İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kapitalist Modernite ve Ermeni Soykırımı

Hüseyin Ali -Özgür Gündem
Şu açıktır ki, 1915’te gerçekleşen bir soykırımdır. Bunun tartışılacak yanı yoktur. 1915 yılında Ermenilere yapılanlar ve sonuçları soykırım değilse o zaman soykırım kavramını sözlükten çıkarmak lazım…Soykırım, kapitalist modernitenin hâkim olduğu son yüzyıllarda fazlasıyla yaşanmıştır. Tarihin hiçbir döneminde böyle bilinçli ve planlı soykırım uygulamaları görülmemiştir. Bu açıdan Ermeni, Yahudi, Amerikan yerlileri ya da başka bir soykırımdan söz ederken kapitalist modernite mutlaka sorgulanmalıdır. Ermeni Soykırımı, kapitalist modernite yapımıdır… Soykırım olmamış demek, soykırım suçuna ortak olmaktır. Ancak Ermenilerin önemli bir kesiminin bu soruna yaklaşımı ve çözüm projeleri yanlıştır. Ulus-devletçi anlayışla yaklaşmak, soykırımcı zihniyetle benzer bir konuma düşmektir. “Türkiye sürekli sorun yaşasın, Kürtlerle ya da başkalarıyla sürekli çatışsın, zayıf düşsün, biz de bundan yararlanıp  tavizler koparalım” anlayışı yanlıştır ve ulus-devletçi zihniyetin başka bir versiyonudur.  

***
Bugünlerde Ermeni Soykırımı tekrar gündeme oturdu. Yüzüncü yılında gündem olacağı bekleniyordu. Türk devleti de Ermeni Soykırımı’nın gündeme oturacağını bildiğinden bir iki yıldır bugünlerin hazırlığını yapıyordu. Yani AKP Hükümeti, hangi politik yaklaşım göstereceğini önceden belirlemişti. O yaklaşım da tabii ki soykırımı inkâr etmektir.
Şu açıktır ki, 1915’te gerçekleşen bir soykırımdır. Bunun tartışılacak yanı yoktur. 1915 yılında Ermenilere yapılanlar ve sonuçları soykırım değilse o zaman soykırım kavramını sözlükten çıkarmak lazım. Ermeni halkı yaşadıkları topraklardan sökülüp atılmıştır. Önemli bir kısmı katliamla, önemli bir kısmı ise tehcirle bu topraklardan kökleri kazınmıştır. Böylece de Ermeniler bin yıllardır yaşadıkları topraklardan koparılmıştır. Soykırımı sadece fiziki katliamlarla yok etmek biçiminde anlamak da yanlıştır. Zaten son yüzyıllardaki soykırımların çoğunluğu katliamla değil, kültürel olarak yok etme ve tehcirle gerçekleştirilmiştir.
Ermeni Soykırımı, Süryani Soykırımı bir yönüyle de Kürt soykırımıdır. Kürtlerle bu halklar bin yıllardır yan yana yaşamışlardır. Kürt kültürü, Ermeni kültürü ve yaşamını, Ermeni ve Süryani kültürü, Kürt kültürü ve yaşamını etkilemiştir. Bu açıdan Ermeniler soykırıma uğradığından bir yönüyle Kürtler ya da Kürtlerin bir yanı da soykırıma uğratılmıştır. Bu açıdan Ermeni ve Süryani Soykırımı Kürtler için de bir acıdır. Bazı çevrelerin Hamidiye Alayları ya da bazı Kürt ağalarının ya da beylerinin Osmanlı siyasi kararı ve iradesi altında katliam içinde yer almalarını Kürtlerin de katliam içinde yer aldığı gibi bir değerlendirme yapması çok yanlıştır. Sorumlular, siyasi karar alan irade ve onun örgütlü yapısıdır. Bazı Kürtlerin bu soykırım içinde yer almasından Kürtler de acı duymuşlar, hatta bunlar adına özür dilemişlerdir. Ama bunun dışında bu soykırımdan Kürtleri sorumlu tutmak tarihi bilinçli çarpıtmak ve farklı amaçlar peşinde koşmaktır. Soykırım, kapitalist modernitenin hâkim olduğu son yüzyıllarda fazlasıyla yaşanmıştır. Tarihin hiçbir döneminde böyle bilinçli ve planlı soykırım uygulamaları görülmemiştir. Bu açıdan Ermeni, Yahudi, Amerikan yerlileri ya da başka bir soykırımdan söz ederken kapitalist modernite mutlaka sorgulanmalıdır. Ermeni Soykırımı, kapitalist modernite yapımıdır. Bu yönüyle batıda gelişen maddi uygarlığın Osmanlı topraklarında yarattığı bir soykırımdır. Bu soykırımdan sorumlu olan Osmanlı devleti, kapitalist modernitenin ulus-devlet zihniyetiyle hareket etmiştir. Kuşkusuz kapitalist modernite ve ulus-devlet fitnesi Ermenilerin bir kısmını da etkilemiştir. Hatta Ortadoğu’da kapitalist modernite ve ulus-devlet zihniyeti ilk önce Ermeni egemenlerinde gelişmiştir. Ermeni halkı da bu ulus-devlet fitnesinin kurbanı olmuştur. Osmanlı daha güçlü olduğundan ve uluslararası koşullar fırsat tanıdığından ulus-devlet zihniyetli Türk egemenleri, Ermenileri soykırıma uğratmışlardır.
AKP’liler, özellikle Davutoğlu sıkça “bizim uygarlığımız, bizim tarihimiz, bizim kültürümüz şöyle şöyledir” diyor. Batının maddi uygarlığına karşı Ortadoğu’nun manevi uygarlığına gönderme yapıyor. Aslında bir doğrudan da söz ediyor, ama kendisi o zihniyette ve kalıpta değil. AKP Ermeni Soykırımı konusunda: “Biz Batı’daki ulus-devlet zihniyetini, kapitalist moderniteyi kabul etmiyoruz. Zaten bu zihniyeti ve moderniteyi eleştiriyoruz. AKP bu zihniyetten ayrı bir siyasi partidir. Zaten AKP olarak Ermeni Soykırımı’nı yapan zihniyeti kabul etmiyoruz. Bu Ermeni Soykırımı yaşanmıştır, ama bu bizim Ortadoğu’nun kültürü ve tarihine uygun değildir. Bu soykırım Osmanlı İmparatorluğu içine sokulmuş kapitalist modernite ve ulus-devlet fitnesi sonucu gerçekleşmiştir” deseydi tutarlı olurdu. Ama AKP sözde Batı uygarlığını ve modernitesini eleştiriyor ama Osmanlı’daki yönetim elitinin bu zihniyetle yaptığı soykırımı kabul etmiyor, meşrulaştırıyor ve sahipleniyor. Dolayısıyla AKP’nin Ermeni Soykırımını gerçekleştiren Osmanlı eliti ve Türkiye Cumhuriyetinin ulus-devletçi ve soykırımcı zihniyete sahip yönetim anlayışından farkı yoktur. Belki sahip çıkma argümanları eskisi gibi değil, ama özünde farklı bir zihniyet ortaya koymuyor.
Sadece Ermeni Soykırımı değil, Yahudi Soykırımı bile kapitalist modernite ve ulus-devlet anlayışının ortaya çıkardığı bir trajedidir, insanlık suçudur. Belki de en fazla, Yahudiler kapitalizm ve kapitalist modernitenin yaratılmasında rol oynamışlardır. Ama kendi yarattıkları canavarın da kurbanı olmuşlardır. Soykırımcıların suçlarını hafifletmek için belirtmiyoruz, ama ilk başta da Yahudiler ve Ermenilerin başına gelen bu felaketin arkasındaki zihniyet ve modernite anlayışını çözmeleri gerekir. Kapitalist modernite ve ulus-devlet anlayışı ortaya konulmadan Ermeni Soykırımı doğru anlaşılmaz ve doğru çözümlere varılamaz. Kapitalist modernite ve ulus-devlet zihniyetinin yarattığı soykırım sonuçları, kapitalist modernist zihniyet ve ulus-devlet anlayışıyla çözülemez. Ermeni Soykırımı’na verilecek en doğru cevap Ortadoğu’da, Türkiye ve Kürdistan’da demokratik modernite ve demokratik ulus zihniyeti ve paradigmasını hakim kılmaktır. Demokratik ulus anlayışına dayalı demokratikleşme, Türkiye, Kürdistan ve Ermenistan’da gerçekleştiğinde ve ulus-devlet sınırları anlamsız hale getirildiğinde kaybedenler geri getirilmez, acılar ortadan kalkmaz, ama yaşamını yitirenlerin anılarına ve şehitlerin anılarına doğru bir karşılık verilmiş olur. Türk devletinin politikası yanlıştır. Soykırım olmamış demek, soykırım suçuna ortak olmaktır. Ancak Ermenilerin önemli bir kesiminin bu soruna yaklaşımı ve çözüm projeleri yanlıştır. Ulus-devletçi anlayışla yaklaşmak, soykırımcı zihniyetle benzer bir konuma düşmektir. “Türkiye sürekli sorun yaşasın, Kürtlerle ya da başkalarıyla sürekli çatışsın, zayıf düşsün, biz de bundan yararlanıp  tavizler koparalım” anlayışı yanlıştır ve ulus-devletçi zihniyetin başka bir versiyonudur. Bu yaklaşım, sorunları yaratan zihniyeti bu topraklarda sürdürmek anlamına gelir. Türk devleti tabii ki soykırımı kabul etmelidir. Ancak nasıl kabul edeceği de önemlidir. Türkiye demokratikleşir, tekçi, soykırımcı ulus-devlet zihniyetinden vazgeçer, demokratik ulus ve ortak vatan anlayışıyla demokratikleşirse, o zaman kabul ettiği soykırım gerçekten de anlamlı hale gelir ve doğru sonuçlar yaratır. Şu bu uluslararası baskıyla kabul edilmiş değil de, demokratik ulus ve ortak vatan anlayışıyla demokratik karaktere kavuşmuş bir Türkiye soykırımı kabul ederse bu çok değerli ve anlamlı olur. O zaman isteyen Ermeniler engelsiz Türkiye ve Kürdistan’a gelir yerleşir, ortak vatanda demokratik ulus içinde kendi kimliği ve kültürüyle özgürce yaşama imkanına kavuşur. Böylece bu topraklar yeniden eski güzellik ve coşkulu sevinç içinde bir yaşama kavuşmuş olur.
Kuşkusuz Türkiye’den soykırımın kabul edilmesi talebi meşru bir taleptir ve kabul etmesi önemli bir adım olur. Ancak demokratik ulus ve ortak vatan anlayışına ulaşmadığı takdirde sorunları gerçek anlamda çözmek ve aşmak mümkün olmaz.

Yorumlar kapatıldı.