İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kepazelik: Ermeni soykırımına ‘Çanakkale savunması’

Vahap Biçici
“24 Nisan’ın Çanakkale Savaşı’nın yıl dönümü olduğu yönündeki söylemler en yalın ifadeyle, yalandır! Çanakkale Savaşı; itilaf devletlerinin 19 Şubat 1915 tarihli deniz harekatı ile başlamıştır. Erdoğan’ın bilinçli olarak çarpıtmaya çalıştığı tarih ise kara harekatının başlangıç günüdür ki, o da 24 değil, 25 Nisan’dır.” İttihatçıların günümüz versiyonları, bir süre önce, 2015 yılı boyunca ‘Çanakkale savaşları ve anma etkinlikleri’ düzenleyeceklerini duyurarak, Ermeni soykırımının 100. yıl anmalarına buradan ‘yanıt’ vereceklerini ilan etmişlerdi. Emri bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen ve klasik bir devlet refleksini yansıtan bu plan, soykırımla yüzleşme ve hesaplaşma bilincinin ivmelenmesinin önünü, yaratılmak istenen yeni bir ırkçı-şoven dalgayla almak gibi basit ve bilindik bir ilkokul matematiğine sahipti.

***
Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü olan 24 Nisan’da, Çanakkale savaşı yıldönümü töreni düzenlenmesi tepki topladı. Vahap Biçici, denk gelen/getirilen tarihlerle ilgili önemli ayrıntılara dikkat çekiyor: “24 Nisan’ın Çanakkale Savaşı’nın yıl dönümü olduğu yönündeki söylemler en yalın ifadeyle, yalandır! Çanakkale Savaşı; itilaf devletlerinin 19 Şubat 1915 tarihli deniz harekatı ile başlamıştır. Erdoğan’ın bilinçli olarak çarpıtmaya çalıştığı tarih ise kara harekatının başlangıç günüdür ki, o da 24 değil, 25 Nisan’dır.”
İttihatçıların günümüz versiyonları, bir süre önce, 2015 yılı boyunca ‘Çanakkale savaşları ve anma etkinlikleri’ düzenleyeceklerini duyurarak, Ermeni soykırımının 100. yıl anmalarına buradan ‘yanıt’ vereceklerini ilan etmişlerdi. Emri bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen ve klasik bir devlet refleksini yansıtan bu plan, soykırımla yüzleşme ve hesaplaşma bilincinin ivmelenmesinin önünü, yaratılmak istenen yeni bir ırkçı-şoven dalgayla almak gibi basit ve bilindik bir ilkokul matematiğine sahipti.
Nitekim bu minvalde yürütülmesi planlanan ırkçı-şoven kampanyanın ayakları da yavaş yavaş görünür olmaya başladı. Erdoğan, Beştepe’deki sarayında kılıç kalkan ekibiyle (gerçi kimileri bunlara tarihi temsili asker de diyor) karşıladığı Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile basına verdikleri demeçte; Ermeni soykırımının başlangıç ve anma tarihi olan 24 Nisan’da Çanakkale’de uluslararası bir zirve gerçekleştireceklerini; bunun için de dünya genelinde devlet ve hükümet başkanlarına davette bulunduklarını belirtti. (Daha sonra bu sayının Ermenistan dahil 102 ülkeyi kapsadığı açıklandı) İlk katılım sözünü de Aliyev’den aldı. 24 Nisan tarihini seçme nedeni olarak da ‘Çanakkale Savaşı’nın 100. yılı olmasını gösterdi! Peki gerçekten de böyle midir? 24 Nisan’ın Çanakkale ile bir alakası var mıdır? Değilse amaç nedir?
Bu örnekte olduğu gibi aynı gün ya da birkaç gün öncesi-sonrasına denk getirilerek yapılan tarihsel göndermeler, ezenler cephesinden; toplumsal algıyı yönetme, istenilen tarzda bir bilinç şekillenişi yaratma ve inkarın bir biçimi olarak sıkça başvurulan bir yöntemdir.
Bunun en yakın örneği, 17-25 Aralık ‘yolsuzluk ve rüşvet operasyonları’nın yıl dönümünde AKP’nin geliştirdiği karşı saldırı hamlesidir. Ezilenlerin dikkat merkezini istenilen yöne doğru kaydırma eyleminin bir diğer versiyonu 12 Eylül 2010 anayasa referandumudur. Referandum günü özel bir ayarlamayla 1980 askeri faşist darbesinin yıl dönümüne denk getiren AKP, bugünü adeta bir demokrasi şöleni/miladı olarak lanse etmiş ve bu yolla kitlelerin değişim talebini belli oranlarda absorbe ederek iktidarını sağlamlaştırmanın harcı yapmıştır.
“Gençlik ve Spor Bayramı” adıyla resmi kutlamalara konu olan 19 Mayıs ise yok sayma, görmezden gelme ya da daha tam ifadeyle bir inkar tarihidir. Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak bastığı gün olarak bilinen (antisömürgeci hareketin başlangıç tarihi olarak belirtilmesi koca bir yalanın ürünüdür) bu tarih, Samsun’da yaşayan kimi çevreler dışında dikkate dahi alınmazken; 1935 yılında düzenlenen “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” tasarısına, Haziran 1938’de yapılan bir ilaveyle “Ulusal Bayram” ilan edilmiştir. 1938 tarihi aynı zamanda Dersim katliamının en yoğun yaşandığı yılken, 19 Mayıs ise Pontus Rumlarının soykırım anma günüdür. Ancak uygulanan inkar politikalarının da etkisiyle 19 Mayıs soykırımın tarihi kamuoyunda hak ettiği yeri bir türlü bulmazken, bugüne kadar pek bilinen, tartışılan bir tarih de olmamıştır ne yazık ki.
Ermeni soykırımının anma tarihi olan 24 Nisan’la ilgili olarak benzer sonuca “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı”yla ulaşamadıklarından olsa gerek, her yıl 18 Mart’ta devlet erkanınca organize edilen “Çanakkale Zaferi” etkinliklerinin bir ayağı da bu yılın 24 Nisan’ında tertiplenecek. Ancak buna bahane olarak sunulan ve bu tarihin Çanakkale Savaşı’nın yıl dönümü olduğu yönündeki söylemler en yalın ifadeyle, yalandır!
I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın bir cephesi olarak Çanakkale Savaşı; 24 Nisan’da değil, itilaf devletlerinin 19 Şubat 1915 tarihli deniz harekatı ile başlamıştır. Erdoğan’ın bilinçli olarak çarpıtmaya çalıştığı tarih ise kara harekatının başlangıç günüdür ki, o da 24 değil, 25 Nisan’dır. Kaldı ki 25 değil de 24 Nisan olsa dahi bu savaşın seyri içinde herhangi bir tarih olmanın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Amaç; çarpıtma, dikkat dağıtma olunca, yıllarca devam eden emperyalist paylaşım savaşı içerisinden böylesi tarihleri ayıklayıp çıkarmak zor olmasa gerek.
Dikkat çekilmesi gereken bir diğer yön ise bunun aynı zamanda seçim ayarlı bir ‘hamle’ olmasıdır. AKP, 24 Nisan’a kadar güçlü bir tarzda estirilmeye çalışılacak olan ırkçı-şoven rüzgarla yelkenlerini doldurarak seçimlere doğru yol almanın hesabındadır. 24 Nisan açıklamasının Aliyev’le beraber yapılması ve ilk resmi katılımcının da Aliyev’in olması asla tesadüf değildir.
Erdoğan şahsında Türkiye Cumhuriyeti devleti böylece Ermenistan’a karşı Azerbaycan kartını öne sürmüş ve iki ülke arasında yaşanan Yukarı Karabağ sorununda Azerbaycan’dan yana açık bir tavır koymuştur. Aliyev’in Çanakkale etkinliklerine katılacak olmasının, ırkçı şoven histeriyi kamçılayacağı da ayrıca vurgulanmalıdır.
Belirtmek gerekir ki, bu türden Osmanlı oyunları Ermeni soykırımı tarihsel gerçekliğini perdeleyemeyeceği gibi halklarımızı er ya da geç zihinlerini Çanakkale üzerinden oluşturulmaya çalışılan yanılsamalardan arındırarak gerçeklerle yüzleşecektir.
Bugün Çanakkale’den bahsedilecekse bunun bir “vatan savunması” değil, emperyalist savaşın bir cephesi olduğu belirtilmeli ve emekçi, yoksul, ezilen halk çocuklarının ilhakçı emperyal hayallerle savaş alanlarına sürülerek kitlesel kıyımlardan geçirildikleri vurgulanarak, tüm bu yaşananların sorumlusu olarak devletin halklarımıza hesap vermesi gerektiğinin altı ısrarla çizilmelidir.
Çanakkale’de yaşamlarını yitiren on binlerce yoksul, emekçi halk evladının kanları üzerinden, üstelik devlet olarak bu işin sorumlusuyken, siyasal rant devşirmeye çalışmak; anma etkinliklerini aynı güne denk getirerek yaşanan acılar üzerinden halkları karşı karşıya getirmek, en hafifinden ahlaksızlıktan başka bir şey değildir. Aslolan acıları yarıştırmak değil onlara dokunabilme kabiliyetini gösterebilmektir. Ki bu da, ezilenlere ve devrimcilere has bir meziyettir.

Yorumlar kapatıldı.