İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Zarakolu Poul Lauritzen Vakfı Özgürlük Ödülü’nü Aldı

Danimarka Poul Lauritzen Vakfı Özgürlük Ödülü 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde insan hakları savunucusu Ragıp Zarakolu’na verildi. Yazıları ve Türkçeye kazandırdığı kitaplar nedeniyle 12 Mart darbesinden bu yana farklı farklı dönemlerde yargılanan gazeteci, yayıncı ve insan hakları savunucusu Ragıp Zarakolu, düşünce ve ifade özgürlüğü ile insan hakları ve azınlık hakları alanında gösterdiği çabalar nedeniyle Danimarka Poul Lauritzen Vakfı Özgürlük Ödülü’ne layık görüldü.

Zarakolu ödülünü 10 Aralık Perşembe günü Kopenhag’da Tarih Müzesinde Danimarka Kraliyet Yüksek Mahkeme Başkanı Poul Sögaard’dan aldı. Poul Sögaard aynı zamanda PL Vakfı’nın da başkanı. Toplantıya ödülü kararlaştıran jürinin üyelerinden Danimarka Yüksek Mahkemesi yargıçlarından Peter Deleuran da katıldı.
Zarakolu  ödül töreninden bir gün önce, Danimarka Yazarlar Birliği’nin tarihi binasında Danimarka PEN’i tarafından düzenlenen toplantıda, Türkiye’de ifade ve yayınlama özgürlüğünün son durumu üzerine bir konuşma yaptı.
Ragıp Zarakolu, bu ödülün adalet ve vicdan ile olan bağıntısından dolayı çok duygulandığını belirtti.
PL Vakfı
Poul Lauritzen, Nazi işgali altına giren Danimarka’da kurulan yeraltı direniş hareketine katılmış,  Yahudi kökenli Danimarkalıların bot ve kayıklarla İsveç’e kaçırılmasına yardımcı olmuştu.
Bir pilot olmayı hayal eden Lauritzen, Nazi işgaline karşı direnişte bir kolunu yitirmişti. Daha sonra ülkenin başarılı iş adamlarından biri olan Lauritzen adına insan hakları savunucularını desteklemek amacıyla PL Vakfı oluşturuldu.
Ali Taygun
PL Vakfı Özgürlük Ödülü ilk kez, 1987 yılında Türk tiyatro yönetmen Ali Taygun’a Yunanistan’daki Albaylar Cuntası döneminde yapılan işkenceleri sahneye koyduğu ’Çıkmaz Sokak’ (Street With No Exit) oyunu nedeniyle verilmişti.
Ali Taygun, 12 Eylül Cuntası tarafından yurtdışına çıkma yasağı konduğu için ödülünü almaya Kopenhag’a gelememiş ve PL Vakfı yöneticileri Poul Lauritzen, Carl Seeber ve Prof. Erik Siesby Taygun’a ödülünü vermek için 1987’de Türkiye’ye gelmişti.
12 Eylül darbesinde tiyatrodan uzaklaştırılan Ali Taygun, 1982 yılının mayısında açılan Barış Derneği Davası’nda Büyükelçi Mahmut Dikerdem, Eski Baro Başkanı Orhan Apaydın, Ressam Orhan Taylan, Dr. Erdal Atabek, Gazeteci Ali Sirmen, Dr. Gencay Şaylan, Şair-yazar Ataol Behramoğlu ve Eski İstanbul Belediye Başkanı Reha İsvan, Aziz Nesin, Rutkay Aziz, Genco Erkal, Jülide Gülizar, Tarık Akan, Vedat Türkali, Ertuğrul Günay ve Halit Çelenk gibi isimlerle birlikte 30 yıl hapis cezası istemiyle yargılanmış, dört yıl hapis yatmıştı.
Ali Taygun Aralık 2009’da kanser tedavisi gördüğü sırada geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi.
TIKLAYIN – YAYINLAMA ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN, DAİMA!
Katılımcılar
10 Aralık 2015’te Türkiye’den ikinci kez bu ödüle layık görülen Ragıp Zarakolu için Kopenhag Tarih Müzesi’nde mütevazı bir tören yapıldı. Aynı gün Stockholm’de Nobel Kimya Ödülü törenle Mardin doğumlu Aziz Sancar’a verilmekteydi.
Kopenhag’da yapılan toplantıya katılan yazar ve gazeteciler arasında, 1987 yılında Ali Taygun ile ödülünü takdim etmek üzere buluşan heyette de yer alan Danimarka Helsinki İnsan Hakları Komitesi yöneticilerinden Margareta Kepinska Jakobsen, Kuzey Gazetesi redaktörü Sadi Tekelioğlu, Ermenistan Büyükelçisi Hraçya Ağacanyan, Danimarka Gazeteciler Cemiyeti’nden Deniz Serinci, Nouvelle Armenie yazarlarından Erol Özkoray, yazar Orhan Çelik, Sigtuna Vakfı Yöneticisi Alf Linderman, KulturX Yöneticisi Monica Dahlgren, yazar Adil Erdem, Danimarka PEN Başkanı Mille Rode de bulunuyordu.
Toplantı Eski PEN Başkanı, gazeteci, Ortadoğu uzmanı  Anders Jerivhow tarafından yönetildi.
Sögaard: Övgü yerine ceza aldınız
Danimarka Yüksek Mahkeme Başkanı Poul Sögaard yaptığı sunuş konuşmasında, Zarakolu’nun 1971’den bu yana düşünce özgürlüğüne yaptığı katkılara değindi.
“Siz, ifade ve yayınlama özgürlüğünü sadece kendiniz için kullanmadınız,  tersine, diğer insanların seslerini, özgür seslerini, açık seslerini, sansür edilmemiş seslerini yansıtarak, ifade ve yayınlama özgürlüğünü kullanmalarına olanak sağladınız.
“Sadece iki halkın, Ermenilerin ve Kürtlerin adını anmak yeterli –kendi ülkenizin hassas konuları ile ilgilendiğinizi bilmek yeterli… İktidar sahipleri, 100 yıl önce vuku bulmuş Ermeni soykırımı ve bugünkü Türkiye’nin devasa Kürt azınlığının içinde bulunduğu koşullar hakkında konuşmanıza tepki gösterdi.
“Elbette bu konulara ilişkin devam etmekte olan tartışmalarda kimin haklı ya da haksız olduğuna karar vermek PL Vakfı’nın işi değil. Ama insan hakları kavramına imza atmış herhangi bir demokratik, hümanistik devlette, sizin gibi kamusal alanda hassas konular da dahil diyaloğu kolaylaştıran sizin gibi yayıncıların taktir edilip değer verilmesi gerektiğini belirtmeme izin verin.
“Bu açıdan ‘biz’ ve ‘onlar’ tehlikeli bir olgudur. Eğer tarihi yalnızca devletin yorumlamasına izin verilirse ve diğer yorumlar tabulaştırılır, hatta yasadışı kılınırsa, kapsayıcı olma özelliği yerini dışlayıcı olma özelliğine bırakır…
“Bir yayıncı ve insan hakları savunucusu olarak yıllarca ülkeniz Türkiye’de sadece azınlık hakları değil, birçok tartışmalı konuda makale ve kitaplar yayınladığınız için yasal eziyetlerle karşı karşıya kaldınız.
“Türkiye cezaevlerini içerden gördünüz. Devlet tarafından yasal olarak korunmanız gerekirken, kovuşturmalara tabi oldunuz. Köprü inşa ettiğiniz için takdir edileceğinize kitaplarınız yasaklandı, ceza aldınız…
“Özgür düşünce temsilcisi olarak sizinle gurur duyulacağına, yirmi yıl ülke dışına seyahat etme özgürlüğünden yoksun bırakıldınız. Fiziki olarak korunmanız gerekirken, yayınevinizin bombalanmasına tanık oldunuz. Ve bütün bunların ancak edebiyat kitaplarındaki fanteziler olması gerekirdi. Ne yazık ki bunlar, etkileyici, cesur kariyeriniz sırasında bir gerçeklik oldu.
“1971 askeri darbesi sırasında Uluslararası Af Örgütü ile gizli ilişkiler kurmakla suçlandınız…
“Onu izleyen 1980 darbesinden sonra kurucularından biri olduğunuz ‘Demokrat’ gazetesinden dolayı tutuklandınız. Ermeni soykırımı hakkında birçok kitap yayınladınız. Yayınladığınız diğer kitaplar arasında Yunan edebiyatı da vardı. Bazı kitaplar Türkiye Yahudilerine ilişkindi. Birçoğu da Kürtlerin içinde bulunduğu koşullar ve kültürü üzerineydi.
“Türkiye’nin saygıdeğer İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kurucularından birisiniz. Ve bildiğim kadarıyla, halen Türkiye Yayıncılar Birliği bünyesinde, demokrasinin en temel haklarından biri olması gereken yayınlama özgürlüğü alanında çalışmaktasınız. Ülkenizin övgüsü yerine, sansür, ‘TC kurumlarına hakaret’ suçlamasıyla kovuşturuldunuz.
“Sigtuna Vakfı’na misafir yazar olarak kalmanıza olanak sağladığı için, önemli ifade özgürlüğü kavramına gösterdiği dayanışma katkısı nedeniyle teşekkür ederiz.
“Sevgili Ragıp Zarakolu, sadece ifade özgürlüğüne değil, uzun erimli insan hakları mücadelenizden dolayı size teşekkür etmeme izin veriniz.
“Bu değerler tek başına ne kendi ülkenize ne de bizim ülkemize ait olan değerler değildir. Her demokratik toplumun olmazsa olmaz koşulu ve vicdanlı bir dünyanın evrensel değerleridir. İrade gücünüze ve cesaretinize hayranlık duyuyoruz; bu sorunlarla dolu yıllar boyunca düşünce özgürlüğünü kendi düşünceleriniz kadar farklı düşüncede olanlarla da paylaştığınız için. Zaten ifade ve yayınlama özgürlüğü de bundan başka nedir ki…”
Zarakolu’ndan 80 darbesi vurgusu

Ragıp Zarakolu da yaptığı teşekkür konuşmasında ifade, basın ve yayınlama özgürlüğünün son durumuna değindi. Cezaevinde bulunan Sevan Nişanyan, Can Dündar ve diğer gazeteci ve yazarların durumuna değindi.
Türkiye’nin 1980 sonrası darbe anayasası tarafından yönetildiğini, bunun için rejimin sürekli bir “meşrutiyet bunalımı” içinde olduğunu, demokratikleşme konusunda söz veren partilerin 80’lerden bu yana “Kürt Sorunu” bahanesi ile bunu gerçekleştirmediklerini belirttikten sonra, bu sorununun çözümü konusunda başlayan süreçlerin on yıllardır sonuçlandırılmadığını söyledi.
 Ve bunun asıl nedeninin, otoriter devlet yapılanmasından yararlanmak olduğunu söyledi. “Demokratikleşmenin kilidi Kürt sorununun çözümüdür” dedi.
Öteki önemli kilidin ise Ermeni soykırımının tanınması olduğunu belirten Zarakolu, Türkiye’deki yapısal otoriter sisteminin temellerinin 1915 Soykırımı olduğunu ekledi.
PL Ödülü
PL Fonu Barış Ödülü, Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi kapsamında şiddet yoluna başvurmadan demokrasi için mücadele veren kişi ve organizasyonlara veriliyor.
Ragıp Zarakolu hakkında
İsveç’in Stockholm/Signuta kentinde konuk yazar olarak ağırlanan Ragıp Zarakolu 1948 yılında İstanbul Büyükada’da doğdu. Halen Özgür Gündem, Evrensel ve Taraf gazetelerinde yazıyor.
1977 yılında eşi Ayşe Nur Zarakolu ile birlikte Belge, Alternatif ve Alan yayınlarını kurdu. Demokrat Gazetesi, İHD ve Tarih Vakfı kurucularından…
Türkiye PEN Merkezi Hapisteki Yazarlar Komitesi, Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Yayımlama Özgürlüğü Komitesi başkanlıklarında bulundu. Kürt sorunu ve Türkiye’deki azınlık hakları ile ilgilendi.
İlk kez 1971 yılında Uluslararası Af Örgütü Amnesty International ile gizli bağlantıları olduğu iddiasıyla, Vedat Günyol, Tilda Gökçeli, Magdelena Rufer, Sebahattin Eyüboğlu, Çetin Özek, Azra Erhat, Harun Karadeniz, Faruk Pekin, Aydın Engin, Seçkin Selvi ve diğer birçok aydınla birlikte tutuklandı.
1982 yılında Emil Galip Sandalcı, Arslan Başer Kafaoğlu ile birlikte Demokrat gazetesini yayınladıkları gerekçesi ile gözaltına alındı. En son 2011 yılında BDP Siyaset Akademisinin açılış töreninde konuşma yaptığı gerekçesi ile tutuklandı.
2015 yılında ise hakkında, beş yıl önce  bir Kürt kanalına röportaj verdiği için yasadışı örgüt üyesi olma suçlaması ile soruşturma başlatıldı. Rahmetli eşi Ayşe Nur Zarakolu ile birlikte hakkında yayınladıkları kitaplar, makaleler ve konferansları nedeni ile ellinin üstünde dava açıldı.
Türkiye ve Dünya Yayıncılar Birliği, Amerikan PEN’i ve Yayıncılar Birliği, Human Rights Watch, Hollanda PEN’i, Norveç Kültür Bakanlığı, Türk-Yunan Dostluk, Uluslararası Soykırım Araştırmacılar Birliği, Ermenistan Cumhurbaşkanlığı ve Kütüphaneler Birliği ödülleri yanında, Fransız Ermeni Toplumu, Padova kenti, Lemkin, Musa Dağ Nişanı ve Buenos Aires ve Lyon/Villeurbanne fahri hemşeriliği aldılar ve Sydney Operası çatısına isimleri yazılı bir tuğla konuldu. (YY)

Yorumlar kapatıldı.