İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Papa’dan tarihi ziyaret! İlk kez…

Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Şehir Devleti Başkanı Papa Francesco, yaklaşık 60 yıl aradan sonra ilişkilerinin normalleşmesinde arabulucu olduğu Küba ve ABD’yi kapsayan 9 günlük bir seyahate çıktı. Papa’nın Küba ziyareti sadece ABD ile ilişkilerini yumuşatmasına katkısı bakımından değil, Katolik Kilisesi açısından da önem taşıyor. Zira 1959 Küba Devrimi sonrasında ülkede dini tapınaklar yasaklanmış,100’ü aşkın Katolik din adamı sürgüne gönderilmişti.

Roma Fiumicino Havalimanı’ndan, Alitalia’dan kiralanan bir uçakla yerel saatle 10.30’da beraberindeki heyet ve çok sayıda gazeteci ile hareket eden Papa, 11 saat 45 dakika sürecek yolculuğun ardından ilk durağı olan Küba’nın başkenti Havana’ya varacak. Komünist yönetime sahip ada ülkesinde 4 gün geçirdikten sonra ABD’ye geçmesi planlanan Papa, aynı zamanda 2 buçuk yıllık görev süresi boyunca en uzun ve yoğun seyahatini gerçekleştirmiş olacak.
2. Jean Paul’un 1998, 16. Benediktus’un ise 2012 yılındaki ziyaretlerinin ardından Küba’ya giden üçüncü Katolik ruhani lider olan Papa Francesco, havalimanında Devlet Başkanı Raul Castro tarafından resmi törenle karşılanacak. Liderlerin daha sonra birer konuşma yapacağı belirtildi.
Pazar günü Devrim Meydanı’nda binlerce kişinin katılacağı bir ayin düzenleyecek olan Papa, Küba yönetimi ile de bir araya gelecek. Papa’nın, eski Devlet Başkanı Fidel Castro ile de özel bir görüşme gerçekleştirmesi bekleniyor.
BM’DE İLK KEZ Vatikan BAYRAĞI DALGALANACAK
Papa Francis, 22 Eylül’de ABD’nin başkenti Washington’a hareket edecek.
ABD ziyaretinin asıl amacını Philadelphia’da düzenlenen “Dünya Aile Günü” oluşturan Papa, 23 Eylül’de Beyaz Saray’da Başkan Barack Obama ve eşi tarafından kabul edilecek. 24 Eylül’de ABD Kongresi’nde bir konuşma yapması beklenen Arjantinli ruhani lider, 25 Eylül’de de New York’taki Birleşmiş Milletler’de (BM) genel merkezini ziyaret ederek, Genel Kurul’da devlet ve hükümet başkanlarına hitap edecek.
Papa’nın buradaki konuşmasının temelini, iklim değişikliğiyle mücadele, yoksulluk ve göç gibi temaların oluşturacağı belirtildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da, BM’nin 70’inci yıldönümü nedeniyle çok sayıda liderin bulunacağı toplantılara katılacağı ve Genel Kurul’da bir hitapta bulunacağı açıklanmıştı.
Bu arada, İtalyan haber ajansı ANSA, Papa’nın konuşma yapacağı gün, 25 Eylül’de BM binasının önüne ilk kez Vatikan bayrağı asılacağını yazdı. BM Genel Kurulu’nda 10 Eylül’de yapılan oylamayla, “üye olmayan gözlemci devlet” statüsündeki Vatikan ve Filistin’in bayraklarının, 20 gün içinde 193 üye ülke bayrağının bulunduğu yere asılmasına karar verilmişti.
TARİHİ ANLAŞMA VATİKAN DEVLET SEKRETERİ’NİN ÖNÜNDE İMZALANDI
Öte yandan, Küba ve ABD arasında yaklaşık 60 yıl önce askıya alınan ilişkilerin normalleşme yoluna girmesinin, Papa Francesco’nun girişimiyle olduğu açıklanmıştı. Buna ilişkin taraflar arasındaki anlaşmanın ise Vatikan’da, Devlet Sekreteri Kardinal Pietro Parolin’in önünde imzalandığı ortaya çıktı.
Vatikan Devlet Sekreterliği Genel İşler Sorumlusu Monsenyör Angelo Becciu dün yaptığı açıklamada, buzların çözülmesine aracı olması için iki ülke temsilcilerinin Papa’dan yardım istediklerini, bunun üzerine ruhani liderin devreye girdiğini anlattı. Küba 54 yıl aradan sonra geçtiğimiz günlerde ABD’ye büyükelçi atamıştı. Aynı adımı, ABD’nin de atması bekleniyor. Obama yönetimi, ABD’lilerin Küba’ya seyahat etmelerini ve yatırım yapmalarını engelleyen bazı kısıtlamaların 21 Eylül itibariyle kaldırılacağını da önceki gün açıklamıştı.
Bu gelişme, Papa’nın Küba ve ABD ziyaretlerine denk gelmesi bakımından önem taşıyor. Nitekim, ABD’nin adaya ekonomik ambargosunu kaldırması hususunda da Vatikan’ın diplomatik girişimlerde bulunduğu biliniyor. Küba, diğer 2 selefinin ziyaretlerinde de olduğu gibi Papa Francesco’nun ülkeye gelmesi öncesinde de bir jest yaparak, 3 bin 522 mahkumu da tahliye etti.
KÜBA-KATOLİK KİLİSESİ İLİŞKİSİ
Papa’nın Küba ziyareti, sadece ABD ile ilişkilerini yumuşatmasına katkısı bakımından değil, Katolik Kilisesi açısından da önem taşıyor. 1959 yılında Küba Devrimi sonrasında dini tapınaklar yasaklanmış, Batista diktatörlüğüne destek verdikleri gerekçesiyle 100’ü aşkın Katolik din adamı sürgüne gönderilmiş, Kilise’nin birçok mülküne el konmuş ve 350’ye yakın Katolik okulu millileştirilmişti. 1992 yılında dini özgürlükleri anayasal güvenceye alan Küba, Papa 2. Jean Paul’un 1998 yılında bu ülkeyi ziyaret etmesinin ardından Kilise’yle köprüleri yeniden kurmaya başlamıştı.
Küba yönetimi, geçtiğimiz aylarda da dini tapınakların yeniden inşa edilmesine onay verdiklerini, devrim sonrası ilk dini mabedin ise bir kilise olacağını duyurmuştu. Ülkenin kuzeyinde inşa edilecek kiliseyi, ABD finanse edecek. Daha sonra cami ve sinagogun da yapılacağı belirtiliyor. Vatikan’a göre, Küba halkının yüzde 60’ı Katolik, ancak halkın sadece yüzde 5’e yakını kendisini inançlı bir Katolik olarak tanımlıyor.

Yorumlar kapatıldı.