İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

HSYK hâkimleri ve Kadı Karakuş

Nazlı Ilıcak / nilicak@bugun.com.tr
Osmanlı döneminde, yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken, burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek duruyor. Karakuşi Kadı, fırıncıya ‘Ben bunu aldım’ demiş.Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: ‘Hani bizim ördek’ diye sormuş. Fırıncı boynunu büküp ‘Uçtu’ deyince, iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarmış; korkusundan kaçmaya başlamış. Gayrimüslim vatandaş da peşinde koşuyor.Duvardan atlarken, öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmez mi! Kadın oracıkta düşük yapmış; kocası da fırıncının peşine düşmüş. Fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış…Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler, hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı’nın karşısına çıkarmışlar. (karakuşi karar sözünün kaynağı. HYETERT)

***
 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 3’üncü Dairesi, İran ajanlarına yönelik Selam Tevhid soruşturmasında, dinleme kararlarında imzası bulunan 63 hâkim ve savcıdan 49’unu açığa aldı. Karara muhalefet şerhi koyan 2. Daire üyesi Mahmut Şen, 276, 115 ve 33 dinleme kararında imzası bulunan 9 hâkimle ilgili soruşturma dahi açılmadığına dikkat çekti. Buna mukabil, sadece bir kararda imzası olan 8 yargı mensubu açığa alınanlar arasında. Selam Tevhid dosyasında 154 dinleme ve izleme kararı olan Bekir Altun ise, bırakınız açığa alınmayı, hakkında soruşturma dahi başlatılmadı. Bekir Altun halen 6. Sulh Ceza Hâkimi olarak görev yapıyor.
Durumu bir hikâye ile izah edeyim:
Osmanlı döneminde, yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken, burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek duruyor. Karakuşi Kadı, fırıncıya ‘Ben bunu aldım’ demiş.Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: ‘Hani bizim ördek’ diye sormuş.
Fırıncı boynunu büküp ‘Uçtu’ deyince, iş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarmış; korkusundan kaçmaya başlamış. Gayrimüslim vatandaş da peşinde koşuyor.Duvardan atlarken, öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmez mi! Kadın oracıkta düşük yapmış; kocası da fırıncının peşine düşmüş. Fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış…Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler, hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı’nın karşısına çıkarmışlar.Ördeğin sahibi, ‘Bu adam ördeğimi hiç etti’ diye şikâyet etmiş.Kadı, fırıncıya sormuş: ‘Ne yaptın bu adamın ördeğini?’ Fırıncı ‘Uçtu’ demiş.
Kadı, kara kaplı defterini açmış: ‘Ördeğin karşısında tayyar yazılı. Tayyar ‘Uçar’ anlamına gelir. O halde ördeğin uçması suç değil’ diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşın şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: ‘Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslüman’ın tek gözü çıkarıla…’  Karakuşi Kadı, ‘Şimdi’ demiş, ‘Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.’ Tabii gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş.Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da Karakuşi Kadı, ‘Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak’ diye hüküm kesmiş. Böyle olunca adam da, şikâyetini anında geri almış. Kadı Yahudi’ye sormuş: ‘Senin şikâyetin ne?’
Yahudi ellerini açmış, ‘Ne diyeyim kadı efendi’ demiş, ‘Adaletinle bin yaşa sen, e mi!’
***
Hani “tuz kokar” derler ya… “Ananı öpen kadı ise kime şikâyet edeceksin?” Bugün ülkedeki durum bu!
***Bir atasözü: “Hele şu toz duman bir dağılsın, bindiğin at mı eşek mi anlarsın!”
İnsaf!
Geçen gün gözüme bir haber ilişti. Fatma ve Ufuk Ç. adlı çift bir apartmana girip, kapı önündeki ayakkabıları çalmış. Mahalleli tarafından fark edilince kaçmışlar. Ama sonunda yakalanmışlar. İstanbul Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi’nde, karı koca 39 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
El insaf! Bir çift eski ayakkabı çalana 39 yıl, ayakkabı kutusu içinde rüşvet alıp verene takipsizlik kararı…
CHP ve Ataşehir
İstanbul Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’ye yönelik yolsuzluk iddiaları medyaya yansıdı. Battal Bey’in eşi Gamze Akkuş, çiçeği burnunda CHP milletvekili. Gamze Akkuş’un, Ataşehir’deki bir rezidansta 17 daireye sahip olduğu belirtiliyor. Aynı rezidansta bir de Kemal Kılıçdaroğlu’nun kızı Zeynep’in dairesi varmış.
Bu iddiaların muhatapları ne yaptılar? Meselenin bir söylenti halinde gazetelerde dalgalanmasına müsaade etmediler; CHP İstanbul İl Başkanı Murat Karayalçın ile birlikte savcılığa gidip, kendileri hakkında suç duyurusunda bulundular. Kemal Kılıçdaroğlu ise bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulup, ailesinin tüm mal varlığının araştırılmasını istedi; önergeyi kendisi verdi.
Zaten demokratik hukuk devletinde, her siyasetçi en ufak bir iddia karşısında dahi bu tepkiyi göstermeli ama bir taraf o kadar arsız ve umursamaz ki, en doğal davranışları bile “Bravo” diye alkışlıyoruz. Namuslu olmak, mumla aranılan istisnai bir vasıf haline geldi.
Kapı kulundan gazeteci olmaz
Bir siyasi iktidarın gölgesinde beslenip gelişenler, gazeteci olamıyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra, bu cenahtakilerin birbirine düşmesi, görüşümü teyit etti. Onların bağımsız bir duruşları yok. Bir menfaat kapısına eklemlenerek varlıklarını koruyabiliyorlar. İktidar çift başlı hale gelince, bizimkiler de rotasını şaşırdı. Kimi Erdoğan çizgisinde saf tuttu, kimi Davutoğlu’na yanaştı. Tabii birbirleri için de en ağır sözleri sarf ediyorlar. Hırsız, yalaka, edepsiz, şantajcı vs… Bir de ajanlık tartışması çıktı… Şu anda Erdoğan’ın etrafını alan bazı kişilerin, evvelce derin devlet tarafından devşirilmiş kadrolar olduğu ileri sürülüyor.
Bu konuda Mehmet Baransu’nun da yazdıkları var. 28 Şubat sürecinde, Sincan Kudüs Gecesi’ni tertip edip de sonradan kenara çekilen “sakallı organizatörden” söz ediyor. Bu kişiyi tanır gibi oldum. Gerçekten de o süreçte, insanları sokağa dökme gayreti içindeydi. Nedense hep başkalarının başına iş geliyordu. Baransu, “Kirletmek güzeldir” diyor. Bu bir taktik. Birilerini kirletip, esir alıyorsun; sonra istediğini yaptırtıyorsun. Birlikte yola çıktığı arkadaşlarını terk edip, yeni çevre edinen Tayyip Erdoğan’ın bence bu sözlere kulak vermesi gerekiyor.

Yorumlar kapatıldı.