İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Gayrimüslim aileler tehdit ediliyor, fakat çok azı sesini çıkartabiliyor’

Hrant Kasparyan / Demokrat Haber
İstanbul’da yaşayan, Ermeni ve Rum bir aileden gelen Lidia Paskalidis, maruz kaldığı tehdit ve tacizleri mahkemeye taşıdı… Paskalidis, yaşanan taciz olaylarının ise sekiz yıla yakın bir süredir aralıklarla devam ettiğini söyledi. Bölge Emniyet Amirliği ve Şişli Asayiş Şube Müdürlüğü de dahil olmak üzere, kolluk güçlerine şikâyette bulunarak defalarca resmen müracaat etmiş olduğunu ve önlem alınmasını talep ettiğini açıklayan Paskalidis, yaptığı başvurulardan bir sonuç alınmadığını, kendisine ve ailesine tehdit mesajı gönderen kişi veya kişilerin kimliklerinin bir türlü açığa çıkartılmadığına dikkat çekti. Paskalidis, Emniyet’e yaptığı başvuruların ardından, “cinayet ihbarı” veya “bomba ihbarı” gibi asılsız bahanelerle üniformalı veya sivil polisler tarafından evine ani baskınlar düzenlendiğini belirterek yaşanan bu tür taciz olaylarından apartman sakinlerinin dahi tedirgin ve rahatsız olduğunu ifade etti. 

***
İHD: Lidia Paskalidis’in yaşadığı tehdit ve taciz olayları, gayrimüslimleri yıldırma eylemlerinin devam ettiğini gösteriyor. İstanbul’da yaşayan, Ermeni ve Rum bir aileden gelen Lidia Paskalidis, maruz kaldığı tehdit ve tacizleri mahkemeye taşıdı. Konuya ilişkin olarak İnsan Hakları Derneği (İHD) Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon’a müracaat eden Lidia Paskalidis, bugün İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında yaşadığı tehdit ve taciz sürecini anlattı.
 İHD Genel Başkan Yardımcısı Meral Çıldır, İHD Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyesi avukat Eren Keskin ve şube üyelerinin katılımıyla yapılan toplantıda konuşan Paskalidis, Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de öldürülmesinden kısa bir süre sonra, kendisinin ve ailesinin tehdit edilmeye başladığını belirterek, tehdit ve baskılar nedeniyle oturdukları semtten taşınmak zorunda kaldıklarını söyledi. Yeni evde durumun daha da kötüye gittiğini belirten Paskalidis, yaşanan taciz olaylarının ise sekiz yıla yakın bir süredir aralıklarla devam ettiğini söyledi. Bölge Emniyet Amirliği ve Şişli Asayiş Şube Müdürlüğü de dahil olmak üzere, kolluk güçlerine şikâyette bulunarak defalarca resmen müracaat etmiş olduğunu ve önlem alınmasını talep ettiğini açıklayan Paskalidis, yaptığı başvurulardan bir sonuç alınmadığını, kendisine ve ailesine tehdit mesajı gönderen kişi veya kişilerin kimliklerinin bir türlü açığa çıkartılmadığına dikkat çekti. Paskalidis, Emniyet’e yaptığı başvuruların ardından, “cinayet ihbarı” veya “bomba ihbarı” gibi asılsız bahanelerle üniformalı veya sivil polisler tarafından evine ani baskınlar düzenlendiğini belirterek yaşanan bu tür taciz olaylarından apartman sakinlerinin dahi tedirgin ve rahatsız olduğunu ifade etti. 

ERMENİ AİLEDEN ERMENİ AİLEYE TEHDİT SÜSÜ VERİYORLAR 
Paskalidis, bu süreçte evdeki bilgisayar ve cep telefonlarının şifrelerinin kırılarak, aile mensuplarına ait e-posta adreslerinden ve cep telefonlarından başkalarına tehdit mesajları gönderildiğinin anlaşıldığını açıkladı. Paskalidis, durumun ortaya çıkmasına rağmen siber saldırı gerçekleştirerek tehdit mesajları gönderen ve tacizde bulunan kişi veya kişilerin açığa çıkartılmasında Emniyet birimlerinin etkin ve yeterli olmadığına, sürecin böylelikle devam ettiğine dikkat çekti. Son olarak kendi cep telefonundan, başka bir Ermeni aileye tehdit mesajı gönderildiğinin ortaya çıktığını açıklayan Paskalidis, aile ile yaptıkları görüşmede durumu anlattıklarını ve ailenin şikâyetçi olmaktan vazgeçtiğini ifade etti. Paskalidis, durumun Ermenilerle ve kendisiyle kısıtlı olmadığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “telefonlarının dinlenmesi” ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “suikast düzenleneceği” ihbarıyla da 15 yaşındaki kızı S.D.’nin Çocuk Asayiş Şube Müdürlüğü’nde saatlerce ifade vermek zorunda kaldığını ifade etti. 82 yaşındaki annesinin de İstanbul’daki bir doktoru öldüreceği iftirasına maruz kaldığını ve bu yüzden karakolda ifade vermek zorunda bırakıldığını ifade eden Paskalidis, Emniyet birimlerinin asıl failleri bulmak yerine bu tür asılsız ihbar ve iftiralara anında müdahalede bulunduğuna dikkat çekti. 

“MİT KONUYLA İLGİLENİYOR DEDİLER”
 Özel bir televizyon programına katılarak başına gelenleri anlattığı gün polis tarafından evine yeniden baskın düzenlendiğini anlatan Paskalidis, “Polisler basına konuşmamı istedi” dedi. Emniyet yetkililerinden her seferinde faillerin açığa çıkartılacağı sözü alan Paskalidis, dosya takibi yapan kadın bir amirin, “Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) konuyla ilgilendiğini” söylediğini ifade etti.   2007’den bu yana süren tehdit ve taciz olaylarına ilişkin yaptığı başvurulardan sonuç alınamadığını, aile olarak yıpratıldıklarını belirten Paskalidis, mahkemeye başvurarak davacı olduğunu açıkladı. 

“GAYRİMÜSLÜMLERİ YILDIRMA EYLEMLERİ DEVAM EDİYOR” ,
Lidia Paskalidis’in sistematik ve örgütlü bir şekilde yıllardır maruz kaldığı tehdit ve tacizler neticesinde, İHD Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu’na başvurduğunu açıklayan avukat Eren Keskin, gayrimüslimlerin yoğun olarak yaşadığı semtlerde tehdit ve taciz olaylarının yaşandığını ve hedef seçilen mağdurların çoğu kez şikâyetçi olmaktan dahi çekindiklerini dile getirdi. Mağdurların, çoğu kez insan hakları savunucularına dahi konuşmaktan imtina ettiğini gözlemlediklerini belirten Eren Keskin, “Bu durum, ülkedeki gayrimüslim toplumların koyu bir inkâr atmosferinde nasıl bir korku ortamında yaşadıklarını açıkça gösteriyor” dedi. Avukat Keskin toplantıda yaptığı konuşmada Lidia Paskalidis’in yaşadığı süreç hakkında şunları söyledi: “Tehdit ve tacizlerle gayrimüslimlere yönelik olarak sürdürülen yıldırma kampanyaları, ülke tarihine kara bir leke olarak geçmiş olan zorunlu göçleri hatırlatıyor bizlere. İnkâr toplumunda, güvensiz ve korku ortamında yaşamlarını sürdürmeye çalışan gayrimüslim toplumların, haklarını koruyamayacakları algısı yaratılarak, sadece devlet politikalarından güç alan ırkçı nefret saikiyle hareket eden kesimlerin değil, kriminal grupların da, ya da bu ikisinin iç içe geçtiği toplulukların da hedefi haline gelmesinden endişeliyiz. Lidia Paskalidis ve ailesinin yaşadığı korkunç taciz ve tehditleri en özet şekilde şöyle anlatabiliriz: Tacizler 2007’de Lidia hanımın annesiyle başlıyor. Annesinden kadın istiyorlar. Yabancı kadın isimleri sayıyorlar. Sonra Lidia Paskalidis’e taciz ve tehdit başlıyor. “Aileniz yok edilecek” deniyor. Asılsız ihbarlar üzerine ev defalarca polis tarafından basılıyor. Çevrenin de rahatsız olması ve laf atmalar üzerine Lidia hanım annesinin evini acil satışa çıkarıyor ve tabii ki değerinin çok altında satıyor. Yeni evde durum daha kötüleşiyor. Bir “siber saldırı” söz konusu; telefonlarının ve bilgisayarlarının şifreleri kırılıyor ve buralardan başkalarına tehdit mesajları gidiyor. Tehdit edilenler dava açıyor. Cinayet ihbarları, bomba bulunduğu ihbarları üzerine polisin ev baskınları devam ediyor. Lidia Paskalidis’in ilahiyatçı profesör Nihat Hatipoğlu’na suikast hazırlığı içinde olduğu ihbarı yapılıyor. 2008’de iki sivil eve gelip kapıyı açmasını, onu götürmeye geldiklerini, polis olduklarını söylüyor. Kapıyı açmayınca “tekrar geleceğiz, senin için fena olacak” diyerek gidiyorlar. Bu kişilerin gerçekten polis oldukları şüpheli. Bir baskında telefonlar ve bilgisayarlar polis tarafından toplanıp götürülüyor. Lidia hanımın, ATV televizyonunda yayınlanan ve insanların çözülememiş hukuki sorunlarının anlatılıp çare arandığı Müge Anlı’nın programına çıkıp başına gelenleri anlattığı günün gecesi evi polis basıyor, medyaya çıkmamasını söylüyorlar. 
ERMENİ “TERÖR ÖRGÜTÜNE” ÜYELİK İHBARI 
Lidia hanım, bütün bu olanlar için dava açıyor. Dava devam ediyor. 2008’den bu yana kendisine gelen tehdit telefonlarının numaralarını hepsini Şişli Asayiş Şubesi’ne götürüyor veriyor. Sonuç alınamıyor. Lise 1’e giden 15 yaşındaki kızını Kurtuluş Çocuk Şubesi’ne götürüyorlar. Kızının, ailesinin Ermeni “terör örgütüne” üye oldukları yönünde ihbarda bulunduğu iddia ediliyor. Lidia hanım koruma istemiş. Vermişler. Ama fiili koruma görevlisi değil, “arama üzerine koruma” denilen bir uygulama. Kâğıtta yazılı telefonu arayacak, bir yere gideceği zaman kendisiyle gelmesini talep edecek. 
“AİLE TRAVMA YAŞAMAYA DEVAM EDİYOR” 
Kamera takılmasını, polisin olanları izlemesini talep etmiş, “Bizim işimiz değil” demişler. Son olarak, birkaç gün önce, 23 Mart 2015’te eve tekrar polis geliyor, Lidia Paskalidis’in 15 yaşındaki kızı çocuk şubesine davet ediliyor, oradan da savcılığa götürülüyor. Savcı öyküyü daha önceden bildiği için çocuğun suçsuz olduğu kanısına sahip ve iyi davranıyor. Ancak çocuğun olanlar nedeniyle, defalarca polisle, savcılarla muhatap olması, kendini mahkeme koridorlarında bulması sonucunda yaşadığı travma devam ediyor. Biz, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon olarak, Lidia Paskalidis ve ailesinin maruz kaldığı taciz, tehdit ve yıldırma kampanyasının takipçisi olacağız. Gayrımüslim ailelere karşı gözdağı verme, sindirmeye yönelik suç örgütlerine ve suçluları bir türlü ortaya çıkarmayan, bu vakalara seyirci kalan yetkililere karşı adaleti savunan herkesi bu mücadeleye sahip çıkmaya davet ediyoruz.”
Demokrat Haber

Yorumlar kapatıldı.