İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Zahrad şiir için doğmuş, şiir için yaşamış biri’

Nazlı Berivan AK
Ermenice şiirin özgün ve bereketli ozanı Zahrad’ın 91. yaşına ithafen bir kitap yayımlandı. Bugüne dek hiç çevrilmemiş eserlerinden oluşan “Ferah Tut Yüreğini” Ermeni kültürü ve tarih dendiğinde akla gelen ilk adreslerden biri olan Aras Yayıncılık tarafından basıldı. Kitabın çevirmeni, Zahrad’ın şiirlerini daha önce üç kez okurlarla buluşturan Ohannes Şaşkal.

İlk eserlerini 1940’lı yıllardan itibaren Ermenice süreli yayınlarda vermeye başlayan ve o tarihten, hayatını kaybettiği 2007’ye dek, yaklaşık 60 yıl yüzlerce şiiriyle edebiyat severlerin kalbinde yer edinen Zahrad, hayat dolu, mizah ve zeka yüklü şiirleriyle, Ermenice şiirin tarihinde de özel bir yere sahip. Ohannes Şaşkal ile Zahrad’a, Ermeni şiirine dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
Zahrad’ı Ermeni şiirinde nereye koyarsınız? Nedir önemi, karşılığı sizin için?
Önce bir girizgah yapmalıyım. Türkiye’de Ermeni Şiiri, Edebiyatı ve Kültürü, 1915 kıyımıyla, gürül gürül akan o zengin, cıvıl cıvıl ve köklü geçmişinden insafsızca kopartılmıştır. Şairlerini, yazarlarını, aydınlarını, eğitmenlerini, her biri ayrı bir yaratıcı olan zanaatkarlarını ve kültürel değerlerini yitirmiş bir halkın kendi habitatından da kopartılmış olduğu düşünülürse, durumun vahametini varın siz hesaplayın! Anadolu coğrafyasında asırlardan bu yana sürüp gelen yerel kültürel çeşitliliğiyle bütün bir Ermeni kültürü, bütün o lehçeler, deyim ve atasözleri, masallar, destanlar,  yöreye özgü gelenekler,  görenekler; mimarisinden zanaatına kadar ne varsa, bütün hepsi, insan varlığıyla birlikte, neredeyse topyekün kazındı yeryüzünden. Sanki hiç var olmamış, sanki hiç yaşa(n)mamış!
Bir Diyarbakır Ermenicesi ya da Bursa Ermenicesi konuşulamaz artık, canlandırılamaz da. Şimdi ne o insanlar var, ne o okullar, ne o kurumlar, ne de o atmosfer…  Amasya’da ya da Antep’te bir Paregentan şenliğini rüyalarımızda bile göremeyiz artık. Anadolu’da Ermenice bir gazete çıkamayacak bir daha. Sivas, bir Taniel Varujan yaratamayacak artık. Hangisine yanacaksınız; kayıpların büyüklüğünü havsala almaz! İşte, 1915 muazzam kıyımı, hasbelkader kalanlar, kurtulanlar ve kılıç artıkları üzerinde derin ve silinemez izler bırakmıştır; hafızalara kazınmıştır.
Yeniden canlanma, toparlanma hangi döneme denk geliyor?
Uzun ve derin bir sessizlikten sonra, diaspora dışında,Türkiye’de, başat olarak sadece İstanbul Ermeni toplumunda bir toparlanma ve yeniden bir kültürel canlanmaya tanık oluyoruz. Anadolu Ermenileri, sadece ve sadece “var olma” derdine düşmüştü çünkü; kültürünü de gizli, açık, kör-topal sürdürmüştür, nereye kadar sürdürebilmişse… Şiir üzerinden yürürsek, 1940’lı yıllarda Garbis Cancigyan ve Haygazun Kalustyan’la başlayan yenilikçi bir Ermeni şiirinin de yeşerdiğini görüyoruz. Zahrad, Antan Özer ve Zareh Khrakhuni gibi şairler de bu halkaya eklemlenenlerden. Cancigyan da bambaşka bir şair. Hayalleri olan, son derece duyarlı, yufka yürekli ve yürekli bir şair. 26 yaşında, daha hayatının baharında veremden öldüğü için ondaki parıltılı yaratıcılığın onu ve şiirini nerelere vardırabileceğini ancak tahmin etmekle avunuyorum.
“Zahrad şiir için doğmuş, şiir için yaşamış biri; ta işin başında donanımlı, birikimli.”
Zahrad da, Cancigyan gibi çıkışından itibaren modern Ermeni şiirinin önemli yenilikçi şairlerinden biri oluyor. Klasik Ermeni şiirini çok iyi özümsemiş; ilk şiirleri de klasik Ermeni şiiri kalıpları içinde yazılmış, harikulade şiirler… Kendi sesini bulma sürecinde Zahrad, yerleşik kalıpların dışına çıkar, şiirini özgünleştirir, şiire felsefesini kor ve küçük dünyalardaki büyüklüğü anlatır bize; büyük beğeni toplar. Şiir serüveninde grafiği hep yükselen bir eğri çizer; şiir evrelerinde bir kopukluk ya da düşüş göze ilişmez, giderek zenginleşen bir bütünsellikten söz edebiliriz, bizatihi. Kendinden sonra gelenleri olduğu kadar, diaspora ve Ermenistan şairlerini de etkiler Zahrad.
Ama, bugün durum vahim…Zareh Khrakhuni ve bir sonraki kuşaktan İkna Sarıaslan gibi iyi şairleri saymazsak Ermeni şiiri (ve edebiyatı da) kendi ana dilinde yok olma yolunda. Yeni kuşaklar yetişmiyor çünkü, Ermenice bir edebiyat dergisi yok… Ermeni dili, konuşma dili olarak yaygınlaşmadıkça ve yazınsal geleneğine iki elle sarılmadıkça, kaçınılmaz son çok uzak değil.
YAŞAMSAL OLANA AŞKLA BAĞLIYDI
“Zahrad’ın ölüme karşı duran, dolayısıyla da yaşamı kutsayan bir şiirsel doğrultusu vardı.” Zahrad’ın şiirlerinde belirgin bir canlılık ve güç hissediyoruz; yenilmişliğe, boş vermişliğe isyan her dizesi. Kişisel olarak da tanıştığınız için soruyorum, böyle biri miydi Zahrad?
Zahrad, mizaç olarak da mücadele adamı değildi; mütevazı, dingin ve renkli bir hayat yaşamak derdinde olan, ihtirassız bir insandı; tutkulu, hülyalı, büyülü başka başka dünyaları arzulardı. Bunu bütün insanlar için olsun isterdi. İlginçtir, hem iyi bir halk adamıydı Zahrad, hem de iyi bir salon adamı… Şiirlerinde beliren canlılık ve güç, onun dizelerinde, ölüm korkusuna karşı sınanmış bir “yaşama arzusu”nun göstergesi olabilir. Ölüme karşı duran, dolayısıyla da yaşamı kutsayan bir şiirsel doğrultusu vardı. Yaşamsal olana aşkla bağlıydı adeta. Dikkat ederseniz, onun birçok şiirinde güçlü bir “yeniden yaşamak” arzusu vardır. Belki de Zahrad, insanlar onun derinlemesine hissettiği yaşamsal hazzı kendileri de tatsınlar diye şiir yazıyordu. “Sohbet” adlı muhteşem şiirinde, onun hayata bağlılığını apaçık görebiliriz. Burada, şu dizelerle yetinelim:  “(…) Ben işitirim lâkin çağırır durur beni / Küçük bir başlangıç bu – parıldar / Elmas gibi / Elmas ki her bir kesme yüzüne / Düşmüş varoluşun kızgın güneşi (…)”. Zahrad’ın dizelerinde ifade bulan düşünceler, onun yaşadıklarının ve hayata bakışının doğal ve dolaysız birer felsefi yansımalarıdır. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; dostluğuna güvenebileceğiniz, sağlam bir insandı Zahrad; o yüzdendir ki,  dostları ve arkadaşlarına adadığı bütün şiirler yalansız dolansızdır, hakikatlidir ve bire bir yaşanmışlıkların sahici tanıklıklarıdır, elbette gerçekliği metaforik ve imgesel anlatımlarla zenginleştirerek sunan…
TÜM DÜNYADA 22 DİLE ÇEVRİLMİŞ BİR ŞAİR
Zeka, mizah, duygu dolu şiirler bunlar. Başta türlerde de üretim yapsaymış keşke dedirtiyor, var mıdır henüz ortaya çıkmamış yazıları Zahrad’ın?
Zahrad, bir söyleşide, Talin Suciyan’ın “Neden Şiir?” sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Tembel işi olduğu için. Çünkü yazarsın beş satır, on satır, en fazla on beş satır. Temize çekersin, bir daha temize çekersin, bir daha temize çekersin, son şeklini alıncaya kadar. Yaz-boz tahtası gibi üzerinde uğraşırsın,son şeklini aldığı zaman “oh” dersin. Düz yazı yazsan beş-on kere temize çekilir mi? On beş sayfa, çekilmez! Sonra esin derler, esin(in) geliş şekli şiir halinde oluyor. Düzyazı olarak yazsam o şiirdeki güzellik olmuyor. Zaten, yazdığım şeyin kendimce beğenilmesi, en önemlisi budur.Yoksa atarım çöpe.”
Zahrad en az zahmetle, ama işin hakkını vererek, tadına vararak yapmayı şiar edinmiş bir şair olarak, yorucu yazınsal çabaların dışında tutmuştur kendini, sanırım. Fakat, yine de denemeleri vardır. Kaleme aldığı sayılı yazınsal metinleri çevirmek yerinde olacaktır. Ayrıca, bir kedi sever olarak bez parçaları üzerine çizdiği kedi desenleri mevcuttur. Soyut bir çizimi, Paris’te Georges Pompidou Modern Sanatlar Müzesi arşivindedir; Fransız Yazar Claude Aveline’in Mevcut Olmayan Kuş Portresi (Portrait de l’oiseau-qui-n’existe-pas) şiiri için çizilmiş renkli bir desendir, sergilenmiştir.
Tüm dünyada 22 dile çevrilmiş bir şair Zahrad; görünüşe bakılırsa, en az da kendi ülkesinde tanınıyor.Zahrad’ın tanıtımı konusunda girişimler var mı?
Özel bir tanıtım çabası yok. Kitaplarının okur ve eleştirmenler düzeyinde ilgi bulmasıyla sınırlı bizim bütün elimizden gelen. Şiir kendi anlatım gücüyle elbet kendi tanıtımını da yapar, diye düşünüyorum.

Yorumlar kapatıldı.