İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

1915: Adını sen koy

Emin İleri’nin yazısı
Kimi insan coğrafyasının kaderini yaşamasa da genel olarak insanlar coğrafyasının kaderini yaşıyor. Bunun en bariz örneği 3 Mart 2013’te aramızda ayrılan arabesk müziğin dev ismi Müslüm Akbaş. Bilinen adıyla Müslüm Gürses. Adı Müslüm olan bir Ermeni’nin kaderi elbette ki coğrafyasıyla ilgilidir. Evet. Müslüm Gürses Kürdistanlı bir Ermeni’ydi. 1915’te yaşanan “büyük felaket”te sağ kalan, sağ kalınca da kimliğini-inancını inkar etmek zorunda kalan ancak o şekilde hayatta kalmayı başarmış Urfa Halfetili bir Ermeni ailenin çocuğuydu. Tabi ailesi Ermenilikten ‘dönmek’ zorunda bırakılmış.

***
Bu yıl, İT Partisi hükümeti döneminde gerçekleşen “büyük felaket”in 100. Yılı. Ermenistan ve Ermeni Diasporası 1915’te bir soykırım yaşandığını dünyaya anlatmaya hazırlanırken, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ise tam da “büyük felaket”in yaşandığı tarihte Çanakkale Zaferi anması etkinliğini yapacak. Oysa hükümet 23 Nisan 2014 tarihinde yayımladığı taziye mesajında bir ilke imza atmış ve büyük takdir almıştı.
‘Coğrafya kaderdir’ sözü ne kadar basit ne ve kadar gerçek. İbn-i Haldun’un yüzyıllar önce söylediği bu söz, dünya var olduğu sürece de geçerliliğini koruyacak. Kimi insan coğrafyasının kaderini yaşamasa da genel olarak insanlar coğrafyasının kaderini yaşıyor. Bunun en bariz örneği 3 Mart 2013’te aramızda ayrılan arabesk müziğin dev ismi Müslüm Akbaş. Bilinen adıyla Müslüm Gürses.
Adı Müslüm olan bir Ermeni’nin kaderi elbette ki coğrafyasıyla ilgilidir. Evet. Müslüm Gürses Kürdistanlı bir Ermeni’ydi. 1915’te yaşanan “büyük felaket”te sağ kalan, sağ kalınca da kimliğini-inancını inkar etmek zorunda kalan ancak o şekilde hayatta kalmayı başarmış Urfa Halfetili bir Ermeni ailenin çocuğuydu. Tabi ailesi Ermenilikten ‘dönmek’ zorunda bırakılmış.
Ben, merhumu geç hatta çok geç keşfedenlerdenim. Vefat ettiği gün sosyal medyada takip ettiğim çoğu insan üzüntüsünü belirtip şarkılarını paylaşıyordu. Paylaşılan linklerden birini tıklayınca “hangimiz sevmedik” şarkısı vardı. Şarkı tam da Ortadoğuluların sevgi anlayışını anlatıyordu. “Deli gibi sevmek ruhumuzda var” diyor. Evet, biz Ortadoğulular deli gibi sever ve deli gibi körü körüne nefret ederiz aynı zamanda.
“Bu benim meselem, derin mesele…” demesinin altında elbette ki derin bir yara var. Kimliğini yitirmeleri yetmezmiş gibi bir de yoksulluk sıkıntısı vardı ailesinin. Bu sebepten Adana’ya göç ediyorlar. Daha iyi bir yaşam için. Ancak hayat o kadar da güzel bir yaşam sunamıyor. Annesi, babasının “namus” cinayetine kurban gidiyor ve ondan sonra babasıyla bir daha görüşmüyor. 1978’de trafik kazası geçirecek, Kulağı az işitecek, yavaş konuşacak, koku alamayacak hatta en güzel kokuyu bile ispirtodan ayırt edemeyecekti. 12 Eylül darbe döneminde ise kardeşi sokakta askerlerce öldürülüyor. Kardeşi öldürüldüğü yıllarda müziği “Türk değerlerine aykırı” bulunarak TRT’de yasaklanıyor. Seküler beyaz kesimin müziğini ve onun dinleyicilerini aşağılaması ise cabası. Gerçekten derin bir mesele.
“Zamanın eli değdi bize. Çoktan değişti her şey” diyor ‘Müslüm baba’. Evet, 1915’te bir el değiyor coğrafyamıza ve her şey değişiyor. O gün bugündür bu topraklarda rahat yüzü yok. Osmanlı devletinin İT Partisi[İttihat ve Terakki Partisi] hükümeti döneminde bu coğrafyada büyük bir kıyım yaşanıyor. Milyonlarca insan ölüyor/öldürülüyor bir o kadarı da yerinden yurdundan oluyor. Kalanlar ise, yukarıda anlatıldığı gibi kimliğinden ve inancından vazgeçerek yeni bir kimliğe bürünüyor. Hayatta kalmak için…
 Bu yıl, İT Partisi hükümeti döneminde gerçekleşen “büyük felaket”in 100. Yılı. Ermenistan ve Ermeni Diasporası 1915’te bir soykırım yaşandığını dünyaya anlatmaya hazırlanırken, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ise tam da “büyük felaket”in yaşandığı tarihte Çanakkale Zaferi anması etkinliğini yapacak. Oysa hükümet 23 Nisan 2014 tarihinde yayımladığı taziye mesajında bir ilke imza atmış ve büyük takdir almıştı. Aynı hükümetin nasıl bu noktaya geldiğini ise anlamak çok güç. 2009’da Ermenistan ile imzalanan protokole değinmiyorum bile. Anlaşılan hükümet bu meselede de bir adım ileri iki adım geri politikasını uyguluyor.
 Hangi politikayı uygularsak uygulayalım, gerçekten kaçılmaz. Ve su yatağını bulur misali bu meseleyle er ya da geç yüzleşmek zorunda kalacaksınız.
 1915: Soykırım mı, tehcir mi, karşılıklı kıyım mı adını sen koy…
 https://www.youtube.com/watch?v=yQ9xwm1j8Sg
– See more at: http://hurbakis.net/content/1915-adini-sen-koy#sthash.hLe43SXt.dpuf

Yorumlar kapatıldı.