İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye’nin Avrasya Ekonomik Birliği’ne Üyeliği Mümkün mü?

Ümit Nazmi Hazır / Kafkassam Araştırmacısı
Türkiye’nin de AB kapısında bekleme niyeti yok bundan dolayı birçok alternatifi değerlendirmek istiyor. Avrasya Ekonomik Birliği de bu bağlamda Türkiye’nin gelecek vizyonu açısından önemli. Avrasya Ekonomik Birliği’nin nasıl bir yapıya bürüneceği, siyasal entegrasyona dönüşüp dönüşmeyeceği gibi sorular cevaplanmadan Türkiye’nin kısa dönemde üye olması mümkün değil. Ama bir görüşme zinciri başlatılabilir ve Türkiye gözlemci statüsü kazanabilir.Türkiye’nin AEB’ye üyelik süreci aynı zamanda Avrasya Ekonomik Birliği’nin jeopolitik bir bütünleşme projesinden öteye gidip daha küresel bir etkiye sahip çok kimlikli bir birlik olup olamayacağının da cevabı olacak. Türkiye’nin yapması gereken ise AEB’yi Batı’ya karşı bir denge unsuru ve ikame olarak görmekten ziyade, Batı ile Rusya arasında köprü olabileceği özgün ve merkezde bir pozisyon oluşturmak olmalı.

***
Ukrayna ve Suriye krizleriyle birlikte dünya çok kutuplu dünyaya evrilme süreci yaşamaktadır. Bu süreçte küreselleşme eğilimi karşısında bölgeselleşme girişimleri ön plana çıkmaktadır. Bu bölgeselleşme girişimlerinden birisi de Rusya’nın öncülüğünde kurulan, Kazakistan, Belarus ve Ermenistan’ın da bulunduğu ve de Kırgızistan’ın da yakında katılacağı bir ekonomik entegrasyon projesi olan Avrasya Ekonomik Birliği’dir. Gümrük Birliği anlaşmasıyla başlayan Avrasya Ekonomik Birliği’nin siyasal bir entegrasyona dönüşüp dönüşmeyeceği ise henüz meçhul. Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinin ivme kazanmasına ve Türkiye’nin Avrupa Birliği temelli dış politikasından son yıllarda ayrılmasına paralel olarak Türkiye’nin Avrasya Ekonomik Birliği’ne üyeliği son zamanlarda dillendirilmeye başlandı. Makalemde Türkiye’nin Avrasya Ekonomik Birliği’ne üyeliği farklı boyutlarıyla değerlendirilmiş ve ne kadar mümkün olup olmadığı üzerinde tartışılmıştır.
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un ev sahipliğinde Ocak ayı ortasında Ankara’da gerçekleşen Avrasya Ekonomik Birliği toplantısına Kazakistan, Belarus ve Kırgızistan’ın Ankara Büyükelçileri de katıldı. Bu toplantıda Türkiye’nin Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) üyeliğine dair olumlu mesajlar verildi .
Avrasya Birliği fikrinin öncülerinden olan Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev şimdiye kadar Türkiye’nin de bu birlikte yer alması gerektiğini birçok kez vurgulamıştı. Ankara’daki bu toplantıda Belarus Büyükelçisinin de Türkiye’nin üyeliğiyle ilgili olumlu yaklaşım belirtmesi dikkat çekiciydi. Hatta Rus Devlet Başkanı Putin’in sözcüsü Sergey Markov da yakın zamanda ‘’Türkiye, Avrupa Birliği’ne değil; Avrasya Birliği’ne girmelidir, bu şekilde güçlenebilir’’ şeklinde beyanatta bulunmuştu.
Türkiye’nin AEB’ye üye olması muhtemel mi ve üye olursa birliğe nasıl katkısı olur sorularını değerlendirecek olursak, bu konuya çok taraflı bakmakta fayda var. Yani hem olumlu hem de olumsuz taraflarıyla. İlk önce Türkiye’nin üyeliği Avrasya Ekonomik Birliği için neden önemli ve Türkiye’nin üyeliğinin olumlu yanları neler sorusu üzerinde düşünelim:
Türkiye’nin AEB’ye üyeliğinin jeopolitik, ekonomik, siyasi ve hatta sosyolojik yönleri bulunmakta: Jeopolitik açıdan baktığımızda Türkiye’nin üyeliğiyle bu ekonomik entegrasyona yeni jeopolitik ve ticari yollar açılmış olacak. Türkiye’nin üyeliği Avrasya Ekonomik Birliği’nin Ortadoğu ve Akdeniz’e de uzanması demek. Rusya, Belarus üzerinden Doğu Avrupa’ya, Kazakistan üzerinden Türkistan ve Uzak Asya’ya hitap etme fırsatı bulmakta. Türkiye ise güneye ulaşması için bir fırsat. Yani Türkiye’nin üyeliği yeni ticari yolların açılması demek. Bu yollardan en önemlisi Karadeniz bölgesi; çünkü birliğin denize açılan tek yönü. Bu sayede Karadeniz bölgesi gelen ürünlerin gümrüksüz giriş kapısı olabilir. İkincisi, Türkiye’nin üyeliğiyle Sovyetler Birliği tekrar mı kuruluyor paranoyası ortadan kalkacaktır. Her ne kadar Avrasya Ekonomik Birliği ekonomik bir entegrasyon olarak ortaya çıksa da,
Avrupa Birliği tarzı bir siyasal bir entegrasyona ve Rus hegemonyasına dönüşür mü şeklinde tartışmalar mevcut. Türkiye’nin üyeliği bu tartışmaları doğrudan by-pass edebilir. Nazarbayev’in de Türkiye’nin üyeliğini desteklemesindeki en önemli nedenlerden biri de bu. Aynı zamanda Nazarbayev’in, Türkiye’nin üyeliğiyle Rusya’nın dengelenebileceğini düşünmesi kuvvetli ihtimal. Türkiye’nin bu birliğe üye olması Özbekistan, Türkmenistan ve Azerbaycan gibi Türk devletlerinin de birliğe yönelik bakış açısını olumlu yönde etkiyebilir.
Türkiye’nin aynı zamanda Avrasya Ekonomik Birliği’ne üyeliğinin sosyolojik boyutları da bulunmakta: Türkiye’nin son zamanlarda unuttuğu bir Avrasyalı kimliği var. Türkiye’nin Avrasya’daki Türk halklarıyla olan etnik, dinsel ve kültürel yakınlığı Türkiye’nin Avrasya kimliğini güçlendirmekte. Bu bakımdan Türkiye’nin Avrupa kıtasındaki halklara nazaran Avrasya halklarıyla daha fazla kimliksel yakınlığı mevcut. Türkiye’nin modernleşmesinde ve imparatorluk geleneğine sahip olmasında olduğu gibi Rusya ile ortak birçok yanı da bulunmakta. Ruslar ve Türkler Garp ve Şark arasındaki yerini bulma ve biz kimiz sorusunu cevaplandırma konusunda benzer sıkıntıları yaşayan Avrasya toplumları. Bunlar da bu iki toplumu birbirine yakınlaştıran unsurlar.
Ticari anlamda baktığımızda ise, AEB ülkeleri dünyada petrol ve doğalgaz üretiminde birinci. Bu ülkelerin170 milyonluk nüfus ve 2.7 trilyon dolarlık ekonomik hacmi var. Türkiye 170 milyonluk nüfusun ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir ülke olabilir. AEB’nin pazar ekonomisine de katkı sağlayabilecek bir ülke. Türkiye Kafkaslar üzerinden Türkistan’a açılabilir ve Kazakistan ürünleri Türkiye’ye bu sayede daha kolay ulaşabilir.
Öte yandan Türkiye’nin AEB’ye üye olmasında bazı olumsuzluklar da mevcut: Avrasya Ekonomik Birliği ülkelerinin şu anki toplam nüfusu 170 milyon. 75 milyonluk bir Türkiye’nin Birliğe hemen dâhil edilmesi pek mümkün değil. Türkiye Birlik içindeki nüfus ağırlığını doğrudan değiştirebilir ve Rusya kendi etkisinin azalacağını düşünebilir. Çünkü Türkiye’nin üye olması demek, birlik içinde Rus ve Belarus’un oluşturduğu Slav nüfusun ağırlığının Türk halklarının nüfusu karşısında düşmesi demek.
Diğer taraftan Avrasya Ekonomik Birliği’nin şu an Türkiye’nin üyeliği için herhangi bir perspektifi yok. Aynı zamanda Türkiye’nin de bu birliğe üyelik için herhangi bir perspektifi ve vizyonu bulunmamakta ve herhangi başlatılmış bir süreç de yok.
İkili ilişkileri günümüzde iyi olan Türkiye ve Rusya, tarihsel rekabete sahip olduğu Kafkasya ve Orta Asya’da rekabetten kalıcı işbirliğine geçebilir mi sorusunun cevabı ise muallak. Çünkü iki ülke arasındaki ilişkilerin doğal sınırı var ve bu sınırı hemen aşmak kolay değil. Avrasya Ekonomik Birliği bu sorunun tam merkezinde yer alıyor. İkili ilişkileri iyi olan Türkiye ve Rusya, Suriye krizi gibi birçok bölgesel meselede ayrı noktalarda bulunmakta.
Türkiye’nin AEB’ye katılabilmesindeki en önemli nokta ise Trans-Atlantik ile olan ilişkileri. Türkiye ve Rusya zaman zaman birbirlerini Batı’ya karşı yedekte tutan ülkeler. Bu tarz gündemlerle de Batı’ya mesaj verebiliyorlar.
Unutmamak gerekir ki Türkiye hala NATO üyesi. Bundan dolayı Türkiye’nin Batı ekseninden kısa vadede çıkması mümkün değil. Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’nin ticaret hacminde yüzde 50 paya sahip. Bir de Türkiye’nin Avrupa ile yapmış olduğu Gümrük Birliği Anlaşması var. Bu anlaşma da AEB’ye girmesinde önemli bir engel; fakat altını çizmek gerekir ki, bu anlaşma daha çok Avrupa’nın yararına ve Türk ekonomisine zarar verebilmekte. Çünkü AB’nin üçüncü taraflarla yaptığı anlaşmalardan Türkiye doğrudan etkilenmekte. Aynı zamanda Türkiye’nin şu anda AB’ye tam üyeliği de mümkün gözükmemektedir. Türkiye’nin de AB kapısında bekleme niyeti yok bundan dolayı birçok alternatifi değerlendirmek istiyor. Avrasya Ekonomik Birliği de bu bağlamda Türkiye’nin gelecek vizyonu açısından önemli.
Avrasya Ekonomik Birliği’nin nasıl bir yapıya bürüneceği, siyasal entegrasyona dönüşüp dönüşmeyeceği gibi sorular cevaplanmadan Türkiye’nin kısa dönemde üye olması mümkün değil. Ama bir görüşme zinciri başlatılabilir ve Türkiye gözlemci statüsü kazanabilir.
Türkiye’nin AEB’ye üyelik süreci aynı zamanda Avrasya Ekonomik Birliği’nin jeopolitik bir bütünleşme projesinden öteye gidip daha küresel bir etkiye sahip çok kimlikli bir birlik olup olamayacağının da cevabı olacak. Türkiye’nin yapması gereken ise AEB’yi Batı’ya karşı bir denge unsuru ve ikame olarak görmekten ziyade, Batı ile Rusya arasında köprü olabileceği özgün ve merkezde bir pozisyon oluşturmak olmalı.

Yorumlar kapatıldı.