İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Katille mağdurun acısı ortak olamaz

Elçin Poyraz
Daha çok Davutoğlu icadı gibi görünen ve Adil Hafıza gibi olağan şüphelilerin yürüttüğü sivil kampanyalarla desteklenen ortak acı söyleminin, “Ermenileri rüzgâr üfürdü” düzeyindeki 100 yıllık inkârcılıktan sonra birçok kişinin gözünü boyaması şaşırtıcı değil. Fakat bu söylem, tıpkı Çanakkale savaşının tarihini değiştirmek gibi beyhude bir makyajdan ibaret, üstelik düz inkârcılıktan daha sinsi. Adil Hafıza grubunun web sitesi açıklamasına göre “1915’te yaşananlar tüm Anadolu halklarının ortak acılarıdır […] ve dost ve kardeşler arası küskünlük Anadolu hoşgörüsüne sığmaz.” Acıları yarıştırmanın çok ayıp olduğundan bahsettikten sonra “ama Türkler de acı çekti” mızıkçılığı yapmak asıl acı yarıştırma değilse nedir? Kerameti kendinden menkul bir “Anadolu hoşgörüsü” ezberine dayanarak üstelik… Soykırım şiddeti belki de en estetikten yoksun, sıfır noktasında yaşanan en mutlak şiddettir ve bu yüzden de açıkça ve hiçbir süslü cümlenin ardına sığınmadan yazmak gerekir: 1915’te ortak acı yoktur.

***
Türkiye, Ermeni soykırımını tek bir güne ve tek bir kelimeye indirgediğinden olsa gerek, 24 Nisan tarihi geçer geçmez ülkeye tekrar sessizlik çöktü. Obama soykırım kelimesini kullanmadı, diğer kullananlar bir şekilde halledildi ve devlet bu seneyi de atlatmış oldu.
Her sene bir gün olsa bile ülkenin uluslararası çapta kriz yaşamasının sürdürülebilir olmadığının ya da daha açık söyleyelim, çemberin giderek daralmakta olduğunun farkında olan hükümet, iki yıldır taziye mesajları yayınlıyor. Bu mesajlarla eşgüdümlü olarak piyasaya sürdüğü söylem ise “ortak acı” (ya da ortak vicdan).
Daha çok Davutoğlu icadı gibi görünen ve Adil Hafıza gibi olağan şüphelilerin yürüttüğü sivil kampanyalarla desteklenen ortak acı söyleminin, “Ermenileri rüzgâr üfürdü” düzeyindeki 100 yıllık inkârcılıktan sonra birçok kişinin gözünü boyaması şaşırtıcı değil. Fakat bu söylem, tıpkı Çanakkale savaşının tarihini değiştirmek gibi beyhude bir makyajdan ibaret, üstelik düz inkârcılıktan daha sinsi.
Adil Hafıza grubunun web sitesi açıklamasına göre “1915’te yaşananlar tüm Anadolu halklarının ortak acılarıdır […] ve dost ve kardeşler arası küskünlük Anadolu hoşgörüsüne sığmaz.” Acıları yarıştırmanın çok ayıp olduğundan bahsettikten sonra “ama Türkler de acı çekti” mızıkçılığı yapmak asıl acı yarıştırma değilse nedir? Kerameti kendinden menkul bir “Anadolu hoşgörüsü” ezberine dayanarak üstelik…
Soykırım şiddeti belki de en estetikten yoksun, sıfır noktasında yaşanan en mutlak şiddettir ve bu yüzden de açıkça ve hiçbir süslü cümlenin ardına sığınmadan yazmak gerekir: 1915’te ortak acı yoktur. 1915’te bu ülkenin mirasçısı olmaktan gurur duyduğu devlet ve harekete geçirdiği sivil halk, “dost ve kardeşlerini” sokak ortasında, şehir meydanında, dağda, köyde, yolda, kurşun bile harcama lüksüne girmeden, işkenceyle, bedenleri parçalayarak, tecavüzle, gaspla öldürmüştür. Olan biten tüm vahşet, herkesin gözünün önünde, herkesin dahliyle, çıplak güneşin altında olmuştur. Cesetlerden tepeler oluştuğunu, nehirlerden kan aktığını, kuyuların ağzına kadar kemikle dolduğunu gözünüzde canlandırabilir misiniz? Burada Anadolu hoşgörüsü yoktur; katil ve mağdurlar vardır. Ve asıl ayıp olan, katilin vicdanından bahsedebilme pişkinliğidir.
Katille mağdurun ne acısı ne de vicdanı ortak olabilir. 1915’te, bugün artık dostluk veya kardeşlikten söz etmeyi imkânsız kılan muazzam bir suç işlenmiştir. Ve yapılması gereken bu suçu yargılamak, adaleti sağlamak ve hiçbir “ama” kullanmadan özür dilemektir. Ortak acı söylemi, tüm bu adalet arayışının üstüne perde çekiyor. Cinayetin, hırsızlığın adını vermeden “kötü bir şeyler oldu” demek suçu örtbas etmeye, küstahça hoşgörüden bahsetmek ve katille mağduru eşitlemek ise katilleri aklamaya yarıyor sadece.
Önce suçun adını verin (bu bir soykırımdır), katilleri yargılayın, miraslarını ve el koyduğunuz mirasları reddedin, işte hafıza ancak o zaman gerçekten adil olur. Ve ancak o zaman acıların gerçekten ortaklaşabileceği bir gelecek kurulabilir, -belki.

Yorumlar kapatıldı.