İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ülkücü senaristten ilginç açıklama: “Hz. Muhammed de Theo Angelopoulos da ülkücü”

“Ülkücü sinemanın ilk örneği” olarak nitelenen Kafes adlı filmin senaryo yazarı Lütfü Şehsuvaroğlu, ülkücülüğü, “sanat ve fikir” olarak tanımlayarak, Hazreti Muhammed’ten ünlü Yunan yönetmen Theo Angelopoulos’a kadar pek çok ismi, şaşırtıcı bir şekilde ülkücü olarak niteledi. Şehsuvaroğlu, ülkücü olmak için Türk olmak gerekmediğini söyledi.

Söz dağarcığımıza artık, “ülkücü sinema” diye bir “kavram” da eklendi. Bunun nedeni de Ekim ayında vizyona giren Mahmut Kaptan’ın yönettiği, İsmail Hacıoğlu, Nilay Duru, Şefik Onatoğlu ve Fırat Şahin’in rol aldığı Kafes adlı filmin “ülkücü sinemanın ilk örneği” diye sunulması. “12 Eylül’de haksız yere cezaevine atılan, işkenceye maruz kalan ve ortak noktaları ‘vatan’ olan” gençlerin hikayesini anlatan filmin senaryosunu yazan Lütfü Şehsuvaroğlu, Anadolu Ajansı’na konuştu. Şehsuvaroğlu çok ilginç iddialarda bulundu.
“Ülkücülüğün anlamı, ‘sanat ve fikir”
Yaklaşık 200 bin izleyiciye ulaşan Kafes’in senaristi Şehsuvaroğlu, “ülkücülük” ve tarihteki ülkücü isimlerle ilgili hem ilginç hem de iddialı düşünceler ileri sürdü. MHP’nin kurucusu Alparslan Türkeş’in “9 ışık” denilen doktrinini esas alan, Türk milliyetçiliği ve Türk-İslam düşüncesini taşıyanların öyle anıldığı ülkücülüğün bin yıllık mesele olduğu düşüncesindeki Şehsuvaroğlu, anlamının da “medeniyeti kuran, inşa ve ibda eden, sanat ve fikir” olduğunu öne sürdü.
Hazreti Muhammed’den Theo Angelopoulos’a
Ülkücülüğe böyle ilginç bir tanım getiren senarist Şehsuvaroğlu bununla da kalmadı öyle isimleri “ülkücü” olarak saydı ki, şaşkınlık yarattı. “Birinci ülkücü” dediği Hazreti Muhammed’ten Yunan yönetmen Theo Angelopoulos’a, Eyyubi hanedanlığının kurucusu ve Kudüs’ü alan isim olarak bilinen ve tarihçilerin yaygın görüşüne göre Kürt halkından olduğu belirtilen Salahaddin-i Eyyubi de bu isimler arasında.
“İlla Türk olmak gerekmiyor”
Ülkücülüğü, “sanat ve fikir” olarak tanımlayan Şehsuvaroğlu, ayrıca şu isimleri de “ülkücü” diye sıraladı: Mimar Sinan (Kayseri’de Ermeni bir ailede doğdu, 1511’de devşirme olarak Yeniçeri Ocağı’na alındı), Yahya Kemal, Fatih Sultan Mehmed, Mustafa Kemal Atatürk, Ahmed Haşim (Arap kökenli), Mevlana ve Yunus Emre.
Ülkücü olmak için illa Türk olmak gerekmediğini söyleyen Şehsuvaroğlu, “Bosna dramını, Müslümanlar layıkıyla yansıtamadı. Theo Angelopoulos, Yunanlı yönetmen yansıttı. Bu bakımdan Theo Angelopoulos’un filmi, ülkücü sinema diye benden önce söylenebilir” dedi.
Ermeniler ve Rumlar ülkümüze ‘kanatlarını’ verdi”
Şehsuvaroğlu, Anadolulu gayrimüslim halklar olan ve 1915’teki “tehcir” ile 1925’teki mübadelede neredeyse tamamına yakını Türkiye’yi terk etmeye zorlanan Ermeniler ve Rumlarla ilgili de görüşlerini açıkladı. Şehsuvaroğlu, şunları söyledi: “Yeryüzünde dokunup da değiştirilemeyecek insan yoktur. Mevlana’nın, Yunus’un dili dokunup değiştirmiştir. Dil zaten gönül demektir. Bu kalple bakıp da bizden kılmayacağı, Anadolu’da hiç kimse olmamıştır. Anadolu’da bulduğumuz Ermeniler, Rumlar, Balkanlar ve diğer coğrafyada bulduğumuz bütün milletler, bizim nizam-ı alem ülkümüze kanatlarını vermişlerdir.”
Şehsuvaroğlu, Ermenilerin Anadolu’dan sürgün edildiği 1915’in 100. yılı olması nedeniyle, tehciri konu edinen bir roman yazdığını da söyledi ve “Ermeni meselesi, bizim meselemizdir. Çünkü Batılılar Ermenileri kendilerinden saymazlar” iddiasında bulundu.
Senaryosunu yazdığı Kafes filmi hakkında da konuşan Şehsuvaroğlu, “30 yıldan beri beklenen” bir filmi hayata geçirdiklerini söyledi. “Bizim insanımız pek sinemaya gitmez” diyen Şehsuvaroğlu, filmin ülkücü kesimin üzerinden ölü toprağını kaldırmak gibi bir etkisi olduğunu ifade etti. “Güneş Ne Zaman Doğacak” adlı filmin sanıldığı gibi “ülkücü sinemanın” ilk filmi olmadığını dile getiren Şehsuvaroğlu, filmin adının neden “Başbuğ” olmadığı yönündeki soruları da yanıtladı. Topluca İstiklal Marşı okunan sahne ile açılan Bekle adlı ikinci bir film yaptıklarını söyledi.

Yorumlar kapatıldı.