İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Diyarbakır’da Paskalya bayramı kutlamaları

Hatice Kamer

Bugün Paskalya bayramı ve dünden beri Diyarbakır Surp Giragos Kilisesi’nde büyük bir heyecanla bayrama hazırlık yapılıyor. 1915 olaylarının 100. yılı sebebiyle kiliseye ilginin arttığı gözlemleniyor. Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi olarak tarihte yerini alan Surp Giragos, 800 yıllık geçmişe sahip. Burası birçok yangın ve yıkıma maruz kalmış. 1915 olayları sırasında ise minarelerden yüksek diye, üç metrelik haçın olduğu çan kulesi top atışları ile yıkılmış. Daha sonra da 1. Dünya Savaşı’nda karargah olarak da kullanılan kilise, 2010 yılına kadar harabe halde bırakılmış.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Ermeni Patrikhanesi ve Ermeni toplumunun destekleriyle restore edilen kiliseden 97 yıl sonra yeniden çan sesleri yükseldi.
4 Kasım 2012 yılında uzun bir aradan sonra kilisede ilk defa dini ayin yapıldı ve o gün kilisede genç bir Ermeni çiftin nikahı da kıyıldı.

Artık her Pazar kilisenin çanları çalıyor ama kilisenin papazı olmadığı için, burada hala dini tören yapılamıyor.
Boyalı yumurtalar ve çörekler
Kilisenin arka bahcesinde hummalı bir faaliyet var. Bir tarafta kazanlarda boyalı, suda kaynayan yumurtalar, diğer taraftaysa hazırlanan çöreklerin tadına bakanlar…

Semiha Demir, 57 yaşında. Kilisedeki arkadaşlarına yardıma gelmiş. Paskalya yumurtalarını kaynatıyorlar. “İki dedem de Ermeni ama Müslüman oldular. Biz de Müslüman değerlerine göre yetiştik ama ben kendimi ne Müslüman ne de Ermeni gibi hissediyorum” diyor.
Birkaç yıl önce kilisenin virane olduğu ve ahır gibi kullanıldığını hatırlatan Semiha, “Buranın onarılıp hizmete açılması ve dini ayinlerin yapılması çok önemli. Ben de büyük bir keyifle bayram hazırlıklarına yardım ediyorum” diye konuşuyor.
Diyarbakır ve birçok ilçesinde “Benim dedem de Ermeni’ydi” sözüne herkes çok aşina. Son yıllarda “Ben de Ermeniyim” ifadesi daha yaygın olarak kullanılıyor. Zira dedesi yahut ninesi Ermeni olan fakat Müslüman gibi yetişen birçok kişi, vaftiz olup Ermeni kimliğine döndü.

Semiha ile birlikte yumurtaları kaynatan Kınar da onlardan biri. Yumurtaları kaynatıp organik boyalarla boyama işi burada yapılıyor. Kınar, elindeki kepçe ile yumurtaların boyama derecesini kontrol ederek “1100 yumurta kaynattık, en güzeliyse, bu sene yumurtaları haşlarken çok azı kırıldı” diyor.
Kınar dört yıl önce vaftiz olmuş, “Sasonlu’yum. Dedem 17 yaşındayken zorla Müslüman yapıldı. Adı Çuçan’dı, Abdurrahman oldu. Babam Müslüman’dı ama ben reşit olduktan sonra hem dinimi hem de kimliğimi değiştirdim. Eşim de vaftiz oldu, ikimiz kimliğimizi değiştirdik. Üç çocuğum var, onlar kimlikte daha Müslüman görünüyorlar ancak ben hayatımı Ermeni olarak devam etmek istiyorum” diyor.
Çok mutlu olduğunu ifade eden Kınar, Paskalya bayramında akraba ve arkadaşlarla bir araya gelip özlem gidereceklerini söylüyor.
‘Bu ülkenin insanıyım’
Boyalı suda kaynatılan yumurtalar, ikinci aşamada yağla parlatılıp farklı boylarla süsleniyor. Yumurta boyamayı çocuklarla birlikte eğlenceye dönüştüren Ayten Ekici, yanındaki arkadaşına bakıp “senin portreni yumurtaya çizeceğim” diyerek gülüyor.
“Irk ayrı, din ayrı bunu karıştırmayalım, din, dil ırkı seçme şansımız olmadan doğuyoruz. Kılıç artığı torunlarıyız ama bizi bitiremediler. Birçok akrabam yurtdışına gittikleri için dinlerini değiştirmediler ama burada kalanlar Müslüman olmak zorunda kaldı. Yoksa ne çocukları okula gidebilecek ne de iş sahibi olabilecekti” diyor Ayten Ekici.
10 yıl önce haç taktığından dolayı çok eleştirildiğini söyleyen Ekici, “Kürt ya da Türk değilim ama 1978 davasında işkence gördüm, bu ülkenin insanıyım. Burada insanlar çok bedeller ödedi, çok trajedi yaşandı, öyle ki taşa anlatsan taş dayanamaz, erir” diye konuşuyor.
Günümüzde Diyarbakır’da yaşayan Ermeni sayısı çok az. 1914 yılında Osmanlı Devlet’inin son nüfus sayımına göre ülkede 13 milyon 390 bin kişi yaşıyordu ve bu sayının 1 milyon 173 bin 422’si Ermeni vatandaşıydı. 492 bin nüfusluk Diyarbakır’da o tarihlerde 65 bin Ermeni, 1935 Rum yaşıyordu.
Bugün sonradan Ermeni kimliğine dönenlerin sayısı 50 civarında. Fakat Diyarbakır’da Ermeni olarak doğup büyüyen bir tek insan kaldı; onun adı da Sarkis Eken. 78 yaşındaki Sarkis Eken, eşi Bayzar Alata’yı geçen yıl kaybetti ve şimdi Meryem Ana Süryani Kilises’nin bahçesinde yalnız bir şekilde hayatını sürdürüyor.
Geçen hafta onu ziyaret ettiğimde, hastaydı. Zatürre olduğunu söyledi. “İyileşirsem, gücüm yeterse Paskalya Bayramına geleceğim” demişti. Bugünkü ayinde gözlerim onu aradıysa da, gelemediğini anladım.
100. yıl nedeniyle basının ilgisi büyük
Çetin Yılmaz, Çanakkaleli emekli bir öğretmen.
1915’te yaşananların 100. yıldönümü nedeniyle bu yıl ki paskalya kutlamalarına basının ilgisi büyük ancak ayine katılım çok yüksek değil.
“Şamas” yani papaz yardımcısı Artaki Çokşen istanbul’dan gelmiş. Çokşen, sabah ayininden sonra Paskalya bayramı ayinine geçiyor.
Çetin Yılmaz 38 yıldır Diyarbakır’da yaşayan Çanakkaleli bir emekli öğretmen. Kitabını çıkarıp dua ediyor. Boynunda büyük gümüş bir haç var. “Diyarbakır’ın en bir ucundan geliyorum. Boynumda haçımla geldim. Burada kimse bana karışmıyor, kendimi çok daha rahat hissediyorum” diyor. Ön sıralarda oturup ayini izleyen Ahmet Pamukçu ile konuşuyorum. 94 yaşında olduğunu söyleyen Pamukçu, Diyarbakır’ın Pirhatap köyünden gelmiş. “Ermeniler dostum, bugun bayramlarını kutlamaya geldim. İki çocuğumun kirvesi Ermeni komşularım” diyor.
Biz zamanlar kaçakçılık yaptığını söyleyen Pamukçu, “Sınırın karşı tarafında da çok Ermeni dostum var” diyor.
Ayinden sonra büyük bir emek ve işbirliği ile hazırlana boyalı yumurtalar ve çörek ekmeği gelen misafirlere dağıtılıyor. Surp Gragor Kilisenin çanına, camiden yükselen ezan sesi karışıyor…

Yorumlar kapatıldı.