İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soykırım tezine Lahey darbesi

Uluslararası Adalet Divanı ‘tehcirin soykırım olmadığına’ karar vererek, Ermeni tezlerini çürüttü. Doğu Perinçek’in avukatı Mehmet Cengiz, Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde devam eden Doğu Perinçek davasına da ışık tutacağını bildirdi. (Her tehcir elbette soykırım değildir. Ancak ICTJ (International Center for Transitional Justice) 1915 ile ilgili raporunda, soykırım sözleşmesinin geriye etkili olmadığı, ancak sözleşmeye göre 1915’in soykırım olduğu belirtilmiştir. HYETERT)

Aydınlık / Ankara
Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Hırvatistan’ın, 1999 yılında Yugoslavya Federal Cumhuriyeti aleyhine, 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni (Soykırım Sözleşmesi) ihlal ettiği iddiasıyla açtığı ve daha sonra Sırbistan’ın taraf olup Hırvatistan’a karşı benzer iddialar yönelttiği dava hakkındaki kararının gerekçesinde kritik ifadelere yer verdi.
GERİYE DÖNÜK İŞLEMEZ
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Avukatı Mehmet Cengiz kararı Aydınlık’a şöyle değerlendirdi:
AİHM Büyük Dairesi’nde 28 Ocak 2015’te yapılan “Perinçek-İsviçre Davası”nın duruşmasından bir hafta sonra açıklanan UAD’nin bu kararında; öncelikle, soykırım suçunu ilk defa tanımlayan uluslararası belge olması itibarıyla bu konuda otoritatif nitelik taşıyan Soykırım Sözleşmesi’nin geriye etkili hüküm doğurmadığı; uygulama alanının, yürürlük tarihinden sonra cereyan eden eylem ve olaylarla sınırlı olduğu kesin bir dille kaydedildi. UAD, bu sonuca ulaşırken yaptığı kapsamlı değerlendirmede, Soykırım Sözlemesi’nin geçmişle ilişkisi, taraf devletlerin sorumluluklarının zaman itibariyle sınırı ve kendi yetki alanının sınırları konusunda önemli tespitlerde bulundu.
TEHCİR SOYKIRIM DEĞİLDİR
Buna göre;
– Soykırım Sözleşmesi geriye etkili değildir; esasa ilişkin düzenlemeleri devlete, sözleşmeye taraf olduğu tarihten önce vuku bulan eylemlerle ilgili olarak yükümlülük getirmemektedir.
– Keza, devletin uluslararası hukuk haksız fiilden dolayı sorumluluğu konusunda BM Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun tespit ettiği kurallara göre, “Fiil gerçekleştiği anda devlet sözkonusu yükümlülükle bağlı değilse, devletin fiili, bir uluslararası yükümlülüğün ihlalini oluşturmaz” (13. madde).
– Ayrıca, Soykırım Sözleşmesi’nin müzakere süreci, esasa ilişkin düzenlemeleri ile taraflara getirdiği yükümlülüklerin, gelecekte cereyan edecek olaylara uygulanmasının amaçlandığını ortaya koymaktadır.
– Öte yandan, Soykırım  Sözleşmesi’yle, uluslararası örf ve adet hukukunda önceden var olan yükümlülüklerin teyit edilmesi de amaçlanmamıştır.
– UAD’nin Soykırım Sözleşmesi bağlamındaki yetkilerinin zaman itibariyle sınırı da sözleşmenin diğer hükümlerinin zaman itibariyle kapsamına bağlıdır.
– Soykırıma ilişkin uluslararası örf ve adet hukukunun ihlal edildiği iddiasına dair uyuşmazlıklar, Soykırım Sözleşmesi’nin uygulama alanına girmedikleri takdirde uluslararası mahkemelerin yetkisi dışındadır.
UAD kararında ayrıca, “soykırım kastı”nın varlığı için, 2007 yılında Bosna-Hersek-Sırbistan davasında tespit etmiş olduğu yüksek eşiği ve ispat ölçütlerini korumuş; soykırım eşiğini çok yükselttiği ve ispatını çok zor şartlara bağladığı için zamanında maruz kaldığı eleştirilere rağmen bu hususta bir geri adım atmamıştır.
UAD, gerek Hırvatistan’ın soykırım iddiası, gerek Sırbistan’ın karşı soykırım iddiasıyla ilgili olarak; Soykırım Sözleşmesi’nde sayılan fiillerin işlenmiş olduğunu tespit etmiş, ancak, bu fiillerin Hırvat ya da Sırp nüfusu “bu haliyle kısmen veya tamamen yok etmek kastıyla” işlendiğinin ispat edilemediği sonucuna varmıştır. Böylece, soykırım suçunun işlendiğinin kabul edilebilmesi için aranan özel kastın bulunmadığını karara bağlamıştır.
UAD bu hükme varırken, soykırım suçu, kastı ve ispatıyla ilgili olarak, önemli bir  kısmı 2007 tarihli kararından alıntı olan, kayda değer tespit ve yorumlarda bulunmuştur. Buna göre;
– Bir devletin soykırımdan sorumlu tutulabilmesi için, Soykırım Sözleşmesi’nde tanımlandığı haliyle soykırımın işlenmiş olduğu ortaya konulmalıdır.
– Soykırım kastı ve buna yönelik genel bir planın var olduğu, belli durumlara atfen inandırıcı bir şekilde ispatlanmalıdır.
– Belli bir bölgeyi etnik açıdan homojen kılmayı amaçlamak, bu amaca yönelik operasyonlar, bu halleriyle soykırım olarak adlandırılamaz. Bir gruba mensup kişileri bulundukları yerden başka bir yere, zor kullanarak da olsa, sürmek veya tehcir etmek, o grubu yok etmek ile eşdeğer olmadığı gibi, bu yönde bir sonucu otomatik olarak da doğurmaz.
– Soykırım kastının tam ve kesin biçimde var olduğunu ispat külfeti, iddia sahibine aittir.
BÜYÜK DAİRE’DEKİ SAVUNMAMIZI DESTEKLİYOR
Mehmet Cengiz Uluslararası Adalet Divanı’nın bu kararının Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in AİHM Büyük Daire’de görülmekte olan davasına da ışık tutaca- ğını bildirdi. Uluslararası Adalet Divanı kararının gerekçelerinin çok önemli olduğunu kaydeden Cengiz, “Verilen kararın gerekçesi, bizim AİHM Büyük Daire’deki tezlerimizi, savunmamızı destekliyor. AİHM’in Perinçek hakkında daha önce verdiği kararla da uyum içinde… Daha önce verilen ve Ermeni soykırımı iddialarını çürüten kararında da Uluslararası Adalet Divanı’nın bu konu- daki kararlarına atıfta bulunulmuştu. Bu nedenle AİHM Büyük Dairesi’nin kararını verirken Uluslararası Adalet Divanı’nın bu kararını dikkate alacağını sanıyorum” dedi.

Yorumlar kapatıldı.