İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Boğaz’daki Aşiret: Visk-i Türkler

Cengiz Sözübek
“Viski içen şerefsizler”in sosyolojik bir karşılığı var; Boğaz’daki  Aşiret ya da tek kelimeyle: Oligarşi. Bu oligarşi 90’lı yıllarda viskisini yudumlayıp askerî vesayet maskeli finans-medya gücüyle ülkeyi “sahiplenirken”, bu sefer HDP’ye oy verdikleri için Bahçeli’nin hışmına uğradılar… Bu aşiret; Ermeni-Rum varlıkları üzerine konarak oradan viskisini yudumlarken, “Türk Mehmet”e bu “Ermeni-Rum düşmanlığı” aşılayan ve kendisini de “Çılgın Türk” olarak tanımlayan aşağılık bir  kabiledir. Bahçeli farkında olmayabilir; bu ülkenin en temel diyalektiği kimlikler/milletler savaşı değil, oligarşi ve millet/devlet arasındaki savaştır. Bu ülkenin genleriyle “Kürt Mehmet”ler değil, “şu çılgın Türkler” oynamıştır. Sadece oligarşiyi tanımlamak ve hedef göstermek yetmez, “millet”i de yeniden tanımlamalıdır Bahçeli; İstanbul boğazından, İzmir Levantenlerinden tanımlanan kimlikle, bin yıllık “kimliğimiz”e nasıl bir ameliyat yapıldığını ve bu doku uyuşmazlığını fark etmelidir. Oligarşiye okkalı bir tokat vurmak istiyorsa, bin yıllık milletin türk-kürt-arap-ermeni çocuklarını (kürt-böl, arap-çöl, ermeni-döl ile) birbirine düşman eden bu oligarşinin “Türk”üyle de hesaplaşmalıdır.

***
 7 Haziran seçimi haftası, İzmir Alsancak’ta ara sokakları gezerken “ben aslında HDP’nin barajı geçmesine karşı değilim” sözlerini duyabiliyordunuz. Zamanında Genç Partiye’ye %18 oy veren İzmirli ulusolcuların bir kısmının, “Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti parsel parsel PKK’ya teslim eden Tayyip” düşmanlığıyla oylarını HDP’ye verecekleri son hafta artık iyice kesinleşmişti. Nitekim seçimlerden sonra sağlamasını yaptım; Alsancak’ta birkaç gayrı menkul sahibi emekli Selanik göçmeni ulusalcı bir amca “bana 6 ay önce ‘HDP’ye mi oy vereceksin’ deseler, ‘bana küfrediyorsun’ derdim..Ama beni damadım ikna etti, ‘bu adamı düşürebilmek için başka şansımız yok’ diyerek..” demişti.
Devlet Bahçeli “Viskisini içip HDP’ye oy veren”ler derken, İzmir Alsancak’ta birasını yudumlayan gezici gençleri ya da sayfiye yerlerinde emekliliğin tadını çıkartırken masaya Sözcü gazetesinin yanına rakı şişesini de koyan emekli Kemalist teyze ve amcaları kastetmemişti. Bira ve/ya rakı içen seçmen sosyolojisi bu ülkede “oyun kurucu irade” olmadığı gibi bu sosyoloji İzmir’den hatırı sayılır oranlarda oy alan MHP’ye de çok uzak değil zaten.
“Viski içen şerefsizler”in sosyolojik bir karşılığı var; Boğaz’daki Aşiret ya da tek kelimeyle: Oligarşi.
Bu oligarşi 90’lı yıllarda viskisini yudumlayıp askerî vesayet maskeli finans-medya gücüyle ülkeyi “sahiplenirken”, bu sefer HDP’ye oy verdikleri için Bahçeli’nin hışmına uğradılar. Her ne kadar sırf HDP’yi destekledikleri için olsa da yani “gidiş yolu” yanlış olsa da, ulaştığı sonuç itibariyle Bahçeli ilk kez nokta atışı yaparak kitabın ortasından konuştu.
Aslında Bahçeli’nin oligarşi ile ilk karşılaşması değil bu; “Derwish Procesi” ile başlayan ve sonunda DSP’yi de bölerek MHP’siz Hükümet operasyonunu yemişti Bahçeli 2002’de. TÜSİAD’la birkaç kez “kürt sorunu” üzerinden restleşmelerden sonra en kavi çıkışı şimdi yaptı.
90’ların başlarında “yeni demokrasi hareketi” diyerek Brüksel ağzıyla kürt sorununu çözme iddiasında bulunan, Gezi’de “çapulcuyum çapulcu” ile oligark kimliğini gizleyen ve 7 Haziran’da da “son umut HDP” diyen Boğaz’daki Aşiret mensuplarıdır bu “3000 kişilik liste”
Bu aşiret; Cumhuriyet’in “yerli/millî burjuvazi yaratma” hedeflerini suistimal ederek “Türk Mehmet”in alın terini sömüren kompradör/işbirlikçi/asalak bir sınıfın viskicileridir. Bu aşiret; Ermeni-Rum varlıkları üzerine konarak oradan viskisini yudumlarken, “Türk Mehmet”e bu “Ermeni-Rum düşmanlığı” aşılayan ve kendisini de “Çılgın Türk” olarak tanımlayan aşağılık bir kabiledir.
Bu aşiret; Bahçeli’nin “bin yıllık kardeşliğimiz” dediği kimliğimizin içini boşaltan ve bin yıllık çınar ağacının yerine kurgu bir Türk ile noel ağacı diken ayrıksı ottur.
Bahçeli farkında olmayabilir; bu ülkenin en temel diyalektiği kimlikler/milletler savaşı değil, oligarşi ve millet/devlet arasındaki savaştır.
Bu ülkenin genleriyle “Kürt Mehmet”ler değil, “şu çılgın Türkler” oynamıştır.
Sadece oligarşiyi tanımlamak ve hedef göstermek yetmez, “millet”i de yeniden tanımlamalıdır Bahçeli; İstanbul boğazından, İzmir Levantenlerinden tanımlanan kimlikle, bin yıllık “kimliğimiz”e nasıl bir ameliyat yapıldığını ve bu doku uyuşmazlığını fark etmelidir.
Oligarşiye okkalı bir tokat vurmak istiyorsa, bin yıllık milletin türk-kürt-arap-ermeni çocuklarını (kürt-böl, arap-çöl, ermeni-döl ile) birbirine düşman eden bu oligarşinin “Türk”üyle de hesaplaşmalıdır.
Bunun için Mezopotamya’ya gitmiyorsa Van Gölü Havzası’na gitmeli oradaki Selçuklu izlerini kaybettiğimiz kimliğimizi aramalıdır. Bu milletin çocuklarını Alparslan’ın sancağı altında toplayan ruhu, 30’ların kafası güzel Türkçülüğünün ve bu Boğazdaki visk-i Türklerin nasıl öldürdüğünü görmelidir.
Yesevî ruhundan kemalizme bir yol inşâ etmeye devam ederse; bu yolun sonu boğazdaki aşiretlerin yalıları olacaktır.

http://haber10.com/makale/42154/#.VcXCifntmko

Yorumlar kapatıldı.