İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

AKP’yi nasıl devireceğiz?

Özgür Şen
AKP Gerilesin de, o gerilerken kim ilerlesin? Kasım’dan sonra AKP’nin koltuk değneği olarak iktidara hazırlanan CHP mi ilerlesin? Bu ülkenin kurtuluşunu her kritik virajda hırsız ve katiller karşısında geri adım atan Kılıçdaroğlu ve ekibine mi emanet edeceğiz? Ankara Garının önünde yatan cenazelerine sahip çıkamayan, laikliğin çanına ot tıkılırken bırakın izlemeyi attığı her adımla süreci hızlandıran, patronların bir dediğini iki etmeyeceğine seçim öncesinde TÜSİAD’ın huzurunda söz veren CHP’nin ilerlemesi, ne bu ülkenin ilerlemesi, ne de AKP’nin gerilemesidir. CHP böyle de HDP farklı mı? Baraj üstü bir parti olarak parlamenter sistemin tam ortasına yerleşen HDP’nin bu konumundan şu ana kadar kim faydalanmış, HDP’nin seçim başarısı kimin için iyi olmuştur? … AKP’yi biz devireceğiz. Siz devireceksiniz. Kimsenin şüphesi olmasın bu halk devirecek. İşe önce kendi örgütlü gücümüze güvenerek başlayacağız ve kendi işimizi kimseye havale etmeyeceğiz… AKP sandıkla gitmeyecek ve AKP’yi bir azınlık devirecek.  (Aslan solcularımız kim tutar sizi. HYETERT)

***
AKP devrilsin tabii…
Ülkenin başına çöreklenmiş bu hırsız ve katil çetesinin iktidardan bir an önce uzaklaştırılmasını istemek, Türkiye’de insani bir sorumluluk artık.
Peki ama AKP’nin nasıl alaşağı edileceğinin bir önemi yok mu? Bunun hangi koşullarda gerçekleştiğinin, kimin yaptığının…
Mesele siyasette beterin beteri olması değil basitçe. Gericiliğin, karanlığın bir sonu, bir dibi olmadığını hep birlikte gördüğümüz bugünlerde AKP’den daha kötüsünün varlığını kimse sorgulayamaz. Tartışılan da bu değil zaten, AKP’den daha iyisini tartışıyoruz.
AKP gidecek ve daha iyisi gelecek, böyle söyleniyor. Tamam da neye göre ve kimin için iyi?
Hatta gitmesin ama gerilesin deniyor. Bütün gözler Kasım’da kurulacak sandıklara dikilince en uçuk  seçim senaristleri bile AKP gidecek diyemiyor. Koalisyon hayalleri kuran bir parti mantıksal olarak AKP’yi devirmeye değil iktidarda tutmaya hazırlanıyor aslında. Bu durumda AKP’nin gerilemesine de razı olunuyor.
Buna da tamam, AKP gerilesin tabii… Gerilesin de, o gerilerken kim ilerlesin?
Kasım’dan sonra AKP’nin koltuk değneği olarak iktidara hazırlanan CHP mi ilerlesin? Bu ülkenin kurtuluşunu her kritik virajda hırsız ve katiller karşısında geri adım atan Kılıçdaroğlu ve ekibine mi emanet edeceğiz? Ankara Garının önünde yatan cenazelerine sahip çıkamayan, laikliğin çanına ot tıkılırken bırakın izlemeyi attığı her adımla süreci hızlandıran, patronların bir dediğini iki etmeyeceğine seçim öncesinde TÜSİAD’ın huzurunda söz veren CHP’nin ilerlemesi, ne bu ülkenin ilerlemesi, ne de AKP’nin gerilemesidir.
CHP böyle de HDP farklı mı? Baraj üstü bir parti olarak parlamenter sistemin tam ortasına yerleşen HDP’nin bu konumundan şu ana kadar kim faydalanmış, HDP’nin seçim başarısı kimin için iyi olmuştur? Bir an için, Kürt ulusal hareketinin oylarını artırmak ve tabanını genişletmek adına yalnızca Türkiye soluna değil, aynı anda gericiliğin her türlü rengine de kucak açmış olduğunu unutalım ve tüm samimiyetimizle soralım; HDP’nin Türkiye solunun önünü açacağına dair ortaya atılan onlarca öngörüden gerçekleşeni var mı? Mücadele sürüyor elbette, burası tamam. Ama bir işaret, bir alanda HDP sayesinde büyüyen, gelişen bir tane örnek… Yok mu? Büyüyen, gelişen Türkiye solu değil HDP demek ki; örgütlenen, tabanını genişleten de onlar. Bu tabloda HDP ile Türkiye solunu birbirine eşitleyen, HDP ve Türkiye solunun çıkar ve amaçlarını bir ve aynı görenler için sorun olmayabilir. Ama solu sol yapan değerlerden, temel ilkelerden söz edeceksek burada da ciddi bir problem olduğu aşikar.
CHP ve HDP olmazsa, yardıma başkaları da koşabilir, AKP’yi farklı güçler de geriletebilir, hatta devirebilir bile. Amaç illa AKP’yi yenmek, sarayı bitirmekse, bunlardan yardım almak da kimisinin aklına gelebilir. Kemalist özünü hatırlayan askerlerin darbe yapması, yalnızca bir siyasi senaryo olarak dahi yeniden yapılanmada işlev görüyor, ama ya gerçekten harekete geçerlerse… Bu kıyamet senaryosunda bu AKP’nin gidip başka bir AKP’nin geleceğini görmek için kahin olmaya gerek yok.
Askerler de olmadı mı, devreye dış güçler sokulabilir, onlardan Türkiye’ye müdahale etmeleri istenebilir. Obama’dan kurtarıcı yaratan, Merkel’den yardım dilenen akılsız ve zavallı aydıncıklarımız utangaç mektupların ötesine geçip daha ötesini de talep edebilirler. Sanki bu ülkeler Türkiye’ye hiç müdahale etmiyormuş gibi, sanki bu tabloda Batılı güçlerin hiç sorumluluğu yokmuş gibi AKP’ye karşı, tüm dünyanın kanını emen harami sürüsünün yardımını isteyebilirler. Tabii ya AKP gitsin de kim gelirsen gelsin; ABD gelsin, Almanya gelsin ve hatta Putin’in Rusyası gelsin.
Gerçekten kendimiz dışında her güçten medet uman bu zavallılığa, bu akılsızlığa mahkum muyuz?
AKP’nin tam da bu zavallılık ve akılsızlık nedeniyle gitmediğini ve gitmeyeceğini ne zaman farkına varacağız?
AKP’yi göndermeyi tartışırken kim ve nasıl sorularını beraber ve aynı anda sormak zorundayız.
AKP’yi biz devireceğiz. Siz devireceksiniz. Kimsenin şüphesi olmasın bu halk devirecek. İşe önce kendi örgütlü gücümüze güvenerek başlayacağız ve kendi işimizi kimseye havale etmeyeceğiz.
AKP sandıkla gitmeyecek ve AKP’yi bir azınlık devirecek. Yıllardan beri toplumun çoğunluğuyla değil aslında azınlığın desteğiyle ülkeyi yöneten bir iktidarı yine bir azınlığın devireceğini söylemekten niye korkuyoruz? Az olduğumuz, azınlıkta olduğumuz doğru ama burada durulursa bu yalnızca sağcı bir yalan. Azız ve azınlıktayız, ama Türkiye’de iktidar değiştirecek toplumsal bir tabana sahibiz. Bunun için yeterliyiz. Türkiye ilericiliği bu toplumsal birikime sahip; Türkiye ilericiliği sandık baskısıyla toplumsal tabanını genişletmek için kendisinden ödün vermek zorunda değil. Türkiye ilericiliği yalnızca doğru ilke ve hedeflerle yeniden örgütlenmek zorunda.
AKP’yi sol devirecek, AKP Türkiyesi’ni sol değiştirecek.
AKP’nin yenilgisi veya gerilemesi, solun galibiyeti ve ilerlemesiyle eşitlenemez. Türkiye bu tuzağa düşmesin artık. Bizim için önemli olan ikincisidir. AKP’nin yenilmesi veya gerilemesi, solun zaferi veya ilerlemesi olmaksızın hiçbir şeydir.
Biz düşmanın yenilgisi için değil kendi zaferimiz için mücadele ediyoruz.
Bizimkisi yenilgiye isyan değil, kazanmaya çağrı…

Yorumlar kapatıldı.