İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Demokrasi mi dediniz?

Erol Bakırcıoğlu
Ermeni soykırımının yüzüncü yılına günler kala Avrupa Parlamentosu soykırımı kabul etmeyen ülkelere baskı yaparak bu soykırımın tanınması noktasında baskı kurarken, ABD Senatosu her 24 Nisan’da olduğu gibi bu yılda T.C. İle kıran kırana bir pazarlığa girerek alacağı ödünlerin büyüklüğü karşılığında yüzyıllık utancı öteleyebilecek m? TC. Kurulmuş olduğu günden bugüne demokrasiye ulaşması nokrasında önündeki engellerin başında Ermeni soykırımı gelir. Bu soykırımın sonucudur halklar mezarlığına dönüşen bu coğrafya.

Avrupa Parlamento’sunun bu soykırımı tanıyarak kendilerinin de payı olan yüzyıllık utançtan kurtulmak arzusu ve dünyada Müslüman olup yarı laik, yarı demokrasi ile yönetilen tek ülkenin demokrasiye geçmesini sağlayarak Ortadoğu ve diğer Müslüman ülkelere örnek model yaratarak dünya barışına katkı koymak ve kendi egemenliğini sürdürebilmesi adınadır.
Günümüzde Sevan Nişanyan şahsında 24 Nisan hala yaşamaya devam ederken, Her zaman olduğu gibi tüm kurumlar ve devletler üç maymunu oynamaya devam ediyor.
1915 soykırımının başlangıç tarihi Osmanlı İmparatorluğunun son dönemleri olan 1895 Van soykırımı ve 1909 Adana soykırımıyla start alır. Bu soykırımlara göz yuman Avrupa devletleri ittihat ve Terakki yönetimine güven ve güç verir. Suçun cezasız kalması ittihat ve Terakki yönetimine ve halka moral ve güç kaynağı olmuş; Bir asırdır halklara yönelik kültürel soykırım İle günümüze kadar gelindi. Adana soykırımının temelinde yatan nedenlerin başında da sermayenin Müslümanlaştırılması yatar. Ermeniler, Tarımda, Sanayide, Ticarette çok illeri bir seviyedeydi.
Cumhuriyetin çok sonrasında modern tarıma geçen ülkemiz karasaban ile tarım yaparken ki karasaban 1990’lı yılların başında hala memleketim Adıyaman’da yaygın kullanılan bir yöntemdi. Adana o yıllarda biçerdöver, traktör vb tarım araçlarına sahipti. Soykırım gerçekleştirenler soykırım ile yetinmeyip tüm modern araçları yakıp parçalamışlardır.
Bunu yapmalarının temelinde yatan neden, tüm bu araçların şeytanın işi olduğu inancının sonucudur.
Soykırımda yer alan Türk, Arap olmak üzere Çukurova’ya çalışmaya gelen Kürtlerden oluşmaktaydı. Bunları bir araya getirip katliam yaptıran, Kadınlara, genç kızlara, giderek erkek çocuklarına varan tecavüzlerle sonuçlanan olgunun nedeni ve tüm bu farklı unsurları bir araya getiren ahlaksızlık çimentosunun harcı İslam’ı kendilerine kalkan yapabilmeleriydi. O çimento bir asırdır Kürtlerin her gün öldürülmesi ile sonuçlanmış olsa da, hala o çimentoyu besleyenlerin lider olarak varlığını sürdürdüğü garip bir coğrafyada yaşıyoruz.
1. Dünya savaşı bittiğinde soykırım ile yerinden edilen Batı Ermenistan Kürtlerin işgali altında kalırken, ittihat ve Terakki ile ittifak yaparak Cumhuriyeti kuran Kürtler bir asırdır varız diyebilmek adına her gün ölmeye devam ederek bugüne kadar geldi. Sadece 1984 ve 1999 yılları arasında toprağa düşen 50 binden fazla can, boşaltılan binlerce köy, 17 bin faili meçhul ki örgüt içinde ki infazlar bu rakamlara dahil değildir.
Ermeni soykırımının yüzüncü yılına girdiğimiz şu günlerde, gündemi meşgul etmeye devam eden Barış sureci ve HDP’nin barajı aşıp aşmayacağı oluştururken, gerçek bir barışın yolu 24 Nisan soykırımı ile amasız bir yüzleşme ve tazmini ile mümkün olacaktır.
Kürtlerin, giderek tüm inanç ve kültürlerin özgürlüklerinin anahtarı buradadır. Bu anahtar 1915 de gömülü. HDP ve tüm diğer bileşenlerinin geliştirmiş oldukları projenin yaşam bulması buna bağlı olacaktır.
1.Dünya savaşı sonrasında emperyalist devletler tarafından oluşturulan devletler birer birer dağılıp parçalanırken, Uluslaşmasını tamamlayamayan Kürtler, yüzyıllık günahın bedelini ödemeye devam ediyor.
Bu gerçek bilince çıkarılmış olduğundandır meclise tüm inanç ve kültürlerin taşınmak istenmesi. Bir asırdır Sünni Türk dışındaki hiçbir değere yaşam şansı tanınmayan Kemalizm iflas ederken, bugün yaşama geçirile bilinirse HDP ve bileşenleri Kemalizm’i revize ederek, yüzyıllık zulmü sonlandırıp halklara nefes aldıracaktır. Bu revizyon gerçek bir demokrasiye mi ulaşacak
yoksa yeniden başa mı dönülecek bunun kriteri başta kendi yöneticileri olmak üzere üstüne oturmuş oldukları toprakların iadesi başlangıç olacaktır.
Durmadan Yargıtay tarafından cezaları onararak gelen Sevan Nişanyan adına sesiz kalanların, demokrasi yaratılabileceğini düşünmek bana ütopya gibi geliyor olmakla beraber umudumuzu kurumaya çalışarak yarınlara uzanıyoruz.
Sevan Nişanyan adına sesiz kalan tüm Parti ve STK’lar kirli ve sistemin devamı adına hareket edenlerdir. Buna Ermeni kurumları dahil olup bundan bağımsız değildir.
Sevan Nişanyan bu coğrafyanın asi çocuğudur. En ağır suçu Ermeni olmasıdır.
karanlıklara inatla ışık tutan, girdiği her cehennemi cennete dönüştürmeye talip kararlı, inatçı, yaratıcı, düşünür. Yatar cezaevinde. Sevan Nişanyan’ı sahiplenmek AKP iktidarı ile karşı karşıya gelmektir. Barışa bir adım daha yakınlaşmaktır. AKP karşıtı olduğunu söyleyenler her nedense Sevan için sesiz kalmaya devam ederken, Sevan gibilerinin varlığında gömülen demokrasi anahtarını çıkarma şansımız vardır.
Milletvekili aday listesinde İstanbul’ dan ikinci sıraya yerleştirilen Garo Paylan’ın ilk sıraya alınmamış olunmasını yetmez ama evet diyerek destekleyip yüzyıldır bize giydirilmiş olunan deli gömleğinin parçalanması adına bir adım olarak görüp önemserken gerçek bir demokrasiye ulaşmanın koşulunun bu coğrafyada Müslüman kardeşliği üstünden şekillenen bir kardeşlik olmayıp halkların ve tüm inanç ve ötekilerin kardeşliği ile mümkün olacaktır.
kb+49 Kızılbaş Dergisi Sayı 49 Nisan 2015

Yorumlar kapatıldı.