İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yanlarında Antep’in bir parçasını da götürdüler

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP) Antep İl Örgütü, Ermeni Soykırımı’nın 100. yılı nedeniyle “100 yıllık acıyla yüzleşiyoruz” sloganıyla Gaziantep’te panel düzenledi. Panele Lübnanlı akademisyen Khatchig Mouradian, o dönemde Gaziantep’te ebelik yapan iki kadının yazılarından oluşan bir defterden hikayeler anlatarak, dönemin olaylarına ışık tuttu.

İşte o mektup ve konuşma:
 “Size bir öykü anlatmak istiyorum.
Bir Ermeni kadını olan Siphora 1800’lü yılların sonundan 1922’ye kadar Antep’te ebe olarak çalışmış. 1890’dan başlayarak doğumuna yardımcı olduğu bebekler hakkında notlar içeren bir defter tutmuş. Bu şehri terk ettiği güne kadar 4274 çocuğun doğumuna yardımcı olmuş.
Dört bin iki yüz yetmiş dört; dile kolay…
Siphora’nın kız kardeşi Nuritsa da 1905’de, burada, ebelik yapmaya başlamış. o da ayrıntılı bir defter tutmuş.
başlarda, yardımcı oldukları ailelerin çoğu şehirdeki Ermenilermiş. Siphora’nın defterindeki notlar, Rapael’in karısı Zaruhie’nin bebekleri (Ocak 1892, ardından Mart 1893), ‘küçük’ nerses’in kızı nizipli Ovsanna (ekim 1895), ‘eyerci’ avak’ın bebeği (Mart 1897), ‘Pilavcı’ Nerses’in bebeği (nisan 1897), ‘deli’ Güllü’nün bebeği (şubat 1898), ‘Marangoz Minas’ın gelini Hanım’ın bebeği (haziran 1899), ‘Kuyumcu Harutyun’un bebeği (ekim 1899) diye gidiyor;  başka yüzlerce Antepli Ermeni var defterde.
Sonra… 1915’in ardından defterde çok daha az Ermeni’yle karşılaşıyoruz.
“Niye”sini biliyorsunuz.
Artık hastaları daha çok Müslümanlar ve Yahudiler…
Jandarma kumandanı Kemal Bey’in bebeği (1916), Selanikli Muhacir Mahmut Efendi’nin bebeği (1916), Cabra’nın karısı Sara’nın bebeği (mart 1918) ve diğerleri…
1922’ye geldiğimizde, Siphora’nın defterinde basit bir cümleyle karşılaşıyoruz: ‘Antep’te işimiz bitti.’
Nuritsa 29 kasım günü defterine kayıt düşüp çok sayıda yetim ve öksüzle birlikte tren istasyonuna koşuşturduklarını ve Halep’e kaçtıklarını yazmış.
Siphora ve Nuritsa orada da işlerini sürdürmüşler. Katliamlardan sağ kurtulanların bebeklerinin doğumlarına yardımcı olmuşlar. Siphora’nın defterinin sonundaki kısa bir not 28 mayıs 1940’da aramızdan ayrıldığını gösteriyor bize. Kız kardeşi bir on-on beş yıl daha ebeliğe devam etmiş.
Antepliler:
Bu defterlerin Antep’te ilk kez okunuyor olması son derece sembolik bir anlam taşıyor. Bugün, bu defterler sayesinde iki kız kardeş Antep’e dönmüş oldu.
Bugün burada size bakarken, aranızda Nuritsa ve Siphora’nın yüzyıl önce doğurttuklarının torunları ve torunlarının çocukları olduğunu düşünüyorum.
Sayıyı hatırlayın: 4274 bebek-sadece Siphora’nınkiler.
Sizin büyükbabalarınıza ve büyükannelerinize, hatta büyük büyükbabalarınıza ve büyük büyükannelerinize elleri ilk değmiş insanlar Nuritsa ve Siphora olabilir.
Bu iki kadın, bu şehre onlarca yıl hizmet vermiş bu iki kadın, yüreklerinde acıyla terk etti memleketlerini ve dillerinde sadece üç kelime vardı: ‘Antep’te işimiz bitti.’
niye’sini biliyorsunuz.
Tıpkı Nuritsa ve Siphora gibi binlerce Ermeni, bir daha buraya dönmemek üzere terk etti bu şehri. Fakat yanlarında Antep’in bir parçasını da götürdüler. Memleketlerinin hatıralarını götürdüler. Ölene kadar da memleket hasretiyle yaşadılar.
İçlerinden daha sonra Antep’i ziyaret etme fırsatını bulan bazıları baba ocaklarını yeniden keşfederlerken acı-tatlı tecrübeler yaşamışlar. George Haig onlardan biri mesela. Antep’i 1919’un aralık ayında arkasında bırakıp ‘ziraat okumak ve arazilerindeki fıstık, zeytin, incir ağaçlarını ve üzüm bağlarını ve tahıl mahsullerini geliştirmek üzere dönmek için ‘Amerika’ya gitmiş, bir daha dönememiş.
niye’sini biliyorsunuz.
ABD ordusundan yarbay rütbesiyle emekli olan George Haig, Antep’i ancak 40 yıl sonra ziyaret edebilmiş. şöyle yazıyor hatıratında:
“…evimin önünde dikiliyordum. Bu kadar yıl sonra eve dönmek nasıl bir heyecanmış, nasıl bir duyguymuş, nasıl bir mutlulukmuş meğer. Başkasının evinin önünde olduğumun tam idrakinde değildim hâlâ. Kapıyı çaldığımda kapıyı kardeşlerimden birinin açacağı gibi düşünce içindeydim hâlâ anlıyorsunuz, değil mi? Fakat kapıyı 12 yaşlarında bir kız çocuğu açtı. Artık bir yabancı olduğumu o an idrak ediverdim.”
Artık, 1895, 1909 ve ardından 1915 katliamlarını yapanlar göçüp gittiler. Bu katliamlardan sağ kalanlar da öyle. Siphora, Nuritza ve Haig öldü çoktan. Fakat hatıralarını yanlarında götürmediler. Anlattıkları, öyküleri ve defterleri vasıtasıyla, Antep’ten çok uzaklarda büyüyen Ermeni kuşaklara hatıralarını aktardılar.
Siphora ve Nuritza’nın torunları ve torunlarının çocukları yaşıyorlar. Defterleri bana onlar verdiler, araştırmamda yararlanmam için.
Ve Siphora ve Nuritza’nın doğurttukları insanların torunları ve torunlarının çocukları da hayattalar hâlâ. Bazıları bu salonda oturuyor bile olabilirler. Yanınıza bakın. Belki de buradalar. Ermeni Soykırımı’ndan 100 yıl sonra, onların hatıralarının sizin hatıralarınız olmasının tam zamanı. George Haig, Siphora ve Nuritza’nın torunlarına adalet ve gerçeği aradığınızı anlatmanızın tam zamanı.
Ve bugün, kulaklarımızda çınlayan o üç kelimeyi değiştirmemizin, onun yerine şunları koymamızın zamanı geldi: ‘Antep’te işimiz yeni başlıyor!'”

Yorumlar kapatıldı.