İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Arapgir Ermeni Ekonomisi

Gila Haddad
Ziraat ve tarım işleri hemen hemen hiç yoktu, buğdayla sebzeleri, etle kömürü yakın köylerden getirirlerdi. Arapgir Ermenileri ekonomisinin temeli, zanaatlar, meslekler üzerine kuruluydu. Arapgirlilerin zanaatkârlığıysa tartışılmazdı. Şehrin genel uğraşısı, yılda 50.000 altın gelir getiren manusa işlemeciliğiydi. Manusa işlemeciliği XIX. yüzyılın ikinci yarısında büyük bir gelişme gösterdi. O zamanlarda da Arapgirli Ermeni tüccarlar, Erzurum, Muş, Halep, Konstantinopolis, İran, Mısır ve Etiyopya’da şubeler açtılar.

Ticari bakımdan, Arapgir pek olumsuz bir yerde bulunuyordu, çünkü sadece köşede kalmış bir şehir olmakla kalmayıp, tüm pazarlardan da çok uzaktaydı. En yakın Avrupa şehrinden, en uygun fiata getirilen mallar, Arapgir’e ancak bir ay zarfında ulaşıyordu. İşlenen manusanın en fazla satıldığı pek önemli pazar Erzurum’a varmak için bile, en iyi ihtimalle, iki haftalık bir yolculuk yapmak gerekiyordu. Bu koşullarda, ticaretin en temel işlevi olan yerel ihtiyaçların giderilmesi için, o malların Arapgir’e en yakın olan, büyük bir şehirden getirilmesini sağlamaktı. Fakat bulunan malın fiatı, halkın eline ulaştırılana kadar, o kadar pahalıya geliyordu ki, neredeyse erişilemez oluyordu.
Arapgir’de eskiden beri, değişik türde mallar, ama özellikle de akılalmaz çapta çok manusa ihraç eden büyük Ermeni tüccarları varolmuştur. Eski ve yeni zamanların o tüccarlarından, Hanesyan, Tevekelyan, Kalustyan, Güreğyan, İpekçiyan, Ustaramyan, Malumyan, Ğazikyan, Hazaryan, Derbederyan, Deveciyan, Gümüşgerdanyan, Keşkekyan, Kolancıyan, Fereşetyan, Arosyan, Keseyan vs. en bilinenlerdi. Bu zengin tüccarlar dışında tanınan büyük aileler de vardı, Der-Hovhannesyan, Liracıyan, Çorebanyan, Aycıyan, Miricanyan, Köseyan,Ağacanyan, Ejdeharyan, Gülezyan vs. bunlardandı.
Doğu şehirlerinin alışkanlıklarına göre, Arapgir şehrinde de çarşılar diğer kısımlardan ayrı olarak, en merkezi yerde bulunuyorlardı. Arapgir’in, Büyük ve Küçük diye adlandırılan ve biri diğerinden 20 dakikalık uzaklıkta bulunan iki çarşısı vardı. Tüm dükkânlar, büfeler, hanlar, hamamlar bu pazar yerlerinde bulunuyordu.
Hükümet binası, buğday satışının yapıldığı Buğday Meydanı, odunların satıldığı Odun Meydanı, Büyük Çarşı’da bulunuyordu. Arapgir’e canlılık kazandıran, yaşatan ve nefes almasını sağlayan ciğerleri, işte bu çarşılar idi. Sonbahar aylarında, sürülerle, onbinlerce kelle koyun, keçi, kuzu, bu pazarlara getirilip satılıyor ve et pazarına dönüşen o çarşılarda, kış öncesi hazırlık görme amaçlı, tüm et depolama ihtiyacı, işte o zaman görülüyordu. Geçerken kaydedelim ki, Arapgirlinin acaip ve mahküm edilesi alışkanlığına göre, inek, boğa ve domuz eti hiç yenmezdi, yemeye yeltenenlere de kötü gözle bakılırdı.
Kaynak: XV. Yüzyıldan 1915’e Günümüz Türkiye’sinde Ermenilerin Ticari-Ekonomik Faaliyeti Toplu belgeler, derleyen: Khaçadur Dadayan, «Gasprint» Yayıncılık, Yerevan, 2012
 https://tr-tr.facebook.com/pages/Arevmedyan-Hayastan%D4%B1%D6%80%D5%A5%D6%82%D5%B4%D5%BF%D5%A5%D5%A1%D5%B6-%D5%80%D5%A1%D5%B5%D5%A1%D5%BD%D5%BF%D5%A1%D5%B6/407336259402008

Yorumlar kapatıldı.