İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mülkiyetin Türkleştirilmesi Ve 1915 yağması

Nevzat Onaran -Lozan 11 Nisan 2015 
1915’den bugüne, milleten Türk ve dinen Sünni Müslüman olmayanın imhası programına devam edildi. Asırlık geçmişte yapısal bir değişiklik olmadı.İttihat ve Terakki’den AKP’ye yani Talât’tan Tayyip’e aynı program uygulanmıştır ve halen de uygulanmaktadır. Zaman zaman yapılan değişikliklerin aslında ciladan öte bir anlamı olmamıştır. 1915’de temellendirilen Türk milliyetçiliği ekonomi politiğin hedefi, ‘öteki’nin demografik ve ekonomik yapıdan tasfiyesidir. Amaç, kültürde, dilde ve ekonomide ‘öteki’ kimlik varlığını yok etmek, ‘tek’leştirmek yani milleten Türkleştirmek ve dinen Sünni Müslümanlaştırmaktır!  ‘Öteki’nin tasfiyesi için imhadan asimilasyona her türlü devlet icraatına ve yerel imha hareketlerine başvuruldu ve uygulandı; halen de devam ediliyor.


GİRİŞ
1915’den bugüne, milleten Türk ve dinen Sünni Müslüman olmayanın imhası programına devam edildi. Asırlık geçmişte yapısal bir değişiklik olmadı.
İttihat ve Terakki’den AKP’ye yani Talât’tan Tayyip’e aynı program uygulanmıştır ve halen de uygulanmaktadır. Zaman zaman yapılan değişikliklerin aslında ciladan öte bir anlamı olmamıştır.
1915’de temellendirilen Türk milliyetçiliği ekonomi politiğin hedefi, ‘öteki’nin demografik ve ekonomik yapıdan tasfiyesidir. Amaç, kültürde, dilde ve ekonomide ‘öteki’ kimlik varlığını yok etmek, ‘tek’leştirmek yani milleten Türkleştirmek ve dinen Sünni Müslümanlaştırmaktır!
‘Öteki’nin tasfiyesi için imhadan asimilasyona her türlü devlet icraatına ve yerel imha hareketlerine başvuruldu ve uygulandı; halen de devam ediliyor.
Türkçü ekonomi politiğin en şiddetli pratiğini Ermeni milleti yaşadı; toprağında, yurdunda yaşayamaz hale getirildi, soyu kırıma uğratıldı!
Bugün yaşadığımız Kürt ve Alevi sorunu ile Anadolu’nun Hıristiyan kadim halklarından Ezidiler ve Süryaniler’in mülkünün devletin yerel ajanı Kürt korucular işgalinde olmasının temelinde Türkçü ekonomi politika vardır.
Kimi çalışmada‘etnik-etnisite ya da toplumsal mühendislik projesi’ denilen programın tam adı: Türk Mühendislik Projesidir. Bu projenin özü, ‘Türkiye Türklerindir ve bunun ideolojik-siyasi formülasyonu da Türk- (Sünni) İslam sentezidir.
‘Türkiye Türklerindir’ tezi İttihatçılar’dan[1]beri yürürlüktedir!  
Programın 5-6 yıllık icraatı yeterli bulunmuş olacak ki, Büyük Millet Meclisi, 1922’de Anadolu’yu Türklerin öz vatanı ilan etti ve Ermenilerle, Rumların sonradan geldiği iddiasında bulundu.[2]
1914’te İzmir’i Rumlardan temizleyen İttihatçı ve Dersim kırımının Kemalist Başbakanı Celâl Bayar, 1936’da net konuştu, “Arkadaşlar: Türkiye Türklerindir; Türklere aid kalacaktır” dedi.[3]
Bununla sınırlı kalınmayıp Dersim Kürtlerine de ‘Dağlı Türk’ denildi.[4]
‘Dağlı Türkler’in imhasının kanunu, 25 Aralık 1935 tarih 2884 sayılı Tunçeli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun[5] tasarısı mecliste görüşülürken, idam cezasının infaz yetkisinin ‘vali ve kumandana’ verilmesine (madde 33) itiraz edildi. 1924 Anayasasına (madde 26) göre idama infaz yetkisi Meclisindir. Adliye Encümeni Muharriri Raif Karadeniz (Trabzon), bir tarafa devletin menfaatini, diğer tarafa mevzuatı koyup düşündüklerini ve bu şekilde kararlaştırdıklarını[6] söyledi.
Anayasa’ya aykırı bir kanun maddesiyle, Meclis’in yetkisi vali ve komutan, Müfettiş Korgeneral Abdullah Alpdoğan’a devredilmiştir.
Bu, 1915’ler üzerine inşa edilen TC’nin 1930’ların ilk yarısında işi nasıl olur kıldığının sadece bir örneğidir.
‘Türkiye Türklerindir’ programının ekonomi cephesindeki hedefi: Ekonominin Türkleştirilmesidir; bunun üç maddesi:
1- Mülkiyetin Türkleştirilmesi
2- İstihdamın Türkleştirilmesi
3- Dilin Türkleştirilmesi
Konumuz gereği bu maddelerden birincisi, ‘Mülkiyetin Türkleştirilmesi’ üzerinde duracağım.
1. BÖLÜM: İTTİHATÇI TASFİYE YILLARI (1915-1919)
1914-1915’den itibaren savaşın sonuna kadar geçen dönem, Türkçü ekonomi politiğin temellendirildiği yıllardı.
EMVÂLİ METRUKE NEDİR?
Emvâli metruke, genelde Türk milliyetçiliği ekonomi politiğin özelde mülkiyetin Türkleştirilmesinin şifresidir.
Arapça bu iki kelimenin anlamı, ‘sahibi bilinmeyen mal’ demektir.
Mülkiyetin Türkleştirilmesinde emvâli metruke ise, sahibi bilinen, tasarruf yetkisi elinden alınmış ve devletin el koyduğu maldır. Çünkü bununla ilgili bütün kanuni düzenlemede, talimatnamede veya nizamnamede, emvâli metruke olarak tanımlanan malla ‘esas sahibi’ arasında ilişkinin varlığına hep dikkat çekilmiştir.
Bu farklılık önemlidir. Böylece devlet fiilinin aslında bir gasp olduğunun da kabulüdür.
Mülkiyetin Türkleştirilmesinin, birinci maddesi; Devlet fiiliyle sahipsiz bıraktırılan mala emvâli metruke denilmesidir.
İkinci madde, bu mülkün yağmalanmasıdır.
Üçüncü madde de, mülkün yağmalayan üzerine tapu kaydının yapılmasıdır.
Ermeni mebusların bir bir öldürüldüğü günlerde İttihatçı hükümetin yağmalama politikasına Meclis’te ‘hayır’ diyen tek ses; İttihatçıların 1908 Devrimi öncesi Paris’teki önderlerinden ve sonra Talât-Enver-Cemal üçlüsüne ters düşen Âyan’dan Ahmet Rıza’dır.[7]
1915’DE HARİCİ VE DÂHİLİ HARP
Emvâli metruke mevzuatı, harici ve dâhili harbin yaşandığı 1915’te oluşturuldu.
1908 Devrimi, çok milletli ve çok dinli Osmanlı’da sorunların çözümü için kapıyı araladı; ama tam açılımı sağlanamadı. Çünkü, 1908 Devrimi, Osmanlı’da milli meseleyi çözme ve halkın üzerindeki zulüm düzenine son verme yönünde derinleşemeyince kadük kaldı.
Esasta direksiyonu kıran, Balkan Harbi sonrasında 1913 Ocak darbesiyle iktidara hâkim olan İttihat ve Terakki’ydi.
1914’ün ikinci yarısı, dünyada ve Osmanlı’da savaşa hazırlık dönemiydi. İttihatçı hükümet, 2 Ağustos 1914 tarihli Almanya-Osmanlı İttifak Antlaşmasıyla Osmanlı katarını Almanya’nın lokomotifine taktı.
Antlaşmayla İttihatçı hükümet, resmen Osmanlı askerini Alman generaline[8] ve maliyesini de Alman markına[9] teslim etti.
İmzasıyla böylesine Almanya’nın işgalinefırsat veren İttihatçı hükümet, gereğini hiçbir zaman yapmadığı 8 Şubat 1914 tarihli Ermeni Islahat Planını, 1895’te Abdülhamid’in yaptığı gibi tümden geçersiz kılma politikasını devreye soktu.
Nâzır Talât, 24 Nisan 1915 şifresiyle[10]imha edilecek Ermeni aydın, parti lideri, yazar ile önderlerin takip edilmesi için vilayetleri 6 Eylül 1914’te uyardı[11] ve Sarıkamış yenilgisinden sonra da Ermeni milleti resmen düşman[12] ilân edildi!
Bir kasaba, bir köy ahalisi Ermeniler ya da bir teşkilat değil, tüm millet suçlandı. Ermeni milletine iç düşman denilmesi, aslında ne yaşanacağının da bir ilanıydı! Bunun pratiği olarak tüm Ermeni milleti var olduğu Van’dan Dimetoka’ya kadar her yerden sürüldü.
Bu anlamda harici harbin tarafı olan İttihatçı hükümet, dâhili harbin de tarafıydı. Düşman ilân edilen Ermeni milletinin seferberlikle 20-40 yaş erkek nüfusu askere alınmış, bir kısmı takiple tutuklanmış ve sonunda köyünde, evinde kalan yaşlı-hasta, çoluk-çocuk ve kadınlar hedef bilindi ve Suriye çölüne sürüldü, 27 Mayıs 1915 tarihli kanunla.
Bu kanun ve 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu, dâhili harbin iki temel kanunudur.
27 Mayıs 1915 tarihli Sürgün Kanunu ile başta Ermeni milleti olmak üzere Anadolu’nun tüm kadim halklarının can güvenliği imha edilmiştir.
26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu ile de halkların mal güvenliği imha edilmiştir.
Dâhili harbin bir tarafında topu tüfeği olan İttihatçı hükümet yani devlet, karşısındaysa kadın, yaşlı, çoluk çocuk Ermeni ve diğer milletten halklardı…
Ermenilerden sonra kitlesel imhayı yaşayan Rum milletidir…
1915’te İttihatçı hükümet, şarkta toprak istiyor diye Ermenileri düşman ilan ederken, batıda Almanya’nın isteği üzerine Almanya-Osmanlı safında savaşması karşılığında Dimetoka vilayetini Bulgaristan’a hibe[13] etmiştir.
Bu da, Türk milliyetçiliği ekonomi politiğin hangi şartlarda oluşturulduğunu ve ne denli sorunlu olduğunu göstermektedir.
MEVZUATIN ÜÇ RESMİ KAYNAĞI
1915’te mülkiyetin ve dolayısıyla sermayenin Türkleştirilmesiyle ilgili emvâli metrûkenin üç resmi kaynağı vardır;
1- Meclis-i Vükelâ’nın 30 Mayıs 1915 tarihli kararı
2- 10 Haziran 1915 tarihli Harp ve Olağanüstü Siyasi Durum Sebebiyle Başka Yerlere Gönderilen Ermenilere Ait Mülk ve Arazinin İdare Şekli Hakkında Talimatname
3- 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu
1- 30 MAYIS 1915 TARİHLİ MECLİS-İ VÜKELA (HÜKÜMET) KARARI
Dahiliye Nazırı Talât’ın 26 Mayıs 1915 tarihli tezkeresi Meclis-i Vükela’da (hükümette) 30 Mayıs 1915’te değerlendirildi ve kararlaştırıldı.[14] Talât tezkeresinde, belli vilayetlerde Ermenilerin sürüldüğü ve birçok vilayette sürgüne devam edileceği ifade ediliyordu.
27 Mayıs 1915 tarihli Tehcir Kanunu’nun 1 Haziran 1915’te yürürlüğe girmeden önce hükümet kararıyla, Ermenilerin sürülmesine, malının tasfiyesine ve aşiretle, muhacirlerin iskân edilmesine onay veriliyordu.
2- 10 HAZİRAN 1915 TARİHLİ TALİMATNAME
İttihatçı hükümet, kararından sonra 10 Haziran 1915’te iki talimatname birden yayımladı. Her iki talimatname isminde ve maddelerinde sürülecek ve malına el konulacak olan Ermenilerdir.
Bunlardan biriErmenileri sürün[15] şeklinde özetlenecek 15 maddelik talimatnamedir.
Diğeri de konumuz açısından önemli olan sürülen Ermeni mallarına el koyun ve satın[16] hükmü verilen 34 maddelik talimatname olup, özetliyorum:
1- Emvâli Metruke Komisyonu kurulacak (madde 3, 32-33 vs).
2- Emvâli Metruke Komisyonu, emvâli metruke denilen (madde 1 vs) bütün emlaki idare edecek (madde 23) ve iskân ile muhacir işleri için yerel yöneticilerle birlikte çalışacak (madde 26).
3- Dükkân, han, fabrika vs. muhacire dağıtılacak ve kalan da satılacak (madde 16).
4- Yapılan işlemlerden kalan para, sahibi adına Mal Sandığına yatırılacak ve para sahibine ödenecek (madde 8, 9 ve 22).
5- Boşaltılan Ermeni köylerine muhacirler ve aşiretler iskân edilecek (madde 11 ve 14) ve mülkler muhacirlere dağıtılacak (madde 16 ve 18).
Belirleye bildiğim kadarıyla 33 Emvâli Metruke Komisyonu görev yaptı.[17]Komisyonların tek satır evrakı ortaya çıkarılmadı!
3- 26 EYLÜL 1915 TARİHLİ TASFİYE KANUNU
Kitlesel olarak Mayıs 1915’ten beri sürülen Ermenilerin ve diğer milletten insanların malı ve mülküne ne yapılacağının politikası 26 Eylül 1915 tarihli geçici kanunla belirlendi. Mülkün Türkleştirilmesini sağlayan kanun, bilinen adıyla 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunudur.
Tam adı şöyle: 13 Eylül 1331 (26 Eylül 1915) tarihli 14 Mayıs 1331 Tarihli Kanunu Muvakkat Mucibince Âher Mahallere Nakledilen Eşhasın Emvâl (malları), Düyun (borçları) ve Matlubatı (alacağı) Metrukesi Hakkında Kanunu Muvakkat
Bu kanun 8 Ocak 1920 tarihli kararnameyle ilga edilecekse de, 15 Nisan 1923 tarih ve 333 sayılı kanunla yeniden düzenlenecek ve 8 Kasım 1988’e kadar yürürlükte kalacaktır. 11 maddelik kanunun[18]yürürlük ve sorumlu nazırlar haricindeki diğer maddelerini özetliyorum:
1- 27 Mayıs 1915 tarihli kanuna göre sürülenin malı ve mülkü mahkeme kararıyla tasfiye edilecek (madde 1).
2- Sürülen gerçek ve tüzel kişinin emvâli Hazine adına kayıt edilecek. Tasfiye edildikten sonra kalan para, sahibine verilecek. Emvâlle ilgili davalarda Defter-i Hâkani (Tapu Sicil) memurları taraf olacak. (madde 2 ve 5 Ekim 1916 tarihli ek fıkra: İskân yerinde bedelsiz mesken ve arazi verilecek.)
3- Tasfiye işlemi sonrasında kalan para sürülen adına emaneten Mal Sandığına yatırılacak (madde 3).
4- Sürülenden alacağı olanların ne yapacağı 4’üncü maddede düzenlendi.
5- Kanunun 5’inci maddesine göre tasfiye işlemi, komisyon, savcı ve mahkeme işbirliğiyle yapılacak.
6- Tasfiye işlemini Tasfiye Komisyonu gerçekleştirecek (madde 6) ve komisyon, çalışmasını nizamnameye göre yapacak (madde 8).
26 Eylül 1915 tarihli kanun gereği hazırlanan 8 Kasım 1915 tarihli nizamnameyle komisyonların kuruluş ve görevleri netleştirildi. Bütün işlemlerin esas ve cari defterlere kaydı öngörüldü.[19]
Tasfiyeyi gerçekleştiren 42 Tasfiye Komisyonun[20]faaliyet gösterdiğini belirledim. Mülkün transfer kaydını tutan bu komisyonların tek satır evrakı ortaya çıkarılmadı!
7- Hazinenin el koyduğu mallar, parasız olarak muhacirlere dağıtılacak (madde 9).
Mülkiyetin ve sermayenin Türkleştirilmesi bu kanun temelinde gerçekleştirildi.
İşlemi yapansa Tasfiye Komisyonu idi!
‘ERMENİ MALI YAĞMALANDI’
Âyan’dan Ahmet Rıza’nın Tasfiye Kanunu uygulamasının, harbin bitimine ertelenmesiyle ilgili takriri, 13 Aralık 1915’te Âyan’da görüşüldü ve kabul edilmedi.
Ahmet Rıza değerlendirmesinde, Ermenilerin sürüldüğünü ve malına, mülküne el konduğunu ve bu el koymanın Kanun-i Esasinin 21’inci maddesine ayrı olduğunu ifade etti.[21]
Ahmet Rıza, Ermeni mebuslardan altısının öldürüldüğü ve birinin idam edildiği 1915’de[22]tek sesti.
Benzer tartışma Mebusan’da 1918 Kasım ve Aralık aylarında da yapıldı. Hafız Mehmet (Trabzon), Ermeni mallarının yağmalandığını ve Dimistokli Efkalidis (Tekfurdağı) de, İslamın zenginleştirildiğini söyledi.[23]
Ermeniler dışında diğer milletten sürülenlerin de mülkü tasfiye edildi.
Her ne kadar bazı şifrelerde “Rum mallarının muhafazası” ifadesi olsa da, aslında Rum malları da tasfiye edilmiştir. 21 Şubat 1916 tarihli talimatname ve 20 Mart 1918 tarihli tarifname Rum malların tasfiye edildiğinin hükümleridir.[24]
Ayrıca, 23 Kasım 1916’de Diyarbekir’e cevaben gönderilen şifrede de, Ermenilerle birlikte sürülmüş olan Rum, Katolik, Protestan, Süryani ve Keldani emvalinin tasfiyeye tabi[25]olacağına dikkat çekildi.
Mülkiyetin Türkleştirilmesi açısından 1915-1919 dönemini şöyle özetliyorum:
1- Milyonların mülkü emvâli metruke nitelendirilmesiyle resmen gasp edildi.
2- Bu mülkler dağıtıldı, satıldı yani kısaca yağmalandı.
3- Mülkler yeni sahipleri üzerine tapulandırıldı.
Birinci maddeye tam işlerlik kazandırıldı, ama ikinci ve üçüncü madde kısmen uygulandı; bu maddelerin gereği 1923 sonrasında yapıldı.
2. BÖLÜM:  ARA DÖNEM (1920-1922)
Sürgündekilerin dönmesiyle ilgili ilk şifre Mondros Mütarekesinin imzalanmasından 9 gün evvel 21 Ekim 1918’de gönderildi. Dahiliye Nezâreti şifresiyle[26]sürülenlerin geri dönebileceği açıklandı.
Aslında geri dönüş süreci bir kararnameyle düzenlendi. Dahiliye Nâzırı’nın 18 Aralık 1918 tarihli kararnamesinde[27]sürgündekilerin dönmesi ve malları hakkında hükümlere yer verildi.
Kararnamenin 15’inci maddesinde, Osmanlı’nın Mondros Antlaşmasıyla çizilen sınırı dışında kalan Suriye ve Musul’a özel bir hüküm getirildi ve kapsam dışı tutuldu. Oysa Suriye ve Musul, Osmanlı’nın özel sürgün bölgesiydi.
Ermeni ve Rum mallarının durumu 10’uncu maddede düzenlendi. Tapu delinmişti; Ermeni emvalinden bir kısmı dağıtılan veya satılan adına tapulandırılmıştı.
İTTİHATÇI SİSTEME SON VERİLDİ
1919 yılı sonunda seçim yapıldı. Meclisi Mebusan açılmadan evvel Osmanlı hükümetinin 8 Ocak 1920 tarihli kararnamesiyle[28]tasfiye sistemine son verildi. Kararnamenin 33 maddesini özetliyorum:
1- 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu ve bununla ilgili 8 Kasım 1915 tarihli nizamname ilga edildi (madde 30). Böylece tasfiye sistemine son verildi.
2- Eylül 1915-Ocak 1920 döneminde Tasfiye Kanununa göre yapılan işlemlere belli sınırlamalar dışında tümden iptal edildi (madde 1, 8-9, 10 ve 15).
3- Emvâl sahipleri, sürülen kişi olarak tanımlandı (madde 1, 5-7, 15-19 vs.).
4- Dağıtılan ve satılan mülkün bir kısmının tapu kaydı değiştirildi (madde 1, 4-6, 10 ve 26).
5- Harç alınmadan malları geri alım davası açılabilecekti (madde 22).
6- Malların sahiplerine (ve mirasçılarına) iade edilmesi, aksine parasının ödenmesi öngörüldü (madde 1, 12 ve 15).
Kararnamenin kaldırılması sırasındaki tartışmadan anlaşılan, hükümler gereğince uygulanmamıştı.
TBMM KARARIYLA KALDIRILDI
İzmir işgalden kurtarıldıktan 5 gün ve İzmir’de yangın çıkarıldıktan 1 gün[29] sonra, TBMM’nin 14 Eylül 1922 tarih ve 284 sayılı kararıyla[30]8 Ocak 1920 tarihli kararname yürürlükten kaldırıldı.
Kararın alınmasıyla ilgili ilk görüşme BMM gizli celsede yapıldı. Maliye Vekili Hasan Fehmi konuştu. Kararnamenin aslında 23 Nisan 1920’de kaldırılması gerektiği halde, yürürlükte kaldığını ve ekalliyetlere bir takım hukuk bahşedildiğini belirten Hasan Fehmi, kararnameyle Hazine’ye yük getirildiğini ve mevcut ahkâmın 10’da 1’nin uygulandığını belirterek, kaldırılmasını önerdi.[31]
Aleni celsede görüşmeye devam edildi[32]ve alınan kararla kararname yürürlükten kaldırıldı. Böylece İttihatçı sisteme geçiş sağlandı, ama ilgili yasal düzenleme nisan ayında yapıldı.
3. BÖLÜM: CUMHURİYETLE YAPISALLAŞTI (1923-1930)
Mustafa Kemal’in Samsun’a resmi görevlegönderilmesiyle belirginlik kazanan Türk Kurtuluş Savaşı’nın Anadolu’da örgütlenmesine başlandı. Meclisin Ankara’da toplanmasıyla, Osmanlı’yı temsil eden İstanbul’a karşı Ankara öne geçti. İkili iktidar yapısı, 1920’lerin yazından itibaren sonlandı ve İstanbul silindi.
Ankara’nın koordine ve komuta ettiği Türk Kurtuluş Savaşı, fiilen Anadolu’yu Yunan işgalinden kurtardı. Bir yönüyle de Müslüman-Türk’ü ekonomik açıdan güçlendirmek için öncelikle Ermeni ve Rum malının transfer sistemi oluşturuldu.
Değinmiştim, İzmir işgalden kurtarıldıktan sonra BMM gizli celsede konuşan Maliye Vekili Hasan Fehmi, 8 Ocak 1920 tarihli kararnamenin niye kaldırılması gerektiğini izah ederken, gerçek niyeti açıklamıştı. Vekil, Müslüman-Türk’e emval transferinin devam ettirileceğini vurgulamıştı.
Zaten Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlı’nın yıkıldığı dönemin iktidar sahipleri ve bürokratlarıydı. Zihniyet devamlılığı vardı; Osmanlı döneminde ‘öteki’ni tasfiye programında eksik bırakılan hususlar da Cumhuriyet yıllarında tamamlandı.
TASFİYEYE 1923 AYARI
İttihatçı gasp sistemini ilga eden 8 Ocak 1920 tarihli kararnamenin kaldırılması görüşmesinde Vekil Hasan Fehmi’nin açıkladığı gibi memleketin işgalden kurtarılmasıyla sıra ekonomide Müslüman-Türk’ü desteklemeye gelmişti.
BMM’nin 1. devresinin son oturumu 16 Nisan 1923’te yapıldı. Bundan bir gün önce gündem yoğundu, 5 tasarı ve 1 tezkere birleştirilerek görüşüldü. Yine kürsüde Vekil Hasan Fehmi’dir. Vekil, sürgün edilmiş olanın yanı sıra, kaçan ya da kaybolanvarsa onların da mülkünün tasfiye edileceğine dikkat çekti.[33]
Tasarı, 15 Nisan 1339 (1923) tarih ve 333 no’lu Âher Mahallere Nakledilen Eşhasın Emval ve Düyun Matlubatı Metrukesi Hakkındaki 17 Zilkade 1333 ve 13 Eylül 1331 (26 Eylül 1915) Tarihli Kanunu Muvakkatın Bazı Mevaddı ile 20 Nisan 1338 Tarihli Emvali Metruke Kanununu Muaddil Kanun olarak kabul edildi.
Kanun 9 maddedir.[34]Kanunun son iki maddesi (madde 8 ve 9) yürürlük ve sorumlu vekâlet hakkında olup, diğer maddeleri özetliyorum:
1- 333 no’lu kanunun 1’inci maddesiyle, 26 Eylül 1915 tarihli kanunun 2’inci maddesi değiştirildi, esasta bir değişiklik olmadı: Devlet, emvâli metruke olarak nitelendirilen her mülke el koymaya ve Hazine adına kaydetmeye devam edecek.
2- 26 Eylül 1915 tarihli kanunun 4’üncü maddesi, 333 sayılı kanunun 2’nci maddesiyle değiştirildi: Tasfiye Komisyonları bir yıllık süreyle yeniden görevlendirildi.
Kanunun uygulamasıyla ilgili 333 sayılı kanunun 4’üncü maddesiyle 26 Eylül 1915 tarihli kanunun 8’inci maddesinde yapılan değişiklikle, nizamnamenin yerini talimatname aldı.
Bunun gereği, 333 sayılı kanunun tatbiki için hazırlanan 25 maddelik 29 Nisan 1923 tarihli talimatnameyle, Tasfiye Komisyonu’nun oluşturulması ve görevi yeniden düzenlendi.[35]
Bu dönemin bilinen tek örneği, İzmir Tasfiye Komisyonu’dur.[36]
Talimatnameye göre komisyonların, bütün işlemini esas ve cari deftere kayıt etmesi öngörüldü. Bugüne kadar defterlerin tek yaprağı ortaya çıkmadı!
2004’te Sivas-Hafik’teki bir davaya Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün gönderdiği yazıya[37] göre, Sürgün Defterleri Adalet Bakanlığındadır. Bakanlık yazısında davacıya, “Sen Köşker Agop’un torusun, ama dedenin malını alamazsın” deniyordu!
3- 26 Eylül 1915 tarihli kanuna göre emvâli metrukenin muhacire parasız dağıtılması (madde 9) hükmü 333 sayılı kanunun 5’inci maddesiyle iptal edildi.
4- 333 sayılı kanunun 6’ncı maddesiyle emvâli metruke kapsamı genişletildi. 26 Eylül 1915 tarihli kanuna göre sadece sürülenin malı, emvâli metrukeydi.
6’ncı maddeyle, 26 Eylül 1915 tarihli kanunun yürürlükteki 1’inci maddesine göre, ‘sürülüne’ ek olarak, emvâline el konulacaklar,
1- Tagayyüp eşhas (kaybolan kişiler),
2- Müfarekat eşhas (ayrılan kişiler),
3- Memaliki ecnebiye firar eden eşhas (yabancı memlekete kaçan kişiler),
4- İstanbul ve mülhakatına firar eden eşhas (çevresine kaçan kişiler) olarak sıralandı.
Böylece sahibinin başında olmadığı her mal ve mülk, emvâli metruke kapsamına alındı. Maddeyle devletin el koyacağı mülkiyet alanı genişletildi.
Yerinden ayrılmış olanın malının metruk sayılması hükmü, ayrı bir maddeyle de düzenlenmişti. 333 sayılı kanunun 3’üncü maddesiyle, değiştirilen 26 Eylül 1915 tarihli kanunun 7’nci maddesine göre, yerleşim yerinden ayrılanın da mülkü kanun kapsamına alındı.
Hiçbir sebep kabul etmeksizin sahibinin başında bulunmadığı her mülke devletin el koyması fırsatı yaratıldı.
 15 Nisan 1923 tarihli kanuna göre devletin bu 6’ncı madde hükmüyle ne kadar süre el koyacağıyla ilgili düzenleme Lozan’ın yürürlük tarihiyle belirlendi.
Lozan Antlaşmasını kabul eden 23 Ağustos 1339 (1923) tarihli dört kanunun[38] yürürlük tarihi, 6 Ağustos 1924 olarak belirlendi, 13 Haziran 1926 tarihli talimatnameyle. Bir yıl sonra değiştirilen talimatname, 80 yıl yürürlükte kaldı.[39]
Her iki talimatnamenin ortak hükmü: Devlet, 6 Ağustos 1924 tarihi sonrasında mülke el koymayacak! Böyle yazılmış olsa da, aslında 6 Ağustos 1924’ten sonrasında da devlet el koymayı sürdürdü.[40]
1 Mart 1942’de İstanbul-Pangaltı’da ölen Maryam Urkapyan’ın mülküyle ilgili dava[41]devletin 6 Ağustos 1924 tarihi sonrasında da el koymağa devam ettiğinin bir örneğidir.
5- 333 sayılı kanunun 7’nci maddesiyle, kurtarılan bölgelerde dönenin mülkünü almasının, ‘kaçışını’ haklı gösterecek mahkeme kararıyla sağlanacağını hükmeden Emvâli Metruke Kanunu[42] da ilga edildi.
Mülkiyetin Türkleştirilmesinin sistemini oluşturan 15 Nisan 1923 tarih ve 333 sayılı kanun ve 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu 8 Kasım 1988’e[43]kadar 73 yıl yürürlükte kaldı.
1915 FİYATINDAN SATIŞ
Emvâli metruke satış fiyatının, 13 Mart 1926 tarih ve 781 no’lu kanunun 1’inci maddesine göre 1915 kayıtlı kıymetinden olmasına hükmedildi.[44]
Oysa 1914-1926 döneminde fiyatlar 14,8 misli ve 1915-1926 dönemindeyse 12,4 misli artmıştır.[45]Bu halde devletin elindeki emvâli metrukenin ucuza satılması sağlanmıştır.
15 Nisan 1923 tarih ve 333 sayılı kanun gereği, emvâlin satışından elde edilen gelir, emaneten Mal Sandığına yatırılacağı (madde 2 ve 3) hükmü dikkate alınırsa, demek ki, 1915 fiyatından satışla emanete yatırılacak gelirin düşük düzeyde kalması hedeflenmiş olmaktadır.
MÜLKÜN (VE SERMAYENİN) TRANSFERİ
1920 sonrasında oluşturulan mevzuatla, Rumlara, Ermeniler’e ve diğerlerine ait emvâli metrukeden olan ev, han, bağ, bahçe, arsa, arazi, tarla ve fabrika dağıtıldı, satıldı ya da kapanın elinde kaldı.
15 Nisan 1923 tarih ve 333 sayılı kanun bile kabul edilmeden evvel İzmir İktisat Kongresinde sanayi grubunun önerisiyle metruk fabrikalar gündeme geldi, 1 Mart 1923’te. Sanayi grubu bu fabrikalara talip oldu. Amele grubunun red oyuna karşı, diğer grupların oyuyla öneri kabul edildi.[46]
Emlak satışı yapan kurumlardan biri de Ziraat Bankasıydı, İstanbul dâhil pek çok vilayette reklamlarla binlerce emlak satış ihalesi düzenledi.[47]
İzmir’deki metruk emlak listesi sayfalarca gazete ilanıyla satışa çıkarıldı.[48]
Odalara, belediyeye, sermayedara, il özel idarelerine, muhacire, mübadile, İttihatçı ailelerine pek çok kanunla[49]emvâli metrukenin transferi sağlandı.
Bu kanunların oluşturduğu mevzuatla devletin ilgili kurum ve kurumları, sermayedardan ahaliye mülkiyet transferini gerçekleştirdi. Transferle ilgili Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1920-1930), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-II kitabımdaki ilgili kısmı[50]özetleyerek aktarıyorum:
1- Müslümanlara meskenle, bağ ile arazi satımı ve toprak dağıtımı ve Ege’de bağların kiralanması sağlandı.
2- Muhacirler de benzer politikalardan yararlandı.
3- 31 Mayıs 1926 tarih ve 882 no’lu kanun gereği ismi belirlenen 12 İttihatçı ailenin her birine ‘kan bedeli’ olarak 20 bin lira değerinde Ermeni mülkü verildi.
4- Devletin bürokratına emvâli metrûkeden ev verildiği gibi maaş ödemesi de menkul emvalle yapıldı.
5- Devletin pek çok kurumuna emvâli metrukeden gayrimenkuller dağıtıldı. Muallimler Birliği, Türk Ocağı’nın pek şubesi birçok vilayette bina sahibi oldu.
6- Bakanlar Kurulu kararıyla Ziraat Bankası’na arsa, Adana Pamuk Borsası’na bina, Tütüncüler Bankası’na tarla ve mağaza, Elazığ’da kurulacak kamu şirketine metruk fabrika, Malatya Teşebbüsat-ı Sınaiyye Türk Anonim Şirketi’ne 80 arsa, Ergani Bakır Türk Anonim Şirketi’ne arsa ve su değirmeni, Samsun’da Çakıroğlu Arif’e arsa ve bina, İzmir Borsası ile ticaret odalarına bina, Ereğli’de Kömür Ocağına kömür madeni verilmesi/satılması sağlandı.
Tüm bunlar, mülkiyet transferinin ne denli yaygın olarak gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır.
Bilinen bazı el koymalar:
1- Kasapyanların Çiftliği, Çankaya Köşküoldu.
2- Kasapyanların İstanbul-Şişli’deki binası da müze yapıldı.
3- Bugün Taksim’deki Divan Oteli’nin bulunduğu arazi Surp Agop Ermeni Mezarlığıydıve İstanbul Belediyesi ne yaptı etti mezarlığa el koydu, Vehbi Koç’a sattı.
4- Sirkeci’deki Sanasaryan Hanı, Vakıflar’a ‘zorla’ tapulandırıldı ve yıllarca polisin işkence merkezi oldu.
5- Elen Ticaret Akademisi, Deniz Kuvvetleri’ne devredildi.
6- Ahtamar, Agit Ağanın saman ve ot deposuydu.
7- İsimlerden anlaşıldığına göre, İzmir’in Müslüman-Türk, Musevi ve Levanten tüccarı, pek çok bağ, mağaza ve emlaki aldı. Transfer işlemi İzmir Ticaret Odası Meclisi kararında kabul gördü.[51]
EMANETTEN BÜTÇEYE
Devlet operasyonuyla iktisadi hayatın böylesine değiştirildiği yıllarda, emvâl satımından ve hâsılat gelirinden sağlanan artığın aktarıldığı emanetteki para, 1929 krizi öncesinde 1928’den itibaren TC bütçesine aktarıldı.
Pek çok talimatname ve kanun maddesiyle paranın emaneten Mal Sandıklarına ya da Ziraat Bankasına yatırılması öngörüldü.[52]
24 Mayıs 1928 tarih ve 1349 no’lu kanunla[53]ilk yıl Mal Sandığından aktarılan para 300 bin liraydı. Daha sonraki yıllarda da bütçeye aktarım sürdürüldü. Emanete kaydedilen para miktarı zaman zaman gündeme geldi: Maliye Vekili Hasan Fehmi ‘hepsinin kaydedilmediğini’ itiraf etti:
“Tehcir neticesinde mal sandıklarına irat kaydedilen miktar ile kaybedilen paranın miktarı nedir? 100 misli, 10 bin mislidir. Bu gayri tabilik karşısında şimdi heyeti vekileniz varidatı devlet diye hükümetinizi temin ederse bundan fazla ne istersiniz? Emvâli metrûkeden bundan fazla ne istersiniz. Santimi santimine bunu idare etmek ihtimali yoktur.”[54]
TAPU DELİNDİ
Yağmalanan mülklerin tapulandırılmasına 1916 yılı sonunda başlandı. Mülklerin esas sahiplerine iade edilmemesiyle ilgili kesin tapulandırmaysa 1920’lerin ikinci yarısında tamamlandı.
1920 öncesinde tapulandırma işlemiyle ilgili tasarı, 18 Aralık 1916’ta kabul edildi. İzmir Mebusu Simonaki Simanoğlu’nun görüşmenin harpten sonra yapılsın talebi kabul görmedi.[55]
1916 yılı sonrasında malının başında olamayan, sürülen insanların tapuyu yenilemesi mümkün olamadığı için, fiilen kullanan adına tapu senedinin düzenlenmesi imkânı yaratıldı. Kanunla, ‘burası benim’ diyenin tapu senedi almasının kanuni ortamı hazırlandı. Tapu senedi düzenlemesiyle, malın mülkün fiilen tasfiyesinin yani Türkleştirilmesinin süreci de tamamlanmış oluyordu.
Bu kanuna göre tapu kaydının değiştirildiği 18 Aralık 1918 tarihli kararnamenin 10’uncu maddesinde de belirtilmiştir.[56]10’uncu madde hükmüne göre, 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanunu’nun 2’nci maddesiyle Ermenilerin el konulan mülklerinin bazısının kaydı değiştirilmiştir.
Ayrıca 26 Eylül 1915 tarihli Tasfiye Kanununu ve uygulamasını yürürlükten kaldıran 8 Ocak 1920 tarihli kararnamenin bir çok maddesinde (madde 1, 4-6, 10 ve 26) tapu kaydının değiştirildiği hükmü yer alıyordu.  Kararnamede[57]tapu kaydı değişen emvâl sahibi hakkında yapılan tanımlamaysa, sürülen kişidir (madde 1, 5-7, 15-19, 23, 26 ve 30).
1920’lerde tapulandırma konusu 1926’da Meclis gündemine gelmiş olsa da, ilgili kanun 24 Mayıs 1928’de kabul edildi. 24 Mayıs 1928 tarih ve 1331 no’lu kanun[58] maddeleri özetle şöyle:
1- Taşınmaz malların ‘eski’ sahiplerine iadesi kesin olarak engellenecektir.
2- Mallar, kullananlar ya da satın alanlar veya işgal edenler adına kayıt edilecek ve tapu senedi verilecektir.
3- Tapulandırma işleminin masrafı Hazine tarafından ödenecektir.
4- Hazine el koymayı sürdürecektir.
Zilyetlikle ilgili tapulandırma da Medeni Kanunu’na (madde 638 ve 639) göre yapılacaktır.
Arşiv belgelerinin imha edildiğiyle ilgili sürekli yapılan tartışmanın benzeri tapu kayıtlarında da yaşandı. 1331 no’lu kanundan bir yıl sonra çıkarılan, 2 Haziran 1929 tarihli ve 1515 no’lu kanunla[59]tapu kayıtlarında temizlik yapıldığı anlaşılıyor.
‘MÜSLÜMAN MALI TASFİYE EDİLMEDİ’
Tasfiyenin sadece Ermeni ve Rum malı için geçerli olduğu resmen açıklandı. Eski Maliye Vekili ve Muvazenei Maliye Encümen Reisi Hasan Fehmi, 3 Nisan 1340 (1924) tarihinde gizli celsede net konuştu:
“Binaenaleyh Rumları, Ermenileri bu Tekâlif-i Milliye mazbatalarının bedellerinden müstefit etmemek (faydalanmaması) için bir çare düşünüldü. Fakat bunu açık olarak Rum ve Ermeni diyemezdik. Muhtelif şekiller ve formüller yazıldı… Size sorarım arkadaşlar; bahusus Musa Kâzım Efendiye sorarım. Tek bir Müslüman emvalini hangi hükümet, hangi memur tasfiye etti. Maksat, siyasi zümre altında bu iki unsuru saklamaktır. Bittabi yine firar ve tagayyüp eden eşhasdan maksat ne ise onların emvali metrûkeleri denildi. Onların emlâki tasfiyeye tabi idi.”[60]
HARP, TRANSFERİ HIZLANDIRDI
Devlet icraatı olarak mülkiyet transferi ve tapulama işleminin yapıldığı 1915 ve sonrası, harbin transferi hızlandırdığı, iktisadi Türkçülüğü güçlendirdiği ve piyasayı Türkleştirdiği yıllar olarak değerlendirildi.
Harbin mülkiyet ve sermaye transferini hızlandırdığı[61] İttihat ve Terakki’den Dr. Nâzım[62] ile Berlin’e kaçan Talât[63] tarafından da ifade edilmiştir.
Yakın dönem tarihçilerinden Sina Akşin[64] “İktisadi Türkçülük yeşerdi” derken, Zafer Toprak[65] da “Savaşla piyasasın millileştiği” tespitinde bulundu.
1924 yılı başında İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası yaptığı araştırmayla[66]da, 1915 sonrası umumi harp ve milli mücadeleyle yaratılan imkâna dikkat çekti.
TÜRK SERMAYE BİRİKİMİ
Osmanlı sisteminde Saray’dan yapılan işbölümü sonucunda 20. yüzyılın başına gelindiğinde ekonominin hâkim unsuru Hıristiyanlar yani milleten Rum ve Ermenilerdi. Osmanlı’ya hâkim unsur ifade edildiği biçimiyle milleti hâkime Müslüman-Türk’ün ekonomide etkinliği sınırlıydı.
Hıristiyanların ekonomide hâkim olması, çok uyanık veya işbirlikçi olmalarıyla açıklanamaz, sistemi kurgulayan Osmanlı Sarayıydı. Elbette o dönemde uyanık ya da işbirlikçi Müslüman-Türkler de vardı.
İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasının araştırmasına göre, 1880’lerde 31 sektörün 27’sine gayri Türk ve 4’üne Türk hâkimdi.[67]
1914-1915’lerde de Osmanlı sanayi sermayesinin dağılımında, Müslüman-Türk’ün yüzde 15 olan payı, Rumlarda yüzde 50 ve Ermenilerde yüzde 20’ydi.[68]
Bir başka araştırmaya göre, 1912 yılındaiç ticaretle ilgili işyerlerinin yüzde 15’i, imalathanelerin yüzde 11’i ve serbest meslek sahibinin yüzde 14’ü Müslüman-Türk’tü.[69]
Bu üç farklı kaynağın ortaya koyduğu sonuç, Müslüman-Türk sermayedarın payı biraz aşağı-yukarı sapmayla yüzde 15 civarında olup, geriye kalan yüzde 85’i de Hıristiyan ve Museviler ve yabancılarındı. Yüzde 85’lik payda ağırlık Rum ve Ermeni milletinindi.
1915’ler ve 1920’lerin ekonomi politiğiyle emvâli metruke kapsamına alınan fabrikaların, imalathanelerin, atölyelerin ve işyerlerin de Müslüman-Türk’e transferinin sağlanmasıyla sermayenin Türkleştirilmesi hızlandırıldı. Büyük olasılıkla 1930’lara gelindiğinde Türk-Müslüman sermayedarın payı yüzde 80’lere yükselmiş olmalı.
Diğer bir deyişle Türk burjuvazisinin sermaye kaynağı, aynı sermayedar sınıf içinde birlikte var olduğu milleten Rumların, Ermenilerin ve diğerlerinin varlığıdır. Bu, Türk milliyetçiliği ekonomi politiğinin niteliğini daha iyi anlamamızı sağlayan bir durumdur.
4. BÖLÜM: 1915-2015 DÖNEMİNDE NE OLDU?
A- 1915’TEN BUGÜNE DEVAMLILIK
Zaman zaman Osmanlı ve Cumhuriyetin farklı iki rejim gibi sunumu olsa da, esasta bir değişiklik olmamıştır. Değişense, sultanlıkla halifeliğin ilgasıdır.
Aynı kadro ile aynı programa devam edilmiştir.
Türk milliyetçiliği ekonomi politiğinin var ettiği Cumhuriyet, demokrasiyle, iç barışla ve adaletle birlikte bugüne gelmediği için, Kürt ve Alevi kimliğinin yok sayılmasının siyasal sorunlarını yaşamaya devam ediyoruz.
1- KURUCU KADRO İTTİHATÇI
1919’lardan itibaren Müdafaai Hukukçu olan İttihatçılar, 1923’lerden sonra Kemalist oldu. 1915’ler ekonomi politiğini belirleyen ve uygulayan kadro, aynı zamanda 1920’lerde Türk Kurtuluş Savaşını sürdüren ve Cumhuriyeti kuran kadroydu.
1919’da Samsun’a çıkmadan evvel “İttihat ve Terakki vatansever bir cemiyet idi…” diyen[70] Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Reisiyken de 1915’lerden 1920’lere kadrosal devamlılığa dikkat çekti.[71]
Bu konuda fikir birliği vardır. Yakın dönem tarihçileri Tarık Zafer Tunaya’ya[72] ve Mete Tunçay’a[73]ve Sina Akşin’e[74]ve İttihatçı gazeteciler Hüseyin Cahit Yalçın ile Muhittin Birgen’e[75] ve Teşkilât-ı Mahsusa’nın elemanlarından Eşref Kuşçubaşı’na[76] ve İttihatçı Celal Bayar’a[77] göre, 1915’in İttihatçısı 1919’da Müdafaai Hukukçu oldu ve 1923’te Cumhuriyeti kurdu.
Kadrosal bu devamlılık sonucundadır ki, Türk milliyetçiliği ekonomi politiğinin programı daha da derinleştirilmiştir.
2- 1915 PROGRAMI HÂLÂ YÜRÜRLÜKTE
İttihat ve Terakki’nin 1915’lerde programlaştırdığı Türk milliyetçiliği ekonomi politiği, Cumhuriyet’le kalıcılaştı. Bunun içindir ki, Cumhuriyet, demokrasiyi ve adaleti teğet geçti.
Programın ekonomi cephesinde mülkiyetin ve sermayenin Türkleştirilmesine aynen devam edildi. Devlet gücüyle zorla alınan mülkler, dağıtıldı ve satıldı. Ardından mülkler yeni sahiplerine tapulandırıldı.[78]
Resmen kanunda yazılarak iskân politikası asimilasyon amacıyla ‘Türk’e göre ayarlandı. Bunun için ‘dil, kültür ve kan birliğini’ temin etmek amacıyla, ‘Türk ırkından olan ve olmayan’ ya da ‘anadili Türkçe olan ve olmayan’ ayrımına göre nüfus politikasını esas alan 14 Haziran 1934 tarih ve 2510 no’lu İskân Kanunu (madde 3, 7, 11 ve 12) yürürlüğe kondu. Türk Mühendislik Projesi’ne göre hazırlanan kanunun gerekçesinde ‘temdinle temsîl’ yani ‘medenileştirerek asimile etmek’ (ya da tersi, ‘asimile ederek medenileştirmek’) resmen yazıldı.[79]
 ‘Tek dil, tek millet ve tek kimlik’ zihniyeti gereği Türk kimliğini hâkim kılmak ve ‘öteki’ni tasfiye etmek politikası aynen icra edile geldi…
Programın asırlık pratiği: 1915’te Ermeni Soykırımı… Rum sürgünü ve mübadelesi… 1934’te Trakya Yahudilerin sürülmesi… 1938’de Dersim Kırımı… 1942’de Varlık Vergisi vurgunu… 1955’te 6-7 Eylül yağması… 1964’de İstanbul ve 1970’lerde İmroz Rumlarının kovulması… 1959-1968’de 12 bin köy adının değiştirilmesi… 1970’lerde Hıristiyan ve Musevi vakıf mallarına el konması… 1978’de Maraş katliamı… 1980’de 12 Eylül imhası… 1993’te Sivas yangını… 1990’larda köy boşaltması ve milyonlarca Kürtün sürülmesi… 2007’de Hrant Dink’in öldürülmesi… 2011’de Roboski’nin bombalanması… 1984’ten beri süren savaş…
Asırlık geçmiş, Türk milliyetçiliğin faşizmi içselleştirdiğinin pratiğidir…
Bunun içindir ki, her TC vatandaşına eşit gözle bakılmıyor.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının[80] ve Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu raporunun[81] ve AKP Hükümeti’nin vakıflardan sorumlu bakanı Mehmet Ali Şahin açıklamasının[82] ortak noktası:
Milleten Türk ve dinen Sünni Müslüman olmayan Rumlar ile Hıristiyanlara ‘Türk olmayan yabancı’ denilmesidir!
Demek ki, TC’nin hem ‘yabancı vatandaşı’hem de ‘öz vatandaşı’ vardır!
Bunun için demokrasi de adalet de sözde kalıyor!
B- 1915’TEN 2015’E SONUÇ
1915’ten 2015’e asırlık geçmiş, milleten Türk ve dinen Sünni Müslüman olmayanın demografik ve ekonomik yapıda nasıl imha edildiğinin pratiğidir.
1. sonuç: ANADOLU HIRİSTİYANTANLARDAN TEMİZLENDİ
1914’te Osmanlı’nın resmi sayımına göre, bugünkü TC sınırları içinde toplam 16 milyonluk nüfusta yüzde 20’ye yaklaşan Hıristiyan ve Musevi’nin payı[83] bir asır sonrası 2015’te 77 milyonda tahminen binde 1.
Osmanlı’nın 1914-1918 savaşında kaybı 3,5 milyon insan civarında olup, harici ve dâhili harp birlikte sürdürüldüğü için, bu kaybın yarıdan fazlası sivildir.[84]
Nüfusta yaşanan bu kaybın ve 1923’deki mübadelenin sonunda, 1927’deki nüfus sayımına göre[85] TC nüfus toplamı 13 milyon 648 bin ve bunun yaklaşık 380 bini yani yüzde 2,8’i de Hıristiyan ve Musevi idi.
1914’te Hıristiyan ve Musevilerin yüzde 20 olan nüfus payı, 1927’de yüzde 2,8 ve 2015’de ise tahminen binde 1. Oysa 1927’deki nüfus payı korunabilmiş olsaydı, 77 milyonluk nüfusta Hıristiyan ve Musevi toplamı 2,1 milyonu aşacaktı, ama bugün tahmini rakamsa 100 bin.
Peki, 2 milyon Hıristiyan’a ve Musevi’ye ne oldu?
1915’deki yüzde 20 Hıristiyan ve Musevi nüfus payı, 2015’de neden binde 1’e indi?
Bu, imha ve asimilasyon politikalarıyla Anadolu’nun kadim halklarına ne yaşatıldığının özetidir.
Türk-İslamcıların hoşgörü laf salatasıyla, yüzde 99’u Müslüman höykürmesi, aslında imhaya yapılan methiyedir…
Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Kafkaslar’da tüm komşu ülkelerinin hiçbirinde ‘öteki’ nüfus, Türkiye’deki gibi hızla tasfiye edilmemiştir!
Dün Hıristiyanları demografik ve ekonomik yapıdan tasfiye eden ekonomi politik, bugün milleten Kürtler ve dinen Aleviler üzerinde yoğunlaştırılıyor.
2. sonuç: MÜLKİYET TÜRKLEŞTİRİLDİ
Değinmiştim, mülkiyeti Türkleştirmenin 1’inci maddesi, devlet fiiliyle mülkün emvâli metruke haline getirilmesiydi. Bu sürecin 2’nci maddesi mülkün yağmalanması ve 3’üncü maddesi de, yeni sahipleri üzerine kaydının yapılmasıydı. Mülkiyetin Türkleştirilmesinde 2’nci ve 3’üncü maddeyle ilgili işlemler esas olarak 1920’ler sonrasında tamamlandı.
Emvâli metruke kapsamına alınan bağın, bahçenin, evin, tarlanın, mağazaların, fabrikaların, imalathanelerin ve atölyelerin Müslüman-Türk’e transferiyle diğer bir deyişle yağmasıyla, 1914-1915’ler itibariyle, Osmanlı ekonomisinde Müslüman-Türk sermayedarının biraz sapmayla yüzde 15’lerde olan payının[86] hızla artması sağlandı!
Böylesi sermaye birikim modeliyle var olan 1930’ların Türk-Müslüman ticaret sermayedarı, bugünün finans kapital oligarşisidir!
Türk sermaye birikimi yağmayla sağlandığı için sanayileşme tartışması bitmediği ve küresel bir marka üretilemediği gibi, 100 yıllık geçmişi olan şirket sayısı bir elin parmağını geçmiyor.
3. sonuç: SOYKIRIM… YÜZLEŞME VE TAZMİN
Ermeni soykırımı ekonomi politiğini özetliyorum:
1- Ermeniler toprağından/yurdundan kopartıldı.
2- Ermenilerin malına/mülküne el konuldu.
3- Ermenilerin tarihi/kültürel varlığı yok edildi.
Asırlık tasfiye politikasını sürdüren devletin (ve toplumun da) yüzleşmesi bir zorunluluktur…
Ermeni (ve diğer milletten) her canın yaşadığının telafisi mümkün değildir!..
Ermeni (ve diğer milletten) her canın gasp edilen mülkünün her çeşit tazmini hakkıdır ve mümkündür!..



[1]Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, Hazırlayan: Resul Bozyel, Kesit Yayınları, İstanbul-2006, sf. 152.
[2]Pontus Meselesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Matbuat Müdiriyet-i Umumisi, Matbuat ve İstihbarat Matbaası, Ankara-1338 (1922), Yayına hazırlayan: Dr.Yılmaz Kurt, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları No: 68, TBMM Basımevi, Ankara-1995, sf. 3, 12.
[3]Celâl Bayar, Ben De Yazdım, Millî Mücadeleye Gidiş, cilt: 5, Sabah Gazetesi Kitapları, İstanbul-1997, sf. 103-124; Cumhuriyet, 19.12.1936, sf. 1, 8.
[4]Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı, Resmi Yayınları Seri No: 8, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1972, sf. 417;  Ragıp Gümüşpala, Tunceli’deki Aşiretler, 23 Mart 1936, yer aldığı kitap, Tarih Vakfı-Necmeddin Sahir Sılan Arşivi-3, Kürt Sorunu ve Devlet, Tedip ve Tenkil Politikaları (1925-1947), Derleyen: Tuğba Yıldırım, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2011, sf. 87; Doğu Bölgesindeki Geçmiş İsyanlar ve Alınan Dersler, Genelkurmay Başkanlığı, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1946, yer aldığı kitap, Tarih Vakfı-Necmeddin Sahir Sılan Arşivi-2, Doğu Anadolu’da Toplumsal Mühendislik, Dersim-Sason (1934-1946), Yayına Hazırlayan: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2010, sf. 489.
[5]DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 17, Ankara-1936, sf. 165-170; Resmi Gazete, 2.1.1936, sayı: 3195.
[6]TBMM Zabıt Ceridesi, devre: V, cilt: 7, 25 Aralık 1935 tarihli oturum, sf. 178-180.
[7]Meclisi Âyan Zabıt Ceridesi, devre: III, içtimai senesi: 2, cilt: 1, 30 Teşrinisani 1331 (13 Aralık 1915) tarihli oturum, TBMM Basımevi, Ankara-1990, sf. 133-134.
[8]General Fahri Belen, Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi 1914 Yılı Hareketleri, Genelkurmay Basımevi, Ankara-1964, 47-48; İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu, 1912-1922, Balkan-Birinci Dünya ve İstiklâl Harbi, Atatürk KDTYK Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-1993, sf. 53, 64; Kâzım Karabekir, Birinci Cihan Harbine Nasıl Girdik?, cilt: 2, 5. baskı, Emre Yayınları, İstanbul-2000, sf. 281-282; Liman Von Sandars, Türkiye’de Beş Yıl, Hazırlayan: Resul Bozyel, Kesit Yayınları, İstanbul-2006, sf. 31-48.
[9]Maliye Nazırı Cavit’in açıklamasıiçin bakınız, Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, devre: 3 içtimai sene: 4, cilt: 2, 21 Şubat 1334 (1918) tarihli oturum, TBMM Basımevi, Ankara-1991, sf. 424-426 ve Meclisi Âyan Zabıt Ceridesi, devre: 3, içtimai sene: 4, cilt: 1, 2 Mart 1334 (1918) tarihli oturum, TBMM Basımevi, Ankara-1990, sf. 527-533, 540.
[10]BOA, DH.ŞFR, 52/96, 97 ve 98, 11 Nisan 1331 (24 Nisan 1915) tarihli şifre.
[11]Dahiliye Nazırı Talât’ın şifresi, 6 Eylül 1914 tarihli, BOA-Katalog, DH.ŞFR, 44/200, 28 Ağustos 1330 (6 Eylül 1914); ayrıca, Dahiliye Nezareti Emniyet Umum Müdürlüğü, Dosya 44, 844/51, aktaran, Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Atatürk KDTYK Türk Tarih Kurumu Yayınları, 3. baskı, Ankara-1985, sf. 212.
[12]BOA, DH. ŞFR, 50/127, 15 Şubat 1330 (28 Şubat 1915), aktaran, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, 1878-1920, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-2007, sf. 129; Birinci Dünya Harbi Koleksiyonu, Klasör: 401, E. Dosya no: 50, Y. Dosya no: 1580, Fihrist no: 1-22, aktaran, Genelkurmay ATASE, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri, 1914-1918, cilt: 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara-2005, sf. 187, 475-476; Ermeni Komitelerinin A’mâl ve Harekât-ı İhtilâliyyesi, İ’lân-ı Meşrutiyyet’den Evvel ve Sonra, Matbaa-i Orhahiyye, İstanbul-1332 (1916), Hazırlayan: H. Erdoğan Cengiz, Başbakanlık Basımevi, Ankara-1983, sf. 12; İttihat ve Terakki’nin 1916 Yılı Kongre raporu için bakınız, Mete Tunçay, Cihat ve Tehcir, 1915-1916 Yazıları, Salyangoz Yayınları, 1. basım, İstanbul-2008, sf. 76-84.
[13] Hibe edilen Dimetoka haritası için bakınız, 23.8.1339 [1923] ve 340 sayılı Lozan Sulh Muahedenamesinin Kabulüne Dair Kanunlar,  DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 5, İstanbul-1931, sf. 13-324, ek harita; Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, devre: 3, içtimai senesi: 5, cilt: 1, 2 Kasım ve 23 Kasım 1918 tarihli oturum, TBMM Basımevi, Ankara-1992, sf. 109, 285-286¸ Lozan Barış Konferansı, tutanaklar-belgeler, Çeviren: Seha. L. Meray, cilt: 1, Yapı Kredi Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2001, 22 ve 23 Kasım 1922 tarihli oturum, sf. 29, 33, 43, 46; Halil Menteşe’nin Anıları, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul-1986, sf. 220-221; İsmet İnönü Hatıraları, Hazırlayan: Sabahattin Selek, Bilgi Yayınevi, 1. Basım,  Ankara-2006, sf. 336-337; Celâl Bayar, Ben De Yazdım, Millî Mücadeleye Gidiş, cilt: 4, Sabah Gazetesi Kitapları, İstanbul-1997, sf. 162-166.
[14]BOA, MV, 198/24, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, 1878-1920, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-2007, sf. 155-157, 689-690; Genelkurmay ATASE, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri, 1914-1918, cilt: 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara-2005, sf. 131-132, tıpkı basım sf. 429-430 ve Osmanlıcası, sf. 427; Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 148-150, 434-436.
[15]10 Haziran 1915 tarihli Ahval-i Harbiye ve Zaruret-i Fevkalâde-i Siyasiye Dolayisiyle Mahall-i Ahire Nakilleri İcra Edilen Ermenilerin İskân ve İaşesiyle Hususat-i Saireleri Hakkında Talimatname (Genelkurmay ATASE, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri, 1914-1918, cilt: 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara-2005, sf. 132-133, 428, 430-431; Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 150-152, 437-438.)
[16]10 Haziran 1915 tarihli Ahvâl-i Harbiyye ve Zarûret-i Siyâsiyye Dolayısıyla Mahâll-i Âhere Nakilleri İcrâ Edilen Ermenilere Âid Emvâl ve Emlak ve Arâzinin Keyfiyet-i İdâresi Hakkında Talimâtname (Genelkurmay ATASE, Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri, 1914-1918, cilt: 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara-2005, sf. 139-142, 433-438; Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 271-276, 450-454.)
[17]Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 336-340, 473-476.
[18]Takvim-i Vekayi, 14 Eylül 1331 [27 Eylül 1915], No: 2303’ten aktaran, DÜSTUR, Tertib-i Sanî (2. Tertip), cilt: 7, 1 Teşrin-i Sani 1330-31 Teşrin-i Evvel 1331, Dersaadet-1336, sf. 737-740; Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 279-291, 454-458.
[19]Takvim-i Vekayi, 28 Teşrinievvel 1331, sayı: 2343 ve tashih sayı: 2345’den aktaran, hazırlayan Karakoç Sarkis, Sicilli Kavanini, cilt: 16, Cihan Kitaphanesi-1936, sayfa 687-691.
[20]Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 340-344.
[21]Meclisi Âyan Zabıt Ceridesi, devre: III, içtimai senesi: 2, cilt: 1, 30 Teşrinisani 1331 (13 Aralık 1915) tarihli oturum, TBMM Basımevi, Ankara-1990, sf. 133-134.
[22]Krikor Zohrab, Hovhannes Serengülyan,  Onnik Tertsakyan ve Isdepan Çıracıyan mebusken öldürüldü. Önceki dönem mebusu Dr. Nazaret Dağavaryan ile Dr. Garabed Paşayan da öldürüldü ve Hampartsum Boyacıyan idam edildi. (Nesim Ovadya İzrail, 1915’te öldürülen 7 Ermeni milletvekili, makalesi, Utanç ve Onur, 1915-2015, Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılı, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2015.)
[23]Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, devre: III, içtimai sene: 5, cilt: 1, 4 Teşrinisani ve 11 Kanunuevvel 1334 (4 Kasım ve 11 Aralık 1918) tarihli oturum, sf. 114-115, 287-289.
[24]Rum mallarıyla ilgili 13 maddelik 8 Şubat 1331 (21 Şubat 1916) tarihli Rumlar’dan Metruk Emvalin İdare ve Muhafazasına Dair Talimatname ve 40 maddelik 20 Mart 1334 (1918) tarihli ‘Rum Emvâl-i Metrûkesinin Suret-i İdare ve Muhafazasına Dair 8 Şubat 331 Tarihli Talimatname Zeyli için bakınız, Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 310-328, 458-473.
[25]BOA-Katalog, DH.ŞFR, 537/94, 5.Tn.1332 (18 Ekim 1916) ve BOA, DH.ŞFR, 70/79, 10 Teşrinisani 1332 (23 Kasım 1916) tarihli şifre.
[26]HR. SYS, 2569/1_2,  aktaran, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-2007, sf. 395-396.
[27]BOE, 341055, 18 Kanunuevvel 1334, aktaran, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, 1878-1920, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-2007, sf. 412-417, 1027-1030; Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 381-386.
[28]8 Kanunusani 1336 (8 Ocak 1920) tarihli Âher Mahallere Nakledilmiş Olan Eşhasın 13 Eylül 1331 (26 Eylül 1915) Tarihli Kararname Mucibince Tasfiyeye Tabi Tutulan Emvali Hakkında Kararname, (Takvim-i Vekayi, 19 Rebi ul Âhır 1338-12 Kânun-u Sani 1336 (12 Ocak 1920), no: 3747’den aktaran, DÜSTUR, Tertib-i Sanî (2. tertip), cilt: 11, 10 Teşrinievvel 1334-15 Mart 1336, İstanbul-1928, sf. 553-561.)
[29]İsmet İnönü, Defterler  (1919-1973), Yayına Hazırlayan: Ahmet Demirel, cilt: 1, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul-2001, sf. 40-41; Lozan görüşmelerinde yangın tartışması için bakınız, Lozan Barış Konferansı, tutanaklar-belgeler, Çeviren: Seha. L. Meray, cilt: 4, Yapı Kredi Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2001, sf. 151-161 ve Lozan Barış Konferansı, tutanaklar-belgeler, Çeviren: Seha. L. Meray, cilt: 7, Yapı Kredi Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2001,sf. 95-97.
[30]DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 3, 2. basılış, Ankara-1953, sf. 82.
[31]TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt: 3, 14 Eylül 1338 (1922) tarihli oturum, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul-1985, sf. 768-769.
[32]TBMM Zabıt Ceridesi, devre: I, cilt: 23, 14 Eylül 1338 (1922) tarihli oturum, sf. 49.
[33]TBMM Zabıt Ceridesi, devre: I, içtimai sene: 4, cilt: 29, 15.4.1339 (1923) tarihli oturum, 163-164.
[34]TBMM Zabıt Ceridesi, devre: I, içtimai sene: 4, cilt: 29, 14 Nisan ve 15 Nisan 1339 (1923), sf. 138-146 ve 159-175, 199; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 4, 2. basılış, Ankara-1953, sf. 65-67; Nevzat Onaran, Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1920-1930), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-II, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 158-180.
[35]29 Nisan 1339 (1923) tarih ve 2455 no’lu kararnameyle kabul edilen talimatname (DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 4, 2. basılış, Ankara-1953, sf. 77-82.)
[36]İzmir Ticaret Odası, Meclis Karar Defteri I-II, 1922-1930, Hazırlayan: Dr. Fikret Yılmaz, İzmir Ticaret Odası, Kültür, Sanat ve Tarih Yayınları-5, İzmir-2008, sf. 90-92.
[37]Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 347-353, 487-489.
[38]23 Ağustos 1339 (1923) tarih ve 340, 341, 342 ve 343 sayılı kanunlar, DÜSTUR, 3. tertip, cilt: 5, sf. 13-324; TBMM ZC, devre: II, cilt: 1, 16-23 Ağustos 1339 (1923), sf. 107-291; http://www.mevzuat.gov.tr/Mevzuat Metin/1.3.340.pdf
[39] 13 Haziran 1926 tarih ve 3753 no’lu ile 17 Temmuz 1927 tarih ve 5451 sayılı kararnameyle kabul edilen iki talimatname için bakınız, DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 7, 2. Baskı, Ankara-1944, sf. 1549-1550; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 8, 2. basılış, Ankara-1946, sf. 1068-1069; Resmi Gazete, 5.10.2006, sayı: 26310.
[40]Nevzat Onaran, Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1920-1930), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-II, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 393-398.
[41]Anayasa Mahkemesinin 22.4.1963 tarih ve 1963/94 sayılı kararı, Resmi Gazete, 31.07.1963, sayı: 11468, sf. 1-5.
[42] 20 Nisan 1338 (1922) tarihli ve 224 no’lu Memaliki Müstahlasadan Firar ve Gaybubet Eden Ahalinin Emvali Menkule ve Gayrimenkullerinin İdaresi Hakkında Kanun (DÜSTUR, 3. tertip, cilt: 3, 2. basılış, Ankara-1953, sf. 34-35; TBMM Zabıt Ceridesi, devre: 1, içtimai sene: 3, cilt: 19, 20 Nisan 1338 (1922) tarihli oturum, sf. 303-321.)
[43]27.10.1988 tarih ve 3488 sayılı kanun, Resmi Gazete, 8.11.1988, sayı: 19983.
[44]13 Mart 1926 tarih ve 781 no’lu Mübadeleye Gayritabi Eşhastan Metruk Olup Hakkı İskânı Haiz Olanlara ve Verilecek Emvâli Gayrimenkule Hakkında Kanun (DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 7, 2. tabı, Ankara-1944, sf. 655-657; Resmi Ceride, 29 Mart 1926 ve no: 334.)
[45]Şevket Pamuk, İstanbul ve Diğer Kentlerde 500 Yıllık Fiyatlar ve Ücretler, 1469-1998, Devlet İstatistik Enstitüsü, Ankara-2000, sf. 22.
[46]A. Gündüz Ökçün, Türkiye İktisat Kongresi, 1923-İzmir, AÜSBF Yayınları, 2. basılış, Ankara-1971, sf. 426-429.
[47]Nevzat Onaran, Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1920-1930), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-II, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 425-434.
[48]Cumhuriyet, 18.9.1931, sf. 4 ve 19.9.1931, sf. 4 ve 23.9.1931, sf. 6 ve 24.9.1931, sf. 6.
[49]Transfer kanunları: 13 Mart 1340 (1924) tarih ve 441 no’lu ve 15 Nisan 1341 (1925) tarih ve 622 no’lu kanun (441 no’lu kanun için, TBMM Zabıt Ceridesi, devre: II, cilt: 3, 12.11.1339 tarihli oturum, sf. 345; TBMM Zabıt Ceridesi, devre: II, cilt: 7, 13.3.1340 tarihli oturum, sf. 411-420; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 5, 2. basılış, Ankara-1948, sf. 336 ve 622 no’lu kanun için, TBMM Zabıt Ceridesi, devre: II, cilt: 18, 15 Nisan 1341 tarihli oturum, sf. 56-62; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 6, Ankara-1934, sf. 327; Resmi Ceride, 23 Nisan 1341, sayı: 96.); 16 Nisan 1340 (1924) tarihli 488 no’lu kanun (TBMM Zabıt Ceridesi, devre: II, cilt: 8, 16.4.1340 tarihli oturum, sf. 784-796.); 18 Nisan 1341 tarih ve 154 no’lu kanunun madde 23/V fıkrası (DÜSTUR, 3. tertip, cilt: 6, Ankara-1934, sf. 339; Resmi Ceride, 23 Nisan 1341, sayı: 96.); 22 Şubat 1926 tarih ve 748 no’lu kanun (TBMM Zabıt Ceridesi, devre: II, cilt: 22, 15.2.1926 ve 22.2.1926 tarihli oturum, sf. 209-210 ve 265-267; DÜSTUR, 3.Tertip, cilt: 7, 2. tabı, Ankara-1944, sf. 420-421; Resmi Ceride, 7 Mart 1926, no: 315.); 13 Mart 1926 tarihli ve 781 no’lu kanun (TBMM Zabıt Ceridesi, devre: II, cilt: 23, 6.3.1926 ve 13.3.1926 tarihli oturum, sf. 86-88 ve 160-161; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 7, 2. tabı, Ankara-1944, sf. 655-657; Resmi Ceride, 29 Mart 1926 ve no: 334.); 31 Mayıs 1926 tarih ve 882 no’lu kanun (Nevzat Onaran, 1926’daki ‘metrûk emvâli’ gayrimenkuller, AGOS, 27 Mayıs 2005, sf. 2; TBMM Zabıt Ceridesi, devre: II, cilt: 25, 19 Mayıs ve 29 Mayıs ve 30 Mayıs ve 31 Mayıs 1926 tarihli oturum, sf. 270, 601-605 ve 645-646 ve 680-682 ve 697 ve 728-729; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 7, 2. tabı, Ankara-1944, sf. 1439; Resmi Ceride, 27 Haziran 1926 ve sayı: 405.); 16 Haziran 1927 tarih ve 1080 no’lu kanun (TBMM Zabıt Ceridesi, devre: II, cilt: 26, 9.6.1926 tarihli oturum, sf. 274; TBMM Zabıt Ceridesi, devre II, cilt: 33, 16.6.1927 tarihli oturum, sf. 72-76.); 31 Mart 1928 tarih ve 1217 no’lu kanun  (DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 9, 2. basılış, Ankara-1948, sf. 125; Resmi Gazete, 4 Nisan 1928 ve sayı: 855.)
[50]Nevzat Onaran, Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1920-1930), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-II, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 402-463.
[51]İzmir Ticaret Odası, Meclis Karar Defteri I-II, 1922-1930, Hazırlayan: Dr. Fikret Yılmaz, İzmir Ticaret Odası, Kültür, Sanat ve Tarih Yayınları-5, İzmir-2008, sf. 48-114, aktaran, Nevzat Onaran, Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1920-1930), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-II, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. sf. 409-412.
[52] Emanetteki paranın adresi: 28 Mayıs 1331 (10 Haziran 1915) tarihli talimatname (Birinci Dünya Harbi, Klasör: 361, E. Dosya No: 1030, Y. Dosya No: 1445, Fihrist No: 1-3, aktaran Genelkurmay ATASE, Arşiv Belgeleriyle Ermeni faaliyetleri, 1914-1918, cilt: 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara-2005, sf. 139-142, 433-438.); 13 Eylül 1331 (26 Eylül 1915) tarihli Tasfiye Kanunu (Takvim-i Vekayi, 14 Eylül 1331, No: 2303’ten aktaran, DÜSTUR, Tertib-i Sanî (2. Tertip), cilt: 7, Dersaadet-1336, sf. 737-740; Sicilli Kavanini, cilt: 16, Hazırlayan Karakoç Sarkis, 10 Temmuz 1324-15 Mart 1336, İstanbul-1936, sf. 678-679.); 15 Nisan 1339 (1923) tarihli ve 333 no’lu kanun  (DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 4, 2. basılış, Ankara-1953, sf. 65-67.); 15 Nisan 1341 (1925) tarih ve 622 no’lu kanun (DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 6, Ankara-1341, sf. 327; Resmi Gazete, 23 Nisan 1341, no: 96.);  13 Mart 1926 tarih ve 781 no’lu kanun (DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 7, 2. tabı, Ankara-1944, sf. 655-657; Resmi Ceride, 29 Mart 1926 ve no: 334.); 24 Mayıs 1928 tarih ve 1331 no’lu kanun (DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 9, 2. baskı, Ankara-1948, sf. 732-734; Resmi Gazete, 30 Mayıs 1928 tarih ve no: 902.)
[53]24 Mayıs 1928 tarih ve 1349 no’lu Emvâli Metrûke Hesabı Carilerinin Bütçeye İrat Kaydine Dair Kanun, TBMM Zabıt Ceridesi, devre: III, cilt: 4, 24.5.1928 tarihli oturum, s.353, 386; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 9, 2. basılış, ciltte kanun sıra no’su 228’dir; Resmi Gazete, 30 Mayıs 1928, no: 902.
[54]TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt: 3, 29.11.1338 tarihli oturum, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul-1985, sf. 1140.
[55]18 Aralık 1916 tarihli Balkan Harbi ile Harb-i Umuminin Saha-i Cereyandaki Emvâl-i Gayr-i Menkuleye Ait Senedat-ı Hakaniyyeden Zayi Olanlarının Yerine Meccanen Yenilerinin İtasına Dair Kanun (Meclisi Mebusan Zabıt Ceridesi, devre: III, içtimai sene: 3, cilt: 1, 28 Teşrinisani 1332 ve 5 Kanunuevvel 1332 tarihli oturumlar, sf. 112, 163-164; Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 384-386.)
[56]18 Aralık 1918 tarihli Sevk Edilen Ermeni ve Rumlar’ın Geri Dönüşlerinde Mal ve Emlakinin İadesi Kanunnamesi (BOE, 341055, 18 Kanunuevvel 1334, aktaran, Osmanlı Belgelerinde Ermenilerin Sevk ve İskânı, 1878-1920, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ankara-2007, sf. 412-417, 1027-1030; Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 381-386, 490-492.)
[57]Takvim-i Vekayi, 14 Eylül 1331, No: 2303’ten aktaran, DÜSTUR, Tertib-i Sanî (2. Tertip), cilt: 7, Dersaadet-1336, sf. 737-740.
[58]TBMM Zabıt Ceridesi, devre: II, cilt: 26, 1.6.1926 tarihli oturum, sf. 13; 24 Mayıs 1928 tarih ve 1331 no’lu Mübadil, Gayrimübadil, Muhacir Vesaireye Kanunlarının Tevfikan Veya Adiyen Tahsis Olunan Gayrimenkul Emvâlin Tapuya Raptına Dair Kanun (TBMM Zabıt Ceridesi, devre: 3, içtimai sene: 1, cilt: 4, 21 Mayıs ve 23 Mayıs ve 24 Mayıs 1928 tarihli oturum, sf. 221, 288, 354-355; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 9, 2. baskı, Ankara-1948, sf. 732-734; Resmi Gazete, 30.5.1928, no: 902.)
[59]2 Haziran 1929 tarihli ve 1515 no’lu Tapu Kayıtlarından Hukuki Kıymetlerini Kaybetmiş Olanların Tasfiyesine Dair Kanun (DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 10, 2. basılış, Ankara-1953, sf. 896; Resmi Ceride, 9.6.1929 ve no: 1211.)
[60]TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt: 4, 3 Nisan 1340 (1924) tarihli oturum, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul-1985, sf. 429.
[61]Taningazetesi yorumu: “Bu harbin… bizim için birçok fena tarafları olduğu gibi birçok da iyilikleri olmuştur. … muharebe ile beraber bizi tazyike başlamış olan ihtiyacât ve bilhassa harbin milli gayeleri hakkında uyanan yeni bir idrak, aramızda teşebbüs fikirlerinin birdenbire uyanmasına ve müsait bir saha üzerinde sür’atle feyz ve inkişaf bulmasına sebeb olmuştur.” (Taningazetesi, 7 Mayıs 1917, sf. 1, aktaran, Zafer Toprak, Türkiye’de ‘Milli İktisat’ (1908-1918), Yurt Yayınları, 1. baskı, Ankara-1982, sf. 36.)
[62]İttihat ve Terakki’nin önderlerinden Dr. Nâzım: “Şüphesiz harb memleketimizin hemen her tarafını zengin etmiş, fakat ahvâl-i fevkalâdenin bahşettiği servetin en büyük hissesi İzmir’e nasib olmuştur. Harb-ı Umumi’den sonra bizde başlayan iktisadi uyanıklığın asârını (eserlerini) İzmir’in hemen her tarafında görebiliriz.” (Tanin, 8 Kanunuevvel 1333 (8 Aralık 1917), sf. 2, aktaran, Zafer Toprak, age, sf. 411.)
[63]Berlin’e kaçan Talât, orada anlatmaya başladı: “Her savaşta Türk olmayan unsurlar servet sahibi oluyor, vatandaşlar ise insanca kayıp verdikten başka yoksulluğa da düşüyorlardı. Bu bakımdan vatandaşları ticarete teşvik etmek ve kendilerine kolaylık göstermek gerekli görüldü.” (Talat Paşa’nın Anıları, Hazırlayan: Alpay Kabacalı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2003, sf. 41.)
[64]Sina Akşin net yorumladı: “Savaş dönemi, bir Türk kapitalist sınıf geliştirmek Türkleri iktisadi faaliyetlere sokmak, şirketler, bankalar, kooperatifler örgütlemek demek olan, ‘iktisadi Türkçülüğün’ yeşerip serpildiği bir dönem oldu.” (Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi, 3. basım, İstanbul-2001, sf. 417.)
[65]Zafer Toprak, millileştirmeyi Türkleştirme anlamında kullandı: “Savaş yıllarında piyasanın ‘millileştirilmesi’ amaçlanmış, kooperatifler aracılığıyla ticaretin yabancı ve gayrimüslim ellerden alınarak, Müslüman-Türk unsuruna devri öngörülmüştü.” (Zafer Toprak, age, sf. 21.)
[66] İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası araştırması: Odanın 29 Ocak-22 Mart 1924 arasında 104 kişinin görüşü alınarak yapılan araştırmada Türkler’in iktisadi hayata bakışı değerlendirildi: 1– İstanbul’da Türk unsuru iktisadi hayata hakim değildi. Umumi harp sonrasında milli mücadelenin kazanılmasıyla Türkler iktisada yöneldi, milli iktisad oluşturuldu. İstanbul ağır hastadır, ama Türk’ün iktisadiyata hâkim olmasıyla iyileşecektir.  2- İktisadi hayata gayrimüslimler hâkimdi. Milli hakime Türkler, iktisadi meselelerle meşgul değildi. 3- Harbi umumide gayrimüslimlere karşı himaye edilen Türk unsuruna imkanlar yaratıldı. Milli mücadele, Türk iktisadının gelişmesini milli ülküler sahasına çekti. (Ticaret ve Sanayi Odasında Müteşekkil İstanbul Komisyonu Tarafından Tanzim Edilen rapor 29 Kanunusani-26 Teşrinisani 1340, Osmanlıca’dan çeviren: Aynur Karayılmazlar, Sadeleştiren: Doç. Dr. Ekrem Karayılmazlar, İstanbul Ticaret Odası Yayını, İstanbul-2006, sf. 17-21.)
[67]1880’lerde 31 sektörün 27’sinde gayri Türkler: İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasının 50’inci yılı nedeniyle 1932’de hazırlanan kitapta da, odanın kurulduğu 1880’lerle ilgili ekonominin sektörel analizinde ortaya çıkan sonuç şöyle aktarılmıştır: 31 sektörün 4’ünde Türk, 27’sinde gayri Türk hâkimdir. Değerlendirmede de, “bütün sanayi, iktisadi ve mali faaliyet gayri Türklerin inhisarı altına girmiştir”denilmiştir. (Hakkı Nezihi, Oda Tetkikat Şubesi Müdürü, 50 Yıllık Oda Hayatı, 1882-1932, Sanayii Nefise Matbaası, İstanbul-1932, sf. 28-35.)
[68]Osmanlı sanayi sermayesinde Müslüman-Türk azınlıkta: 1914-1915’lere gelindiğinde, Müslüman-Türk’ün ekonomik ağırlığı 1880’lere kıyasla pek de değişmemiştir. Osmanlı sanayinin sermaye dağılımı şöyle: Müslüman-Türk yüzde 15, Rum Ortodokslar yüzde 50, Ermeniler yüzde 20, Yahudiler yüzde 5 ve yabancılar yüzde 10. (Gabriel Bie Raundal, Deportment of Commerce, Government Printing Office, Washington D. C. 1926, sf. 161, aktaran Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi, 1923-1978, Akbank Kültür Yayını, İstanbul-1980, sf. 6-7; Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye’de Toplumsal ve Ekonomik Gelişmenin Elli Yılı, Ankara-1973, sf. 143, aktaran, Rıfat N. Bali, Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri Bir Türkleştirme Serüveni (1923-1945), İletişim Yayınları, 5. baskı, İstanbul-2001, sf. 197.)
[69] 18.063 işyerinin yüzde 15’i Müslüman-Türk: 1912 yılı itibariyle iç ticaretle ilgili 18.063 işyerinin yüzde 85’i ve 6.507 imalathanenin yüzde 89’u gayrimüslimlere aitti ve 5264 serbest meslek sahibinin yüzde 86’sı gayrimüslimdi. (Charles Issawi, The Economic…, hesaplayan, Murat Koraltürk, Erken Cumhuriyet Döneminde Ekonominin Türkleştirilmesi, İletişim Yayınları, İstanbul-2011, sf. 60.) Diğer bir deyişle, iç ticaretle ilgili işyerlerinin yüzde 15’i, imalathanelerin yüzde 11’i ve serbest meslek sahibinin yüzde 14’ü Müslüman-Türk’tü.
[70]Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal’in Ağzından Vahideddin, Pozitif Yayınları, İstanbul-2005, sf. 104, 110.
[71]Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal: “Vaktiyle zaten birçoğumuz o [İttihat ve Terakki] cemiyetin müessis (kurucu) ve âzasından bulunuyorduk. Son kongresi karariyle tarihe intikal eden mezkûr cemiyetin müntesipleriyle (ilgisi olanlardan) bilâhare teşekkül eden Teceddüt Fırkası mensuplarının kısm-ı küllisi (tamamı) büyük milletimizin azm-ı bülendinden (yüce kararından) doğan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne iştirak ve iltihak etmiş (ortak olmuş ve katılmıştır) ve bu [Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk] cemiyetin programını kabul etmiştir.” (Mustafa Kemal, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I-III, cilt. III, Atatürk KDTYK, Ankara-1989, sf. 85-86.)
[72]Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler (1876-1938), Kanun-ı Esasî ve Meşrutiyet Dönemi, Birinci Kitap, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Mayıs 2003, 2. Baskı, sf. 171, 176; Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, İttihat ve Terakki, Bir Çağın, Bir Kuşağın, Bir Partinin Tarihi, cilt: 3, İletişim Yayınları, İstanbul-2000, sf. 676.
[73]Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması, 1923-1931, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-1999, sf. 26, 169.
[74]Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele-II, Son Meşrutiyet, 1919-1920, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı, İstanbul-2010, sf. 29; Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi Yayınları, 3. Baskı, Ankara-2001, sf. 464.
[75]Hüseyin Cahit Yalçın, Talat Paşa, Yedigün Neşriyatı, 1943, sf. 6; Muhittin Birgen, İttihat ve Terakki’de On Sene, cilt: 2, Hazırlayan: Zeki Arıkan, Kitap Yayınevi, İstanbul-2006, sf. 687, 696-697, 705.
[76]Cemal Kutay, Talat Paşanın Gurbet Hatıraları, İstanbul 1983, cilt: 1, sf. 7’den aktaran, Doç. Dr. Ahmet Eyicil, Doktor Nâzım Bey, Gün Yayıncılık, 1. basım, Ankara-2004, sf. 259.
[77]Celal Bayar, Ben De Yazdım, Millî Mücadeleye Gidiş, cilt: 7, Sabah Gazetesi Kitapları, İstanbul-1997, sf. 78, 80.
[78]Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 353-367, 381-386; Nevzat Onaran, Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1920-1930), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-II, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 402-512.
[79] TBMM ZC, devre: IV, cilt: 23, 7 Haziran ve 14 Haziran 1934, sf. 67-77 ve 140-166; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 17, 2. Basılış, Ankara-1955, sf. 21-23; Resmi Gazete, 21 Haziran 1934, sayı: 2733, sf. 4003-4009.
[80]Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 8.5.1974 tarih, Esas no: 1971/2-820, Karar no: 1974/505, aktaran, Yargıtay Kararlar Dergisi, yıl: 1975, ay: 8 [Ağustos], sf. 16.
[81]TC Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, 6.2.2006 tarih ve 2006/1 no’lu raporu.
[82]Hürriyet, 15 Mayıs 2006, sf. 27.
[83]Memalik-i Osmaniyenin 1330 (1914) Senesi Nüfus İstatistiki (İstanbul-1919), aktaran, Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Çeviri: Bahar Tırnakcı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2003, sf. 208-227.
[84]Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, 13. baskı, Ankara-2002, sf. 239; Justin McCarthy’den aktaran, İlhan Tekeli, Göç ve Ötesi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2008, sf. 155; Âyan’dan Damat Ferit konuşması, MAZC, devre: III, içtimai sene: 5, cilt: 1, 21 Teşrinievvel 1334 (21 Ekim 1918) tarihli oturum, sf. 33; 2 ciltlik, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri, 1914-1921,Ankara-2001, Yayın No: 49 ve 50; 4 ciltlik, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, 1906-1922, Ankara, Yayın No: 23-24 ve 34-35; Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 234-244.
[85]Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül I, 28 Teşrinievel 1927, İstatistik Umum Müdürlüğü, Ankara-1929, sf. XVII, LX.
[86]Hakkı Nezihi, Oda Tetkikat Şubesi Müdürü, 50 Yıllık Oda Hayatı, 1882-1932, Sanayii Nefise Matbaası, İstanbul-1932, sf. 28-35; Gabriel Bie Raundal, Deportment of Commerce, Government Printing Office, Washington D. C. 1926, sf. 161, aktaran Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi, 1923-1978, Akbank Kültür Yayını, İstanbul-1980, sf. 6-7; Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye’de Toplumsal ve Ekonomik Gelişmenin Elli Yılı, Ankara-1973, sf. 143, aktaran, Rıfat N. Bali, Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri Bir Türkleştirme Serüveni (1923-1945), İletişim Yayınları, 5. baskı, İstanbul-2001, sf. 197; Charles Issawi, The Economic…, hesaplayan, Murat Koraltürk, Erken Cumhuriyet Döneminde Ekonominin Türkleştirilmesi, İletişim Yayınları, İstanbul-2011, sf. 60.

Yorumlar kapatıldı.