İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenilerimizle neleri kaybettik: Dr. Nazaret Dağavaryan

Nazım Alpman/ nazimalpman@birgun.net
Bu toprakların seçkin evlatlarından biri olan Nazaret Dağavarvan 25 Aralık 1862 yılında Sivas’ta dünyaya geliyor. Yedi yaşında İstanbul’a geliyor. Amenapırgiçyan Okulunu bitiriyor. Genç Nazaret 1878’de Paris’e gidiyor. 1881’de Paris Ziraat Yüksek Okulu’na girip iki yıl sonra da Ziraat Yüksek Mühendisi olarak 1883’te yurda dönüyor.

Kısa süre Ziraat Nezareti’nde (bakanlığı) çalıştıktan sonra… Bundan sonrasını kendi ağzından okuyalım:
-Memleketim Sivas’a dönüp mektebe müdür oldum. Hafta sonları yetişkinler için Pazar Okulu açtım. İstanbul’daki Ermeni gazetelerine makaleler yazmaya devam ediyordum. 1885’te Kadıköy Aramyan Okulu’nda müdürlük yaptım. 1987’de Paris’e gidip Sorbonne Üniversitesi’nde Tıp derslerine katıldım. Bu arada İstanbul’da kurduğum Bilimsel Hareket dergisinin yayınını da sürdürüyordum. Tıp diplomamı alıp, İstanbul’a döndüm Pera’ya yerleştim.
1897’de Fransız Hastanesi’nde asistan, 1899’da Surp Pırgiç Ermeni Hastanesinde baştabiplik görevine getiriliyor.
Bu kadar nitelikli bir Osmanlı vatandaşı ile Abdülhamit döneminde ilgilenilmez mi? Tutuklanıp hapse atılıyor. Dört ay sonra genel af çıkıyor. Doktor da hapisten kurtuluyor. 1900’de yeniden içeri atılıyor. Fransız Büyükelçisi sayesinde kurtulup hasta kılığında hastaneye sığınıyor. Sonra da Marsilya’ya kaçıyor.
Dr. Dağarvaryan Kahire’ye yerleşiyor. Ermeni Hayırseverler Derneği’ni kuruyor. Bilimsel çalışmalarına devam ediyor. 1908 İkinci Meşrutiyet ilanı üzerine yeniden İstanbul’a dönüyor. Osmanlı Meclis-i Mebusan’a Sivas milletvekili olarak seçiliyor.
Doktorun kitaplarını da burada belirtelim: Doğa Tarihi, İdrar Yolları Taşlarının İncelenmesi, Ermeni Harflerinin Doğuşa, Mikrobiyoloji, Evren’in Kuruluşu, Krikor Ağaton, Ev Hijyeni, Cinsel Organlar, İnsan Embriyolojisi, Hastalıklar Sözlüğü, Darwinizm, Eski Ermeni Dinleri, İnsan Anatomisi, Sağlık, Kısa Ermeni Tarihi, Hıristiyanlıkta Protestanlık.
Bu bilgilere Karin Karakaşlı’nın Evrensel Yayınlarının hazırladığı “Onur ve Utanç” adlı kitaptaki makalesinden ulaşabildim.
Yakın Tarih’in dehlizlerine girince cehaletimizin büyüklüğünü daha iyi kavrayabiliyoruz. O kadar çok şey bilmiyoruz ki?
Öğrendikçe kayıplarımızın büyüklüğünü de kavrayabiliyoruz. Karin Karakaşlı, Dr. Nazaret Dağavaryan’ın biyografisinin son satırının altını şöyle çizmiş:
“1915 Tehciri’nden geri dönmedi!”
***
Resmi tarih
Ermenilerle ilgili olarak kıyım, katliam, tehcir meseleleri gündeme geldiğinde her dozdan milliyetçi koro “amaaaa” diye gürler:
-Onlar da rahat durmamışlar ki!
Araştırmacı Mehmet Tekin’in “Hatay Tarihi” adlı kitabında Ermenilerin nasıl rahat durmadıkları (!) da anlatılıyor.
“Yıl 1909… Adana ve Tarsus’ta 14 Ermeni öldürüldü haberini alan Antakya Ermenileri dükkânlarını kapatıp evlerine çekildiler. Kaymakama bir heyet yolladılar. Kendilerine dokunulmamasını istediler. Kaymakam “tamam rahat olun” dedi. Kaymakam daha oradan ayrılmadan, silahlar patladı. Yeterli güvenlik gücü yoktu. Jandarma yüzbaşısı da olayları önleyemeyeceğini söyledi. Karşılıklı çatışma iki gün sürdü. 50 Ermeni öldürüldü!”
Arkasından Divan-ı Harp kuruluyor. 20 Kişi idama mahkûm oluyor. Fakat ramazan ayında olunduğu için infazlar erteleniyor. Bayramdan sonra umumi af çıkıyor. İdamlıklar hürriyetlerine kavuşuyorlar.
Bu kitap tamamen “resmi tarih” üzerinden yol alıyor. Ama o bile izahı zor duvarlara tosluyor.
Çatışmada, sadece 50 Ermeni ölüyor! Diğer taraftan ise yaralanan bile yok!!!
Kaymakamın ve yüzbaşının çaresizlikleri(!) de ayrıca kayda değer!

Yorumlar kapatıldı.