İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gerçek 45. Modern Türk dili bir Ermeniye çok şey borçludur.

Ermeni Soykırımı'nın yüzüncü yılı anısına 100 Yıl, 100 Gerçek

Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş yalnızca savaş ve Anadolu ile Küçük Asya’da dökülen kanlar eşliğinde gerçekleşme kalmadı, aynı zamanda Mustafa Kemal’in uçlardaki modernleşme ve ilerleme vizyonu öncülüğünde, sözcüğün tam anlamıyla, siyasi ve sosyal, aynı zamanda kültürel ve ekonomik alanda devrimleri de beraberinde getirdi. Yeni Türkiye’nin unsurlarından biri de, yeni bir dildi. Eskisi, yani Osmanlıca Türkçesi, büyük ölçüde Farsça ve Arapçadan esinlenmiş bir dildi; ama aynı zamanda İmparatorluğun, Rum olsun, Ermeni olsun, Slav ailesinden olsun, çok-dilli uyruklarının etkisini de taşıyordu. Bu durum 1920’lerde değişmeye başladı ve Türk Dil Kurumu’nun çalışmalarıyla hâlâ da değişim süreci devam ediyor.

En görünür değişiklik yazıda gerçekleşti. Arap alfabesinin revize versiyonundan, Latin alfabesinin (bugün İngilizcenin kullandığı alfabe) revize versiyonuna geçildi. Öyle ki, bugün bir Türk – hatta iyi eğitim görmüş bir Türk bile – Türkiye’nin Osmanlı dönemine ait bir yazıyı okuyamaz, sözcüklerin birçoğunu anlayamaz, hatta bazı gramer kurallarını bilmez. Değişim bu kadar radikaldi ve bir kuşak süresinden daha kısa bir zamanda tarihten tam anlamıyla bir kopuşa yol açtı.
Peki, bu reformların öncüleri arasında kimler vardı? Bütün bir ulusun yazma ve kendini ifade etme biçiminin yeniden yapılandırılmasına kimler yardım etti? Bunlardan biri, Hagop Martayan’dan başkası değildi. İstanbul’un yerlisi olan Martayan bir dilbilimciydi; Ermenice, Türkçe, Yunanca/Rumca, İngilizce, Latince, Rusça dahil birçok dil konuşuyordu. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda savaştı ve Mustafa Kemal’in dikkatini çekti. Mustafa Kemal onu Türk dilinde reform çalışmalarının başına getirdi. Martayan Türk Dil Kurumu’nun Genel Sekreterliği görevini yaptı ve daha sonra Türk Ansiklopedisi’nin hazırlanışına katkıda bulundu.
1934’te Soyadı Kanunu kabul edilince (soyadları daha önce yalnızca Ermeniler ve diğer azınlıklar tarafından kullanılıyordu) Mustafa Kemal, “Atatürk” soyadını aldı ve Hagop’a (ya da Agop) “Dilaçar” soyadını verdi – dili açan, aydınlatan anlamında. Yaygın kullanılan adıyla A. Dilaçar (ön adının kısaltılarak yazılmasının ardında Ermeni kimliğinin gizlenmesi amacının yattığı söylenir) tüm yaşamını Türk diline adadı, ama Ermenice eserler de verdi. 1979 yılında hayata veda etti.
Martayan Dilaçar yeni Türkiye’de iz bırakan tek Hagop değildi. Yeni bir ada sahip olan Mustafa Kemal Atatürk’ün bir de imzası olması gerekiyordu ve bu imza, tıpkı bayrağın ve modern Türkiye’nin kurucusunun fotoğraflarının her yerde görünür olması gibi, ülkede çok sık rastlanan bir simgeye dönüştü. İmzanın tasarımı da bir Ermeniye, yine bir Hagop’a, bu kez Hagop Çerçiyan’a aitti. O da Martayan Dilaçar gibi Rober Kolej mezunuydu ve ABD’de kullanılan Palmer elyazısı metodu üzerinde çalışıyordu. Artık etkili ve yetkili kişiler olmuş eski öğrencileri ondan Türkiye’nin lideri için resmi bir imza yaratmasını istediler. Çerçiyan bir günde istenileni yerine getirdi ve bu imza Atatürk’ün resmi imzası olarak kabul edildi.
References and Other Resources
1. Vercihan Ziflioğlu. “Atatürk’s signature came from hand of Armenian-Turkish master”, Hürriyet Daily News, 29 Ekim 2010
2. Dil Derneği. “A. Dilâçar” (Türkçe)
3. “Արդի թուրքերենի հայ հիմնադիրը”, CivilNet, 9 Nisan 2014 (Ermenice)
4. Wikipedia: “Agop Dilaçar”
5. Wikipedia: “Hagop Vahram Çerçiyan”
Bizi takip edin
The official signature of Mustafa Kemal Atatürk, designed by Hagop Çerçiyan in 1934

Görsele ait bilgi
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934’de Hagop Çerçiyan tarafından tasarımı yapılan resmi imzası.
Atıf ve Kaynak
[Genel kullanıma açık alan], bkz. Wikimedia Commons
Facebook – Twitter – Instagram – Google+

Yorumlar kapatıldı.