İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

2015’ten Sonra 1915’i Konuşmak

Ufuk Ulutaş / Ohio State University
Nisan ayları hem Ermeniler için hem de Türkiye için gereksiz tartışmaların ayıdır. Senelerdir devam eden bir alışkanlık gibi her nisan ayı geldiğinde Ermeniler 1915 olaylarının soykırım olarak tanınması için dünyanın kritik başkentlerinde milyon dolarlık kampanyalar yürütür; buna mukabil Türkiye de karşı kampanya için kesenin ağzını açar… Ermeni meselesi bir endüstriye dönüşmüş durumda. Paraların harcandığı, lobi şirketlerinin cirolarını artırdığı, yabancı ülkelerdeki milletvekillerinin siyasi kampanyalarına bağış topladığı ve bazı ülkelerin Demokles’in kılıcı gibi ellerinden bırakmadığı bir endüstri. Bu sektörden ise hem Türkiye hem de Ermeniler zarar görüyor.

***
Nisan ayları hem Ermeniler için hem de Türkiye için gereksiz tartışmaların ayıdır. Senelerdir devam eden bir alışkanlık gibi her nisan ayı geldiğinde Ermeniler 1915 olaylarının soykırım olarak tanınması için dünyanın kritik başkentlerinde milyon dolarlık kampanyalar yürütür; buna mukabil Türkiye de karşı kampanya için kesenin ağzını açar. Allah’tan Türkiye eskisine nazaran artık öz kaynaklarını daha fazla kullanmaya başladı; fakat yine de tam 100 yıl önce yaşanan acı olaylar için her Türkiye hükümetinin bu kadar mesai harcaması tam bir zaman ve enerji israfı.
ABD Kongresi’nde milletvekilleri isimlerini bile doğru telaffuz edemedikleri ülke ve şahıs isimleri üzerinden okyanus ötesinde 100 sene önce yaşanan 1915 olaylarına ilişkin ahkâm keserlerken düşünmüştüm: 1915 olaylarını tarihi olarak bir siyasi malzeme olarak kullanan üçüncü partiler olmasaydı, şimdiye kadar iki halk arasında bir karşılıklı anlayışa varılabilirdi. Bir adım öteye geçip şunu da iddia edebilirim: Aynı üçüncü partiler olmasaydı yaşanan acıların en azından önemli bir kısmı hiç yaşanmayabilirdi.
“Soykırım endüstrisi”
Ermeni meselesi bir endüstriye dönüşmüş durumda. Paraların harcandığı, lobi şirketlerinin cirolarını artırdığı, yabancı ülkelerdeki milletvekillerinin siyasi kampanyalarına bağış topladığı ve bazı ülkelerin Demokles’in kılıcı gibi ellerinden bırakmadığı bir endüstri. Bu sektörden ise hem Türkiye hem de Ermeniler zarar görüyor. Bu kadar çaba ve para, tarihi olayların siyasi olarak kabul ettirilmesine harcanmayıp diskurların yakınlaştırılmasına harcansaydı şu an çok farklı bir safhada olabilirdik.
Türkiye’den devletin zirvesinden- Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu- yapılan açıklamalarda acıların paylaşıldığı ve bunun için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ermenilerle empati kurabildiği ifade edildi. Her iki açıklamada da vurgulanan önemli bir yaklaşım tarzı var: 1915 olaylarının bir boşlukta ve kendiliğinden değil; tam da aksine Birinci Dünya Savaşı şartlarında yaşandığıdır. Bu acıların hafifletilmesi çabası değil; acıların eşsiz olmadığı ve maalesef Osmanlı topraklarında yaşayan ve yaşamayan herkesin bu büyük savaşın yarattığı felaketlerle yüzleştiğidir.
Türkiye Ermeni meselesinin eskiye nazaran daha akılcı tartışılabildiği bir ülkeye dönüştü ve devletin zirvesi mesajlarıyla bunun için büyük çaba ortaya koydular. 1915 olaylarının bağlamında ve siyasi hesaplardan ari bir şekilde değerlendirildiği bütün çabaları destekleyeceğini açıkladılar. Bence bu konuda da samimiler. Ermeni meselesinin “temcit pilavı” gibi her nisan ayında önümüze getirilmesinden rahatsızlar. Türkiye’nin bu çabasına paralel olarak üçüncü partilerin ve bu meseleyi fanatizme dönüştürenlerin parantezinden çıkararak iki ülke-devlet-millet samimi bir şekilde aralarında konuşmalı.
Fakat bu makul diyalog 2015’te mümkün değil. Ermeniler senelerdir 2015’i altın vuruşa dönüştürme çabasındalar. 2015’ten sonra daha az elektrikli bir ortamda Ermeni meselesini tartışmaya başlayacağız. Yine de bunun için 100 sene beklemek zorunda değildik.

Yorumlar kapatıldı.