İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Belgeler, Belgeler, Belgeler Ve Gerçekler, Gerçekler, Gerçekler!…

Levon Panos Dabagyan
Hâl böyle iken Ermenistan’ı suçlarcasına muhatap alıp, “Belgeler Konuşur” manasında veryansın etmek, bilmem ne dereceye kadar doğru olmaktadır!… Dahası: (Ermenistan’ın dış dünyada lobiler meydana getirerek, onlara para yedirip ahlaki olmayan yollara tevessül etmek vs.) deniyor. Ermenistan yarı aç, kendi vatandaşlarını doyuramaz durumda olduğu için 10 binlerce Ermeni’nin dış ülkelere çalışmaya gitmeye mecbur kalışları, lobi mevzuunda para yedirebilecek gücü olmadığı cümlece malumdur! Dış dünyada para yedirerek lobiler meydana getirmenin; “ahlaki olmayan yollara tevessül edildiği gözle bakılamaz. Zira Türkiye de ABD’deki Musevi Lobileri kanalı ile Türkiye tezinin savunması için milyonlarca dolar harcamıştır ki, basınımızda geniş yankılar meydana getirmiştir.

***
Hemen her sene şu uğursuz (soykırım meselesini) Türkiye de, Ermenistan da masaya yatırır ve asıl sahipleri ise; kıs, kıs güler…
Türkiye’nin kendi açısından, Ermenistan’ın da aynen kendi açısından “24 Nisan 1915 Tehcir Hareketini” ele almaları ve kendi inançta da değil, doğrudan isteklerine göre değerlendirmeleri, hemen her sene üçüncü ülkelerin ekmeğine yağ sürmektedir.
Yukarıda; “asıl sahipleri kıs, kıs güler…” demiştim. Kimdir bu asıl sahipleri olanlar?… Bir sır değildir: (Federal Rusya, İngiltere, ABD, Fransa ve onların kuyrukları.)
Hâl böyle iken Ermenistan’ı suçlarcasına muhatap alıp, “Belgeler Konuşur” manasında veryansın etmek, bilmem ne dereceye kadar doğru olmaktadır!… Dahası: (Ermenistan’ın dış dünyada lobiler meydana getirerek, onlara para yedirip ahlaki olmayan yollara tevessül etmek vs.) deniyor.
Ermenistan yarı aç, kendi vatandaşlarını doyuramaz durumda olduğu için 10 binlerce Ermeni’nin dış ülkelere çalışmaya gitmeye mecbur kalışları, lobi mevzuunda para yedirebilecek gücü olmadığı cümlece malumdur!
Dış dünyada para yedirerek lobiler meydana getirmenin; “ahlaki olmayan yollara tevessül edildiği gözle bakılamaz. Zira Türkiye de ABD’deki Musevi Lobileri kanalı ile Türkiye tezinin savunması için milyonlarca dolar harcamıştır ki, Basınımızda geniş yankılar meydana getirmiştir. Türkiye ile Ermenistan’ın, belgeleri inceleme gayesiyle birbirlerine arşivlerini sunmaları, bizce yeterli değildir. Zira, bizim belge olarak sunacaklarımız “İttihat ve Terakki Fırkası” tarafından hazırlanmış belgeler olacak. Ermenistan’ın da hazırlayacağı belgeler, “Taşnak ve Hınçak Fırkaları”nın nefsi müdafaa belgeleri olacaktır ve tabiî ki, bunlar belge yerine konulacak olunsa!..
“24 Nisan 1915 Tehcir Hareketi” Ermenistan’ı alâkadar eden bir husus değildir. Zira vak’a, Osmanlı-Türk İmparatorluğu döneminde zuhur etmiş ve Osmanlı-Ermeni’si ile Osmanlı-Devletini alâkadar eden bir husustur, Ermenistan Devleti’ni değil!..
Hele Türkiye-Cumhuriyeti Devleti’ni ise hiç alâkadar etmez!.. Günümüzdeki durum nasıl olmuşta meydana gelmiş ve sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda Ermenistan’ı muhatap almaktadır?!..
Osmanlı İmparatorluğu’nun sükutundan sonra, bütün Osmanlı tebaası konumundaki kavimlerin tamamı, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin asli vatandaşı kabul edilmiştir.”
Ancak, (Lozan Antlaşması’nda) nasıl bir kumpaslar devreye sokulmuşsa, bilinmez: (Rum ve Ermeni) ve bilhassa Ermeni, “Azınlık statüsünde” değerlendirilmiş ve böylece her daim hem yabancı ve hem de “Türk düşmanı” damgası yemiştir.
Gazi Hazretleri’nin sağlığında kimse bizlere yabancı muamelesi yapamamıştı. Zira, Gazi Hazretleri, Lozan’da alınan kararlara pek meydan bırakmamakta, kendi çizdiği yolda gidilmesini şiddetle savunmaktaydı. Çünkü, ülkesi idaresinin, yabancıların direktiflerine göre yapılandırmış olmasının her daim karşısındaydı. Ne var ki, Gazi Hazretleri’nin zamansız vefat edişi, bizlerin de yeniden “yabancı statüsüne” tabi kılınmamıza sebep olmuştu.
Bu durum günümüze kadar gelmiştir. Hem de muhtelif mor yaşantılara rağmen, bizlerin de vatandaşlık hakkımızı savunmaktan geri kalmayıp, inatla direnmemiz, vatanımızda kalabilmemizi sağlamıştır.
Hemen, hemen her defasında sordum ve tekrar soruyorum: Bizim meselemiz niçin Ermenistan’a havale edilmiş ve bu yanlış nasıl bir düşüncenin ürünüdür?..
Bendeniz ve mensubu olduğum Türkiye-Ermeni Cemaati’nin binlerce evlâdının vatani vazifelerini tabii olarak “Türk Ordusu”nda ifa etmiş olmalarına rağmen, azınlık tabiriyle “yabancı” sayılmamızın mantık kaldırır tarafı var mıdır?..
“Ermeni Diasporası” yani, “dış-Ermeniler” demek isteniyor ve böylece güzel Türkçemizin yetmezliği mi(!) yoksa, yabancıların bizim lisanımızdaki bazı tabirleri anlayamadıkları için mi “diaspora” sözcüğü kullanılmaktadır?…
Peki, Musevilerle alâkalı “diaspora” sözcüğü, dünya milletleri tarafından anlaşılıyor da, güzel Türkçemizin “dış dünya” tabiri niçin anlaşılamıyor?… İşte bütün mesele bu noktadadır!..
Asıl sebep ise, bizim kendimizden vazgeçmiş, yabancıların tesiri altında her geçen gün kimliğimizden biraz daha uzaklaşmamız, bu hayati aksaklıklara meydana bırakmaktadır!…
Ne gariptir ki; “Ermeni adı geçti mi”, derakap “Türklük ruhumuz canlanmakta ve bir anda her açıdan vatanperver Türk olmaktayız!…”
Bazen düşünüyorum da; acaba Ermeni meselesi ilelebet kalsa mı diyorum!.. Çünkü, Türk ruhunun canlanmasında birinci derecede rol oynamaktadır!…
Biz Ermenistan Ermeni’si değiliz. Osmanlı Ermesi’yiz. Tekrar ediyorum ve defaten de tekrarlayacağım; “Bizim meselemiz için Ermenistan Devletine havale ediliyor!..”
Ben, ne Ermeniliğini inkâr eden ve ne de Ermenistan’a karşı olan bir Yazarım. Ancak, her şeyden evvel bir Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğumu da asla unutmam ve benim Devletimin “Millî Menfaatleri” neyi emrederse o yolda her türlü riske katlanmaya da mecburum. Çünkü, bu uğurda ölmeye Üssü Bahriye’de yemin etmiş bir Türk Bahriyelisiyim!
1915 Tehcir trajedisinin olup, olmadığı hakkında Devlet arşivleri karıştırmaya hiç lüzum yoktur. Çünkü, o uğursuz vak’ayı yaşayan talihsiz ailelerin, torunları hâlâ mevcuttur. Dahası, bilhassa son senelerde bu uğursuz vak’anın gerçek yüzünü gösteren nice eser, nice belge yayınlanmış ve yayınlanmaktadır.
Bendeniz de o talihsiz ailelerin torunlarındanım. Ne belge gösterilse gösterilsin, benim açımdan değeri yoktur. Çünkü bir mesele siyaseten ele alınmışsa, siyasi yönü ağır basıyorsa, ben ona belge özü ile bakmam!…
Türk ile Ermeni müşterek hayatı bin yılı geçer. Peki asırlarca birlikte kardeşçe yaşanmış da, ne veya neler zuhur etmiş ki, 1700’li yıllardan itibaren araları bozulmaya başlamış!…
Üstelik bu başkaldırı “Türklüğe karşı değil”, Osmanlı devletine karşıdır ki, Türkler de aynı şekilde başkaldırmış ve başlangıçta birlikte hareket edilmiştir. Bunun böyle olduğu tarihi belgelerle sabittir. Sırası gelmişken; “Kürt meselesi yoktur, PKK meselesi vardır.” denebiliyor da: “Ermeni meselesi yoktur, Taşnak-Hınçak meselesi vardır.” denmiyor da, Ermeni adı hep suçlular hanesinde gösterilmeye çalışılıyor?!…
Beynelmilel bir örgüt olan (ASALA) niçin sadece “Ermeni Örgütü” olarak gösterilmeye çalışılıyor?.. Bütün bu hususların hassaten ele alınması, her iki Kavimin de “Millî Menfaatleri” icabıdır.
Azeri soydaş, Yunan komşu, Ermeni ise “ezeli ve ebedi düşman”. Bu doğru mudur?… Böylesi bir düşünce tarzı, milletler arası münasebetlerde ne dereceye kadar işe yarar?
“Çanakkale Şehitlerimizin” saygı ile andığımız bu günlerde; Mübarek Şehitlerimizin içinde Ermeni gençleri de olduğunu acaba kaç kişi bilir, kaç kişi onları anar?..
Ermeniler kötülene, kötülene o hale getirilmişlerdir ki, günümüzün “Türkiye Ermenileri” dahi bu güzelim şanlı hatıralardan bihaber yaşamaktadır.
Halbuki, biz Türkiye Ermenileri; “Balkan Harbinde, I. Cihan Harbinde ve hatta İstiklâl Harbimizde dahi, bu aziz vatan için şehit ve gaziler vermişlerdir. Keza, asırlar boyu Osmanlı-Türk İmparatorluğuna nice hizmetlerimiz olmuştur ki, bunlar tarihçe sabittir.”
Sebep yokken 1915 Tehciri faciasından sorumlu olan Türk Milleti değil; (İttihat ve Terakki Fırkası ile Ermeni Taşnak ve Hınçak Fırkalarıdır.) bu tarihçe sabittir. Ermenilerin Türk Milletine karşı bir husumeti yoktur. Ve zaten olamaz da. Zira, bugün bizler Ermeni Kavmi olarak, çok şükür varlığımızı sürdürebiliyorsak, Türk Milletinin asırlar boyu bizleri korumuş olmasıyla mümkün olmuştur. Bu durumu her münevver Ermeni insanı gayet rahat bilir ve onaylar.
Şekli nasıl olursa olsun. Bizim iç meselemizin Ermenistan’a aktarılmış olmasından biz bir tek mana çıkarmaktayız ki, bu biz Türk Ermenilerini ziyade rahatsız etmektedir!…
Şimdi yeri gelmişken sormamız lâzımdır: Bizim dahili meselemizi, Ermenistan’a havale etmekle, Türkiye Ermenileri ortada hiç bir menfi sebep yokken dışlanmış olmuyor mu?..
Bizler Ermenistan değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız. Evet! Bildiğim kadar bu böyledir!…
O hâlde, bizler böylece dışlanmış oluyoruz ki, bunun adı insanlık açısından da, hukuk açısından da tam manada adaletsizlik olmaktadır!…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sandığım kadarıyla “asli vatandaşı” konumunda olmamıza rağmen, böylesi siyasî manevralarda bizlerin kukla veya dama taşı gibi oynatılmamız, bizleri sadece üzmemekte aynı zamanda kahretmektedir.
Kur’ân-ı Hakkın kabul buyurma şerefini bahşettiği İncil-i Şerif’e inandığımız için mi yabancı sayılmaktayız?…
Evet! Daha başka ciddi bir sebep bulamıyorum?…
“Soy kırım” tabirine gelince. Biz Ermeni’lerin kullandıkları bir deyim değildir. Biz Ermeniler “Mez yeğerni” yani, “Büyük Hadise” deyimiyle anarız.
Bu trajik vak’a’nın olup olmadığı noktasına gelince. Maalesef zuhur etmiştir ve müsebbibi de doğrudan “İttihat ve Terakki Fırkası” Hükûmetidir. Bunun böyle olduğunu bütün Cihan bilir ve şahittir. Nasıl şahittir? Şöyle şahittir: Osmanlı İmparatorluğunu yıkmak azminde olan bazı devletler, sadece seyirci kalmamış, aynı zamanda, fiilen teşvik etmiştir: (Ermeni ne imiş! Yok edin!) Kimdir bu “Kasap kafalı” sözde devlet adamı? Hemen arz edelim: “Almanya İmparatoru Kaiser Wilhelm II. (1859-1941).
Mekanı cennet olsun Sultan II.Abdülhamid Hân, hatıratlarında bu konuya temas ederken, şu tarihi notu düşmüşlerdir:
(-: Ermeni meselesi, Ermeniler meselesi değildir. Rahat bir yürekle söyleyebilirim ki; Ermeni Kavimi, Osmanlılığı en iyi benimsemiş, onu en iyi temsil etmiş bir Kavimdir.
Medeniyetimize hizmet etmişler, Devletimizin bekâsına çalışmışlar, hizmetlerle ve sadakatleri ile mümtaz Osmanlılar çıkarmışlardır.)
Günümüzün iktidarı acaba bir sefer olsun benim telif eserlerimden bir tekini okumak zahmetine katlanmışlar mıdır!.. Hiç sanmıyorum. Zira ne kadar olsa yazanı bir Ermenidir, deyip geçmişlerdir.
İşte Türkiye’nin asıl derdi budur ve bu makalem devam edecektir. Zira Türkiye sadece Müslüman olanların değil, aynı zamanda bizim de öz vatanımızdır ve bu vatan uğruna can vermek kadar havasını teneffüs etmek bizim de en tabii hakkımızdır. Saygılarımla.

Yorumlar kapatıldı.