İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soy soyladım kod kodladım

Tugrul   Ersan / Kelâm-ı İnsan @tugrulersan
Örneğin Milli Eğitim Bakanlığımız tutmuş Ermeni okuluna kayıt yaptırmak isteyen, babası Ermeni kilisesinde vaftiz olmuş bir öğrencinin soy koduna bakmış. Bir de ne görsünler, çocuk soy koduna göre Ermeni değil! Hemen durumu düzeltmek için oturup bir yazı yazmışlar, “Ermeni olmadığınız anlaşıldığından…” diye başlayıp “…uygun görülmemiştir.” diye bitirmişler. Zira bu tip karışıklıkların önüne geçmek, soyunu karıştıranlara doğrusunu belletmek mühim bir mesele. Neyse ki artık o kardeşimiz de esasen Türk olduğunu öğrendiğine göre “Her Türk Asker Doğar” falan diye bağıra yırtına sloganlar atabilir korkmadan, müjdeler olsun.

***
Bizde soy kavramı oldukça önemlidir. Soyumuzu zaman zaman falanca saraylıya, filanca Osmanlı Paşa’sına dayandırır onunla övünürüz. Ya da Göktürk soyundan gelmekle falan fetiş oluruz. Kafamızı bozanı “soysuzluk”la, “kanı bozuk” olmakla suçlar, canımızı sıkanın hemen soyuna sopuna, ecdadına filan söveriz. Masallarımız bile soy soylar, boy boylar bizim. Kudretli ve gösterişli soy isimlerimiz vardır mesela. Ahmet Falancaoğlu’yuzdur biz. Fevkalade müstesna bir sülalenin çocuğuyuzdur, o yüzden pek bir kıymetliyizdir.
Biriyle tanışırken kim olduğumuz değil kimlerden olduğumuz sorgulanır bizde. Tanınan, bilinen bir ailenin oğlu veya kızı olmak her daim avantajdır. Kapıları akrabalık ilişkileriyle açar, amcamız sayesinde iş bulur, dayımız sağ olsun terfi ederiz. Doğuştan 1-0 öne geçmenin en geçerli yöntemidir soy. Mal mülk bölünüp de başka soyların eline geçmesin diye teyze amca çocuklarını birbiriyle evlendiririz. Soyumuza leke sürdü diye gözümüzü kırpmadan cinayet işler, icabında kendi öz çocuğumuzu bile vurup öldürürüz.
Velhasıl kelâm bu dünyada bir birey olarak kim olduğumuz, ne iş tuttuğumuzdan önce neyin nesi kimin fesi olduğumuz önemlidir. Hal böyle olunca devlet büyüklerimiz de oturmuş hepimizi bu açıdan ‘kodlamaya’ karar vermişler. Vallahi sağ olsunlar, ne iyi etmişler. Artık hepimizin devlet babanın kara kaplı hard disklerinde kayıtlı kapı gibi birer soy kodu var. (Kaynak: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/80079/Fislemeyi_itiraf_etti___Herkesi_kodluyoruz_.html)
Peki, bu bilgi gerçek hayatta ne işimize yarayacak? Örneğin Milli Eğitim Bakanlığımız tutmuş Ermeni okuluna kayıt yaptırmak isteyen, babası Ermeni kilisesinde vaftiz olmuş bir öğrencinin soy koduna bakmış. Bir de ne görsünler, çocuk soy koduna göre Ermeni değil! Hemen durumu düzeltmek için oturup bir yazı yazmışlar, “Ermeni olmadığınız anlaşıldığından…” diye başlayıp “…uygun görülmemiştir.” diye bitirmişler. Zira bu tip karışıklıkların önüne geçmek, soyunu karıştıranlara doğrusunu belletmek mühim bir mesele. Neyse ki artık o kardeşimiz de esasen Türk olduğunu öğrendiğine göre “Her Türk Asker Doğar” falan diye bağıra yırtına sloganlar atabilir korkmadan, müjdeler olsun! (Kaynak: http://www.diken.com.tr/milli-egitimle-fislemeye-devam-senin-soy-kodun-ermeni-degil-ermeni-okuluna-gidemezsin/)
İş hazır bu noktaya kadar varmışken benim kişisel özgürlükler çıtasını daha da yükseltecek âcizane bir önerim var. Şimdi bu soyun sopun yanında din, mezhep, cinsiyet falan gibi özellikleri de kodlandırıp kayıt altına alalım. Gayemiz hayatın zorlu yokuşlarında yolunu kaybeden vatandaşa hizmet… Sistemin adı mesela ne bileyim, FİŞSİS olsun. Bu sistemin kullanımını da sadece devlet kurumlarıyla sınırlamayalım ki sapıtan vatandaşlarımıza hayatın her alanında müdahale etme imkânımız olsun. Misal, diyelim eşcinsel bir çift tatile çıktı ve kumsalda öpüştüler. Kaldıkları otelin çalışanları bu bilgiyi hemen FİŞSİS’e girsin. Hop, İçişleri Bakanlığı’ndan bir yazı “cinsiyet kodunuza göre erkek olduğunuz anlaşıldığından, başka bir erkekle uygunsuz haldeki davranışlarınız küçük çocukların ahlaki gelişimini olumsuz yönde etkileyeceği için derhal kırk tas su dökünüp tövbe etmeniz, aksi takdirde kırk satır veyahut kırk katır ile cezalandırılacağınız hususunda…”
İtiraz etmeyin hemen. Devlet baba bizim için her şeyin en iyisini, en hayırlısını biliyor işte. Bir baba şefkatiyle kaç çocuk yapacağımızı, yaptığımız çocuğu nasıl doğuracağımızı,  saat kaçtan sonra marketten bira alamayacağımızı söylüyor, kafede sigara içtiğimiz için bize fırça atıyor bir süredir. Kızlı erkekli oturan öğrencileri dikizleyip sevişmelerine mani olmaya çalışıyor, namusumuzu bekliyor. Hatta evlilik dışı hamile kalan kadınları bile tespit edip ailelerine ispiyonluyor, soyumuzu kodlamış çok mu? Bunların hepsi bizim iyiliğimiz ve güvenliğimiz için. Güvenlik demişken bir de buna polise mahkeme emrine falan gerek olmadan kafasına göre istediğini durdurma, arama hakkı veren iç güvenlik yasalarını ekledik mi, memlekette özgürlükten, demokrasiden geçilmez artık.
Peki, ben Levent Kırca olsaydım ve bu yazı da bir skeç olsaydı nasıl bitirirdim? Herhalde şöyle bir şey olurdu: Şimdi soy falan demişken, asıl memleketi soyanlardan korkmak lazım bu devirde! (daynaranaynay daynaranaynay)
Hay Allah, hiç içime sinmedi bu son benim. Levent Kırca değilim ki ben. O halde televizyonda tek kanal dönemini hatırlamaya yaşı yetenler için bir kez daha deniyorum: Ödediğimiz her kuruş vergi bize yol, su (zluk), elektrik, fişlenme, yaşam biçimi dayatması ve polis şiddeti olarak geri dönecektir. O halde unutmayalım, bir alışveriş bir FİŞ, bir alışveriş bir FİŞ. Zluk ne kardeşim derseniz, dil sürçmesidir.
Hah, oldu gibi bu.

http://blog.radikal.com.tr/politika/soy-soyladim-kod-kodladim-87783

Yorumlar kapatıldı.