İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Biraz Rum, biraz Türk: Sille

Selim Onat

Sizleri sonbaharda eski bir Rum köyüne davet ediyorum. Dinlerini yaşayamayan insanların saklandıkları mağaraları, anlaşamayan cemaatin karşılıklı yaptıkları kiliseleri ve Safranbolu’yu anımsatan evleriyle Sille farklı hikâyeler barındırıyor. Üç yıl boyunca devam eden restorasyon sonucu şu an görülmeyi kesinlikle hak ediyor.

Siz bakmayın Konya’da bir stadyum dolusu insanın terör saldırılarında hayatını kaybedenler için yapılan saygı duruşunu ıslıkladığına. Tarih boyunca barışın ve hoşgörünün sembolü olan Konya’da bir köy var ki Hıristiyanlar ve Müslümanlar yüzyıllarca birlikte yaşamış, birlikte çalışarak bozkırın ortasında adeta bir vaha yaratmış. O köy Konya’nın merkezine 8 km uzaklıktaki Sille.
Mübadele öncesinde 18 bin Müslüman ve Hıristiyan’ın (Türk-Rum) bir arada yaşadığı köyde bugün yaklaşık 3 bin 700 kişi ikâmet ediyor. Köyün tarihi ise MS. 50’lere kadar uzanıyor. Yani Hıristiyanlığın Anadolu’da ilk yayılmaya başladığı yıllara…
Tarih boyunca dinlerin mücadelesine sahne olan Anadolu’nun merkezindeki Sille de bu mücadelelerden payına düşeni almış. Bu nedenle köyün iyi günleri de olmuş, kötü günleri de. Bunu köyü gezerken de hissedebiliyorsunuz. Köye gitmek aynı zamanda yaşayan bir tarihin içinde yürümek gibi… Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun izlerini, hangi dönemde insanların nasıl yaşadığını köyde görmek mümkün.
ROMA’NIN MAĞARALARA KAPATAN ZULMÜ
Sille, Roma döneminin Anadolu’da Hıristiyanlığı benimseyen ilk köylerinden. Sakinleri, bunun ceremesini yıllarca mağaralarda yaşamaya mecbur kalarak ödemişler. Roma İmparatorluğu’nun ilk Hıristiyanlara uyguladığı şiddet nedeniyle tıpkı Kapadokya’da ve Klistra’da olduğu gibi Sille’de yaşam mağaralara taşınmış.
O dönemde, Roma’nın zulmünden kaçmak için yapılan 200’ün üzerindeki mağarada yaklaşık 500 kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Mağaralar yıllarca ev, kilise, ahır ve hatta mezar olarak kullanılmış. Bugün halen mağaralarda o dönemde sürdürülen yaşamın izlerini görmek mümkün.
CEMAATİ İKİYE BÖLEN BİZANS
Sille’de mutlaka görülmesi gereken bir diğer önemli eser ise Aya Elena Kilisesi. Bugün müze olarak kullanılan kilise MS 325 yılında Bizans Kraliçesi Aya Elena tarafından yaptırılmış.
Kudüs’e hacca giden kraliçe Sille’den geçerken burada heybetli bir kilisenin olmadığını fark eder. E kendisi kraliçe olduğundan buraya yapılmasına karar verdiği kilisenin de heybetli olmasını ister. Nedeni ise Sille’nin hac yolu üzerinde olmasıdır.
Ne var ki kilise bakımsızlık yüzünden yıllar içinde çok yıpranır ve yıkılma aşamasına gelir. Bu defa da imdada Osmanlı Padişahı II. Mahmut yetişir. 1833’te Sille’ye uğrayan II. Mahmut kilisenin halini gördükten sonra tamir edilmesi emrini verir.
Yeniden ihtişamlı günlerine dönen kilise Rumların 1923’te gerçekleşen mübadeleyle Sille’yi terk etmesiyle yeniden harabeye döner. Ta ki bundan üç yıl öncesine kadar… Üç yıl önce başlayan restorasyonla eski gösterişli günlerine dönen kilise artık müze olarak kullanılıyor. Girişi ücretsiz olan müze kilisenin içinde İncil’den ayetler, ikonlar ve tasvirler Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış kiliselerden oldukça farklı ve mutlaka görülmesi gerek.
Sille’ye gittiğinizde Aya Elena Kilisesi’nin tam karşısında ufak bir kilise (şapel) daha göreceksiniz, şaşırmayın. Örnekleri bazı köylerimizde de görülen caminin karşısına başka bir cami yapmaya benzer bir hikâyesi var bu şapelin. 381’de toplanan Birinciİstanbul Konsülü kararları Sille’de yaşayanların ikiye bölünmesine neden olmuş. Köyde İncil’in değiştirilmesini istemeyenler büyük kilisenin karşısına bu şapeli inşa ederek burada ibadet etmeye başlamış.
Köydeki bu ayrılık mübadele dönemine kadar sürmüş ve hem kilise hem de şapel ikiye ayrılan cemaate ibadethane olarak hizmet vermiş.

SELÇUKLULARLA PARLAYAN YILDIZ
Sille gerçek kişiliğini, önemini ve layık olduğu değerini ise Selçuklular zamanında kazanmış. Anadolu Selçuklu’nun Konya’yı başkent yapmasıyla Türkler ve Rumlar bir arada yaşamaya başlamış. Rumlarla kısa sürede kaynaşan Türkler, taşocaklarında çalışıyormuş. Rum ve Türk ustaların birlikte inşa ettikleri konaklar bugün hâlâ ayakta. Kimi kafe, kimi restoran, kimi de butik otel olarak hizmet veriyor.
Köyü gezerken Türkler ve Rumlar arasında işbölümü yapıldığı hissine kapılıyor insan. Camiler ve köprüler Türk, kilise ve çeşmeler ise Rum ustaların imzasını taşıyor. Ancak nedendir bilinmez, ne yapılmışsa hepsinden yedi tane yapılmış. Yedi cami, yedi kilise, yedi köprü ve yedi çeşme… Bunların birçoğu bugün ayakta olmasa da kalıntıları mevcut.
NE YENİR, NEREDE KALINIR?
*Üç yıl önce başlayan ve devam eden restorasyon çalışmalarıyla köy oldukça hareketlendi. Onarılan konakların bir kısmı butik otel olarak hizmet veriyor.
*Sabah Sille’ye geldiyseniz mağarada yer alan Kozana Cafe’de, yöresel kahvaltı kesinlikle yapmalısınız. (0332) 244 90 91
*Kurtuluş Camii’nin karşısında bulunan Sillehan’da bamya çorbası, tirit ve patlıcan közleme gibi yöresel lezzetleri tadabilirsiniz. Ayrıca butik otel olarak hizmet veriyor. (0332) 244 91 00
*Otantik odalarıyla Konak Butik Otel’de konaklayabilirsiniz. (0332) 244 92 69
*Sille’den dönmeden önce manzaraya karşı Asitâne’de nargileyle Türk kahvesi içmelisiniz. (0332) 244 93 41
http://www.hurriyet.com.tr/biraz-rum-biraz-turk-sille-40019784

Yorumlar kapatıldı.