İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

1915’i bir de ondan dinleyin…’Annem ölene kadar korkudan ismini söyleyemedi’

Remzi Budancir
Elazığ’ın Kovancılar İlçesine bağlı olan Sarahbahçe, eski ismi ile Çınaz köyü 1915 yılına kadar Ermeni nüfusunun yoğun olduğu bölgelerden biriydi. 1915 olayları patlak verdikten sonra Ermeni nüfusu eritildi, bu bölge büyük trajedilere sahne oldu.  Şu anda Karakoçan bölgesinde neneleri ermeni olan yüzlerce aile yaşıyor. Bu durumu yöre halkı, “Ermeni tehciri yaşandığından çocuk ve kadınlar geride kaldı. Bazı kadınlar burada evlenerek gizlendi, isimleri değiştirildi. Kadınlar yaşlandıktan sonra trajedilerini ancak torunlarına anlatabildi” diye anlattı.

Tıpkı diğer aileler gibi, Ermenilerle akrabalığı bulunan Şükrü Güneş şu anda 100 yaşında. Torunlarına göre yaşı 100’den daha fazla. Annesi Ermeni tehciri sırasında ailesi öldürülünce Kovancılarda, Şükrü Güneş’in babası ile evlendi. Tanık olduğu olayları Taraf’a anlatan Şükrü dede, devletin zalim olduğunu ifade ediyor.
YA EVLENECEKLER YA DA ÖLECEKLER
Kovancılar, Karakoçan, Palu’da Kürt ve Ermenilerin iç içe yaşadığını anlatan Şükrü dede, birçok köyde hala kiliselerin kalıntılarının olduğunu hatırlatarak, bölgenin etnik yapısını ve yaşanmış olayları şu şekilde özetledi; “Kimsenin kimseyle sorunu yoktu. Devlet vurun dedi, vurdular. Kırın dedi, kırdılar. Yıkın dedi, yıktılar. Burada çocukken hep bu anlatıldı. Burada herkes Ermenilerle şu an akraba. Kimisi söyleyemiyor. Geride kalan birçok ermeni kadın, başka şansları olmadığı için bu köyde evlendi. Eğer evlenmeseydiler, gidecek yerleri yoktu. Hepsi öldürülürdü. Annemde babamla evlenmeseydi, öldürülürdü. Şu anda sadece Çınaz köyünde benim bildiğim 6 Ermeni kadın evlendi ve şu an torunları var. Öbür bölgeleri artık siz düşünün.”
ANNEM ADINI BİZE SÖYLEYEMEDEN ÖLDÜ
Annesinin Ermeni, babasının Kürt olduğunu ifade eden Şükrü dede, “Ermeni olayları sırasında, annemin tüm ailesi öldürüldü. Annemin iki erkek kardeşi ise olaylar sırasında kaçmayı başararak Amerika’ya gittiler. Bir teyzem vardı, Adı Gilli’ydi. Burada ona Gulé diyorlardı. Teyzemin kocası da olaylar sırasında öldürüldü. İki çocuğu vardı. Olaylardan sonra devlet kanun çıkardı, İsteyen ülkeyi terk edebilecekti. Teyzem’de o kanun çıktıktan sonra gitti” dedi. Anne tarafını pek bilmediğini anlatan Şükrü dede, “Ben annemin ismini Emine olduğunu biliyordum. Meğer gerçek ismi Emine değilmiş. Korkudan ismini değiştirmek zorunda kalmış. Ne kadar sormuşsak ta, annem korkudan ismini söylemedi bize” dedi.
AMERİKA’DAKİ DAYILARIMI MEKTUPLA BULDUK
Annesinin yaşanan olayları anlatmaktan korktuğunu ifade eden Şükrü dede, annesinin olayları anlatmamasına karşın diğer aile bireyleri ile iletişim kurmak için çaba içinde olduğunu söyledi. 15 yaşına geldiğinde annesi ile dayılarına birisi aracılığı ile mektup yazdıklarını anlatan Şükrü dede, “Burada kalan bir Ermeni Amerika’ya göç ediyordu. Adı Gırbo’ydu. Annemle birlikte bir mektup yazdırdık, Gırbo’ya verdik. Amerika’ya kaçan dayılarıma ulaştırsın diye. Çok geçmeden cevap geldi. Gırbo dayılarımı bulmuştu” dedi.
DAYIM ANNEMİ ÇOCUKLUK ANILARINDAN TANIDI…
Gırbo’nun, “Dayıların annenin yaşadığına inanmıyor” şeklinde mektup yazdığını anlatan anlatan Şükrü dede, “Dayılarım Emin olmak için, çocukken ne yaptıklarını, nerede oyun oynadıklarını, bahçedeki bilmem neyin adı neydi şeklinde soru sormuştular. Bu sorular mektup olarak bize gelince, annem ağlamaya başladı. Annem anlattı bizde mektup yazdık. Bu şekilde dayılarımla mektuplaşmaya başladık. Sonra bir iki defa mektup geldi. Annemden sonra ise bu iletişimimiz kesildi. Daha doğrusu bana mektup geldi ama ben cevap göndermedim daha. Şu an neredeler, kimlerdir bilmiyorum. O zaman dayılarımız gemileri olduğunu söylemişlerdi” diye anlattı.
Teyzesinin ise Fransa’ya gittiğini anlatan Şükrü dede, “Oradan bir mektup gönderdi. Daha sonra Ermenistan’dan mektup yazdı bize. Evlendiğini yazdı. Daha sonra onunla da ilişkimiz kesildi” dedi.
80 BEG KÖPRÜ BAŞINDA SÜNGÜLENDİ
Ermeni olaylarının ardından Bingöl’den başlayıp, Elazığ Palu bölgesine yayılan Şex Sait ayaklanmasına da değinen Şükrü dede, bu olayların tümü değil, sadece bazı acı hatıraları hatırlıyor. “İnsan acı veren olayı mezarda bile unutmaz” diyen Şükrü dede; “Şex Sait olaylarında küçüktüm. Ama bazı olayları hayatta unutmam. Babam isyana katılmamıştı. Palu’da Murat nehrinden karşıya geçerken askerler tarafından vurulduğunda 30-40 yaşındaydı. Bu bölgeden 80 Şeyh, Beg ve mir toplandı. İsimlerini hatırladığım Zülfi beg ve Paşa Beg vardı. Sözde halkı isyana teşvik etmişlerdi. Mahkeme falan kurmak yoktu. Asker suçlusun diyorsa, suçlusun. 80 kişiyi Gulişkir köprüsünde süngülenerek öldürüldü” dedi.
SEYİT RIZAYI KELEPÇELİ GÖTÜRÜYORLARDI
Şex Sait olaylarının ardından, Dersim’de olayların başladığını anlatan Şükrü Dede, Seyit Rıza’nın kelepçelenmiş halini hatırlıyor. Şükrü dede, “Dersim olaylarında biraz daha gençtim. Erzincan’a gidiyorduk. Araba falan yoktu yayandık. Kemaliye köprüsünden gelen askerler, sakallı birisini getiriyordular. Seyit Rıza’ydı bu. Elleri kelepçeliydi. Etrafında askerler vardı. Sakalı çok uzundu. Oradan getirip idam edilişini biliyorum. O Manzarayı unutmak mümkün mü?”
REMZİ BUDANCİR/TARAF

Yorumlar kapatıldı.