz patlak verdikten sonra Rusya’ya karşı ‘militan kartı’nı ilk çeken, dönemin Suudi İstihbarat Şefi Bender bin Sultan olmuştu. Artık Rusya ile hesaplaşmak isteyenlerin elinde Kafkasya’ya taşıyabilecekleri büyük bir militan havuzu var.

KARABAĞ VE RUS SAVUNMA AĞI

Bölgede ısıtılmaya müsait bir diğer yer Yukarı Karabağ. Ateşkes hattında Ermenistan ile Azerbaycan arasında karşılıklı kayıpların arttığı bir dönemde Başbakan Ahmet Davutoğlu, 3 Aralık’ta Bakü ziyaretinde “Azerbaycan’ın bütün toprakları özgürlüğüne kavuşana kadar Türkiye, Azerbaycan’ın yanında yer alacaktır” diye çıkıştı. Bu çıkışı Azerbaycan ordusunun Ermeni mevzilerine yönelik top atışları izledi. Elbette ateşkes hattındaki salvolar ilk değil. İhlaller son birkaç yılda tırmandı. Mesela 2014’te iki taraftan 64 asker ve 8 sivil, 2015’te 56 asker ve 3 sivil öldü. Tankların devreye sokulduğu son gerilim biraz da Bakü’nün Türkiye tarafından arkalanmış olduğu izlenimini veriyor. Aynı özgüven Ermenistan’da da var. Ermenistan Savunma Bakanlığı son ölümlü saldırılar üzerine Azerbaycan ile ateşkesin bittiğini söyledi.

Sorun, ateşkes hattındaki ölümcül salvolarla sınırlı kalsaydı yaşananlar önceki gerilimlerin devamı olarak okunabilirdi. Ama Rusya’nın, Karabağ ve Türk-Rus gerilimine paralel olarak Trans Kafkasya’daki güvenlik ağını ördüğü görülüyor. Asıl mesele burası. Rusya hem krizi fırsata çeviriyor hem de olası bütün senaryolara göre hazırlık yapıyor.

Ankara’dakiler ‘stratejik derinlik’ diye diye sığ sularda boğuladursun Rusya kendi oyun planlarını satranç oynar gibi bir bir sahneliyor:

İlk hamle: Ermenistan’daki üsler tahkim ediliyor. Rusya’nın Ermenistan’da biri Gümrü diğeri Erivan’ın 126 km kuzeyindeki Erebuni’de olmak üzere iki askeri üssü var. S-300 hava savunma sistemi ve MiG-29 uçaklarının konuşlu olduğu

Erebuni’ye 8 Aralık’ta 6 adet Mi-24P ve Mi-8MT helikopteri gönderildi. İki üste toplam 4-5 bin asker bulunuyor.

İkinci hamle: Sınır hatlarına yığınak yapılıyor. Rus lider Vladimir Putin 29 Kasım’da, Ermenistan-Türkiye sınırına seçkin, topçu ve piyade birlikleri ile birlikte hava savunma sistemleri, çoklu roket atarlar ve tanksavarlar konuşlandırılmasını emretti. Bütün bu konuşlandırma 7 bin askeri içeriyor.

Üçüncü hamle: NATO’ya karşı 1992’de kurulan Ortak Güvenlik Anlaşması Örgütü’nü entegre bir hava savunma sistemine kavuşturmak için çalışmalar hızlandırıldı.

Bu çerçevede Rusya, Ermenistan’la ‘birleşik bölgesel hava savunma sistemi’ konsepti çerçevesinde ortak güvenlik anlaşması imzaladı. Anlaşma ayrıca askeri işbirliği, eğitim desteği, araç-ekipman hibesi ve ortak tatbikatları da içeriyor. Rusya ayrıca askeri modernizasyon için Ermenistan’a 200 milyon dolarlık kredi açtı.

Benzer bir anlaşma 2013’te Kazakistan’la yapılmıştı. Kırgızistan ve Tacikistan’ı da sisteme dahil etmek için çalışmalar sürüyor. Rusya hava savunma sistemlerini birleştiren bu modeli ilk olarak Beyaz Rusya ile hayata geçirmişti. Ermenistan ile ortak savunma sistemi Rusya’yı Türkiye’ye havada sınır komşusu haline getiriyor. Rusya hem Ermenistan üzerinden hem Suriye’nin Lazkiye vilayetine yerleştirdiği S-400 hava savunma sistemiyle Türkiye hava sahasının neredeyse tamamını dikizliyor.

YA ORTAKLARIN DURUMU?

Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu’na üye ülkeleri kendi stratejik planlamalarına dahil etmeye çalışırken Türkiye’nin Trans Kafkasya’da ortak duruş aradığı iki ülke var: Gürcistan ve Azerbaycan. Rusya ile gerilimin gölgesinde Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan savunma bakanlarını ağırlayıp güvenlik sorunlarını görüştü.

Türkiye’nin ittifak aradığı ortakların durumu olası Türk-Rus geriliminde taraf tutamayacak kadar nazik. Mesela Gürcistan, Abhazya ve Güney Osetya fatihi olacakken korkudan kravatın yiyen ve şimdilerde Ukrayna’nın Odesa kentinde valilik oyunu oynayan Mihail Saakaşvili’den kurtulduğundan beri Moskova ile ilişkileri normalleştirmeye çalışıyor. Haliyle gönlü Türkiye’den, aklı Rusya’dan yana…

Peki ‘kardeş ülke’ Azerbaycan? İlham Aliyev yönetimi de Moskova ile Washington arasında denge politikası güderken Türkiye’ye de elini uzatıyor ama kolunu kaptırmamak şartıyla!

Evet, Azeriler işgal altındaki toprakların geri alınamamasında caydırıcı etken olarak Ermenistan’a kalkan olan Rusya’yı görüyor. Buna rağmen Azeriler Rusya’yla iyi geçinmeye bakıyor. Ki son yıllarda petrolden gelen paralarla bölgenin en fazla silahlanan ülkesi haline gelen Azerbaycan, silah ithalatının yüzde 85’ini Rusya’dan gerçekleştirdi. Bakü’nün aldığı silahlar arasında T-90 tankları, S-300 hava savunma sistemi, Mi-35M helikopterleri de var.

Ve Aliyev ile AKP yönetimi arasında güven sorunu olduğunu da biliyoruz. Türkiye-Rusya kriziyle ilgili Bakü’nün tavrına baktığımızda gördüğümüz şu: Bağımsız Devletler Topluluğu üyeleri Petersburg toplantısında Rus uçağının düşürülmesini kınarken Azerbaycan dışarda kaldı. Aliyev krizde taraf tutmak yerine arabuluculuk önerdi. Bakü, Türkiye’den yana bir hareketin Rusya’yı Karabağ konusunda kışkırtacağı ihtimalini de hesaba katıyor. Bunun ötesinde Ermenistan gibi Azerbaycan da Rusya-Türkiye gerilimini fırsata çevirmeye çalışıyor. Türkiye ve Avrupa’ya doğalgaz taşıyacak TANAP’ın 2018’den önce bitirilmesi kararı nedeniyle Azeriler mutlu. Azeriler, Rusya’nın Türkiye’ye uyguladığı ithalat yasağından kaynaklanan boşluğu da doldurmayı umuyor. Gürcistan ve Ermenistan da öyle…

Bu ülkeler Rusya’yı dengelemek için Batı’ya yönelimlerini sürdürseler de ‘Yeni Osmanlı’ ya da ‘Nevzuhur İttihatçılar’ın heveslerine prim vermenin kendilerine getireceği felaketlerin de farkındalar. O yüzden Kafkas cephesinde oyun kurmak yeni İttihatçıların harcı değil. Hele Ortadoğu’da yapıp ettiklerini dünya alem görmüşken…

Yorumlar kapatıldı.