İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sedat Laçiner’in Ermeni Soykırımı ‘ama’sı

Burak Soyer
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner, 25 Ocak tarihli internethaber.com’daki yazısında Ermeni Soykırımı’nın 100. yılında Türkiye’yi bekleyen zorlu sürece değinmiş. Ancak bu değinme Türkiye’nin soykırımı kabul edip özür dileyerek dünya arenasındaki büyüklüğünün Türkiye’de yansıtacağı zorlu dönemeçle ilgili değil dünyada “bu durumun içinden nasıl çıkarız” düşüncesiyle ilgili… İddiaların aksine Ermeni terörü Ermeni Davasının tanınmasını sağladı. Her terör saldırısından sonra dünya basını katilleri değil, kurbanları yargıladı ve böylece Ermenilerin tezleri terör sayesinde duyurulmuş oldu…” diyor. Yazdıklarınız doğru doğru olmasına ama bu, belgelerle kanıtlanmış, kitaplara filmlere konu olmuş, olmaya da devam eden insanlık dramının yaşanmadığı anlamına mı geliyor?

****
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner, 25 Ocak tarihli internethaber.com’daki yazısında Ermeni Soykırımı’nın 100. yılında Türkiye’yi bekleyen zorlu sürece değinmiş.
Ancak bu değinme Türkiye’nin soykırımı kabul edip özür dileyerek dünya arenasındaki büyüklüğünün Türkiye’de yansıtacağı zorlu dönemeçle ilgili değil dünyada “bu durumun içinden nasıl çıkarız” düşüncesiyle ilgili.
Ermeni Soykırımı’nın 50. yılında Ermeni dünyasının bir uyanış gösterdiğini bunun sonucunda da Türk diplomatların katledilmesiyle sonuçlanan terör olaylarına vardığına değinen Laçiner, “1965 olayları 1973’te Ermeni terörünün başlamasını kolaylaştırdı. 77 yaşındaki Gurgen Yanıkyan, 1973’te Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Yardımcısı Bahattin Demir’i katletti… Yanıkyan’ın saldırısı Ermeni gençlerine ilham kaynağı oldu ve 1985’e kadar onlarca Türk diplomatı ve yabancı Ermeni terör örgütlerince öldürüldü…
İddiaların aksine Ermeni terörü Ermeni Davasının tanınmasını sağladı. Her terör saldırısından sonra dünya basını katilleri değil, kurbanları yargıladı ve böylece Ermenilerin tezleri terör sayesinde duyurulmuş oldu…” diyor.
Yazdıklarınız doğru doğru olmasına ama bu, belgelerle kanıtlanmış, kitaplara filmlere konu olmuş, olmaya da devam eden insanlık dramının yaşanmadığı anlamına mı geliyor?
Ya da sizin “Bu çerçevede 2015, yani Tehcir’in 100. yılı Ermeni örgütleri ve Ermenistan devleti için büyük bir hayatiyet taşımaktadır. Tıpkı 50. yıl gibi 100. yılın da Ermeni Davası’nda önemli bir kilometre taşı olması istenmektedir…” dediğiniz gibi 100. yılda bu “uyanış”la yeni “terör olayları” mı beklemeliyiz? Nasıl bir karşılaştırmadır bu?
Yanılmıyorsam 2005 yılında Ermeni tarihçilerin Türk tarihçilere “Siz de belgelerinizi açın, biz de belgelerimizi açıp tartışalım” diye açık bir davette bulunduğunu fakat başta Türk Tarih Vakfı’nın buna yanaşmadığını İsmet Berkan Radikal’deki köşesinde yazmıştı.
Madem Türkiye’yi size göre çok zorlu bir dönemeç bekliyor o zor dönemin yapıtaşını da Türkiye Cumhuriyeti’nin, Ermenistan da dahil olmak üzere birçok devletin liderini her yıl olduğu gibi 18 Mart’ta değil de 24 Nisan’da Çanakkale’ye davet etmesi oluşturuyor. Bütün bunlara da “Ama onlar da diplomatlarımızı öldürdü” diye devam ederseniz ne bir tartışma ortamı bırakırsınız ne karşılıklı anlayış ve saygı…
Terörün her ırktan, dinden, mezhepten olanına lanet olsun. Failleri belli gazeteci, yazar anmaktan bıkmadığımız Ocak ayında “ama”sız cümlelerle hareket etmeyi öğrendiğimiz vakit inanın ortada ne dönemeç kalır ne de başka bir şey.

Yorumlar kapatıldı.