İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Rus ambargosuna başka ülkeler de uyar mı?

Osman Özsoy /  yazaramesaj@gmail.com
Uçak Krizi başladığı andan itibaren kendi değerlendirmeme göre iki şeye çok inandım. Bunlardan ilki, Türkiye’nin kopardığı gürültünün sırf ‘Türkmen Hassasiyeti’ kaynaklı olmadığı… Diğeri de, Rusya’nın gösterdiği aşırı tepkinin asla sadece uçağın düşürülmesiyle sınırlı olmadığı… Eğer Rusya Türkiye’ye uyguladığı YAPTIRIMLARDA kararlılık ve süreklilik gösterirse ve dostlarından da bu konuda duyarlılık beklerse, Rusya ile ticari ve siyasi ilişkilerinde sorun çıksın istemeyen ülkeler, Rusya’nın yanında SAF tutacaklardır. Erdoğan ve Putin birbirine çok yakın kişilik özellikleri gösteren liderler olarak tanımlanıyor. Eğer Rusya Türkiye’ye uygulamayı düşündüğü YAPTIRIMLARI uzun vadeli ele almayı düşünür ve bu arada Türkiye’de gerekli adımları atarak ikili ilişkileri düzeltemezse, dünya açısından sorunun boyutu KİM GİTSİN noktasına bile gelebilir. Dünya böyle bir tercihe zorlanırsa, cevabını bulmak zor değildir.

****
Uçak Krizi başladığı andan itibaren kendi değerlendirmeme göre iki şeye çok inandım.
Bunlardan ilki, Türkiye’nin kopardığı gürültünün sırf ‘Türkmen Hassasiyeti’ kaynaklı olmadığı…
Diğeri de, Rusya’nın gösterdiği aşırı tepkinin asla sadece uçağın düşürülmesiyle sınırlı olmadığı…
Geçen hafta bugün kaleme aldığım “Ülkeleri yönetenler nasıl yönlendiriliyor?” başlıklı yazıda, ülkeler arasında çıkar çatışması kaynaklı enerji birikimi olduğunda patlamak için bahane arar demiş ve tarihten çok sayıda örnek vermiştim…
Vakti olanlar Laleli’ye gidip esnafla görüştüğünde, Rusya’da yaşayan tanıdıklarını aradığında veya Rus medyasında son dönemde yazılıp çizilenlere baktığında, son bir yıldır yaklaşan krizin ayak izlerini sürebilirler.
Tıpkı 17-25 Aralık’tan 7 ay 1 gün önce, yani 16 Mayıs 2013’te Yeni Şafak’ta kaleme aldığım “Ankara dedikoduları” başlıklı yazıda, Hükümetin, HİZMET HAREKETİNE operasyon çekmek üzere hazırlık yaptığı izlenimimi, o günlerde Ankara’da sadece üç gün kalarak kesin olarak tespit edip, köşemde aktardığım gibi…
Yani, Hizmet Hareketine şu an yapılmakta olanların 17-25 Aralık’la yüzde 1 ilgisi olduğuna inanmıyorum.
Tıpkı, Rusya’nın aşırı tepkisinin, uçağın düşürülmesiyle yüzde 5 bile bağlantılı olduğuna inanmadığım gibi..
Türkiye 1974 yılında Kıbrıs’a çıkarma yaptığında bu haber dünyada bomba etkisi yapmıştı. Hatta daha sonra başbakan olan dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan, haber duyulduğunda uyandırılmış, kendisi makam aracını da beklemeden sabah erken saatte pijamalarıyla sokağa fırlamış, ekmek dağıtımı yapan bir fırıncı kamyonuyla bakanlığa geçmişti.
O günlerde bile Batı dünyası, Rusya’nın şu an Türkiye’ye karşı UYGULAMAYA koyduğu YAPTIRIMLARI bu ölçüde gündemine almamıştı.
Kanaatime göre Rusya, Türkiye ile ilişkileri germek ve bir tavır almak için bahane arıyordu.
Yoksa; Türk takımlarıyla oynanacak olan tüm sportif müsabakaların İPTAL edilmesi, Türkiye’den kalkan jetlerin Rus hava sahasını kullanmasının engellenmesi, daha önce Türkiye’den İTHAL edilen pek çok gıda maddesinin ülkeye girişinin yasaklanması, Türkiye’deki üniversitelerle işbirliği anlaşmalarının tek taraflı askıya alınması, akademik değişim programları çerçevesinde Türkiye’de bulunan Rus öğrencilerin tamamının geri çekilmesi gibi ancak SAVAŞ halinde gündeme gelebilecek YAPTIRIMLARI bu ölçüde devreye sokmazdı.
Bu yaptırımların bu kadar kısa sürede devreye sokulması için öncesinde muhakkak bir hazırlık olmalı. Yoksa özellikle  gıda ürünleri alımında bu kadar ani KEPENK indirilmesi, yaşanan olayın boyutuyla, oluşturulmaya çalışılan sonuç açısından çok uyumlu görünmüyor.
Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanı Aleksey Ulyukayev,“Türkiye’ye yönelik yaptırımlar elimizdeki imkanlara bakıldığında hafif bile kalıyor” şeklindeki sözleri, Rus devlet yönetimindeki öfke birikimini gösteren en çarpıcı örneklerden biridir.
Rusya herhangi bir ülke değildir.
Sadece çeyrek asır önce Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu dünyasında, dünyanın yarısı ABD, diğer yarısı Sovyet Rusya egemenlik ve nüfuz alanı içindeydi.
Şu an bile bu ülkelerin çoğunun üzerinde etkisi sürmektedir. Eğer Rusya Türkiye’ye uyguladığı YAPTIRIMLARDA kararlılık ve süreklilik gösterirse ve dostlarından da bu konuda duyarlılık beklerse, Rusya ile ticari ve siyasi ilişkilerinde sorun çıksın istemeyen ülkeler, Rusya’nın yanında SAF tutacaklardır.
Erdoğan ve Putin birbirine çok yakın kişilik özellikleri gösteren liderler olarak tanımlanıyor. Eğer Rusya Türkiye’ye uygulamayı düşündüğü YAPTIRIMLARI uzun vadeli ele almayı düşünür ve bu arada Türkiye’de gerekli adımları atarak ikili ilişkileri düzeltemezse, dünya açısından sorunun boyutu KİM GİTSİN noktasına bile gelebilir. Dünya böyle bir tercihe zorlanırsa, cevabını bulmak zor değildir. Sorunun boyutunun o noktaya varmamasını temenni ediyoruz. Krizin küresel boyuta ulaşma riski bile var.
Türkiye’yi enerji konusunda Rusya’ya kimler bağımlı hale getirdiyse,bir bakıma Türkiye’nin rehin verilen ÖZGÜRLÜĞÜNDEN de onlar sorumludur. Türkiye’nin Rusya’ya uygulayacağı karşı YAPTIRIMLAR, Rusya’nın bize verebileceği zararın yirmi de biri bile tutmaz.
Şimdi gelelim konunun bamteline…
İki ülke arasındaki kriz Rus uçağının düşürülmesiyle başlamışsa da, Rus Lider Putin daha sonra Türkiye’ye yönelik suçlamayı farklı bir boyuta taşıdı ve Suriye’deki terör örgütleriyle içli dışlı olduğu yönünde uluslararası kamuoyuna yönelik açıklamalar yapmaya başladı.
Fransa gibi IŞİD terörüne daha yeni muhatap olmuş bir ülkenin başkentinde yapılan bu açıklamanın, terör korkusuyla diken üzerinde oturan diğer Batı ülkelerinin kamuoylarında hiç karşılığının olmayacağı düşünülemez.
Putin güçlü bir lider…
Eğer bir iddiada bulunmuşsa, bunun dikkat çekmeyeceği söylenemez.
Nitekim Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayid el Nahyan, Rus uçağının düşürülmesini “terör saldırısı” olarak niteledi. Sonradan bu ifade biraz yumuşatılmış olsa da, krizin dünyadan ALGILANIŞI ve SUÇLAMANIN biçimi açısından önemlidir.
Nitekim dün akşam saatlerinde ABD Savunma Bakanı Ashton Carter da, “Türkiye’nin hava operasyonları IŞİD’e değil PKK’ya yönelik” eleştirisinde bulundu.
Türkiye,İslamcı terör örgütleriyle mücadelede samimi olduğu izlenimi veren bir görüntüyü dünyaya sunamadı.
Canlı yayınlarda kaç kez anlattım.
Eğer Türkiye NATO üyesi olmasaydı, çoktan teröre destek veren ülkeler listesine girme ihtimali vardı. Batıdaki algı bu boyuta gelmişti.
Ankara, uluslararası kamuoyundaki bu yöndeki algıyı bugüne kadar yeterince ciddiye almadı. Hatta yabancı basına hakaret boyutunda sataşmalarda bulunuldu.
İşte Putin, dünya kamuoyunda belli bir kıvama gelmiş Türkiye karşıtı bu algı zemini üzerinde siyasi sörf yapıyor.
Ankara krizin ciddiyetini enine boyuna düşünmeden sokak diplomasisiyle (!) (yani miting konuşmalarıyla), Rusya’ya sert cevap vererek konuyu ele almaya başladı. Bir de medya üzerinden konuşma tercih edilince, Rusya’nın karşı tepkisi daha da motive oldu.
Eğer kriz yıl sonuna kadar çözülemezse, Rusya’nın Türkiye’ye uyguladığı YAPTIRIMLARIN çok sayıda ülke tarafından da örtülü ambargo şeklinde tedricen devreye girme ihtimali var.
Üstelik Hıristiyan dünyanın NOEL tatiline az kaldı.Türkiye’nin önünde krizi yılbaşından önce çözmek için en fazla 2 haftasıvar.
Bu sorun hızla çözülmezse, hangi konularda ne tür risklerle karşılaşılma ihtimali var konusunu yazarak, moralinizi bozmak istemem…
Dilerim uzamaz.
Prof. Dr. Osman ÖZSOY – RotaHaber
yazaranot@gmail.com
www.osmanozsoy.com.tr

Yorumlar kapatıldı.