İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mereto Dağında Bir Gece

Behcet Çiftçi
Büyük Tufan’dan günümüze atalarının geleneklerini devam ettiren Sasunlular, daha önceden yaşanılmış acıların tecrübesiyle bir daha böyle büyük felaketlerin bu coğrafyada tekrar yaşanmaması umudunu taşımakta. Bu umutla Mereto dağında kültürlerin hoşgörüsüyle kutlanan Vartavar ile yeni bir hayata yeniden başlangıç yapılmakta…

Ulu dağlar, her daim insanoğlu tarafından kutsal mekânlar olarak görülmüştür. Mitolojide kimi zaman bu dağlar tanrıların mekânı kabul ediliyordu. Dağlar ülkesi Sason’da bulunan Mereto dağı da bu dağ sıraları içinde en yüksek dağ olma özelliğinden dolayı yöre halkı tarafından bu kutsallıkla onurlandırılmıştır. Atalarının geleneklerini devam ettiren günümüz köylüleri bu geleneklere sahip çıkarak Mereto dağına saygıda bir kusur etmezler halen.

Behcet Çiftçi/ www.sasun.org

Mereto’yu kutsallık mertebesine oturtan en temel faktör belki de Nuh tufanı ile ilişkilendirilmesidir. Halk tarafından Mereto ve Nuh’un gemisiyle ilgili çok ilginç rivayetler anlatılır.

Bunlardan ilki Sason Ermenileri tarafından anlatılan Nuh’un gemisinin dağa çarpmasıyla ilgili olanıdır. Buna göre; ”Büyük Tufan’da Nuh’un gemisi Mereto dağına çarparak delinir. Bunun üzerine Mereto ‘da Nuh’a seslenerek yoluna devam etmesi gerektiğini ve Ararat dağının kendisinden daha yüksek olduğunu söyler. Çarpmanın etkisiyle gemide açılan deliği bir yılan kıvrılarak kapatır ve böylelikle Nuh’un gemisi Ararat dağına ulaşır.”
 
Yöredeki Müslümanlar tarafından anlatılan başka bir rivayet ise; “Nuh’un gemisi, Mereto dağı yakınlarından geçerken dağ, Nuh’a Meleto şeklinde seslenir. O zamanki dilde bana gel anlamındadır. Mereto’nun bu seslenişini, Nuh’un gemisi cevapsız bırakır ve yoluna devam ederek Cudi dağına konur.”
  Bu rivayetlerin dışında hem Sasunlu Ermeniler hem de Müslümanlar tarafından anlatılan çok farklı varyantlarda hikâyeler mevcuttur.
Mereto, Maratug veya Marutha… Aslında dağın Türkçe ismi “Aydınlık dağları”dır. Fakat yörede yaşayan köylülere sorsanız onlar böyle bir dağı duymadıklarını söylerler. Ermeniler Marutha,  Kürtler Mereto, Araplar ise Maratog şeklinde dağın ismini telaffuz eder. Bu isimlerden en anlamlısı kelime kökeni Aramice olan ve “dünyanın hâkimi” anlamında kullanılan Marutha’dır.
Vartavar ve Şeyh Bazid Kutlamaları
Vartavar, Ermenilerin beş önemli yortusundan biri. Ermeniler, Vartavar bayramını Büyük Tufan’a bağladıklarından dolayı birbirlerini ıslatmak gelenek haline gelmiş. İnanca göre Nuh peygamber gemiden indikten sonra son bir kez yağmur yağar ve hayat yeniden başlar. Yani Vartavar, yeni bir başlangıcı ifade eder. Pagan dönemden Hıristiyanlığa geçişle birlikte bu şenlik İsa peygamberin suret değişmesi yortusuyla birleşerek kutlanmaya devam edildi.
 
Mereto dağı zirvesinde kutlanan Vartavar ise yörenin şartlarına uygun bir şekilde kutlanmakta. Su serpme geleneği yerine yaylaya çıkan Sasunlu Ermeniler, “Ukhd” adı verilen adaklarını adar ve Mereto dağının zirvesinde bulunan Meryem Ana Kilisesi’nde dualarını ederler.
Bu kutlamalar, yöredeki Müslümanlar ve Hıristiyanların katılımıyla şenlik şeklinde geçer. Perşembe günü Müslümanlar tarafından kutsal olarak kabul görülen Şeyh Bazid tepesine gidilir, Cuma günü de Vartavar bayramında Sasunlu Ermeniler kutlamalarını yapar.
Zamanın Durduğu Yer: Otnag Yaylası
Şehrin sokaklarında hayat o kadar gürültülü akar ki zamanla uyum sağlar insan bu kargaşa yaşama. Çığlıklar ve korkular eşliğinde Mereto’ya çıkılan zikzaklı yol, bittiği andan itibaren zaman durur ve geriye doğru sarar sanki. Ermenice “yedi çeşme” anlamına gelen Otnag yaylasında, 13 bin yıllık Hallan Çemi evlerini andıran yayla evleri, gelen sakinlerini ilk önce karşılar.
Bir metre yüksekliğinde taşlarla örülmüş yuvarlak bir duvarın üzeri çalı ve çırpılarla kapatılmış, küçük odacıklar halinde bir sürü barınak uçurum boyunca sıralanmış. Vadilere çöken sıcak havadan kaçmak ve hayvanları otlatmak için Mereto’nun serinliğini tercih eden köylüler, yılın iki üç ayını burada geçirir.
 
Yayla evlerinde gün boyunca yapılan işler, otlanmaktan gelen hayvanların sesleriyle yeni bir cümbüşe bırakır kendini. Etrafa dağılan koyun ve keçilerin sütünü sağmak için berivanlar, tatlı bir yarış içine girer. Gün boyunca otlayan hayvanlar, doğanın bütün bereketini cömertçe sunar insanoğluna. Vazifesini yerine getiren keçi ve koyunlar usulca bir mutlulukla ağır adımlarla ağıllarına çekilirken, berivanlarda dağın bereketini doldurdukları süt kovalarıyla kulübelerine doğru yol alır.
Güneş alçalmaya başladıkça kulübelerin kenarlarındaki ocaklarda dumanlar yükselmeye başlar. Otnag yaylasının soğuk pınarlarından su içen çocukların bakışlarında beliren saf bir mutluluk, dağların sırtlarında ağır ağır kaybolmaya başlayan güneşle yerini karanlığa bırakır.
  
Yıldızların Altında Yeni Bir Güne Merhaba
Karanlığın çökmesiyle birlikte önce ezgiler yükselir göğe. Yavaş yavaş yıldızlar tek tek gök kafeste belirmeye başlar. Ardından da Mereto’nun serinliğinde üşüyen vücutlar, el ele tutuşarak yıldızlarla birlikte gecenin soğuğunda halaya tutuşur.
Yorgun düşen bedenler ve zihinler, bu sefer yan yana dizilir ve kaç dilde anlaştığımızı bile bilmeden yürekleri ısıtır. Sonra yavaş yavaş çadırına çekilir herkes gecenin karanlığında yeni düşlere dalmak için.
 
Kara geceyi ışıkla boğan güneş, zirve yolcularının düşlerini aydınlatarak gözlerine yansır. Kısık gözlerle güneşin doğuşunu seyredenler, zorlu bir yolculuğun ödülü olarak gökyüzündeki renk cümbüşünü hak eder. Dağlarda ve vadilerde siyah renk yerini önce kızıla, sonra da sarıya bırakır; gökyüzü de yavaş yavaş maviye bürünür. Güneşle birlikte yaşamda canlanır zirvede. Kuş cıvıltılarına uğur böcekleri de dansla karşılık verir.
 Evet, güneş doğudan bir başka yükselir; ama Mereto’dan daha bir başka yükselir. Her insanın hayatında bir defa da olsa güneşin doğuşuna tanıklık etmesi gerektiğine inanırım. Ama her Sasonlu’nun da Mereto’da en az bir defa güneşin doğuşuna tanıklık etmesi gerektiği kanısındayım.
 
Mereto dağının zirvesinde güneş doğduktan kısa bir süre sonra Sason vadisi üzerinde başka bir görsel şölen sizi karşılar. Önümüzde uzanan muhteşem manzaranın üzerinde Mereto’nun piramit gölgesi… Piramit gölgenin kenarlarında ışın demetleriyle yavaş yavaş gölge çekilirken, güneş yeniden hayat verir aydınlattığı yerlere.
 
Meryem Ana Kilisesi
Dağın zirvesindeki Asdvadzadzin kilisesi asırlara meydan okumuş harap şekilde konuklarına kucak açar. Rüzgârın sert, acımasız ve şiddetle estiği zamanlarda insanlara korunak oldu yüzyıllar boyunca. Ama insanların acımasızlığında harap hale geldi bu yakın zamanlarda.
Pagan dönemden kalma en önemli yapılardan biri olan ibadet yeri daha sonra Sasunlu Ermenilerin Hıristiyanlığa geçmesiyle birlikte din adamlarının inziva için kullandığı bir mekan haline gelir.
 
Sasunlu Tavit Efsanesi`nde Mereto Kilisesi’nin  Mıher tarafından inşa ettirildiği ve Mıher`in manastırın  adını Maruta Parstır (yüksek, ulu) Asdvadzadzin (Meryem Ana`nın adlardan biri) koyduğu anlatılmaktadır.  Mıher`in ölümünden sonra Arapların (efsanede Mısır Kralı şeklinde geçmektedir) yıktığı manastırı Mıher`in oğlu Tavit bir günde yeniden inşa ettirmiştir. Başka bir inanışa göre ise Mereto Kilisesi’ni Sanasar ve Bağdasar adında iki kardeş inşa etmiştir.
 Kilisede yakılan mumların yaydığı kutsal ışıkla göğe dualar yükselir. Kilisede duaların alevlendirdiği kutsal ışık, gökyüzünü ve dağları birlikte aydınlatmaya başlar. Sanırım herkesin dileği ortak oluyor: Tedirgin başladığımız yolculuğumuzda bozulan huzur ve barışın yeniden sağlanması…
  
Ayak sızılarının verdiği mutlulukla tekrar yaylaya dönmek için patika yollardan inerken kar sularının biriktiği bir gölettin başında buz gibi suya daldırıyoruz ayaklarımızı. Yürüyecek gücü tekrar bulduğumuzda yaylaya başlayan yolculuk daha keyifli bir hal almaya başlıyor. Kimi zaman yalpalayarak kimi zaman kayarak yaylaya varıyoruz.

Büyük Tufan’dan günümüze atalarının geleneklerini devam ettiren Sasunlular, daha önceden yaşanılmış acıların tecrübesiyle bir daha böyle büyük felaketlerin bu coğrafyada tekrar yaşanmaması umudunu taşımakta. Bu umutla Mereto dağında kültürlerin hoşgörüsüyle kutlanan Vartavar ile yeni bir hayata yeniden başlangıç yapılmakta…

Yazı ve Fotoğraflar: Behcet Çiftçi

Yorumlar kapatıldı.