İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vartanuş’un Oğlu, Zaralı Avadis…

“Ben Avadis Olgun” dedi,”terzi Vartanuş’un oğlu” Telefonda ilk söylediği sözü, vedalaşırken de söyledi:”Terzi Vartanuş’un oğlu…” Yazdan kalan ılık bir kasım sabahı.Kaç gündür pus içinde olan şehir, bugün ferah bir aydınlık içinde. Avadis Olgun’la randevum var.Kim mi Avadis? Hemşerim, Zaralı bir Ermeni. Bir gün önce dişçi Bülent’in işyerinden konuşmuş, bu sabah için sözleşmiştik. Daha önceki İstanbul ziyaretinde de niyet etmiştim, kısmet bugüne imiş.

Sefaköy’den otobüse binip, Bakırköy’e gideceğim. En uygun yer orası diye düşündüm.
Sabah trafiği oldukça yoğundu. Şoför türlü manevralarla yolu kısaltmaya, otobüsü trafikten kurtarmaya çalışıyordu. Sapaktan Ataköy istikametine vurdu. Yolcular bağırmaya başladı:
“Yanlış girdin, İncirliğe uğramayacak mısın?”
Şoför istifini bozmadı.
“Merak etmeyin, uğrayacağız!”
U dönüşü yapıp ana caddeye döndü.
O arada telefonum çaldı. Arayan Avadis ” Belediyenin önündeyim, arabam Mazda!”
“On dakikaya oradayım” dedim.
Siz bakmayın ilk adıyla hitap ettiğime, ağabey diye anlayın.
İndiğimde bekliyordu. Görür görmez tanıdım. Siz hiç tanımadığınız bir insanı ilk gördüğünüzde, eskiden tanıyormuş hissine kapıldınız mı?
Babam yaşındaymış, 85 yaşında yani. Görseniz elli dersiniz, karamsar biriyseniz, altmış!
Üzerine yapışmış bir takım, içinde ince ekose bir gömlek, geriye taranmış kırlaşmış saçlar, hafif bir göbek; yüz çizgileri belli belirsiz, bıyıksız.
Hemşerim Avadis , Zara Ermenilerinden, hem bizim mahalleden…
Çocukluğumda görmüş gibiyim sanki !
Konuşunca bunun bir benzetme olduğunu anlayacaktım. Zaten bizim oranın adamları birbirine benzer, kavruk, kara-kuru,suyundan mı, toprağından mı,bilinmez…
Tokalaştık. Oturacak bir yer.
Şurası-burası derken, İstanbul’u kaplayan AVM lerden birine kapağı attık. Otoparkı da var âlâ…
Kendimi tanıttım, dedemi, babamı, akrabalarımı saydım. Dedemi ,babamı tanıdı.
Zara’ya dair çok şeyler sordu.
Tolos’un tepeyi,Cingoros’u,Demirsırık’ı,Huykesen’i,Sartaklı’yı,meydan camisini,mezarlığı…
“Çok değişmiştir şimdi bizim oralar, evler, binalar yapılmıştır, sokak deryası sokaklar, caddeler asfalttır besbelli !”
Cevap vermemi beklemeden devam etti:
” Burnumda tütüyor; Kızılırmak yine deli mi…”
Sesi titriyor, gözlerinde belli belirsiz bir buğu.
Sorularına cevap beklemiyor, kendisiyle konuşuyor gibi.
Aklına ne gelirse sordu. Sorduğu insanların birçoğunun sadece adını biliyordum, tanışıklığım yoktu.
Hatıralarını merak ediyordum.
Sorularım ardı ardına gelmeye başladı.
O anlattı ben dinledim.
Ağabeyi Hayos’dan,Şükrü Efendi’den, Kazancıgilin gelini ablası, Zarman’dan, Nezaket Hanım’dan,36.piyade alayından, Naci Yazıcı’nın verdiği Esat Mahmut Karakurt’un romanlarından, Kirkor Ceyhan’dan, Silo’nun oğlu Yusuf’tan, Ömer Bağoğlu’ndan, Mahir ve Sami Paşa’dan, Salman Çavuş’tan ve daha onlarca insandan söz ettik.

Yorumlar kapatıldı.