İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Atatürk ve Ermeni kökenli Türk yurttaşları arasındaki sarsılmaz gönülbağı Ermeni yalanını temelden çürütüyor!

Soner Polat
Agop Martayan’ı biliyor musunuz? 1915’lerde ve tabii bugün de Türkiye’de pek çok Agop Martayan’lar var… Eğer Türkler Ermenilere soykırım uygulasaydı, bu topraklarda bir tek bile Agop Martayan’ın mezarı dahi kalmazdı! Agop Martayan, İsminden de anlaşıldığı üzere bir Ermenidir. (Almanya’da, Polonya’da hayatta kalan Yahudiler olduğuna göre bu mantık Holokostu da inkara gider. HYETERT)

***
Son kerte duyarlı bir aydın olan Sayın Öner Hortaçsu’ya hep birlikte kulak kabartalım:
1951’de Robert Kolej’e girdiğimde ilk aritmetik hocam rahmetli Vahram Çerçiyan’dı. Kendisi aynı zamanda, özellikle Arnavutköy’deki Kız Koleji’nde güzel el yazısı dersi de verirdi ve asıl uzmanlığının da kaligrafi olduğu bilinirdi… Rahmetli Çerçiyan, ders yılı içerisinde birkaç kere Atatürk’ün imzasını kara tahtaya atar ve bu imzanın Atatürk’e kendisinin önerdiğini büyük bir gururla bizlere söylerdi!
ATAMIZIN İMZASI
Bildiğim kadarı ile Atatürk, Latin harflerine geçme kararı açıklanmadan kaligrafi ustası olarak bilinen Çerçiyan’a haber yollayıp, “Ustaya rica edin, bana birkaç imza örneği yollasın” demiş. Çerçiyan’ın önerdikleri arasından bildiğimiz imzayı beğenip benimsemiş! Çerçiyan’ın 1950’li yıllardaki okul yıllıklarındaki fotoğraflarında Atatürk imzalı kara tahta yanında gururla çektirdiği fotoğrafları vardır…
Ancak, bence bu noktada Atatürk’ün bir önemli özelliği de yatıyor. Atatürk Latin alfabesini ta gençliğinden beri biliyor; çünkü en azından Fransızca okuyup yazıyor ve gerektiğinde Fransızca mektuplaşıyor. Üstelik Latince harflerle el yazısı da fena değil. Ancak, Atatürk bildiği halde, kendisinden daha iyi bileni buluyor, bulduruyor ve ondan imza önerisi istiyor! Bunun da ötesinde, önerilenlerden birini de imzası olarak benimsiyor…
Şimdi de aşağıdaki bilgilere dikkatle göz atalım. Ermeni soykırım yalanını savunanların nasıl bir yanlışın sürüklendiğini hep birlikte görelim:
AGOP MARTAYAN
Agop Martayan’ı biliyor musunuz?
1915’lerde ve tabii bugün de Türkiye’de pek çok Agop Martayan’lar var… Eğer Türkler Ermenilere soykırım uygulasaydı, bu topraklarda bir tek bile Agop Martayan’ın mezarı dahi kalmazdı!
Agop Martayan, İsminden de anlaşıldığı üzere bir Ermenidir. 22 Mayıs 1895’te İstanbul Büyükdere’de ticaretle uğraşan köklü bir Ermeni ailesinin çocuğu olarak doğmuştur. “Osmanlı soykırım uyguladı” denilen 1915’te Robert Kolej’i bitirmiştir…
Neymiş? Demek ki bir Ermeni 1915’te Robert Kolej’de okuyabiliyormuş… Ticaretle uğraşan ailesine yan gözle bakılmıyormuş! Üstelik Agop Martayan bir Ermeni olarak Osmanlı Ordusu’nda Birinci Dünya Savaşı’nda yedek subay olarak görev alır!
Demek ki bir kez daha neymiş: Osmanlı en kritik dönemde bile bir Ermeni’nin en eline silah verip, vatan ve bayrağını ona emanet edebiliyormuş… Soykırım yapan bir millet böyle saçmalıklar (!) yapar mı? Hitler, Yahudileri orduya alıp subay yaptı mı, ellerine silah verdi mi?
Doğu cephesinde yani kimi Ermenilerin Osmanlıyı arkadan vurduğu cephede Osmanlı saflarında görev yapan Agop Martayan, bu cephenin ihanet eden soydaşlarının da yardımıyla çözülmesi üzerine Güney Cephesinde görev alır.
ATATÜRK İSMİNİN KAYNAĞI?
Hani biz Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” diyoruz ya… İşte bu Agop Martayan, Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” soyadını teklif eden adamdır. Agop Martayan, Mustafa Kemal Paşa’ya “Atatürk” dediği için biz O’na Atatürk diyoruz!
Çünkü Mustafa Kemal vatanı kurtarıp Cumhuriyeti kurduktan sonra her alanda olduğu gibi Türk dili üzerinde de derinlik ve genişliğine çalışmalara başlar…
22 Eylül 1932 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirilen Türk Dili Konferansı’na Agop Martayan ile birlikte İstepan Gurdikyan ve Kevork Şimşikyan da uzman olarak davet edilirler…
Çünkü Agop Martayan devrin en büyük dil alimlerinden biridir! İngilizce, Yunanca, İspanyolca, Latince, Almanca, Rusça ve Bulgarca bildiği gibi, “Türkçe gramer” kitabı da yazmıştır! “Türk-Sümer ve Hitit Dilleri Arasındaki İlişkiler” bildirisini Agop bu kurultayda sunar…
Ve 1934 yılında Atatürk tarafından TDK Başuzmanı olarak atanır. Yabancı sözcüklerin kökünü açmada uzman olduğu için Atatürk tarafından kendisine “Dilaçar” soyadı teklif edilir. O da bu soyadı memnunlukla kabul eder.
“Beni buraya Atatürk getirdi, ölünceye kadar O’na ve Türkçeye layık olmaya çalışacağım” diyen Agop Dilaçar TDK Başuzmanı olarak 45 yıl görev yaptı. Soyadı Kanununda Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadını teklif eden de oydu.
Ey, “Türkler Ermenilere soykırım uygulamıştır” diyenler, Agop Martayan’ı bu tezinizde nereye oturtacaksınız?
Anadolu renk, dil, din, mezhep ayırımı yapılmasızın insanların kardeşçe yaşadığı dünyadaki en kutsal toprak parçasıdır… Bu toprakların doğasında barış ve kardeşlik vardır. Başka yerlerde kolayca kardeş kavgasını başlatan emperyalist merkezlerin, bütün kaynaklarını seferber etmesine rağmen Türkiye’de duvara toslamasının da nedeni budur…
Vahram Çerçiyan ve Agop Dilaçar’ı sevgi, minnet, vefa ve şükran duygularımla, tazimle anıyorum. Toprakları bol olsun…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr

Yorumlar kapatıldı.