İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Korku ve Umut: II.Abdülhamid Dönemi Kürt-Ermeni İlişkileri

Ahmet Cevdet
Sultan Abdülhamid dönemindeki Osmanlı-Ermeni-Kürt ilişkilerini farklı cepheleriyle irdeleyen bu kitabın amacı, ne sadece tarihin belli bir döneminde meydana gelen bir çatışmaya ışık tutmak ne de bir yargılama yapmaktır. Bu çalışmayı sürükleyen temel motivasyon kaynağı, tarihin kendini, neredeyse, kusursuz bir şekilde tekrarladığı bu günlerde, geçmişteki tecrübeyi, doğruları ve yanlışları ile bugünün hizmetine sunmaktır… Uluslararası bir sorun olarak Ermeni Meselesi, Abdülhamid tahta çıktıktan kısa bir süre başlayan ve neredeyse Osmanlı’nın dağılması ile sonuçlanacak olan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 harbi) sonrasında imzalanan Berlin Antlaşması ile başlatılmıştır. Bölgenin kaderini belirleyen ve Ermeniler ile Müslüman komşuları arasındaki ilişkileri bir daha onarılamayacak düzeyde bozan Berlin Antlaşması “Büyük Kopuş” olarak adlandırılmıştır. Kitabın en kapsamlı bölümlerinden biri Berlin Antlaşması sonrası yoğunlaşan Reform Baskısına ve Batı müdahaleciliğine ayrılmıştır.

***
Sultan Abdülhamid dönemindeki Osmanlı-Ermeni-Kürt ilişkilerini farklı cepheleriyle irdeleyen bu kitabın amacı, ne sadece tarihin belli bir döneminde meydana gelen bir çatışmaya ışık tutmak ne de bir yargılama yapmaktır. Bu çalışmayı sürükleyen temel motivasyon kaynağı, tarihin kendini, neredeyse, kusursuz bir şekilde tekrarladığı bu günlerde, geçmişteki tecrübeyi, doğruları ve yanlışları ile bugünün hizmetine sunmaktır.
Kitabın ilk bölümünde Abdülhamid’den önce, XIX.yüzyılın başlarında, başlayan Osmanlı modernleşme/batılılaşma sürecinin hedefleri, ideolojisi, yöntemleri ve nüfusunun büyük bir kısmı Kürtlerden ve Ermenilerden müteşekkil olan Kürdistan bölgesindeki yansımaları incelenmiştir. Bu bölümde ayrıca II.Mahmut ile özdeşleşmiş olan ve geleneksel Kürt emirliklerinin tasfiyesi ile sonuçlanan Osmanlı merkezileşme sürecinin Kürt-Ermeni gerginliği üzerindeki etkisi ile birlikte misyonerlerin Ermeni ulusalcılığının gelişimine olan katkıları ve kendini yaygın bir okullaşmayla ve basın-yayın faaliyetleri ile gösteren Ermeni Rönesansı’nın sonuçları da tahlil edilmiştir.
Uluslararası bir sorun olarak Ermeni Meselesi, Abdülhamid tahta çıktıktan kısa bir süre başlayan ve neredeyse Osmanlı’nın dağılması ile sonuçlanacak olan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 harbi) sonrasında imzalanan Berlin Antlaşması ile başlatılmıştır. Bölgenin kaderini belirleyen ve Ermeniler ile Müslüman komşuları arasındaki ilişkileri bir daha onarılamayacak düzeyde bozan Berlin Antlaşması “Büyük Kopuş” olarak adlandırılmıştır.
Kitabın en kapsamlı bölümlerinden biri Berlin Antlaşması sonrası yoğunlaşan Reform Baskısına ve Batı müdahaleciliğine ayrılmıştır. Bu bölümde başını İngiltere’nin çektiği Büyük Devletlerin kendi siyasi, ticari ve stratejik hedefleri için imparatorluğun Ermeni nüfusunu istismar etmeleri, Kürtlere ve genel olarak Müslümanlara yönelik aşağılayıcı, ayrımcı, ırkçı ve dinci politikaları ve Sultan’ın bu baskılara yönelik diplomatik manevraları detaylı olarak incelenmiştir.
Bu bölümü tamamlamak için sonraki iki bölümde Osmanlı-Batı-Kürt-Ermeni ilişkilerinde sembolik anlamları olan iki önemli tartışma, Kürt Musa Bey Olayı ve Kürdistan-Ermenistan tartışması farklı kaynakların desteğiyle analiz edilmiştir. Kitabın en ilginç bölümlerinden biri Osmanlı ve Batı diplomasisi arasındaki Kürdistan-Ermenistan tartışması hakkındaki bu bölümdür. Bu bölüm sadece resmi belgelerle değil, Ermeni ve Kürt kaynaklarından bilgilerle de zenginleştirilmiştir.
Şüphesiz Batı’dan gele reform baskılarının karşılıksız kalması Ermeni hareketinin daha çatışmacı bir evreye girmesine yol açmıştır. Ermeni Siyasal Hareketini tahlil eden bölümde başını Hınçak, Taşnak ve Armenakan’ın çektiği Ermeni komitelerinin ideolojisi, terörist yöntemleri, Batı ile ilişkileri ve Kürtlere dair düşünceleri irdelenmiştir.
Kitabın asıl merkezini oluşturan Kürt-Ermeni çatışması ise üç ayrı bölümde incelenmiştir. İlk bölümde Abdülhamid tarafından desteklenen Kürtlerle Batı tarafından desteklenen Ermeniler arasındaki “İlk Büyük Hesaplaşma” olan Sason İsyanı ele alınmış, sonraki bölümde Doğu Anadolu’nun tamamına, İç Anadolu’nun bazı bölgelerine, İstanbul’a ve hatta İran’a da yayılmış olan Kürt-Ermeni çatışmaları Osmanlı ve İngiliz arşivlerinden karşılaştırmalı bilgiler ile sunulmuştur. Kürt-Ermeni çatışmasına ayrılan son bölüm, tarihçiliğimizde çokça göz ardı edilen bir konuya tahsis edilmiş ve bu çatışmanın siyasi, idari, diplomatik, ekonomik, teolojik ve askeri sebepleri ve sonuçları ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuştur.
Sultan Abdülhamid’in Kürt-Ermeni çatışmasına yönelik tavrının ve Hamidiye Alayları’nın Ermeni Sorunu’ndaki rollerinin ele alındığı iki bölüm ise Türkiye’nin bugünkü Kürt Sorunu için önemli dersler içermektedir. Kitabın sonuç kısmında yaklaşık yarım asır süren bu çatışmanın Kürtler açısından sonuçları incelenmiş ve Ermenilerin aradan çekilmesi ile daha karmaşık ve daha uzun süreli yeni bir sorunun, Kürt Sorunu’nun başladığı sonucuna varılmıştır.

  

Yorumlar kapatıldı.