İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Suyunun suyunun solu

Kayahan Uygur / kayahan.uygur@turkmedya.com.tr
Her ne pahasına olursa olsun Rusyacı olmanın ilk izah tarzı her ne pahasına olursa olsun Türkiye düşmanı olmaktır. Akdeniz’e inmek isteyen o Rus orada oldukça, Türkiye karşıtlığının en iyi yolu Kuzey’e selam çakmaktır. Rusyacılığın ikinci izahı son dönemde biraz sarsılmış da olsa hâlâ stratejik özelliğini koruyan Rusya-İran ittifakıdır. Türkiye’de mezhepçiliğini solculuk maskesi altında gizleyen çok sayıda devekuşu sosyalisti vardır. Bunların Rusya sempatisi aslında İran mürşidinin talibi olmalarından geliyor. Üçüncü izah ise, artık söylemenin zamanı geldi sanıyorum, Ortodoks hassasiyeti ve Ermenistan zihniyetidir. Ermenistan ile Rusya arasında bağlar çok sıkıdır, o kadar ki Erivan yönetimi AB’den gelen bütün tekliflere ve özellikle Fransa’nın kendilerine yaptığı sevgi gösterilerine rağmen Moskova’yı tercih ettiklerini açıkça belirtmişlerdir. Birçok önemli Rus politikacısı ve aydını Ermeni asıllıdır ve Rus ordusunda Ermeni generaller vardır. Ünlü Rus uçak markası Mig bile Artem Mikoyan adlı Stalin madalyası sahibi bir Ermeni mühendisin adından gelmektedir.

***
Bir Rus uçağı Türkiye hava sahasını ihlal etti ve düşürüldü. Bir Ermenistan insansız hava aracı Azerbaycan hava sahasını ihlal etti ve düşürüldü. Solcu öğrenciler İstanbul’da üniversitelerde Müslüman öğrencilerin yayın masalarına saldırdılar ve püskürtüldüler.  Türkiye solu her zaman suyunun suyunun suyu olmak zorunda mı?
Eskiden farklı bir rejim vardı
Türkiye’de Ruslardan çok Rusyacı ve Putin’den daha fazla Slav milliyetçisi olanları anlamak kolay değildir. Eskiden Rusya’da farklı bir rejim vardı ve o dönemde Rus oligarkları kendilerine sosyalist, rejimlerine de sosyalizm diyorlardı. Türkiye’de onların peşinden gidenlerin de sırf sosyalist ideoloji nedeniyle böyle davrandıkları sanılıyordu. Sosyalist kampın 1990’daki ani çöküşünden önce Türkiye solu bu ideolojiye kıyamet inancı gibi sıkı sıkıya sarılmıştı. Rusya’daki rejimi insanlığın en son aşaması ilan etmişlerdi, nasıl ki tarihin çarkı geriye doğru çevrilemezse sosyalizm de er geç bütün dünyada zafer kazanacaktı. Hatta rahmetli bir yazarımız (kendisine rahmetli denmesini ister miydi bilmiyoruz) şöyle diyordu: “Sosyalist olmak, adam olmak demektir”. Bu derece militan olanların o dönemki adı Sovyetler Birliği olan Rusya’nın her eylemini desteklemeleri olağandı. O zaman da bugünkü gibi Türk medya ve kültür dünyasında belli bir ağırlıkları olan bu insanlar yarattıkları entelektüel terör havasıyla insanları o denli yıldırmışlardı ki onların yanında “Rusya” sözcüğünü bile telaffuz edemiyorduk. Onlara göre, Sovyetler Birliği’ne “Rusya” demek ancak “faşistlerin ve ABD uşaklarının” bir hakareti olabilirdi.  “Rusya” dediğimiz zaman tehditkâr bakışları üstümüzde hissettiğimizden, biraz da saygısızlık olmasın diye hemen üslubumuzu düzeltip “Sovyetler” demeye başlıyorduk
Mesele sovyetler değil anlamadın mı?
Sonra o anlı şanlı rejim iskambil kâğıdından yapılmış bir şato gibi kısa bir sürede yerle bir oldu. Rejimi bazı reformlarla ayakta tutmaya çalışan Gorbaçev ilk ortaya çıktığında Türk sosyalistleri oy birliğiyle “bu reformlar sayesinde sosyalizmin eskisinden de daha güçlü olacağını” iddia ediyorlardı. Bozuk bir saat bile günde bir kez doğruyu gösterirken söyledikleri her şey olaylar ve gerçekler tarafından eksiksiz bir şekilde yalanlanan Türkiye’nin çokbilmiş solcuları yine çuvalladılar. Bu kez de lafı değiştirip Gorbaçev’i Rusya’yı ucuza satmakla suçlamaya başladılar.
Türkiye solu yaşam tarzını ve ilginç çıkışlarını takdir etmekle beraber Gorbaçev’den sonraki lider Yeltsin’den pek hoşlanmadılar. Neyse ki bir süre sonra iktidara Putin geldi de yeniden Rusya’ya yanaşmak için bir bahane buldular. Kimileri Rusya’yı Batı’ya karşı direnen bir güç olarak kutsadı, kimileri Türkiye’nin doğal yerinin Rusya (ve İran ile) beraberlik olduğunu iddia etti. Ortada sosyalizm de yokken ve Rusya tamamıyla kapitalizm yolunu seçmişken bu sevginin, açık konuşalım, sadece 3 tarz izahı vardır.
Her ne pahasına olursa olsun Rusyacı olmanın ilk izah tarzı her ne pahasına olursa olsun Türkiye düşmanı olmaktır. Akdeniz’e inmek isteyen o Rus orada oldukça, Türkiye karşıtlığının en iyi yolu Kuzey’e selam çakmaktır.
Rusyacılığın ikinci izahı son dönemde biraz sarsılmış da olsa hâlâ stratejik özelliğini koruyan Rusya-İran ittifakıdır. Türkiye’de mezhepçiliğini solculuk maskesi altında gizleyen çok sayıda devekuşu sosyalisti vardır. Bunların Rusya sempatisi aslında İran mürşidinin talibi olmalarından geliyor.
Üçüncü izah ise, artık söylemenin zamanı geldi sanıyorum, Ortodoks hassasiyeti ve Ermenistan zihniyetidir. Ermenistan ile Rusya arasında bağlar çok sıkıdır, o kadar ki Erivan yönetimi AB’den gelen bütün tekliflere ve özellikle Fransa’nın kendilerine yaptığı sevgi gösterilerine rağmen Moskova’yı tercih ettiklerini açıkça belirtmişlerdir. Birçok önemli Rus politikacısı ve aydını Ermeni asıllıdır ve Rus ordusunda Ermeni generaller vardır. Ünlü Rus uçak markası Mig bile Artem Mikoyan adlı Stalin madalyası sahibi bir Ermeni mühendisin adından gelmektedir.
Ermenistan ve diasporasının Türkiye’ye karşı uyguladığı politika maalesef yıllardan beri aynıdır. Kendileri zaten Rusya, İran, Bulgaristan, Yunanistan, hatta Güney komşularımızdaki Şii güçlerle ile iç içe olduklarından Türkiye ile Batı dünyasını birbirine düşürürlerse ülkemizi iyice kuşatıp bir yerlere ulaşabileceklerini sanıyorlar. Bu nedenle Türkiye’yi dünyadan izole edecek askeri darbeciliği, Avrasya hülyalarını, ilkel Batı düşmanlığını ve antisemitizmi bütün güçleriyle destekliyorlar. Bu akılsız politikalar da maalesef Türkiye’de kendinde Türkiye’ye aidiyet hissetmeyen bir kısım sol tarafından benimsenebiliyor. Oysa insancıl bir politika Türkiye’nin daha güçlü, müreffeh, demokrat olmasına destek vermekten geçer, böyle bir Türkiye hem komşularıyla hem de ülke içindeki çeşitli etnik ve dinsel gruplarla daha fazla barışık olur. Ama politika son analizde hiçbir zaman rasyonel olmuyor, aklı başında insanlardan da pek fazla aşırı politik militan çıkmıyor.

Yorumlar kapatıldı.