İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Onu Yahudi Yeşua iken “Yaşua Emmi” yapan kişiliğiydi…

Hektor Vartanyan

 “Tanrı hepimizi topraktan yarattı ve yine toprağa döneceğiz. Hepimiz toprak olacağız. Sonra birisi o topraktan bir avuç aldığında hangimizin Türk, hangimizin Yahudi ya da hangimizin Ermeni olduğunu bilmeyecek. Bir avuç toprak. Yele karışmış bir avuç toz.“ Onu bu bilge sözleriyle hatırlıyorum en çok. Bursa’nın bir avuç kalmış Yahudi Cemaati’nin bir ferdiydi. Babamla olan ticari münasebeti neticesinde tanışmıştık.

Bursa’nın bir avuç kalmış Yahudi Cemaati Ben o vakitler babamın yanında ticareti çekirdekten çitlemeye çalışıyordum. 7 yaşındaydım. Bir gün yaşlı ve tonton Yaşua Emmi geldi. Uzun bir müddet de çocukluğumun ve ilk gençliğimin bilge figürü olarak bende büyük yer tuttu.

Yaşua Emmi iş yaptığı herkesçe sevilmezdi belki ama herkesçe sayılırdı. Özellikle iş ahlakı takdir edilirdi.
Yahudi olduğu için kendisine karşı önyargı ve kin besleyenler dahi ticarette Mayor-SinagoguYaşua Emmi’yi tercih ederlerdi. Dürüstlüğüyle herkesin güvenini kazanmıştı. Alışveriş yaptığı kişilere olan ödemelerini bir gün dahi aksattığı görülmemişti. Dürüstlük ve hakkaniyet hususundaki titizliği beni en çok etkileyen yanlarındandı. Ticaret yaptığı insanların inançlarına ve görüşlerine ihtimam gösterirdi. Kimseyi horlamaz, güler yüzünü eksik etmez ve sıkıntısı olanın sıkıntısını gidermek için elinden geleni yapardı.
Zaten onu Yahudi Yeşua’yken Yaşua Emmi yapan da bu hüsnü niyet üzere bin’a ettiği kişiliğiydi.
Yaşua Emmi sık sık işyerimize uğrar ve çayımızı içerdi. Yaşua Emmi’nin geldiğini duyan komşu esnaf da hemen koşar gelirdi. Çay demlenir, bardaklar dolar ve Yaşua Emmi’nin doyulmaz sohbeti başlardı. Her şeyden konuşurdu. Mayor-Sİnagogu-girişi Eski Bursa’yı, tarihi, inançları ve bugünü öyle güzel anlatırdı ki; dinleyen herkes mest olurdu. Yaşua Emmi’yi çok seven esnaf arada “Yahu Emmi gel Müslüman ol,bak senin gibi güzel bir adam boşu boşuna cehennemde yanacak” diye takılırdı. O vakit Yaşua Emmi tütün tüttürmekten sararmış bıyıklarının altından güler ve her zaman aynı cevabı verirdi:
“Cehennem burada. Buraya getirdik. Hangi dine inanırsan inan yanıyoruz işte. Öldükten sonra gidilecek bir yer değil cehennem. Cehennemin odunu da, alevi de bugündür.”
Bursa’da Tophane’nin hemen altında Arap Şükrü sokağında bir sinagog vardı. Oranın cemaatindendi Yaşua Emmi. “Eskiden Arap Şükrü ve civarı hep Yahudi’ydi. Şimdi bir biz kaldık, bir elin parmakları kadarız.” Der, hayıflanır dururdu. “Ata toprağı” der ,”Nasıl gidelim?” der, “Bir Yahudi Yaşua’yı sığdıramıdılar” der Bursa Mayor sinagogu restorasyon öncesi dururdu. Bursa’ya aşıktı. “Böyle bir memleket bırakılıp da gidilir mi?” der ve ardından dolu dolu gülerdi.
Bir gün sinogoga bir saldırı oldu. Ülkü ocaklarına bağlı bir grup sinagogu taşladı,bir kısmını ateşe vermeye ve yağmalamaya kalktı. Yaşua Emmi de bu saldırı sırasında yaralandı. Yaraları çabuk iyileşse de,ruhu iyileşemedi Yaşua Emmi’nin. O günden sonra yüzündeki ışık çekildi ve gülüşü eskimeye, eksilmeye başladı. Çok sevdiği insanları tarafından saldırıya uğramak ruhunu kırmıştı Emmi’nin. Artık ticaret yapmak için bile daha seyrek ziyaret etmeye başlamıştı bizleri. Gülemez olmuştu Yaşua Emmi. Biz ilerleyen günlerde düzelir diye umarken, her şey daha da kötüye gitti. Yaşua Emmi’nin biricik torunu sırf Yahudi olduğu için okulda sınıf arkadaşları tarafından saldırıya uğramış ve yaralanmıştı. Bu olaydan sonra Bursa’ya sığamaz oldu Yaşua Emmi. Kendine zarar verildiğinde zerre umursamazdı ama torunu yahut kendinden başka biri söz konusu olduğunda buna katlanamazdı. Neticede İsrail’e taşınma kararı aldı. Yaşadığı topraklara adeta sevdalı bir adam için verilebilecek en ağır karardı bu. İçi kan ağlaya ağlaya gitti Yaşua Emmi. Giderken de cebime 10 lira,alnıma uzun süren bir öpücük ve elime de Anna Karenina’yı bırakarak gitti.
Babamla yaptıkları son konuşmada Yaşua Emmi’nin bir çocuk gibi ağladığına da şahit oldum:
“Biz bu topraklarda var olduk. Var ettik. Atalarımın toprağından havasını suyunu bilmediğim ellere göçüyorum? Neden? Yahudi olduğum için. Anneannemin ve annemin doğumlar yaptığı eve sürgü vurup gidiyorum,neden? Yahudi olduğum için. Lakin iki elim yakalarındadır. Ağlayanın malı gülene fayda etmez. Şimdi biz yaprak yaprak gidiyoruz ama kökümüz de buradadır. Sökmeye de kimsenin gücü yetmez.”
Böyle gitti Yaşua Emmi. Bir daha kendisinden hiç haber alamadım. Ta ki geçen gün şans eseri kızı Maryem ile karşılaşana kadar. Öğrendim ki 2010 yılında vefat etmiş Yaşua Emmi. Bursa’ya gömülmek istemiş ama bir takım engellerden ötürü bu vasiyeti yerine getirilememiş. Ressam olan Maryem de babasının mezar taşına Uludağ’ı ve Arap Şükrü Sokağı’nı resmederek biraz da olsa ölü gönlünü almaya çalışmış babasının. İsrail’de yaşadığı müddetçe de yüzü gülmemiş Yaşua Emmi’nin. Bursa özlemiyle tüketmiş günlerini. Maryem’e neden Türkiye’ye geldiğini sorduğumda aldığım cevap ise Yaşua Emmi’nin neden bu kadar sevildiğinin göstergesiydi. Türkiye’den giderken Kürt Akif Diyarbakır’da olduğu için ödeyemediği borcunu hiç unutmamış Yaşua Emmi. Bugünün parasıyla 50 tl olan borcunun mutlaka ödenmesini istemiş kızından ecel döşeğinde.
Yaşua Emmi toprak oluyor şimdi yavaş yavaş. Ve dediği gibi bir gün biri o toprağı avuçladığında orada yatanın kim olduğunu,etnik kimliğini ve adını bilmeyecek belki de. Lâkin rüzgarda uçan tozlar dile gelip söyleyecekler orada memleket hasretiyle yatmakta olan dürüst bir insanın olduğunu.
Hektor Vartanyan / HarfVolver 1.02.2015

Yorumlar kapatıldı.